Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/289 E. 2022/1035 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/04/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

ASIL DOSYADA
DAVACI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLLERİ : Av. … & Av. … – …
İSTİNAF EDEN
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVALI (MÜTEVEFFA) : … – (T.C Kimlik No: … )
TASFİYE MEMURU : … – (T.C Kimlik No: … )

BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
… ESAS … KARAR SAYILI DOSYASINDA
DAVACI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLLERİ : Av. … & Av. … – …

İSTİNAF EDEN
DAVALILAR : 1-…
2-… – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ : Av. … – …

DAVALI (MÜTEVEFFA) : … – (T.C Kimlik No: … )
TASFİYE MEMURU : … – (T.C Kimlik No: … )
DAVA : Şirket Ortağı Olunmadığının Tespiti ve Alacak (İstirdat)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
YAZIM TARİHİ : 20/06/2022
Davacı tarafından davalılar aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile ve bu dosyayla birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak davasında 01/04/2019 tarihinde tesis edilen karara karşı asıl dosyada davalı …Ş.’nin, birleşen dosyada davalılar … A.Ş. ve …’in istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 39.150 DM miktarında para verdiğini, müvekkili davacı tarafa yatırdığı para karşılığı belge verildiğini, bu parasının müvekkiline iadesinin gerektiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu ‘na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK ‘na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin yöneticilerinin vs. cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak vs. suçlarından değişik ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, birçok devlet kuruluşunca davalı tarafın denetlendiğini ve denetlemelere ilişkin birçok rapor düzenlendiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığından, diğer davalı gerçek kişi … ‘ın da şirket veya şirketlerin yöneticilerinden olması nedeniyle müvekkili davacı tarafı zarara uğrattıklarından ve müvekkili davacı tarafa karşı sorumlu olduklarından bahisle müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalı tarafa verilen paranın kalanından şimdilik 5.000,00 TL sının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın … A.Ş. ‘nin pay defterinde kayıtlı ortak olduğunu, TTK 417. maddesi gereğince şirket pay defterinde kayıtlı hisse senedi sahibi olması nedeniyle davacı tarafın şirket ortağı sıfatını kazandığını, TTK nun 329 ve 405. maddeleri gereğince şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin mümkün olmadığı gibi şirketin de kendi paylarını temellük etmesinin (edinmesinin) de mümkün olmadığını, davacı tarafın şirket ortağı olduğuna dair elinde halen varsa hamiline hisse senetlerini üçüncü şahıslara devretme hakkının olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her an geri alabileceği garantisi ile para verdiğine ilişkin iddianın gerçek olmadığını, bu iddianın bağlayıcı yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiğini, müvekkili şirket veya şirketlerin davacı taraftan para almadığını, davacı tarafın dayandığı belge veya belgelerdeki imzaların müvekkili şirketle veya şirketlerle hiç bir ilgisinin olmadığını, belge veya belgelerdeki imza veya imzaların müvekkili şirket veya şirketlerin yetkililerine ait olmadığını, belge veya belgelerin içeriğini kabul etmediklerini, bu belge veya belgelerde dahi şirket hisse senedi alındığının yazılı olduğunu, bu belge veya belgelerin delil değerinin olmadığını, davacı tarafın hata veya hileye maruz kaldığı ile ilgili talep ve beyanlarının Borçlar Kanununun 31. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dinlenemeyeceğini, kaldı ki müvekkili şirketin veya şirketlerin davacı tarafa yönelik hata veya hile olgusu içerir bir davranışının olmadığını, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her hangi bir para vermediğini, sunulan delillere göre davacı tarafın şirket paylarını üçüncü kişilerden edindiğini, davacı tarafın iyi niyet kurallarına aykırı davranarak işbu davayı açtığını, davacı tarafın üçüncü kişilerden aldığı şirket hisseleri nedeniyle şirketin kâr ve zararına ortak olduğunu, iyi niyet kurallarına aykırı davranamayacağını, ayrıca Borçlar Kanununun 126. maddesi gereğince şirket ile ortaklar arasındaki davaların 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, varsa davacı tarafın dayandığı belgelerde geçen düzenleme tarihinden veyahut bir an için iddianın doğruluğu halinde bile iddiaya konu paranın verildiği tarihten dava tarihine kadar zaman aşımı süresinin geçtiğini, hatta olayda uygulanması mümkün olmayan sebepsiz zenginleşme ile ilgili Borçlar Kanununun 66. maddesindeki bir yıllık ve on yıllık zaman aşımı sürelerinin de geçtiğini, yine haksız fiiller ile ilgili zaman aşımı süresinin dahi geçtiğini, davacı tarafın iddialarını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, kaldı ki müvekkili şirketten veya şirketlerden döviz olarak para istenemeyeceği gibi faiz de istenemeyeceğini, davacı tarafın tüm iddia ve taleplerinin hak düşürücü süre ve zaman aşımına uğradığından bahisle davanın öncelikle hak düşürücü süre veya zaman aşımı yönlerinden bunlar olmadığında esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; davalı şirket adına verilen cevap dilekçesindeki hususları tekrarla davalı şirketin veya şirketlerin eski ve/veya halen yöneticilerinden olan gerçek kişi müvekkilinin/müvekkillerinin, şirket yöneticisinin sorumluluğu kuralı gereğince herhangi bir sorumluluklarının olmadığını ve davacı tarafın tüm iddia ve taleplerinin hak düşürücü süre ve zaman aşımına uğradığından bahisle davanın öncelikle hak düşürücü süre veya zaman aşımı yönlerinden bunlar olmadığında esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ilk dava dilekçesi ile parasal talepleri ile ilgili olarak fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını, parasal taleplerini ıslah yoluyla artırdıklarını ancak Yargıtay tarafından bozma ilamından sonra ıslahın mümkün olmaması nedeni ile bozma yaptığını, ıslaha konu ettikleri miktarı ayrı bir dava ile istemek durumunda kaldıklarından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı tarafın davalı tarafa verdiği 39.150 DM ‘nin karşılığı olan 20.013 EURO ‘dan dolayı şimdilik 8.000,00 TL ‘nin paranın davalı tarafa verildiği tarihten (ödeme tarihinden) itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar … A.