Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/2716 E. 2022/1151 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2019
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ : Av. … –

DAVALI :
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 05/07/2022
YAZIM TARİHİ : 07/07/2022
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas – … Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı vekili, müvekkili tarafından davalı aleyhine faturaya dayalı takip başlatıldığını ancak, davalının haksız itirazı ile takibi durdurduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını ve davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkillinin adresinin Küçükçekmece olması nedeniyle icra takibinde yetkili yerin Küçükçekmece İcra Daireleri ve mahkeme olarak Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davanın süresinde açılmadığını, davacının müvekkili aleyhine faturaya dayalı takip başlattığını, müvekkilli tarafından cari hesap kayıtları incelendiğinde herhangi bir borca rastlanılmadığını, borca itirazın son günü itiraz edildiğini, yeniden yapılan kontrolde davacıya 35,421,36 TL tutarında bir borcun olduğunun fark edildiğini, takip çıkışı ile cari hesap kayıtları arasındaki farkın müvekkili tarafından kesilen 1.895,40 TL bedelli fiyat farkı faturasından kaynaklandığını, bu fiyat farkı faturası takip tutarından düşülerek borca itirazın yapıldığı gün icra dosyasına yatırıldığını, dosyaya yatırılan paranın alacaklıya ödenmesi konusunda muvafakatin icra dosyasına gönderildiğini, icra dosyasına takipten önceki dönemde faiz işletilmesinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Tüm dosya kapsamı ile davacının davalı aleyhine Konya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 05/12/2017 tarihinde 37.254,61 TL asıl alacak ve ferileri ile birlikte toplam 38.697,82 TL üzerinden icra takibine giriştiği, ödeme emrinin davalıya 08/12/2017 tarihinde usulen tebliğ edildiği, davalı vekilinin yasal itiraz süresi içinde 15/12/2017 tarihinde verdiği itiraz dilekçesi ile yetki itirazında bulunduğunu, davacıya hiçbir borcunun olmadığına ilişkin usul ve esas yönünden borca itiraz etmesi üzerine icra takibinin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekili her ne kadar cevap dilekçesi ile birlikte davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığına dair iddiada bulunmuşsa da; İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davasının açılması için öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre itirazın alacaklıya tebliği ile başlayacağından ve dosya içerisinde de böyle bir belge bulunmadığından mahkememizce itirazın iptali davasının 17/12/2018 tarihinde yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığının kabulüyle uyuşmazlığın esasına girilmiştir.
Davalının yetki yönünden ilk itirazı ön inceleme duruşmasında karara bağlanarak ayrıntısı gerekçeli karar ile birlikte açıklanmak üzere reddedilmiştir. İşbu dava İİK. nun 67. maddesinde düzenlenen itirazın iptali davası olup; davanın dinlenebilmesi için gerekli şartlardan biri de icra dairesinin yetkisine itiraz halinde yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi olmalıdır. İcra takibinin yapıldığı Konya .. İcra Dairelerinin takipte yetkili olup olmadığının öncelikle tartışılması gerekmiştir. Davalı sadece icra dairesinin yetkisine itiraz ederse, bu itirazın kaldırılması görevi icra mahkemesine aittir, bu durumda genel mahkemede itirazın iptali davası açılamaz. Ancak yetki itirazının yanı sıra borca itiraz edilmesi halinde genel mahkemede itirazın iptali davası açılabilir ve bu durumda genel mahkemece öncelikle icra takibindeki yetki itirazının incelenmesi gerekir, icra dairesinin yetkisiz olduğu anlaşılırsa uyuşmazlığın esasına geçilmeden, öncelikle yetkili icra dairesinde takip yapılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Daha açık anlatımla geçerli yetki itirazı nedeniyle davacının yetkili icra dairesinden davalıya yeni bir ödeme emrinin gönderilmesini sağlaması gerekir. Ortada mevcut ve geçerli bir icra takibi olmaması nedeniyle itirazın iptali davasının yasal koşullarının oluştuğundan söz edilemeyeceğinden davanın reddi gerekir. Nitekim Yargıtay’ın yıllardır yerleşmiş uygulaması da bu doğrultudadır.
İşbu davaya konu edilen takip ve davada taraflar arasındaki faturaya dayalı ticari ilişki söz konusudur. Davanın temelini oluşturan icra takibinin dayanağı mal bedeline ilişkin faturalar olup dava bu niteliği itibariyle bir miktar para alacağına ilişkindir. Hal böyle olunca somut olayda TBK’nun 89/1.(Eski BKm.73/1) ve HMK’nun 10. maddesi uyarınca alacaklı davacının muamele merkezinin bulunduğu yer icra dairesi ve mahkemesinin de yetkili olduğu açıktır. (YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Tarih: 25.04.2018 Esas: 2017 / 902 Karar: 2018 / 973) Bu nedenle alacaklının muamele merkezinin bulunduğu yer Konya olduğundan icra takibinin yapıldığı Konya İcra Daireleri yetkili olduğundan mahkememizce 30.04.2019 tarihli duruşmada davalının icra dairesinin ve mahkememizin yetkisine yönelik itirazı reddedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
30.04.2019 tarihli ön inceleme tutanağı .. nolu ara kararı ile tarafların bilirkişi incelemesi için ticari defterlerini sunmaları ya da bulundukları yeri bildirmek üzere 2 hafta kesin süre verildiği .. nolu ara karar ile de davalıya/vekiline tutanağın tebliği suretiyle ihtarın yapılmış sayılmasına karar verildiği, davalı vekiline tutanağın 22.05.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 28.05.2019 tarihli dilekçesi ile ticari defter incelemesinden haberdar olduğu, istenildiği takdirde hazır edileceğini bildirdiği fakat ticari defterlerini mahkememize sunmadığı görülmüştür. Bu sebeple sadece davacı ticari defterleri yönünden bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı şirket arasındaki ticari alışverişler nedeniyle davalı şirkete faturalar düzenlendiği, alacağın tahsili için Konya …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe geçildiği, davalının takibe süresi içerisinde yetki ve borca itiraz ettiği, fakat itiraz dilekçesi ile aynı gün borcun 35.421,36 TL’ lik kısmının icra dosyasına yatırıldığı, davacı/alacaklının icra dosyasından dosyaya yatan bedelin ödenmesini talep ettiği, icra müdürlüğünce dosyada itiraz olduğu ve takibin durduğu gerekçesi ile talebin reddedildiği, davacı/alacaklının bu işleme karşı şikayetinin Konya … İcra Hukuk Mahkemesinin … E. … K. Sayılı ilamı ile reddedildiği ve davacı/alacaklının mahkememizde itirazının iptalini talep ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce alınan hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık bilirkişi raporu ve yapılan yargılama neticesinde; davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 37.254,61 TL alacaklı olduğu, bu alacağın 35.421,36 TL’ lik kısmının ihtirazi kayıtsız takipten ve takibe itirazdan sonra icra dosyasına ödeme yapıldığı sabit olduğundan, Konya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takip tarihinden dava tarihine kadar yapılan ödemeler düşüldükten sonra dava tarihi itibariyle 1.833,25 TL asıl alacak ve 268,36 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 2.101,61 TL alacaklı olduğunun tespiti ile borçlunun bu miktarlık kısmına olan itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, itirazının iptaline karar verilen 2.101,61 TL’nin %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davalının aynı gün icra dosyasına hem para yatırdığını hem de itiraz ettiğini, her ne kadar davalı icra dosyasına yatan paranın taraflarına ödenmesine muvafakat ettiğini söylemiş ise de, bu muvafakatı dava dilekçesini tebliğ aldıktan sonra verdiğini, bu nedenle davalının itirazının ihtirazi kayıtsız olmadığını, icra dosyasına yatan paranın taraflarına ödenmesi için icra dairesine talepte bulunulmuş ise de, bu taleplerinin icra dairesince borçlunun itirazı nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiğinden bahisle reddedildiğini, icra dairesinin bu işleminin kaldırılması için Konya … İcra Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ile memur muamelesini şikayet yoluna başvurulduğunu ancak, mahkemece davanın reddine karar verildiğini, davalıya paranın taraflarına ödenmesine muvafakat etmesi için talepte bulunulmuşsa da sonuç alınamadığını, bu nedenle icra dosyasındaki paranın kendilerine ödenmediğini, davalının kötüniyetli olarak dosyaya yatırdığı paranın müvekkiline ödenmesine engel olduğunu, işbu davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiğini, icra dosyasına yatan paranın ödenmesi hususunda gerekli yolların taraflarınca tüketildiğini, tüm çabalarına rağmen para taraflarına ödenmeyince dosyaya yatan para da dahil olmak üzere işbu davanın açıldığını, şayet davalı icra dosyasına itiraz etmeseydi ya da itiraz etmekle birlikte işbu dava açılmadan önce paranın taraflarına ödenmesine muvafakat etseydi ya da para taraflarına ödenmiş olsaydı ödenen miktar yönünden bu davanın açılmayacağını yani davanın açılmasına davalının haksız ve kötüniyetli davranışlarının sebebiyet verdiğini, dava dilekçesindeki taleplerinin terditli olduğunu, dosyaya yatan para yönünden öncelikle icra dosyasına yatan paranın taraflarına ödenmesine, bu talebin kabul edilmesi halinde icra dosyasına ödenen miktarın TBK’nın 100. maddesi uyarınca mahsup edilmek suretiyle bakiye alacak yönünden itirazın iptaline karar verilmesi, icra dosyasına yatan paranın taraflarına ödenmesi talebinin kabul görmemesi halinde icra dosyasına yatan para da dahil olmak üzere takibe konu alacak yönünden itirazın iptaline karar verilmesinin talep edildiğini, mahkemece bu talepleri nazara alınmaksızın davanın kısmen kabulüne karar verilerek davalı lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, bu nedenle yargılama gideri, vekalet ücreti ve diğer talepleri yönünden de eksik karar verildiğini ayrıca, davalı vekilinin duruşmalara katılmaması nedeniyle lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Somut olayda uyuşmazlık, davalının itiraz dilekçesi ile aynı tarihte borcun bir kısmını icra dosyasına ödemesi ancak, ödenen miktarın talep edilmesine rağmen icra müdürlüğünce alacaklıya ödenmemesi nedeniyle davacının terditli olarak ve dahi tüm alacak miktarı itibariyle bu davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2012/19-1827 E-, 2013/802 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Arslan, Ramazan; Aktaran: Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, Önsöz VII).
