Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :
KARAR NO :
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/11/2019
NUMARASI : …. Esas – …. Karar
İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI :
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVA : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
YAZIM TARİHİ : 27/04/2022
Taraflar arasında görülen davada Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas – …. Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı vekili, müvekkili aleyhine çeke dayalı olarak takip başlatıldığını, davalı tarafından ihtiyati hacze konu edilen 15/08/2018 tarih, 50.000,00 TL bedelli çekin müvekkili tarafından …. hesabına kesilmiş bir çek olup, davalıya ciro yoluyla geçtiğini, ilgili şirket hakkında taşeron sözleşmesinden kaynaklı talep ve davalarının bulunduğunu, yapılan taşeron sözleşmesinin eksiklikleri hususunda tespit yapıldığını, tespit dosyası ve sözleşmenin feshi ile müvekkilinin davalıya borcunun olmadığının ortaya çıkacağını ileri sürerek, müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, yetki itirazında bulunmuş, müvekkilinin çekte iyi niyetli ciranta konumunda olduğunu, müvekkili şirketin davacı ile doğrudan bir ticareti olmadığını, menfi tespit davasında izlenecek yolun ciro silsilesine göre borçluluğun tespitine ilişkin olduğunu savunarak, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Tüm dosya kapsamı ve dava dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda davacı dava dilekçesi ile Konya .. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı kambiyo senetlerine mahsus takipte 50.000,00 TL bedelli bir adet çek yönünden davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespitini talep etmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” (TMK m. 6 m.).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır.
Her ne kadar menfî tespit davalarında kural olarak ispat yükü davalı (alacaklı) tarafa ait ise de, davaya konu çekte davacının keşideci, davalının da hamil konumunda olduğu, taraflar arasında sadece kambiyo ilişkisi bulunduğu, davalı şirketin dava konusu çeke ciro yoluyla hamil olduğu; 6102 sayılı TTK m. 687 ” Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ilerini başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zazrarına hareket etmiş olsun.” hükmü gereğince davacı keşidecinin, dava dışı lehdar ile arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan şahsi defileri davalı takip alacaklısına karşı ileri sürebilmesi için, bu davalının çeki iktisap ederken bile bile borçlunun (davacı keşidecinin) zararına hareket ettiğinin, yani kötüniyetli olduğunun kanıtlanması gerektiği, bu hususta ispat yükünün davacıda olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak somut olayımıza bakıldığında; davacı tarafça bu hususta ne dava dilekçesinde iddiası vardır ne de mahkememizce 01.10.2019 tarihli duruşmada verilen ara karar gereğince davalının dava konusu çekin iktisabında kötüniyetli olup olmadığı yönünde varsa taleplerinin yazılı belgeleri ile birlikte bildirilmesi için verilen kesin sürede beyanı vardır.
Bu haliyle davacının (keşideci), dava dışı lehdar ile aralarındaki taşeron sözleşmesinden kaynaklı def’ilerini hamile karşı ileri sürebilmesi için gerekli olan hamilin kötüniyetinin (bile bile borçlunun zararına hareket ettiğinin) olduğu ispat etmesi gerekirken, dilekçesinde kötüniyetli iktisaba yönelik iddiası olmadığı gibi neticeten davacı (keşideci) tarafın davalının (hamilin) kötüniyetini (bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini) yöntemine uygun delillerle ispat edemediği anlaşıldığından, davacı tarafından davalı aleyhine açılmış bulunan Konya .. İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı icra takip dosyasından çeke dayalı menfi tespit davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca yetkisizlik kararı ile mahkememize gönderilen Balıkesir .. Asliye Hukuk Mahkemesinin …. E. Sayılı dosyasının 05.09.2018 tarihli tensip tutanağının 13. Maddesinde yer alan ara kararıyla, icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmiş, mahkeme veznesine teminat yatırılmış ve tedbir kararının icra dosyasına bildirildiği görülmüş ve ilgili Konya .. İcra Müdürlüğünün …. E. Sayılı dosyasının incelenmesinde dosyaya yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde karar alınarak takibin tedbiren durdurulduğu görülmüştür. Bu itibarla ihtiyati tedbir kararının fiilen uygulandığı ve bu nedenle de alacaklı tarafın alacağına geç kavuşması söz konusu olduğundan, davalı yararına hüküm altına alınan 50.000,00 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 10.000,00 TL kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine…” gerekçesiyle, davanın reddine, hüküm altına alınan 50.000,00 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 10.000,00 TL kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İİK m. 72/4 hükmü uyarınca, eldeki menfi tespit davasının alacaklı lehine neticelenmesi nedeniyle ”davanın reddi” ile birlikte mahkemenin “icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi” yönünde ihtiyati tedbir kararının kendiliğinden ortadan kalktığının tespitine, HMK m. 392/ hükmü gözetilerek işbu davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması halinde dosyadaki teminatın davacıya iadesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, dava dilekçesinde belirttikleri yargılama dosyasının dosya içerisine alınması gerekirken bu yönde inceleme yapılmaksızın karar verildiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Somut olayda; davacı dava ve takip konusu çekte keşideci, davalı ise hamildir. Hamilin icra takibi yapabilmesi için yetkili hamil olması yeterlidir. Takip konusu çekin keşide tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 818. maddesinin yollaması ile çekler hakkında da uygulanması gereken 687. maddesi gereğince keşideci borçlu lehtara ve cirantalara karşı ileri sürebileceği şahsi def’ilerini iyiniyetli hamile karşı ileri süremez. Ancak, hamilin çeki devralırken bile bile keşidecinin zararına hareket ettiğini kanıtlaması halinde anılan def’iler hamile karşı da ileri sürülebilir. Yani, davacının hem senedin bedelsiz olduğunu hem de davalı hamilin bile bile kendisinin zararına hareketle senedi iktisap ettiğini ispatlaması gerekir. Oysa, davacı somut olayda davalının kötüniyetli olduğunu bile iddia etmediğinden sadece lehtar ile arasındaki uyuşmazlıklara dayandığından ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın yerinde olduğu ve davacı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı vekilinin istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/04/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.
Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
R.T