Ş, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; ıslah talepli dava henüz görülmekte iken ve ıslah hakkında kesinleşmiş bir karar da yokken (ıslah varlığını ve etkisini sürdürürken) açılan ve işbu dosyamızla birleştirilen ek davanın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte (derdest) olması nedeniyle usulden reddine bu olmadığında davacı tarafın taleplerinin hak düşürücü süre ve zaman aşımına uğradığını, ilk/kök davada istenen para cinsinin değiştirilemeyeceği ayrıca yabancı paranın kök dava tarihindeki TL karşılığı her ne miktar ise o miktarın da arttırılamayacağından bahisle birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı taraf vekili 25/12/2018 tarihinde harçlandırdığı ıslah dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ile parasal talepleri ile ilgili olarak fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını, parasal taleplerini artırmak istediklerinden bahisle birleşen dava dosyasına özgü 8.000,00 TL lik taleplerini 29.381,00 TL’ye çıkardıklarından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı tarafın davalı tarafa verdiği 29.381,00 TL den birleşen davada istedikleri 8.000,00 TL ‘nin düşülmesi ile kalan 21.381,00 TL nin paranın davalı tarafa verildiği tarihten (ödeme tarihinden) itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsiline (böylelikle tüm taleplerini 34.381,00 TL sine çıkardıklarına) karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….davacının işbu dosyamızdaki davasının kabulü ile; davacı tarafın, davalı şirketin ortağı olunmadığının tespiti ile ilgili talep kısmının kabulü ile davacı tarafın davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine ve 5.000,00 TL nın dava tarihi olan 25/05/2007 tarihinden itibaren yıllık %29 ve değişen oranlarda hesaplanacak avans faizi ile birlikte müteselsilen davalılar … A.ş. ve … ‘dan alınarak davacı tarafa verilmesine,
Davacının işbu dosyamız ile birleştirilen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasındaki birleşen davasının kabulü ile; 29.381,00 TL’nin ilk dava tarihi olan 25/05/2007 tarihinden itibaren yıllık %29 ve değişen oranlarda hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalılar … Holding A.ş., … ve … ‘dan alınarak davacı tarafa verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalılar … A.Ş. ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamındaki belgelere ve SPK listelerine göre davacının şirket ortağı olduğunu, bu nedenle ihtilaf 7194 sayılı yasanın 41. Madde kapsamına girdiğinden, Resmi Gazetede 07.12.2019 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 7194 SK’nun 41. Maddesi uyarınca, davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ettiklerini, yerel mahkemenin davacının hile ve/veya kesin hükümsüzlük iddiasını ispat ettiğine yönelik kabulünün dosya münderecatına ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemenin, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığına yönelik kabulünün TTK 329 ve 405 maddelerine aykırı olduğunu, mahkemece geçersiz hükümsüz bir ilişkide zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin uygulanamayacağı ve zamanaşımı defilerinin dürüstlük kuralına aykırı bulunduğu yönündeki gerekçeleri usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine haksız fiil iddiasına hukuki üstünlük tanıdığını açıklamasına rağmen, davacının taleplerini hak düşürücü süre yönünden red etmemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının birleşen davasını ve ıslah talebinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının yedinde bulunduğu iddia edilen hisse senetlerinin davalı şirkete iadesine karar verilmemesi de hukuka aykırı olduğunu, davalı kişiler hakkında ispatlanamayan davanın hem esastan hem de zamanaşımından reddi gerektiğini, davalı tarafından SPK’na sunulan Cd ve üst yazı içeriklerini de mahkemenin yanlış değerlendirdiğini, mahkeme yemin delilini kullanma haklarını engellediği gibi isticvap istemlerini de usul ve yasaya aykırı bir şekilde ret ettiğini, yerel mahkeme tarafından birleşen dava ile talep edilen miktar bakımından birleşen dava tarihinden, ıslahla talep edilen miktar bakımından ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken tüm taleplere ilk dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı ve açıkça hukuka aykırı olup bu husus kararın bozulmasını zorunlu kıldığını, davacının talebi olmamasına rağmen hükmedilen alacağın davalılardan müteselsilen tahsiline hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkemenin faiz konusunda yasal faiz yerine avans faizine hükmederek hukuka aykırı davrandığını, belirtilen nedenlerle öncelikle 07.12.2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7194 SK’nun 41. Maddesi uyarınca “Karar Verilmesine Yer Olmadığına” karar verilmesini, aksi takdirde yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava ve birleşen dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Asıl ve birleşen dava davalılarından …’ın ilk derece mahkemesi kararına karşı süresinde istinaf başvurusunda bulunmadığı bu sebeple davalı … hakkında verilen ilk derece mahkemesi kararının kesinleştiği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalılar … A.Ş. ve … yönünden istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davaya konu … A.Ş’nin ünvanının … Holding A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının …. A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince delillerin esastan değerlendirip karar verilmesinden sonra 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle; 3332 sayılı yasaya “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde Geçici 4.Madde eklenmiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu
Madde 16 “(1) (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır. Bu ortaklıklar halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olurlar. (2) Payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıklar, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorundadırlar. Aksi durumda, Kurul, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alır. (3)(Ek: 28/11/2017-7061/109 md.) (Değişik Cümle: 27/12/2018-7159/8 md.)….”
