Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/338 E. 2022/1706 K. 21.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2019
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN
ASIL VE BİRLEŞEN
DAVADA DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ : Av. … & Av. …

ASIL VE BİRLEŞEN
DAVADA DAVALI : Tasfiye Halinde S.S. Akşin Konut Yapı Kooperatifi
VEKİLİ : Av. … – …

BİRLEŞEN DAVA : KONYA … ATM … E- … K.
ASIL VE BİRLEŞEN
DAVA : Genel Kurul Kararının Geçersizliğinin Tespiti veya İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/10/2022
YAZIM TARİHİ : 27/10/2022
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas – … Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, davalının tasfiye halinde olduğunu, davalı kooperatifin 07/07/2013 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında tüm üyelerin 5.000,00 TL aidatı 15 taksitte ödemesine karar verildiğini, genel kurul kararına istinaden de müvekkiline ödeme konusunda ihbarname gönderildiğini, bu genel kurul kararının toplantı nisabına uyulmaksızın alındığını, alınan kararın mutlak butlanla batıl olduğunu, kaldı ki genel kurul toplantısına ilişkin müvekkiline yapılan çağrının da usul ve yasaya uygun olmadığını, müvekkilinin toplantıdan haberdar edilmediğini, kararın kanuna, ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına da aykırı olduğunu, bu nedenle de iptali gerektiğini, müvekkiline isabet eden taşınmazın arsa sahibine verilmesi nedeniyle mağdur olan müvekkilinin zararı Kooperatif tarafından bugüne kadar karşılanmadığı gibi, müvekkilinden 5.000,00 TL daha istenildiğini ileri sürerek, 07.07.2013 tarihli genel kurul kararının geçersizliğinin tespiti ile iptalini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davalı Kooperatifin 30.06.2017 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında her üyeden 5.000,00 TL toplanmasına ilişkin alınan kararın toplantı nisabı sağlanmaksızın alınması nedeniyle mutlak butlanla batıl olduğunu, genel kurul toplantısı için yapılan çağrının da usul ve yasaya uygun olmadığını, genel kurul kararının kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, müvekkiline isabet eden taşınmazın arsa sahibine verilmesi nedeniyle mağdur olan müvekkilinin zararı Kooperatif tarafından bugüne kadar karşılanmadığı gibi, müvekkilinden 5.000,00 TL daha istenildiğini ileri sürerek, 30.06.2017 tarihli genel kurul kararının geçersizliğinin tespiti ile iptalini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Asıl ve birleşen davada davalı vekili, müvekkili kooperatifin tasfiye halinde bulunduğunu, tasfiye halinde bulunan kooperatiflerde yapılacak genel kurul toplantılarında çağı ve karar nisabı aranmayacağını, genel kurul kararlarının toplantıya katılan üyelerin oyçokluğu ile alındığını, genel kurul toplantısının kooperatif üyelerine 25/05/2017 tarihinde iadeli taahhütlü mektup ile tebliğ edildiğini, çağrının usulüne uygun olarak yapıldığını, kararların geçersizliğini ya da iptalini gerektirir herhangi bir durumun bulunmadığını savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “… İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Birleşen her iki dava, “davalı Kooperatif’in 07/07/2013 ve 30/06/2017 tarihli olağan genel kurul kararlarının yoklukla malül olduğunun tespiti veya iptali” davasıdır.
Yargıtay 23. HD.nin 14.09.2015 gün ve 2015/4033 E. 2015/5855 K. sayılı emsal içtihadına göre, “Dava, genel kurul kararının batıl olduğunun tespitine ve iptaline ilişkindir… 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca, genel kurulda alınan kararların, oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmemesi, çağrılmama, çağrının usulsüzlüğü, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmemesi veya toplantıya ve karara yetkili olmayan kimselerin iştirak etmesi iddialarına, toplantıya gelmeyen ortaklar dayanabileceklerinden, ret oyu ve muhalefet şerhi koşulu bu kişiler için aranmamalıdır. Bu iddialara dayanmayan üyelerin, yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmesi için, toplantıya katılması, ret oyu vermesi ve karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirmesi ve davanın bu iddiaların tümü bakımından toplantıyı izleyen bir ayın içinde açılması gerekmektedir.
Diğer anlatımla, toplantıya katılan ortaklar ret oyu kullanıp, alınan kararlara muhalif kalarak, keyfiyeti tutanağa geçirdikten sonra kararın yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu iddiasıyla iptali için toplantıyı kovalayan günden başlamak üzere bir ay içinde dava açabilir…
Gündemin gereği gibi ilân ve/veya tebliğ edilmemesi halinde, anılan usul izlenmeden alınan kararların iptalini üye toplantıya katılmasa dahi, ret oyu ve muhalefet şerhi gerekmeksizin, ancak bir ay içinde isteyebilir.