Öte yandan, bu yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması da gerekir (Hanağası, a.g.e., s.135).
Uygulamada, dava açarken menfaatin (hukuki yararın) bulunması gerekmesini dava şartı olarak kabul etmiştir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, menfaate; davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabule şayan olması) şartı da denilmektedir (Hanağası, a.g.e., s.19-21).
Aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu’nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K.; 05.06.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 05.02.1997 gün ve 1997/18-797 E.-53 K.; 11.03.1998 gün ve 1998/8-176 E.-217 K.; 20.10.1999 gün ve 1999/14-840 E.-859 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K.; 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E.-458 K.; 29.05.2002 gün ve 2002/2-401 E.-451 K.; 17.03.2010 gün ve 2010/3-119 E.- 159 K.; 31.03.2010 gün ve 2010/11-143 E.-196 K.; 10.10.2012 gün ve 2012/19-477 E sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Bir davada, menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle, bir davada hukuki menfaatin bulunup bulunmadığı konusu mahkemece; tarafların dava dosyasına sunduğu deliller, olay veya olgular çerçevesinde (kural olarak davanın açıldığı tarihe göre), kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. Bu sayede, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence de sağlanmış olmaktadır.
Dava konusu icra dosyasının incelenmesinde, davacı tarafça, asıl alacak ve fer’ileri ile birlikte toplam 38.697,82 TL’nin tahsili için davalı aleyhine 05.12.2017 tarihinde takip başlatıldığı, davalıya ödeme emrinin 08.12.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça ödeme emrine itirazın son günü olan 15.12.21017 tarihinde yetki, borca, faize ve borcun tüm fer’ilerine itiraz edildiği ve aynı gün icra dosyasına 35.421,36 TL ödeme yapıldığı, davalının itirazı ile takibin durdurulmasına karar verildiği, davacı alacaklı vekili tarafından dosyaya yatan paranın taraflarına ödenmesinin 02.02.2018 tarihli dilekçe ile talep edildiği, icra müdürlüğünce ödemenin itirazla aynı gün olması ve takibin durdurulması nedeniyle 05.02.2018 tarihinde talebin reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından Konya … İcra Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasında açılan davada, mahkemece borca itiraz ile takip duracağından, icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenemeyeceği gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verildiği, davalı tarafça işbu açılan itirazın iptali davasının dava dilekçesinin 12.01.2019 tarihinde tebliğinden sonra, 23.01.2019 tarihinde icra dosyasına, paranın davacıya ödenmesine muvafakat edildiğine dair dilekçe verildiği ve 02.10.2020 tarihinde, paranın davacı alacaklı vekiline ödendiği anlaşılmıştır.

Yargıtay 23. HD’nin 2014/2255 E-7493 K., 2012/5291 E- 2013/634 K. 2013/3608 E- 5586 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Yasal dayanağını İİK’nın 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile, İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK.m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamış iken, itirazına konu borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Zira, itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç olan alacağın tahsili, borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi, takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da, ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur.
İcra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Dolayısıyla, takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödeme yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararı bulunmamaktadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 12.11.2003 gün ve 19-589 E., 645 K., 19.10.2011 gün ve 19-532 E., 640 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde ise, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf istemleri nazara alındığında, davacının, takipten sonra ancak, davadan önce davalı tarafından ödenen miktar yönünden işbu davayı açmasında hukuki yararının ve bu itibarla, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı kanaatine varıldığından davacı vekilinin istinaf istemlerinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı vekilinin istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/07/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T