Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/2697 E. 2022/2028 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI :
VEKİLİ :

İSTİNAF EDEN DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 30/11/2022
YAZIM TARİHİ : 05/12/2022
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas – … Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı vekili, davalının müvekkili şirkete 25/12/2014 tarih, … nolu 103.350,30 TL bedelli faturadan ve 01/03/2014 tarihli mutabakat mektubunda yazılı 43.656,11 TL’den dolayı cari hesap ekstresi gereği borçlu olduğunu, ödeme yapılmaması nedeniyle davalı aleyhine takip başlatıldığını ancak, davalının haksız itirazı ile takibi durdurduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını ve davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, yetki itirazında bulunmuş, müvekkili şirketin .. ili, … İlçesi’nde bulunan 274 daireden oluşan … Sitesi ismiyle anılan konut inşaatı işi kapsamında bu konutların alçı ve boya işlerini 13/05/2013 tarihli sözleşme ile davacı şirkete taşere ettiğini, daha sonra yapmış oldukları konutlarda bulunan blokların alçılarının dökülmeye ve boyalarının atmaya başladığını, ayıplı imalatlar için davacı şirkete müracaat ettiklerini fakat netice alamadıklarını, davacının ayıplı imalatlarının maliyetinin 407.100,00 TL olup, bu durumun tutanak altına alındığını, müvekkilinin alacaklı konumda olmasına rağmen davacının müvekkili aleyhine dava açtığını ileri sürerek, davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekili talebinde müvekkili tarafından davalı aleyhine Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunduklarını, davalı borçlu şirket tarafından yetkiye, borca ve ferilerine ilişkin olarak dosyaya itiraz edildiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalı borçlunun itirazının dayanaksız, haksız ve kötü niyetli olduğunu, itirazın iptalini talep ettiklerini, davalı borçlunun icra dosyasına yapmış olduğu yetki itirazının yerinde olmadığını, TBK’nın 89/1. Maddesinin bunun ispatı olduğunu, aynı zamanda borca ve ferilerine de yapılan itirazın haksız ve dayanaktan yoksun bulunduğunu, ödeme yapıldığına ilişkin bir belgenin icra dosyasına sunulamadığını, davalı şirketin müvekkili şirkete 25/12/2014 tarih, … nolu 103.350,30 TL bedelli faturadan ve 01/03/2014 tarihli mutabakat mektubunda yazılı 43.656,11 TL den dolayı müvekkili şirketin 2014 yılı muavin defterine kaydedildiği şekilde cari hesap ekstresi gereği müvekkiline borçlu olduğunu, açılan itirazın iptali davasının kabulü ile takibin kaldığı yerden devamına karar verilmesini talep etmiş, davalı yan yasal süresi içerisinde cevap dilekçesini ibraz etmiştir, davanın yasal dayanağını oluşturan İİK.67. maddesinde; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” şeklinde düzenlendiği, Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine ilamsız icra yolu ile 147.006,41 asıl alacak, 31.863,64 TL faiz olmak üzere toplam 178.006,41 TL’lik alacak üzerinden icra takibi yapıldığı, takip dayanağının fatura olduğu, ödeme emrinin davalı borçluya tebliğ edildiği, davalının süresi içerisinde itirazı üzerine takibin durduğu, tarafların ticari defterlerinde uyuşmazlık konusu alacakla sınırlı olmak üzere inceleme yaptırıldığı, mahkememizce verilen ara karar uyarınca Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak davalı yan ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla dosyanın SMMM alanında uzman bağımsız denetçi bilirkişi Şenol Ural’a tevdi edildiği, bilirkişinin raporunda davalı şirketin defter kayıtlarında, davacı şirketin dava konusu ettiği 147.006,41 TL lik alacağının karşılığında aynı miktar kadar, bir adet nakit ve 4 adet banka çeki olmak üzere ödeme kayıtlarının bulunduğu, davalı şirketin defter kayıtlarına göre davacının alacağının bulunmadığı, söz konusu ödemelerin belgeleri ibraz edilmediği ve çeklerin ödeme vadeleri davacının fatura tarihinden önce olduğu önceden yapılan bu ödemeler yevmiye kayıtlarına çok daha sonra alındığı, dosyada bu duruma ilişkin herhangi bir açıklama olmadığından bunların olağan sayılmayacağı kanaatine varıldığının bildirildiği yine mahkememizce verilen ara karar uyarınca dosyanın SMMM alanında uzman bilirkişi …’e tevdi edilerek davacı yan ticari defterlerinde inceleme yapıldığı, bilirkişinin raporunda 2014-2015-2016 yıllarında bir başka işlem muhasebe hareketinin olmadığı, 2016 yılı sonunda, yani 31/12/2016 tarihli … fiş numaralı muhasebe kapanış maddesinde 147.006,41 TL davacının davalı yandan alacağının olduğunun tespit edildiği mahkememizce bilirkişi raporunun ayrıntılı denetime açık olması ve bilirkişi raporları ile de davacının alacağının sabit olduğu anlaşıldığından ( raporlar arasında ilk etapta zahiren çelişki var olduğu intiba var gibi görünse de özünde, detaylıca değerlendirildiğinde talimatla alınan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı gibi yasal ödeme durumu olmadığı gibi ödeme kaydının da mantıksal olmadığından iş bu ödeme kaydına itibar edilmemiştir, bu durumda davacı ve davalı defterlerinin incelemesinin birbirlerini teyit ettiği anlaşıldığından davanın kabulüne, takip öncesi davacı vekilinin de imzalı beyanı ile teyit ettiği gibi takip öncesi temerrüt olmadığından takip tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir, diğer taraftan davalı yanın ayıp yönündeki savunmayı yasal süresinde işlem yapıp dava açtığı konusunda bilgi ve belge olmadığından itibar edilmemiştir) raporların hükme esas alındığı, Yüksek Yargıtay 19. H.D’nin 16/01/2017 tarih, 2016/11472; 185 sayılı kararının da aynı doğrultuda olduğu anlaşıldığından davanın kabulü ile Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yapılan itirazın iptali ile 16/05/2017 tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faizi ile birlikte 147.006,41 TL üzerinden takibin devamına, hükmedilen 147.006,41 TL nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, müvekkilinin inşaat sektöründeki teamüllere uygun olarak davacıya ödemelerini yüklenilen iş tamamlandıkça ve gerektiğinde davacı şirket tarafından avans istenmesi nedeniyle hak ediş avansı olarak yaptığını, daha sonra davacı tarafından iş bitimine yakın faturalandığını, yapılan ödemelerin geç işlenmesinin müvekkilinin başarıyla atlattığı iflas erteleme sürecinde meydana geldiğini, müvekkilinin 09.12.2013 tarihinde, İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ile iflas erteleme başvurusunda bulunduğunu ve tüm borçlarını ödeyerek süreci olumlu sonuçlandırdığını ancak, bu süreçte şirket yönetiminin uzun süre boyunca ilgili mahkemece atanan kayyumlarca yürütüldüğünden yapılan ödemelerin de bu kişiler tarafından defterlere gecikmeli olarak geçirildiğini, kayyum kontrolü altındaki şirket işleyişi sırasında bazı işlemlerin gecikmeli olarak yapılmış olabileceğini ancak, bu hususun borçların ödenmediği anlamına gelmediğini, mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan 12.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığının tespit edildiğini, daha sonra alınan 08.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda ise, davacının müvekkil şirketten alacaklı olduğunun söylendiğini, bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu sabit olup, mahkemenin bu çelişki giderilmeden karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin kendi öz varlığından harcayarak giderdiği ayıplı onarımların bedeli göz önüne alındığında alacaklı konumda bulunmasına rağmen haksız ve kötü niyetli olarak başlatılan icra takibine devam edilmesine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkemenin davacının yaptığı eksik ve ayıplı işlere ilişkin delilleri toplamadığını, savunmalarının görmezden gelindiğini, sadece ticari defterlere dayanarak sonuca gitmenin hatalı olduğunu, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadığını, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, cari hesap ekstresi ve mutabakat mektubuna dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve yazılı olduğu şekilde karar verilmiş ise de, öncelikle, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği belirtilmiş olmakla birlikte, davanın tümden kabulüne karar verildiği ve hükmün de tam kabul şeklinde kurulduğu anlaşılmakla, reddedilen kısmın neye ilişkin olduğu denetlenememektedir.
Oysa, 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde mahkeme kararlarında bulunması gereken hususlar sayılmıştır. Kanun’un 297/1-c maddesi gereğince karar “tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” içermeli, 297/2 maddesi gereğince de hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Aynı Yasa’nın 298/2 madde hükmüne göre de gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
Yargıtay HGK’nun 2010/1-86 E.-2010/108 K., 2014/2-1121 E.-2016/635 K., 2014/9-1137 E.-2016/994 K., 2013/21-1791 Esas, 2013/1676 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, mahkeme kararının gerekçesi o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve kanun yolu denetiminin yapılabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur.
Anayasanın 141/3 maddesi ve HMK’nun 297. maddesi bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Kararın gerekçesinin yeterli açıklıkta ve denetime elverişli olmaması ayrıca, kendi içerisinde çelişkiler barındırması yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
Ayrıca, davalı tarafça her ne kadar ayıplı imalat nedeniyle masraf yapıldığı ve bunların değerlendirilmediği savunulmuş ise de, takas mahsup ve tazminat haklarını saklı tuttukları belirtildiğinden mahkemece işbu davada bu yönde bir incelemeye gidilmemesinde herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf istemlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmakla birlikte, davalının bilirkişi raporuna defterlerde görünen ödeme kayıtlarının dayanağı belgeler de ibraz edilmek üzere itirazda bulunarak araştırma talep ettiği de anlaşılmakla, mahkemece davalının bu savunma ve itirazları hususunda herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın, bilirkişiden bu kapsamda ek rapor da alınmaksızın eksik incelemeye dayalı, yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmadığından davalı vekilinin, istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına davanın yeniden görülmesi için dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/09/2020 tarih, … Esas- … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 2.511,00 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/11/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T