İlân ve/veya tebliğ edilen gündem maddeleri yeterli fikir verecek kadar açık olmayıp farklı değerlendirmelere elverişli veya yanıltıcı nitelikte ise gündemin gereği gibi ilân ve tebliğ edilmiş bulunduğu kabul edilemez…
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca, üyenin kararın yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmesi için, toplantıya katılması, ret oyu vermesi ve karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirmesi ve davayı toplantıyı izleyen bir ayın içinde açması gerekmektedir. Dava süresinde açılmış ise de, HMK’nın 114/2. madde hükmü yollaması ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. ve davalı kooperatifin anasözleşmesinin 38. madde hükmünde aranan genel kurula katılmış olmaya, ret oyu ve muhalefet şerhi vermeye yönelik dava şartlarının gerçekleşmediği gözetilerek, davanın iptal istemi bakımından HMK’nın 114/2 ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden; kararların batıl olduğunun tespiti istemi bakımından ise esastan reddine karar verilmesi gerekirken, davanın böyle bir ayrıma gidilmeden esasa ilişkin aynı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.”
Yargıtay 23. HD.nin 13.05.2019 gün ve 2016/7021 E. 2019/1918 K. sayılı emsal içtihadına göre de, “Dava, genel kurul kararlarının iptali davasıdır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 45/2. ve ana sözleşmenin 28. maddesi emredici nitelikte ise de, aynı Yasa’nın 53. maddesinde çağrıda usulsüzlük halinde, genel kurula bu nedenle katılamayan ortaklara bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkı verilmiş ise de çağrıdaki usulsüzlük, alınan kararların salt bu nedenle iptali ya da yokluğu sonucunu doğurmamaktadır.
Diğer yandan, genel kurul toplantısına çağrılması gereken ortakların çağrılmaması ve gelmemeleri toplantı ve karar nisabını etkiliyorsa, bu durum, kararın yok sayılmasını gerektirir. Bu nitelikteki kararların yokluğunun tespiti davası açabilmek için kararlara muhalif olmak gerekmediği gibi açılacak dava da herhangi bir süreye tabi değildir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 45/2. maddesi, “Genel kurul sözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Toplantı nisabı sözleşmede gösterilir. Ancak yapı kooperatiflerinin genel kurul toplantısında ortakların en az 1/4′ ünün şahsen veya temsilen hazır bulunmaları şarttır.” hükmünü; aynı Kanun’un 51/1. maddesi ise “Kanun veya anasözleşmede aykırı hüküm bulunmadıkça, genel kurul kararlarında ve seçimlerde oyların yarıdan bir fazlasına itibar olunur” hükmünü ana sözleşmenin 33. maddesinin 1. fıkrası, “Genel kurulun toplanabilmesi ve gündemdeki konuları görüşebilmesi için, kooperatife kayıtlı ortakların en az 1/4’ünün şahsen veya temsilen toplantıda hazır bulunması şarttır. İlk ve müteakip toplantılarda aynı nisap aranır” hükmünü, 2. fıkra ise “Genel kurulda kararlar, ortakların en az 1/4′ ünün hazır olması şartıyla oylama sırasındaki mevcudun yarıdan fazlasının oyu ile alınır” hükmünü içermektedir. Anılan hükümler emredici nitelikte olup, bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararları, yok hükmündedir ve baştan beri hüküm ifade etmezler.”
1163 s. Kooperatifler Kanunu’nun 81/4. maddesine göre, “Anasözleşme ile özel bir nisap belirlenmemiş ise, tasfiye halinde kooperatiflerin genel kurul toplantılarında nisap aranmaz. Kararlar oy çokluğu ile verilir.”
1163 s. Kooperatifler Kanunu’nun 53/1. maddesine göre de, “Aşağıda yazılı kimseler kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile Genel Kurul kararları aleyhine, toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye başvurabilirler.”