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun 23/10/2012 tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2.ulusal pazarda 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise; davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini , davacının şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini Anonim şirket olan davalının TTK.nun 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; 7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle, 3332 sayılı yasanın geçici 4. maddesinde getirilen düzenlemenin davacı ile aynı konumda olan kişiler ile bu kanunda belirtilen şirketler arasında bu kanunda belirtilen uyuşmazlıkları gidermeye yönelik özel bir düzenleme olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlık bu kanun kapsamında kaldığında usul ve esas yönünden değerlendirilme yapılmadan bu kanuna göre uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği, taraflar arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişi hakkında sadece davalı şirket yöneticisi olması sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduğuna ilişkin iddia gözönünde bulundurulmak suretiyle 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının istinaf talebinde bulunan davalılar … A.Ş. ve … yönünden kaldırılarak HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince açılan dava ile ilgili davalılar … A.Ş. ve … yönünden karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı lehine davalı şirket aleyhine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu ücret-i vekalet takdirine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Yasal düzenleme gereğince asıl ve birleşen davada davalılar … A.Ş. ve …’in istinaf taleplerinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/04/2019 tarih … Esas – … Karar sayılı kararının davalılar … A.Ş. ve … yönünden KALDIRILMASINA,
2-İstinaf talebinde bulunan davalılar tarafından yatırılan 587,14 TL nispi istinaf karar harcının talep halinde davalı şirkete iadesine,
3-İstinaf kanun yoluna başvuru sırasında yapılan yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflara ücreti vekalet taktirine yer olmadığına,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince asıl ve birleşen davada davacının davalılar … A.Ş. ve …’e yönelik talepleri ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Asıl ve birleşen dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
2-Asıl davada peşin alınan 85,40 TL harçtan alınması gereken 80,70 TL karar harcının mahsubu ile bakiye 4,70 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Asıl davada davacı tarafından yapılan 35,90 başvuru harcı, 80,70 TL karar harcı, 229,00 TL posta ve tebligat gideri, 253,80 TL keşif harcı gideri ve 3.000,00 TL bilirkişi ücreti gideri olmak üzere toplam 3.599,40 TL yargılama giderinin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla (Kesinleşen davalı … ile ilgili hüküm) davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine.
4-Davacı asıl davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 5.100,00 TL maktu ücreti vekaletin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla (Kesinleşen davalı … ile ilgili hüküm) davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
5-Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında alınan 488,80 TL peşin ve ıslah harcından alınması gereken 80,70 TL karar harcının mahsubu ile bakiye 408,10 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında davacı tarafından yapılan 99,10 TL harç gideri ve 302,00 TL posta ve tebligat gideri toplamı 401,10 TL yargılama giderinin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla (Kesinleşen davalı … ile ilgili hüküm) davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine.
7-Davacı birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 5.100,00 TL maktu ücreti vekaletin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla (Kesinleşen davalı … ile ilgili hüküm) davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı şirket tarafından asıl ve birleşen davada yapılan yargılama giderlerinin 3332 sayılı yasanın geçici 4. maddesi nazara alınarak davalı şirket üzerinde bırakılmasına,
9-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince gider avansını yatıran tarafa iadesine,
C) Davalı … ile ilgili ilk derece mahkemesince verilen karar kesinleşmiş olduğundan bu davalıya yönelik açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
D)İlk derece mahkemesince davalılar … A.Ş. ve … yönünden yazılan 28/01/2020 tarihli harç tahsil müzekkerelerinin bila infaz iadesinin istenmesine, iade işleminin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
E)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
F)Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 16/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.Ç