Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/2626 E. 2021/21 K. 22.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … – […] UETS
DAVALI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … -…
DAVA : İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 22/01/2021
YAZIM TARİHİ : 09/02/2021
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 14/01/2020 tarihinde tesis edilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ciro ile hamil olduğunu, borçlusunun davalı 20/08/2016 vade tarihli 5.000,00 TL bedelli ve 20/09/2016 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli bonoları 09/05/2016 tarihinde…’a protesto için tevdi ettiğini, ancak ilgili bonoların banka tarafından zayi olduğunu, … A.Ş. tarafından zayi kararı verilmesi için dava açıldığını, mahkemece bononun iptaline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, ilgili zayi kararına istinaden davalı borçlu hakkında Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına örnek 7 takipte bulunulduğunu ve borçlunun takibe haksız olarak itiraz ettiğini, itirazında kötüniyetli olduğunu beyan ederek davalının icra takibine yapmış olduğu itirazının iptali ile takibin devamına, davalı aleyhinde %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkilinin keşidecisi olduğu iddia olunan iki adet senedin iptali isteminin dava dışı… A.Ş. tarafından istenildiğini, kambiyo senetlerinin iptali isteminin yalnızca ve yetkili hamile ait olduğunu, müvekkilinin davacı ile herhangi bir ticareti olmadığı gibi davalı ile hiçbir alakasının bulunmadığını, gerçekte olmayan senetlere istinaden hukuksuz olarak müvekkilinden hak talep edildiğini beyan ederek davanın reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacının arabuluculuğa başvurduğuna dair hiçbir belge ve beyanın bulunmadığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18.A/2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; söz konusu bonolar zayi olduğu için artık kıymetli evrak sıfatını kaybettiğini, işbu nedenle kıymetli evrak statüsünde sayılmayan ve ilamsız takip yoluyla takip edilen alacağa olan itiraza ilişkin açılan davanın mutlak ticari dava olmadığı, bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, görev incelemesi kamu düzenine ilişkin olduğundan dosyanın re’sen görev yönünden incelenerek görevsizlik kararına hükmedilmesinin beklenildiğini, fakat dosyanın usul yönünden incelendiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 6325 Sayılı Kanunun 18/A Maddesi: “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
“Türk Ticaret Kanununun 5/A- maddesinde (Ek madde:6/12/2018-7155 S.K./20. Md); “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ” düzenlemesi bulunmaktadır.
Söz konusu düzenlemede dava şartı olarak getirilen arabuluculuk tamamlanabilir bir dava şartı olmayıp, dava açılmadan önce tarafların başvurup tüketmesi gereken usuli bir yoldur.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 16/10/2017 tarih 2016/11763 Esas 20176967 Karar sayılı ilamında; “… Kıymetli evrakın zayii nedeniyle iptali kararı ve bu kararın hükümleri TTK’ nun 563. ve 564. maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nun 563/1. maddesine göre; “Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir. “ Aynı yasanın 564/1. maddesinde ise ; “İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da dermeyan veya yeni bir senet ihdasını talep edebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
İptal kararının niteliğinden doğan iki önemli sonucu vardır. Bunlar, iptal kararının olumsuz ve olumlu sonuçları olarak belirtilmektedir.
İptal kararının verilmesiyle kıymetli evrakın en önemli özelliklerinden biri olan senedin hak sahibini teşhis fonksiyonu ortadan kalkar. Bu, iptal kararının olumsuz sonucudur. İptal kararını alan davacı, borçludan, kendisine senedi ibraz etmeden ödemede bulunmak hakkını kazanmaktadır. Borçlu da hile ve ağır kusuru bulunmadıkça iptal kararını ibraz edene karşı ödemede bulunmakla borcundan kurtulmaktadır (TTK md.558/2).

İptal kararının olumlu sonucu ise davacının hak sahipliğini borçluya karşı göstermesi yani hak sahibinin teşhisine imkan vermesi olarak karşımıza çıkar. Buna göre, iptal kararı davacının (iptal kararını elde eden kişinin) senette mündemiç bulunan ve iptal ile artık senetten ayrılan hakkın sahibi olduğuna ilişkin bir karine yaratır.