Somut olayda ; davacı tarafından davalı Kooperatif’in 07/07/2013 ve 30/06/2017 tarihli olağan genel kurulunda alınan aidata ilişkin kararlarının yoklukla malül olduğunun tespiti veya iptali istenilmiş ise de ;
Kooperatif genel kurul kararlarının mutlak butlanla (yoklukla) malül olduğunun tespiti davalarının her hangi bir süreye tabi olmadığı ancak, davalı Kooperatif’in 24/01/1998 tarihli olağan genel kurulunda (dava konusu her iki genel kurul kararından önce) tasfiye kararı alıp, tasfiye kurulu üyelerinin seçildiği görülmüştür. 1163 s. Kooperatifler Kanunu’nun 81/4. maddesi gereğince anasözleşmede aksine bir hüküm bulunmadığından tasfiye halindeki davalı Kooperatif’in genel kurul toplantılarında nisap aranmayacağı, kararların oy çokluğuyle verileceği ve dava konusu her iki genel kurul kararının da oy çokluğuyla verildiği, dolayısıyla nisaba ilişkin genel kurallara uyulmadığından ve bu nedenle kararların mutlak butlanla (yoklukla) malül olduğundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmış, davacı tarafın birleşen her iki davaya konu Kooperatif genel kurul kararlarının mutlak butlanla (yoklukla) malül olduğuna ilişkin terditli ilk talebi kabul edilmemiştir.
Davacı taraf, terditli ikinci talep olarak, aidata ilişkin kararların Kanun, anasözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak alındığı gerekçesiyle, alınan kararların ayrıca iptalini de istemiş ise de ;
a) İptali istenilen 07/07/2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında vaziyet planı kat farkları ile iskan ruhsatı ve tapu ferdileşmesi için doğacak tahmini ödemelerden dolayı her üyeden 15 eşit taksitte toplam 5.000 TL. alınmasına oy çokluğuyla karar verildiği, Mahkememizdeki davanın 01/10/2013 tarihinde açıldığı
b) İptali istenilen 30/06/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında da üyelerden toplam 5.000 TL. aidat toplanmasına, bir önceki genel kurulda alınan karar gereği yapılan üye aidat ödemelerinin bu ödemelerden düşülmesine oy birliğiyle karar verildiği Mahkememizdeki davanın 07/12/2017 tarihinde açıldığı görülmüştür.
İptali istenilen her iki genel kurul kararının da yoklukla malül olmayıp, ancak şartları varsa iptalinin mümkün olması karşısında her iki davanın iptal yönünden Kooperatifler Kanunu’nun 53/1. maddesi gereğince, genel Kurul karar tarihlerinden itibaren 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde davaların açılmadığı, kaldı ki alınan bu iki genel kurul kararının, Kanun, anasözleşme ve iyi niyet prensiplerine aykırı olduğunun da ispat edilemediği görülmüş, birleşen her iki davadaki terditli iptal taleplerinin de (hak düşürücü süreye aykırılık nedeniyle) reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davacı vekili, hak düşürücü süre içerisinde davanın açılmadığı yönündeki gerekçenin yerinde olmadığını, müvekkilinin yurt dışında yaşadığını ve söz konusu genel kurul davetlerinden haberdar olmadığını, genel kurul toplantısına ilişkin müvekkiline yapılan çağrının usul ve yasaya uygun olmadığını, bu nedenle alınan kararların hükümsüz ve geçersiz olduğunu, genel kurul kararlarının toplantı nisabı sağlanmaksızın alındığını, bu nedenle yok hükmünde olduğunu, genel kurul tarafından alınan kararların mağdur olan müvekkilinin daha da mağduriyetine sebep olmakta olup, kanuna, ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, müvekkiline isabet eden taşınmazın arsa sahibine verilmesi nedeniyle mağdur olan müvekkilinin zararı kooperatif tarafından bugüne kadar karşılanmadığı ve müvekkilinin payına düşen bir daire tahsis edilmediği için zaten mağdur durumda olan müvekkilinden bir de aidat istenilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, asıl ve birleşen davada verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dava, davalı Kooperatif genel kurul kararının geçersizliğinin tespiti veya iptali istemine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dava konusu genel kurul kararlarının yokluk ya da butlanını gerektirir bir sebebin bulunmadığı, tasfiye halinde olan davalı Kooperatif tarafından yapılan genel kurul toplantılarında alınan kararların yeterli nisapla alındığı, iptal davası açılması için kanunda öngörülen hak düşürücü sürenin de geçtiği, bu nedenle iptal davası da açılamayacağından bahisle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf istemleri nazara alındığında, ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı ve bu itibarla, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Asıl ve birleşen dava yönünden alınması gereken 161,4‬0 TL harçtan, peşin alınan 88,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 72,60 TL karar ve ilam harcının asıl ve birleşen davada davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran asıl ve birleşen davada davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın tebliği işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
6- Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 21/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T