Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/326 E. 2022/389 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE .. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2019
NUMARASI : … Esas …. Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … –

İSTİNAF EDEN DAVALI :

VEKİLİ : Av. …-
DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ :15/03/2022
YAZIM TARİHİ :17/03/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye .. Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 24/10/2019 tarihinde tesis edilen karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete …. kasko sigorta poliçe numarası ile kaskolu bulunan … plakalı aracın, 14/01/2016 tarihinde … ili, … ilçesi, …. Caddesi …. Kavşağında davalı borçlu firmaya ait … plakalı araç ile kazaya karıştığını, bu kazada sürücü …’un davalı firmaya ait aracın kavşağa yaklaşırken ıslak ve kaygan zemin koşullarını dikkate almamasından dolayı ışıklarda duran müvekkili şirkete ait kaskolu bulunan araca çarptığını, davalı kanunda asli kusur hallerinden birini gerçekleştirdiğini ve %100 oranına kusurlu kabul edildiğini, bu nedenle müvekkil şirket tarafından kaskolu araç sahibine zararı karşılamak için 9.700,00 TL hasar tazminatı ödendiğini, buna istinaden rücu hakkının doğduğunu, icra takibinin başlatıldığını, ve davalının yapılan takibe itiraz ettiğini ve takibin durdurduğunu beyan ederek davalının Konya ..icra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasına davalının yaptığı itirazın iptaline , alacağın %20sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, trafik kazası tespit tutanağı ile müvekkil şirketin araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu kanaatine varıldığını, müvekkil şirketin araç sürücüsüne izafe edilen kusur oranını kabul etmediiklerini, eksik ve hatalı beyanlar ile hazırlanan kaza tutanağı ile davacı tarafından kendisine kaskolu bulunan araca ödeme yapıldığının iddia edildiğini, sigorta şirketinin kendi hesabına göre yaptığı ödeme için davayı açtığını, kusur oranın hatalı olduğunu, beyan ederek davanın görevsizlik kararı verilerek usulden reddine, davanın esasına girilmesi halinde davanın reddine, davacı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacı taraf sigortalısına 9.700,00 TL ödeme yaptığın bu ödeme nedeniyle Türk Ticaret Kanunu’nun 1472 hükmü gereği rücu hakkı bulunmaktadır. Trafik kazaları, nitelikleri itibariyle haksız fiillerdendir. Haksız fiillerde temerrüt tarihi, haksız fiilin meydana geldiği tarih olup, zarar sorumlusunun ayrıca ihbar ve ihtar edilmesine gerek yoktur. Sigorta ettirenin dava hakkı tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Ödeme tarihi aynı zamanda 3.ncü şahşa rücu edebilme tarihidir. Bu nedenle işleten ve sürücünün faizden sorumluluğunun başlangıcının halefiyet başlangıcı olan ödeme tarihi olarak kabulü gerekir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2013/21198 E.,2014/1568 K. Sayılı ilamı)Faize ilişkin değerlendirmede ise, ödeme tarihi ile takip tarihi arasında belirlenen yasal faiz uygun olduğundan mahkememizce davalının bu faizden de sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Alınan bilirkişi raporuna göre davalı borçlunun Konya .. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasındaki davalının itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmiştir. İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nun 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı). Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kusur ve hasar mahkememizce belirlendiğinden alacağın likid olmadığından icra inkar tazminatı reddedilmiştir.” gerekçesiyle davacının davasının kabulü ile, Konya .. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasındaki davalının itirazının iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatının reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı …Ş tarafından açılan davada müvekkili şirketin araç sürücüsüne izafe edilen kusur oranını kabul etmediklerini, açılan işbu davada müvekkili şirket davalı olarak gösterildiğini, fakat araç sürücüsünün gösterilmediğini, bilirkişi raporunda sigorta şirketinin karşılayacağı zararların, sigorta poliçesinin limitleri içinde olduğunu ve bu konuda inceleme yapılmadığını, bilirkişi raporunda kasko sigortası poliçesinin incelendiğinşi ve süresinin sona erdiğini belirttiğini, fakat sigorta poliçesinde sigortanın karşılayacağı limitlerden bahsedilmediğini, işbu zararların da poliçe kapsamında olduğunu ve açılan davanın usulsüz olduğunu, yine davanın görevsiz mahkemede açıldığını, konuya ilişkin Yargıtay ilamlarında asliye hukuk mahkemesini yargı yeri olarak belirlediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın yeniden incelenmek ve karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kasko sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine göre davalıdan rücuen tazmini için başlatılan ilamsız takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı …, sigortalısına ödemiş olduğu hasar bedelinin davalıdan rücuen tahsili için başlattığı icra takibine davalının yaptığı itirazın iptalini talep etmiştir.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı(03.07.1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir
Davacı … olup, uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Ticaret Mahkemelerinin görev alanı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” ifadesi ile ticari davalar ile sınırlandırılmıştır. Ticari davalar ise TTK’nın 4. maddesinde sayılmıştır. Buna göre 4/1. maddesinde nispi ticari davalar 4/1-a fıkrasından f fıkrasına kadar sayılan hususlar ise mutlak ticari davalar olarak sayılmıştır.
Bir davanın nispi ticari dava sayılması için TTK’nın 4/1. maddesi birinci fıkrasında belirtildiği gibi her iki tarafında tacir olduğu ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bir dava olması gerekmektedir.
Mutlak ticari davalar ise TTK’nın 4/1-a maddesinde her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanununda düzenlenen hususlar ile yine TTK’nın 4/1 f fıkrasına kadar sayılan yasalarda belirtilen davalar olarak sayılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte 5/3. maddesi gereği artık asliye hukuk mahkemeleri ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisinden çıkarak görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.

Davanın sigorta sözleşmesinden değil, davalının kusuru ile gerçekleşmesine sebebiyet verdiği iddia edilen haksız fiilden kaynaklandığı, mutlak ticari dava olmadığı, davacının sigortalısının gerçek kişi olduğu, sigortalının adına kayıtlı kazaya karışan aracın hususi otomobil olduğu, davacının sigortalısının tacir olduğuna dair dosyada bir iddia ve belge olmadığı bu sebeple davanın TTK’nın 4/1. maddesinde belirtilen her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi ticari dava kapsamında da bulunmadığı, davada asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu, bu sebeple ilk derece mahkemesince görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken esasa girilip karar verilmesi hatalı olduğundan davalının istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1.a.3 maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının istinaf talebinin KABULÜ ile Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2019 tarih … Esas …. Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 249,86‬ TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Konya .. İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırılan teminatın yatırana iadesine,
7-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/03/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.Ç