İptal kararının her iki etkisi de hak sahipliğinin teşhisi (hak sahipliğinin tespiti) meselesine ilişkindir. Başka bir anlatımla, iptal kararı sadece senedi zayi eden hamilin senette mündemiç hakkı senetsiz olarak borçluya dermeyan edebilmesini ve borçlunun da iptal kararını alan kişiye ifada bulunmak suretiyle borcundan kurtulabilmesini sağlar. Kararın maddi hukuk yönünden bir etkisi yoktur. Maddi hukuk yönünden mevcut durum aynen kalır. Başka bir deyişle, iptal kararı hakkın mevcudiyetine, muhtevasına ve bu hak üzerinde tasarruf yetkisine tesir etmez.
İptal kararı, iptal olunan senet yerine kaim olan bir senet niteliği taşımamaktadır. Sadece, elden çıkmış bulunan senedin teşhis fonksiyonunu ifa etmekte ve iptal kararı hamiline senetsiz olarak alacağı talep hakkı vermektedir.
Görüldüğü gibi, borçlu, iptal kararı hamilinin sadece kararı ibraz etmesi ve kararda adı geçen alacaklının kendisi olduğunu ispatlaması üzerine, ağır kusur ve hilesi bulunmaksızın borcunu ifa ederse, borcundan kurtulmaktadır.
Borçlu, iptal kararını alan kişiye karşı bazı def’ileri ileri sürebilir. Örneğin, borçlu, iptal kararını alan kişinin aslında senet üzerinde herhangi bir hakkının olmadığı (hiç hak sahibi olmadığı veya belirli nedenlerle hak sahipliği sıfatının sona erdiği) def’ini ileri sürebilir. Ancak, iptal kararı hamili, hak sahibi olduğunu iptale ilişkin yargılamada az çok ispatladığından bunun aksini iddia eden borçlu bu yöndeki iddialarını ispat etmek zorundadır. Borçlunun, iddialarını ispat etmesi ile zayi nedeniyle iptal kararı etkisini kaybeder yani sonuç doğurmaz.
İptal kararının olumlu etkisi nedeniyle borçlunun karar hamiline yapacağı ifa onu borcundan kurtaracağı için senede zilyet olan üçüncü kişi borcun sona erdiği def’i ile karşılaşabilir. Bu durumda üçüncü kişi, kendisine ifada bulunulan iptal kararı hamili aleyhine sebepsiz zenginleşme davası açabilir (BK. md. 61). Başka bir anlatımla böyle bir durumda senede zilyet olan üçüncü kişi, iyi niyetli iptal kararı hamiline ödemede bulunan borçluya başvuramaz (Bu açıklamalar için bakınız: Hanife Öztürk(Dirikkan) -Kıymetli Evrakın Ziyaı ve İptali, Ankara ,1990, s. 84 vd.; Prof. Dr. Fırat Öztan-Kıymetli Evrak Hukuku 2. Bası, Ankara, 1997, s. 274 vd.; Poroy-Tekinalp-Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 19. Bası, İstanbul, 2010, s. 97 vd.; Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu-Kıymetli Evrak Hukuku 5. Baskı, Ankara, 1999, s. 57 vd.)…” olduğunun belirtildiği, davacının zayi olduğuna karar verilen bonolar nedeniyle yaptığı takibe davalının yaptığı itirazın iptali talep ettiği, davacının 6102 Sayılı TTK’nın 652/1 (6762 Sayılı Yasa’nın 564) maddesi uyarınca talepte bulunduğu, bu nedenle davanın 6102 Sayılı TTK’nın 4/1 maddesine göre mutlak ticari dava niteliğinde olduğundan davaya bakmakla görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğu, ticari uyuşmazlıklarla ilgili açılan davalarda 01.01.2019 tarihinden itibaren arabulucuk dava şartı haline gelmiş olup, 6325 Sayılı Kanunun 18/A-2 maddesindeki “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi nedeniyle, arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı anlaşıldığından davanın usulden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığı sonuç ve kanaatiyle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi gereğince davacının istinaf talebinin esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/01/2021 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır