Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/2717 E. 2022/1713 K. 21.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN
ASIL VE BİRLEŞEN
DAVADA DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. … & Av. …

ASIL DAVADA DAVALI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av… & Av….
BİRLEŞEN DAVADA
DAVALI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ :
BİRLEŞEN DAVA :
DAVA : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/10/2022
YAZIM TARİHİ : 27/10/2022
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas- … Karar sayılı kararının Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Asıl davada davacı vekili, davalı tarafından bir kısım borçlarına karşılık üç adet çek ve iki adet senedin ciro edilerek verildiğini, müvekkili tarafından çek ve senetlerin tahsil için banka şubesine verildiğini, bu aşamada davalının keşidecilerin büyük bir borçla kaçtığını belirterek evrakların kendisine verilmesi, kendisi tarafından yeni evrak verileceği ve bu evrakların keşidecilerden kendisi tarafından tahsil edilmeye çalışılacağı belirtilerek müvekkilinden istenildiğini, müvekkilinin de tahsil amacıyla tahsil cirosuyla banka şubelerine verdiği çek ve senetleri herhangi bir ödeme almaksızın davalıya verdiğini, müvekkili tarafından cirolar iptal edilmiş ise de, dava konusu çekteki cironun muhtemelen iptal edilmeden davalıya verildiğini, davalının zaten müvekkiline borçlu olduğunu, davalı tarafından başka bir evrak verilmediği gibi, ödeme de yapılmadığını, dava konusu çekin vadesinin gelmediğini ancak çekte hak sahibinin müvekkili şirket olduğunu, davalı hakkında suç duyurusunda da bulunulduğunu ileri sürerek, müvekkilinin dava konusu çekte davalıya borçlu olmadığının tespiti ile çekin iadesine, dava aşamasında müvekkili tarafından bir ödeme yapılmak zorunda kalınır ise ödeme tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, asıl davadaki iddialarını tekrarla, asıl dava davalısı tarafından gerçekte müvekkilinin alacaklı olduğu icra takibine konu çekte kendi cirosu iptal edilerek, çek tahrif edilerek davalıya verildiğini, davalı tarafından müvekkili şirket cirosu ile tahsil için verdiği … Şubesi’nin imzasız kaşesinden sonra ciro yapılarak bankaya ibraz edildiğini ve karşılıksız şerhi yazdırılarak aynı gün ihtiyati haciz talep edilerek icraya konulduğunu ve müvekkili tarafından icra tehdidi altında borç kabul edilmemek şartıyla alacağın tamamının icra dosyasına yatırıldığını, müvekkili ile davalı arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, çekte gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, müvekkili tarafından ileriye yapılan cironun banka kayıtlarıyla sabit olduğu üzere … Şubesi’ne tahsil amacıyla yapılmış olup, müvekkili şirkete borçlu olan asıl dava davalısına takibe konu çekin yeni evrak verilmesi için verildiğini, çek nedeniyle müvekkilinden talepte bulunulmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin takip dosyasından borçlu olmadığının tespitine, dava aşamasında herhangi bir ödeme olması halinde ödeme tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Asıl davada davalı vekili, senede karşı senetle ispat zorunluluğu olduğunu, mevcut davanın müvekkiline karşı açılma olanağının bulunmadığını zira, müvekkilinin davaya konu çekte davacıdan önceki ciranta olduğunu, kendinden önceki tarafa değil olsa olsa kendinden sonraki tarafa borçlu olmadığından bahisle dava açabileceğini, davacının dava açmakta hukuki yararının da bulunmadığını, davacının çekteki ciroyu inkar etmediğini, ciroyu iptal etmeyi unutmanın söz konusu olamayacağını, müvekkil davalıdan dava konu çeki hiçbir surette almadığını, davacının mevcut çekte alacaklı olmadığından davanın reddi gerektiğini savunarak, davacı aleyhine tazminata da hükmedilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, senede karşı senetle ispat zorunluluğu olduğunu, senede karşı her türlü iddianın ancak yazılı delil ile ispatlanabileceğini, davacının iddialarının tamamının soyut beyanlardan ibaret olduğunu, davacının davaya konu çekteki ciroyu inkar etmediğini, unutarak verdiğini iddia ettiğini, davacının tacir olduğunu, basiretli bir tacirin ben ciroyu iptal etmeyi unuttum gibi bir bahanesinin olamayacağını, davacının borcunu ödemekten kaçmak ve ödemeyi geciktirmek için bu tür gerçek dışı iddialarda bulunduğunu savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “… İşbu dava; menfi tespit davasıdır.
Kök (asıl) dava yönünden mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirme neticesinde; davaya konu edilen kambiyo evrakı (çek) incelendiğinde davalının ciro silsilesinde davacı şirketten önce yer aldığı, davacı defterlerinde yapılan bilirkişi incelemesinde davacının davalı …’ dan alacaklı olduğunun tespit edildiği ve davacının dava konusu çeki davalı …’ ya cirosunu iptal etmeyi unutarak iade ettiğini yazılı belgelerle ispat edemediği anlaşılmakla; davalı …’ nın isticvaben dinlenmesini gerektirir bir husus bulunmadığından davacı talebinin reddine karar verilmiş ve tüm dosya kapsamı ile asıl dava yönünden, davacının davalıya karşı borçlu olmadığının tespitine yönelik dava açmakta hukuki yararının bulunmaması sebebiyle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacı ile davalı arasında icra takibi bulunmaması ve davacının alacaklı davalının ise borçlu durumda olması sebebiyle İİK 72. Madde hükmü gereği asıl dava yönünden davalının tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmesi gerekmiştir.

Birleşen dava yönünden mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirme neticesinde; davaya konu edilen kambiyo evrakı (çek) incelendiğinde davalı …’ in ciro silsilesinde davacı şirketten sonra yer aldığı, çekin bir ödeme vasıtası olup kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiği, aksine bir durumun davacı tarafından ispatlanması gerektiği, davalının savcılık dosyasındaki ifadesinde davacı şirket yetkilisi …’ na elden nakit olarak borç verdiğini, …’ nun da borcuna karşılık davaya konu çeki verdiğini, çekin karşılıksız çıkması üzerine icra takibine başladığını bildirdiği görüldüğünden, davacının dava dilekçesindeki çekin dava dışı … tarafından davalı …’ e verildiği iddiasını usulüne uygun ispat vasıtalarıyla ispat edemediği gibi davacının yemin deliline dayanmış olması sebebiyle yemin metninin hazırlandığı ve davalı …’ in de yemin ettiği görülmekle, mahkememizin … Esas sayılı dosyasında açılan ve birleşen davanın reddine, birleşen dava yönünden davacının tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine, birleşen dava yönünden davalının tazminat talebinin kabulü ile; asıl alacak miktarı olan 68.400,00 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 13.680,00 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davacı vekili, asıl davada davalı tarafından verilen cevap dilekçesinde, dava konusu çekte müvekkilinden önceki cirantanın kendisi olduğu yani çekte müvekkiline borçlu olduğunu ikrar ettiğini, davalının çekin kendisi tarafından iade alınmadığını iddia etmiş ise de, çeki ödediği gibi bir iddiasının bulunmadığını, mahkemece “…davacı ile davalı arasında icra takibi bulunmaması ve davacının alacaklı davalının ise borçlu durumda olması sebebiyle…” denilerek çek sebebi ile müvekkilin …’dan alacaklı olduğu tespitinin yapıldığını ancak, olumlu tespit talepleri ve ödeme olması halinde davalıdan istirdadına ilişkin talepleri hususunda bir karar verilmeden, dava sadece menfi tespit davası olarak değerlendirilerek müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğundan bahisle hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, … ‘ya karşı açılan menfi tespit davasında müvekkilin hukuki yararının bulunduğunu zira, çekin müvekkilinin elinde olmayıp, … tarafından çekte müvekkilin imzasına göre borçlandırılıp üçüncü bir kişi aracılığıyla çek bedelinin müvekkilden alınacağı yolunda söylem üzerine müvekkili tarafından işbu davanın açıldığını, mahkemece tanıkların dinlenmediğini, müvekkilinin hukuki yararının bulunduğunu, menfi tespit davalarının kanun gereği ödeme olması halinde …’dan istirdat istemi olmasına rağmen mahkemece söz konusu talep hakkında bir karar verilmemesinin de hatalı olduğunu, mahkeme gerekçesinde bir yandan müvekkilin alacaklı olduğunu tespit etmesine rağmen, davada da açıkça hak sahipliğini tespiti yani olumsuz tespitin yanında olumlu tespit talebi olmasına rağmen mahkemenin bu hususta karar vermemesinin de hatalı olduğunu, davaların tefrik edilerek görülmesi, birleşen dava sonucuna göre ana dava hakkında karar verilmesi gerektiğini, birleşen davanın kabulü gerekmesine rağmen, mahkemenin kabulüne göre birleşen dava davalısına ödenen meblağın tamamının …’dan faiziyle tahsiline karar vermek gerekirken hukuki yarar yokluğundan red kararı verilmesinin yerinde olmadığını, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi halinde müvekkili aleyhine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin de yerinde olmadığını, müvekkili şirketin ve dava dışı yetkilisinin birleşen dava davalısını tanımadığını, çekin müvekkilinden davalıya geçmediğini, …’in soruşturma dosyasındaki ifadesinde çeki dava dışı şirket yetkilisine verdiğini iddia ettiği borç karşılığında aldığını söylediğini, dolayısıyla davalının müvekkili şirket ile ticari ilişkisi olmadığı ve çeki de müvekkili şirketten almadığını ikrar ettiğini, davalının senet metnine aykırı olarak çekte cirosu olmayan dava dışı ….’ndan çeki aldığını iddia ettiğinden senet metnini talil etmiş olup, ispat yükünün davalı üzerinde olduğunu, davalılar tarafından bilirkişi raporuna da itiraz edilmediğini, raporda … ile müvekkili şirket arasında hiçbir ticari ilişkinin bulunmadığının da tespit edildiğini, ispat yükü müvekkili üzerinde olmamasına bu yönden yapılan itirazlarına rağmen müvekkilinin ispat yükünü üzerine almamak kaydıyla ettiği yeminin sonuç doğurmasının mümkün olmadığını, mahkemece her iki davanın da kabulü gerekirken aksi kabul anlamına gelmemek kaydıyla mahkemenin birleşen davayı reddine göre ana davada da müvekkilinin çekte …’dan alacaklı olduğu tespitine rağmen icra dosyasına ödenen meblağın ana davadan tahsiline karar verilmemesinin de hatalı olduğunu, mahkemece isticvap istemi, mesaj kayıtları, hile ve kötüniyetin varlığına rağmen tanıkların dinlenilmemesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, asıl ve birleşen davada verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava; çeke dayalı borçlu olmadığının tespiti, çekin iadesi, çekte davacının hak sahibi olduğunun tespiti, çek sebebi ile ödeme yapılması halinde istirdadı, birleşen dava ise, çeke dayalı başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve ödeme yapılması halinde iadesi istemlerine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Her ne kadar mahkemece asıl davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş ise de, davanın çek takibe konulmadan açıldığı, bu itibarla davacının dava konusu çekten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmekte hukuki yararının bulunduğu, mahkemece de çekte davacının alacaklı olduğunun kabul edildiği, davacı tarafça çekin tahsil cirosu ile bankaya ibraz edildiği daha sonra cironun iptali sağlanmadan davalıya verildiğinin iddia edildiği, davacı tarafından ibraz edilen çekin banka şubesinden alınmış sureti ile icra dosyasından alınmış sureti arasında (çekin bir suretinde lehtarın cirosu iptal edilmişken davacının elindeki surette cironun iptal edilmediği) farklılıklar bulunduğunun, bilirkişi incelemesi uyarınca da davacının davalıdan alacaklı olduğunun tespit edildiğinin anlaşılması karşısında, davacının asıl davada olumlu tespit talebi yönünden hukuki yararı bulunduğundan, asıl davanın yazılı olduğu şekilde davacının hukuki yararı bulunmadığından bahisle reddinin yerinde olmadığı ayrıca, asıl davada ispat yükü davalı üzerinde olduğundan, dosya kapsamı itibariyle davalı tarafın savunmasını ispatlar mahiyette herhangi bir delil bulunmadığı ve davalının yemin delinine de dayanmadığı ve bu itibarla, davacının çek üzerinde hak sahibi olduğu anlaşıldığından asıl davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Birleşen davaya yönelik istinaf istemlerinin incelenmesine gelince ise; birleşen dava davalısı ile davacı şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığının tespit edildiği, kaldı ki birleşen dava davalısının kendi beyanı ile de davacı şirketle arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını ikrar ettiğinin anlaşılması ve bu itibarla, birleşen davada davacı şirketin çekten dolayı bir sorumluluğunun bulunmadığı anlaşıldığından birleşen davanın da kabulüne ve davalı aleyhine %20 tazminata hükmedilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin, asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf istemlerinin kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, asıl ve birleşen davanın kabulüne ve aşağıda yazılı olduğu şekilde yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvuru talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/09/2020 tarih, … Esas – …. Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA,

1-İstinaf başvurusunda bulunan asıl ve birleşen davada davacı tarafından yatırılan 108,80 TL istinaf karar harcının talep halinde asıl ve birleşen davada davacıya iadesine,
2-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflara ücret-i vekalet takdirine yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan asıl ve birleşen davada davacı tarafından yatırılan 297,20 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile yapılan 5,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 302,70 TL’nin davalılardan alınarak asıl ve birleşen davada davacıya verilmesine,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
a- Davanın KABULÜ ile, dava konusu …. Bankası Konya Şubesi’ne ait, … no’lu, 70.000,00 TL bedelli, … Ürünleri keşideli, 20.12.2018 keşide tarihli, hamiline yazılı çekten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının ve çekten kaynaklı alacağın davacıya ait olduğunun TESPİTİNE,
b- Alınması gereken 4.781,70 TL harçtan, peşin alınan 1.195,43 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.586,27 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
c- Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince takdir edilen 11.200,00 TL ücret-i vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d- Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 1.195,43 peşin harç, 57,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.288,83 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e-Artan gider avansının talep halinde davacıya iadesine,
2-BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
a-Davanın KABULÜ ile, Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davacının davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE,
b- Takip konusu çek bedelinin %20’si, 14.000,00 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c- Alınması gereken 4.781,70 TL harçtan, peşin alınan 1.195,43 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.586,27 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
d- Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince takdir edilen 11.200,00 TL ücret-i vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e- Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 1.195,43 TL peşin harç, 115,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.346,33 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f-Artan gider avansının talep halinde davacıya iadesine,
C) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
D) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/10/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
(muhalif)

R.T

MUHALEFET ŞERHİ: Asıl dava; çeke dayalı borçlu olmadığının tespiti, çekin iadesi, çekte davacının hak sahibi olduğunun tespiti, çek sebebi ile ödeme yapılması halinde istirdadı, birleşen dava ise, çeke dayalı başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve ödeme yapılması halinde iadesi istemlerine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120/1 maddesinde, davacının, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu hüküm altına almıştır.
Harç devletin mahkemeler aracılığı ile yaptığı adli hizmete ondan yararlananların katkısıdır. Ancak yasada belirlenen durumlarda harç alınabilir. Diğer bir deyimle kanunsuz harç alınamaz ve eksik olan harç tamamlanmadan işlem yapılamaz. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30. maddesinde de “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen yasa hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktar ödenmedikçe, davaya devam edilme olanağı bulunmamaktadır. YHGK’nın 04/07/2012 tarih 2012/19-260 Esas 2012/432 Karar sayılı ilamında da bu husus “…Şu hale göre; karar ve ilam harcı maktu ise tamamı, nispi ise dörtte biri dava açılırken davacı tarafından peşin olarak ödenmelidir. Peşin olarak dörtte biri ödenecek olan nispi karar harcı, dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden hesaplanacaktır. Ancak; mahkeme davacının dava dilekçesinde belirlediği hakkın niteliği ve değeri ile bağlı olmadığı gibi hakkın niteliğini ve değerini resen araştırması gereklidir. Bir başka deyişle maktu harca tabi bir iş olduğunu söyleyen davacının bu nitelendirmesi ile mahkeme bağlı değildir. Mahkemenin dava konusu hakkın mal varlığı hakkı (dava konusunun belirli bir değerle ilgili) olduğu kanısına varması halinde bu hakkın değerini takdir etmesi ve karar ve ilam harcını bu değer üzerinden hesaplayarak, davacıya tamamlattırması gerekir. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağına göre, davanın başında alınmış olan karar ve ilam harcının noksan olduğu, sonradan anlaşılırsa noksan karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunup müteakip işlemler yapılamaz. Yargılama sırasında, dava konusunun değerinin dava dilekçesinde bildirilenden daha fazla olduğu anlaşılır veya mahkemece tespit edilirse, yalnız o oturum için davaya devam edilerek ondan sonraki oturuma kadar noksan değer üzerinden harç tamamlanmadan davaya devam olunamaz. Peşin harcın tamamlanmamasının müeyyidesi ise dosyanın işlemden kaldırılmasıdır…” şeklinde belirtilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde ise, birleşen dava takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğundan ve dava konusu takip dosyasında da fer’ileri ile birlikte toplam 75.861,80 TL’nin tahsili talep edildiğinden ancak, dava dilekçesinde dava değeri olarak 70.000,00 TL gösterilerek harcı da bu miktar üzerinden yatırıldığından ve yerleşik Yargıtay kararları uyarınca kısmi menfi tespit davası açılamayacağından (Yargıtay 19 HD 2017/2989 E-2019/798 K., 2013/17244 E-2014/14145 K. ) mahkemece, birleşen davada davacıya borçlu olmadığının tespiti talep edilen icra dosyasında takip konusu miktar üzerinden harcı ikmal etmek üzere süre verilmesi, harç ikmalinden sonra işin esasının incelenmesi gerekirken, kamu düzenine ilişkin olup, re’sen nazara alınması gereken işbu husus göz önünde bulundurulmaksızın karar verilmesi yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve kararın kaldırılma sebebine göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf istemlerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın heyetin çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.

.Üye …
e-imzalıdır