Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/2734 E. 2022/2164 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/01/2020
NUMARASI : .. Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … –

DAVALI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
YAZIM TARİHİ : 16/12/2022
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas- … Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalının muris …’ın mirasçıları olduğunu, müvekkillinin murise son dönemlerinde bakması ve aralarındaki ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereği son ikamet edilen taşınmazın muris tarafından müvekkilline verilmesi ve davalının da müvekkilli aleyhine açtığı tapu iptali ve tescil davalarını kaybetmesi üzerine, murisin 1980’li yıllarda davalıya …tan alışveriş yapabilmesi için verdiği senetlerin boş kısımlarını doldurarak murisi 800.000,00 USD borçlandırarak görünürde tüm mirasçıları ama gerçekte müvekkili aleyhine takip başlattığını, müvekkilinin davalı hakkında şikayetçi de olduğunu, davalı hakkında açılan kamu davasında davalının mahkumiyetine, hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, 1988 tanzim tarihli bir senede, 2015 vade tarihi koymanın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının müvekkillini mağdur etmeye çalıştığını, müvekkillerinin murisinin davalıya böyle bir borcunun olmadığının açık olduğunu ileri sürerek, icra takibine konu senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının iddialarının yerinde olmadığını ve yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini, ceza dosyasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinden ve verilen karar maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder nitelikte olmadığından hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte olmadığını savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacının, kendisi ile davalının Konya … Noterliği’nin 21/09/2016 tarih ve … yevmiye numaralı mirasçılık belgesine göre 26/01/2013 tarihinde vefat eden …’ın mirasçıları olduklarını, murise son dönemlerinde bakmaları ve aralarındaki ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereği son ikame edilen taşınmazın muris tarafından verilmesi ve davalının da aleyhlerine açtığı tapu iptali ve tescil davalarını kaybetmesi üzerine, davalının hukuk ve etik prensiplerini bir tarafa bırakarak murisin 1980’li yıllarda davalıya …’tan alışveriş yapabilmesi için verdiği senetlerin boş kısımlarını doldurarak murisi 800.000.00 USD borçlandırarak görünüşte tüm mirasçılar, ama gerçekte aleyhine Konya …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe geçtiğini ve takibin halen derdest olduğunu, 1988 tanzim tarihli bir senede 2015 vade tarihi koymanın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, murisinin davalıya böyle bir borcunun olmadığının açık olduğundan bahisle davanın kabulü ile Konya …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip konusu senet sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiği, davalının davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, davanın İİK.72.maddesine dayalı bedelsizlik nedenine bağlı menfi tespit davası olduğu, İİK.72.maddesinde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir….” şeklinde, 6102 sayılı TTK.778/1-a maddesi yollaması ile TTK’nun 687.maddesinde; “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. (2) Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır.” şeklinde, 6102 sayılı TTK.778/2-f maddesi yollaması ile TTK’nun 680.maddesinde; “Tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa, bu anlaşmalara uyulmadığı iddiası, hamile karşı ileri sürülemez; meğerki, hamil poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun.” şeklinde, 6102 sayılı TTK’nun 825.maddesinde;”(1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir.(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde caizdir.” şeklinde, 6100 sayılı HMK.nun 200.maddesinde;”Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. ” şeklinde, HMK’nun 201.maddesinde; “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı,
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 31/10/2017 tarih ve 2017/2383 Es. 2017/7468 Kar. Sayılı ilamında; “…..Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davanın muvazaaya dayalı mal kaçırma kastıyla düzenlenen bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti davası olduğu, davalı lehtar ile senedi düzenleyen murisin kardeş oldukları, davalının senedin gerçek bir alacak için düzenlendiğini, murisin borçlarını ödediği için bu senedin düzenlendiğini savunmasına rağmen bu savunmasını yazılı delille kanıtlayamadığı, …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasında davacıların açtığı muris muvazaası nedeniyle tapu iptal tescil davasının davacılar lehine sonuçlanması akabinde dava konusu bononun davacılar hakkında takibe konu edilmesi, dava konusu bononun tanzim tarihi 01/01/2006 ile vade tarihinin 01/10/2011 tarihi olduğu ve takip tarihi nazara alındığında 5 yılı aşkın bir süre olduğu, murisin 29/12/2006 tarihinde vefat ettiği dolayısıyla mevcut durumun hayatın olağan akışına uygun olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıların dava konusu 800.000 USD’lik senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra dosyasına yatan toplam 121.190,74 TL’nin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 01/01/2006 tanzim 01/10/2011 vade tarihli keşidecisi …, lehtarı …. olan kambiyo senedi ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Senet nakten düzenlenmiş olup ihdas nedeni davalı tarafından değiştirilmemiştir. Senede karşı iddianın ispatı yine senet ile olur ve açıkça muvafakat edilmedikçe tanık dinlenilemez.
Bu durumda kambiyo hukukunun temel prensiplerine göre uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde tanık dinlemek suretiyle hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” şeklinde kabul edildiği, yine İzmir Bölge Adliyesi 17.Hukuk Dairesi’nin 05/07/2018 tarih ve 2018/1219 Es. 2018/1032 Kar. Sayılı ilamında da benzer şekilde karar verildiği,
Her ne kadar mahkememizin 25/06/2019 tarihli duruşmasının 1 no’lu ara karar ile; Taraflar arasında davacı ve davalı dışında da mirasçıların olduğu hususları dikkate alınarak Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2014/8076 Esas 2014/10987 Karar sayılı 2016/3791 Esas 2016/3791 Karar sayılı içtihatları gereğince davacı ve davalı dışındaki diğer mirasçıların davaya katılımının sağlanması veya TMK.640.maddesi gereğince terekeye temsilci atanması için dava açılması yönünde davacı vekiline 1 aylık kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde mirasçıların davaya katılımının sağlanmaması veya TMK.640.maddesi gereğince terekeye temsilci atanması yönünde dava açıldığının mahkememize bildirilmemesi halinde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verileceği hususunun davacı vekiline ihtar edilmiş ise de; ancak menfi tespit davasının tereke üzerinde tasarruf işlemi olmayıp, terekedeki hakların korunmasına yönelik bir dava olduğu, bir mirasçı tarafından menfi tespit davasının açılabileceği, menfi tespit davasında dava arkadaşlığının bulunmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/06/2019 tarih 2017/19-839 Esas 2019/690 Karar sayılı kararının da bu doğrultuda olduğu, mahkememizin 26/11/2019 tarihli 1 no’lu ara kararı ile yine mahkememizin 25/06/2019 tarihli duruşmasında verilen 1 no’lu ara kararından vazgeçilmesine karar verildiği,
Davalı tarafından davacı aleyhine Konya …İcra Müdürlüğünün … Es.sayılı dosyasından kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibine geçtiği, takip dayanağının 15.06.1988 tanzim tarihli 25.03.2015 vade tarihli 800.000,00 USD bedelli bono(senet)olduğu, bononun alacaklısının …, borçlularının … mirasçıları …, …, …. , … , …, …, …, …olduğu, davacının, davalı ile 26/01/2013 tarihinde vefat eden …’ın mirasçıları olduğunu, icra dosyası alacaklısı – davalı …’e takibe konu senetten dolayı herhangi bir borcunun olmadığını, haksız olarak icra takibine konulduğunu beyan ederek bedelsizlik nedeniyle takibe konu bonodan dolayı davacının borçlu olmadığını iddia ettiği, bu iddiların davalı tarafça kabul edilmediği, davacı vekili tarafından mahkememizin 25/06/2019 tarihli duruşmasında murisin imzası konusunda teretdütlerinin olduğu hususunda beyanda bulunulmuş ise de; davacı tarafça dava dilekçesi ile delillerini bildirme aşamalarında davaya ve takibe konu senet(bono) altındaki murisin imzası konusunda herhangi bir itirazda bulunulmadığı, davalı tarafın iddianın genişletilmesine muvafakatinin bulunmadığını beyan ettiği, bu nedenle dava konusu bono altındaki imzanın tarafların murisine ait olup olmadığı hususunda mahkememizce herhangi bir değerlendirmeye girilmediği,
Davalı hakkında Konya …Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından kamu davası açıldığı, davalı … hakkında bedelsiz senet kullanma suçundan mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 05/03/2019 tarih ve 2018/3416 Es. 2019/1379 Kar.sayılı ilamında da kabul edildiği gibi davalı hakkında verilen bu karar kesin hüküm teşkil etmeyeceğinden söz konusu ceza mahkemesi kararındaki maddi olguların tespitinin 818 sayılı BK’nın 53. maddesi (6098 sayılı TBK’nın 74. md.) hükmü gereğince hukuk hakimini bağlayıcı bir karar olarak kabul edilemeyeceği,
6102 sayılı TTK’nun 778/2-f maddesine göre bonolarda da uygulama olanağı bulunan aynı Kanun’un 680. maddesi gereğince açık bono düzenlenmesinin mümkün olduğu, Başka bir deyişle, keşideci imzası dışında tüm zorunlu unsurlar boş bırakılarak bononun düzenlenebileceği (senet tanzim tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 592. maddesi ), boş bono veren borçlunun sonuçlarına katlanacağı, dava konusu bonoda 6102 sayılı TTK’nın 776. maddesinde belirtilen tüm yasal zorunlu unsurlar bulunduğundan bono vasfında olduğu, Senede karşı ileri sürülen bedelsizlik def’inin şahsi def’i olup HMK’nın 200/1. maddesi gereğince yazılı delille ispatının gerektiği, davalının bonoda lehtar ve yetkili hamil olduğu, kıymetli evrağın sebepten mücerret olduğu, taraflar arasındaki borç ilişkisinin senede bağlandığından aksinin ancak HMK.’nun 201.maddesi gereğince senetle ispatlanması gerektiği, davacının yemin deliline de dayanmadığı ve davasını ispat edemediği anlaşıldığından davanın reddine…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, imzaya ilişkin itirazın delil bildirme aşamalarından sonra duruşmada beyan edildiği ve davalının muvafakati olmadan iddianın genişletilemeyeceğinden bahisle karar verilmiş ise de, cevaba cevap dilekçesinde imzanın murise ait olup olmadığının belli olmadığı, senetteki imzanın murise ait olduğunun davalı alacaklı tarafından ispat edilmesi gerektiğinin taraflarınca ileri sürüldüğünü, mahkemece bu hususta herhangi bir inceleme yapılmaksızın eksik incelemeye dayalı karar verildiğini, mahkemece irade fesadı üzerinde de hiç durulmadığını, 2013 yılında vefat eden murisin, 15.6.1988 tarihinde, tanzim tarihinden 27 sene sonra 25.3.2015 vade tarihli senet düzenlemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, menfi tespit davasının her türlü delille ispatı mümkün iken delilleri toplanmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ortada usulüne uygun olarak tanzim edilmiş ve davalıya verilmiş bir senet olmadığını, davalının terekeden çıkan boş senedi elde edip lehine kullandığını, HAGB kararları hukuk hakimini bağlayıcı olmasa dahi kuvvetli bir delil olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini, senet muris tarafından tanzim edilmiş olsa dahi olayların gelişimin muris muvazaasını ortaya koyduğunu ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Öncelikle, somut uyuşmazlıkta davacı taraf kendi miras hissesi oranında işbu davayı açmış ve harcını da bu miktar üzerinden ikmal etmiş olmakla, davanın miras hissesi oranında açılıp açılamayacağı hususunun incelenmesi gerekmektedir.
Yargıtay 19. HD’nin 2016/3791 E-2016/6208 K., 2018/3052 E-2019/5571 K., 2014/8076 E-2014/10987 K., 11. HD’nin 2019/2524 E- 2020/299 K., 2016/79544 E-2018/2482 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, tarafların mirasçı oldukları, terekeye dahil mal ve haklar üzerinde tüm mirasçılar iştirak halinde malik olup, bu durumun mirasın taksimine kadar devam ettiği, mirasçılardan birinin terekedeki mal ve haklara ilişkin olarak yalnızca kendi payı oranında dava açması halinde böyle bir davanın tek başına bir mirasçının iştirak halindeki tereke üzerinde tasarruf ehliyeti bulunmaması nedeniyle dinlenemeyeceği, elbirliği ile mülkiyet halinde mirasçıların tümü ya da mahkemece tayin edilecek mümessil vasıtası ile terekenin temsil edilmesi gerektiği nazara alınarak, mahkemece davacıya, diğer mirasçıların davaya muvafakatlarını ya da terekeye temsilci atanmasını sağlamak üzere süre verilip, taraf teşkili tamamlandıktan sonra sonucuna göre karar vermek gerekirken anılan husus nazara alınmaksızın işin esasının incelenmesi yerinde görülmediğinden, kamu düzenine ilişkin ve re’sen nazara alınması gereken işbu husus nedeniyle, davacı vekilinin istinaf isteminin re’sen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, kararın kaldırılma sebebine göre, davacı vekilinin istinaf istemlerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/01/2020 tarih, … Esas- … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/12/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T