Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/364 E. 2020/258 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : … Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : Konya Ticaret Sicil Müdürlüğü
DAVA : Şirketin İhyası

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : …
YAZIM TARİHİ : …
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan şirketin ihyası davasında … tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin sermayesinin %100 devlete ait olduğunu, faaliyetlerini gerçekleştirmek için hizmet alıp ihaleleri yaptığını, bu bağlamda Konya Sanayi ve Ticaret Odasına kayıtlı … sicil numaralı … San ve Tic. Ltd. Şti. ile sözleşme imzaladığını, sözleşmenin sona ermesine müteakip şirket çalışanlarının bir kısmının işçilik alacakları sebebiyle aleyhlerine dava açtığını ve davacı şirket aleyhine sonuçlanması nedeniyle ödeme yapıldığını, yapılan ödemelerin rücusu nedeniyle ismi geçen şirket ile diğer yüklenici firmalara Konya … Asliye Hukuk Mahkemesinin … ve … Esas sayılı dosyalarıyla rücuen tazminat davası açıldığını, bu dosya üzerinden ismi geçen şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi gereğince Konya Ticaret Odasına terkin edildiğini bildirdiklerinden mahkemeden ihya için yetki ve süre aldıklarını, bu nedenle 22/05/2015 tarihinde terkin edilen … San ve Tic. Ltd. Şti.’nin ihya edilmesini ve tasfiye memuru atanmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; eldeki davanın TTK 547 maddesi hükümlerine göre değil (5174 sayılı kanunun 10 ve 32. Maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle), TTK’nın geçici 7/15 fıkrası hükümlerine göre açılması gerektiğini, müdürlüklerinin usulen hasım durumunda olduğunu, bu nedenle yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, çünkü bu davanın açılmasına kendi davranışlarıyla sebebiyet vermediklerini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7/15. maddesinden bahisle konu limited şirketin 22/05/2015 tarihinde 7. Madde gereğince resen silindiğinin bildirildiği, davacının iş bu ihya davası açmakta hukuki menfaatinin olduğu, davalının taraf sıfatının kanundan kaynaklanmasına rağmen ticaret sicil müdürlüğünce bahsi geçen şirkete tebligat yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, TTK’nın 7/4.a bendi gereğince terkin işlemi öncesinde yapılması gereken ihtarın şirkete veya yetkilisine tebliğ edilmeksizin doğrudan ticaret sicil gazetesinde ilam suretiyle yapılmasının usule aykırı olduğu, davalı müdürlüğün terkin işleminde kusurlu olduğu, bu nedenle yargılama giderlerinden sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; terkin işleminde müdürlüğün hukuka aykırı davranmadığını, çünkü TTK’nın geçici 7/4.a maddesi uyarınca yollanması gereken ihtar metninin yollandığını ve yapılacak ihtarın ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderdiklerini, fakat teslim tutanağının tüm aramalara rağmen bulunamadığını, ancak tebligatın ticaret sicilinde tescilli son adresine gönderilmesi gerekli ve yeterli olup mutlaka şirkete tebliğ edilmesinin gerekmediğini, mahkemenin ilgili bendi hatalı değerlendirerek usul ve yasaya aykırı karar ittihazına gittiğini, Yargıtay kararlarının da bu doğrultuda olduğunu, sonuç olarak mahkeme kararının 6 ve 7. hüküm fıkralarının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı şirket vekilinin sunduğu istinafa cevap dilekçesinde özetle; 6102 sayılı TTK’nın 25/2 maddesinde ticaret sicil kayıtları tutulmasından doğan bütün sorumluluğun ilgili odalarda olduğunun açıkça yazıldığını, tebligat işlemlerinin usulüne uygun yapıldığı takdirde iş bu davanın açılmasına gerek kalmayacağını, davalının kusurlu davranması nedeniyle müvekkilinin masraf yaptığını, TTK’nın 7. maddesi gereğince ilanın ihtar yerine geçeceği iddiasının kabul edilemeyeceğini, davalının seçimlik yetkisinin bulunmadığını belirterek istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; şirketin ihyasına ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacının; dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine Konya … Asliye Hukuk Mahkemesinin … ve … Esas sayılı dosyaları aracılığıyla rücuen tazminat davası açtığı, yargılama sürecinde Konya Ticaret Odasından davalı şirketin akıbeti ve adresi sorulması üzerine davalı ticaret odası tarafından ihyaya konu şirketin 6102 Sayılı TTK geçici 7. maddesi doğrultusunda ticaret sicilinden re’sen kaydının silindiğinin belirtildiği, rücuen alacak davalarına devam edebilmek için iş bu ihya davasını açtıkları anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın Geçici 7. maddesinin 15. bendine göre, “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” Davacı kurumun, kaydı terkin edilen … San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi … ve … Esas sayılı dosyaları aracılığıyla rücuen alacak davası açtığı anlaşıldığından, işbu ihya davası açmakta hukuki yararı mevcuttur.
Somut uyuşmazlıkta şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin Ticaret Sicil Gazetesi’nin 12 Şubat 2015 tarihinde yayınlandığı, ancak ihyası istenen şirkete veya temsilcisine tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi belgenin veya tebligat parçasını dosyaya sunulmadığı, bu hale göre şirket temsilcilerine tebligat yapılmadığı anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7.maddesinin 1-4.a ve 11. bentleri gereğince terkin işlemi öncesinde yapılması öngörülen ihtarın, öncelikle şirkete ya da yetkilisine tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan suretiyle yapılan ihtar usule aykırıdır. Bu nedenle dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin hukuka uygun olmadığı ve davalı ticaret odasının kusurlu davrandığı açıktır.
Öte yandan 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3.maddesinde; “Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği” hükmünü içermektedir.
Resmi gazetede 30/12/2012 gün ve 28513 sayı ile yayınlanan Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 1. maddesinin d bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı) geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde belirtilen sınırlı hallere münhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil, TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddedeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas 2017/1193 karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler, dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,)
Özetlenen süreçte davalı sicil müdürlüğünün terkin işlemleri sırasında kanunda olmayan bir hali esas alarak TTK geçici 7. maddeyi uygulamak sureti ile terkin işlemini gerçekleştirmesi normlar hiyerarşisine aykırıdır. İlk derece mahkeme karar gerekçesinde de açıklandığı ve yukarıda belirtildiği üzere davalı sicil müdürlüğünün terkinden önceki ihtar ve ilan prosedürünü usulü dairesince uygulamadan (ihtarı tebliğ etmeden) terkin işlemini gerçekleştirdiğinden kusurludur. Kusurlu olması nedeniyle aleyhine avukatlık ücreti ve yargılama giderleri hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı değildir. Diğer yandan, ihyası istenilen şirketin terkin sebebinin münfesihlik durumunu gerektirmeyen oda kaydı silinmesi olması ve sadece Konya … Asliye Hukuk Mahkemesinin … ve … Esas sayılı dosyaların yargılamanın yapılabilmesi için dava dışı şirketin ihyasına karar verildiği gözetildiğinde, ihyasına karar verilen şirkete tasfiye memuru atanmasına gerek bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15/11/2018 tarih 2018/4965 Esas 2018/7120 Karar sayılı ilamı, 22/05/2019 tarih 2019/1992 Esas 2019/4024 Karar sayılı ilamı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11/09/2019 tarih 2019/768 Esas 2019/1003 Karar sayılı kararlarının da bu yönde olduğu anlaşıldığından, davacının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b-1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalının istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda … tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/-1a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır