Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/255 E. 2020/545 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : Müflis … -… adına Konya İflas İdaresi (Konya … İcra Dairesi … İflas)
İFLAS İDARE MEMURU : … – (T.C. Kimlik No: …)

DAVA : Kayıt Kabul
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : …
YAZIM TARİHİ : …
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan kayıt kabul davasında … tarihinde tesis edilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin müflis şahıs …’e ait … adlı işyerinde 2013 yılının Eylül ayında çalışmaya başladığını, iş akdinin 31/01/2016 tarihinde haksız ve hukuka aykırı şekilde feshedildiğini, işveren …’in Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/11/2016 tarih … Esas ve … Karar ilamı ile iflasına karar verildiğini, müvekkilinin alacağı için Konya … İflas Müdürlüğü’nün … İflas sayılı dosyasına başvuruda bulunulduğunu, talebin haksız bir şekilde reddedildiğini ve bu nedenlerle müvekkilinin 6.511,36 TL kıdem tazminatı, 3.186,54 TL ihbar tazminatı, 1.876,00 TL yıllık izin ücreti, 7.338,30 TL fazla çalışma ücreti ve 499,38 TL ulusal bayram genel tatil ücreti alacağının temerrüt tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte iflas masasına kayıt ve kabul edilmesi gerektiğinin tespiti ile işçilik alacaklarının İİK’nın 206. maddesi 1. sıradan kayıt ve kabulü ile davalıdan tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda İİK’nın 235. maddesine göre davanın basit yargılama usulüne tabi olduğu, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu kapsamında kayıt kabul davalarının iflas idaresine husumet yöneltilmek suretiyle açıldığını, arabuluculuk dava şartı kapsamında olmadığını, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacının net 6.511,39 TL kıdem tazminatı alacağının müflis …’in iflas masasına kayıt ve kabulüne, davacının net 3.186,54 TL ihbar tazminatı alacağının müflis …’in iflas masasına kayıt ve kabulüne, davacının net 1.866,66 TL yıllık ücretli izin alacağının müflis …’in iflas masasına kayıt ve kabulüne, davacının fazla mesai alacağına ve UBGT alacağına yönelik davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; söz konusu kararda tanıkların sadece dava açmış olmalarının davalı ile husumetli olduklarını göstermeyeceğini, tanıkların beyanlarının bu kapsamda dikkate alınarak fazla mesai ve UBGT alacaklarının kayıt ve kabulüne karar verilmesini fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın basit yargılama usulüne tabi olduğunu, dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, dava işçi ve işveren arasındaki zorunlu arabuluculuğa tabi bir dava olduğunu, kararın istinafen incelenerek usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; kayıt kabul talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacının müflis şirkette çalıştığını, işçilik alacaklarının ödenmediğini belirterek alacağının masaya kayıt kabulünü talep ettiği, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 06/02/2020 tarih 2016/7985 Esas 2020/759 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi; “… İİK’nın 235. maddesine göre, kural olarak sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde ticaret mahkemesine dava açabilirler. Ancak aynı Kanun’un 223. maddesi hükmüne göre alacaklı tebligata elverişli adresini bildirip kararın tebliği için avans yatırmışsa 15 günlük dava açma süresi, kararın tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı,” iflas kararının, 28/06/2018 tarihli gazetelerde ilan edildiği, davanın ise hak düşürücü süre olan 15 günlük süre içinde 06/07/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacının fazla mesai ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığına yönelik talebinin reddedilmesine ilişkin istinaf talebinin incelenmesinde; Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21/10/2019 tarih 2017/2172 Esas 2019/18438 Karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 06/05/2019 tarih 2016/12743 Esas 2019/9790 Karar ve 13/11/2019 tarih 2016/23527 Esas 2019/21032 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği gibi fazla çalışma yaptığını ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçinin bu iddiasını ispatla yükümlü olduğu, fazla çalışmanın ve ulusal ve genel tatil günlerinde çalıştığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğinde olduğu, ancak, fazla çalışmanın ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların, şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekeceği, bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabileceği, işçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılması gerektiği, somut uyuşmazlıkta, davacının işyerinde fazla mesai yaptığı ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı iddiasına ilişkin işyeri kaydının mevcut olmadığı, davacının dinlettiği tanıkların aynı işverene yönelik davaların bulunduğu, bu nedenle beyanlarına itibar edilemeyeceği, davacının başka delillerle fazla çalışma yaptığını ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını ispat edemediği anlaşıldığından ilk derece mahkemesinin davacının fazla çalışma ücretine ve ulusal bayram ve genel tatil ücretine yönelik talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalının davanın basit yargılama usulüne tabi olduğuna ilişkin istinaf talebinin incelenmesinde; İİK’nın 235/3. maddesi uyarınca kayıt kabul davasının basit yargılama usulüne tabi olduğu, ilk derece mahkemesince davalının basit yargılama usulüne göre görüldüğü anlaşıldığından davalının buna yönelik istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalının davanın arabuluculuk dava şartına tabi olduğuna ilişkin istinaf talebinin incelenmesinde; Uyuşmazlık, iflas sıra cetveline itiraz davasında arabuluculuğun dava şartı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkındaki 7155 sayılı Kanununun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür.
Anılan maddenin 1 numaralı fıkrası şu şekildedir:
“Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır”.
Eldeki kayıt kabul (iflas sıra cetveline itiraz ya da alacağın sıra cetveline yazdırılması) davası bakımından düzenleme iki yönden incelenmelidir.
İlk olarak anılan hükümle Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde gösterilen genel dava şartlarına ek olarak özel bir dava şartı getirildiğinden, bu dava şartının ne şekilde anlaşılıp uygulanacağı üzerinde durmak gerekir.
Bilindiği gibi, dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkına saldırı sayılır (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği dar biçimde yorumlanmaları gerekir.
Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” ile sınırlı tutmuştur.
Somut olayda dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp masaya kayıt davasıdır. Bilindiği gibi kayıt kabul davası bir para alacağının tahsili amacını gütmez; bu dava ile o alacağın o iflas tasfiyesinden pay alıp almayacağı hususu belirlenir.
Nitekim doktrinde de sıra cetveline itiraz davasının, iflas idaresi tarafından düzenlenen sıra cetveline karşı tanınmış bir kanun yolu olduğu ve yalnızca sıra cetvelinin düzeltilmesi amacını taşıdığı; bu dava ile alacaklının, iflas idaresinin bir alacağı kabulü veya reddi, miktarı ve sırası ile sınırlı bir aynî hakkın mevcudiyeti ve mahiyeti hakkında vermiş olduğu kararın doğru olmadığını ileri sürerek, iflas alacaklılarından birinin maddî hukuka uygun bir şekilde garameye dâhil edilip edilmemesini talep ettiği kabul edilmektedir. Bu dava ile güdülen amaç, alacak hakkında kesin hüküm oluşturacak bir karar verilmesi olmayıp, sadece ortak borçlunun (müflisin) aktiflerinin paraya çevrilmesi sonucu elde edilen paranın dağıtımında alacaklının hangi ölçüde dikkate alınacağıdır. Davanın kabul edilmesi belirli bir para alacağının tahsilini değil sadece sıra cetvelinin düzeltilmesi sonucunu doğurur (bkz., Hunkeler/Sprecher: Kurzkommentar, 2. Bası, Basel 2014, m.250, kn.1).
Eldeki dava on beş günlük hakdüşürücü süreye tâbi tutulmuş olmakla birlikte dava süresinde açılmasa dahi tasfiye sonucunda tasfiye artığı kalması halinde alacaklının bu kısma müracaat edebileceği kabul edilmektedir. Diğer bir ifade ile kayıt kabul davası subjektif bir hakkı konu almakta ve maddi hukuk hükümlerine göre incelenmekle birlikte maksadı bu tutarın “tahsili” değildir.
Yargıtay uygulaması da aynı yönde olup, davanın bu niteliği gereği alacak davalarından farklı olarak, alacak tutarı üzerinden nispi harç ve vekalet ücretine değil maktu harç ve vekalet ücretine hükmedileceği ilkesi benimsenmiştir.
Açıklanan nedenlerle kayıt kabul davası “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmayıp, zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi değildir.
İkinci olarak dava öncesi sürecin de dikkate alınması gerekir.
Borçlu davalının iflası üzerine iflas dairesince ilanlar yapılmakta ve alacaklı davacı alacağının masaya kaydı için iflas idaresine başvurmaktadır. Sınırsız bir tahkik ve tetkik yetkisiyle donatılan iflas idaresi (İİK m.230) alacaklı tarafından sunulan belgeleri değerlendirerek alacağın tamamını veya bir kısmını reddetmektedir. İflas idaresinin bu şekildeki incelemesi üzerine red ve bu durumu sıra cetveli ile ilan ettiği bir alacağın arabuluculuk sürecinde varlığını kabul etmesi çelişkili kararlara neden olacaktır.
İflas idaresinin arabuluculuk sürecinde masayı ne şekilde temsil edebileceği hususuna gelince:
İcra ve İflâs Kanunu’nun 226’ncı maddesine göre iflas idaresi masanın yasal temsilcisidir. Ancak bu temsil yetkisi masanın menfaatlerinin gözetilmesi ve tasfiye ile sınırlıdır.
İflas idaresinin iki bin liraya kadar olan alacaklardan doğrudan doğruya, “daha ziyade alacaklardan” alacaklılar toplanmasının vereceği yetkiyle sulh olabileceğine ve tahkim yapabileceğine ilişkin düzenleme ise masanın borçlu olduğu halleri değil, aksine masanın alacaklı olduğu halleri ifade etmek üzere yasaya konulmuştur (İİK m.226/II). Bu nedenle masanın borçlu olduğu hallerde iflas idaresinin bir sulh ve tahkim yetkisi olduğu da düşünülemez. Bu yetkiyi haiz olmayan iflas idaresinin arabuluculukta masayı temsil etmesi ve uzlaşma suretiyle belirlenecek tutarı masaya kaydetmesi de mümkün değildir.
Alacağı bir kez reddettikten sonra arabuluculuk sürecinde ve diğer alacaklıların katılımı olmaksızın alacağın kabulü, masanın menfaatine bir temsil biçimi olarak kabul edilemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle kayıt kabul davası açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmasının bir dava şartı olmadığı ve iflas idaresinin arabuluculuk görüşmesine katılma yetkisinin bulunmadığı (Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 25/10/2019 tarih 2019/1849 Esas 2019/1239 Karar ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk dairesinin 06/11/2019 tarih 2019/2369 Esas 2019/1791 Karar sayılı ilamı.) ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğundan tarafların istinaf kanun yoluna başvurma taleplerinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Tarafların istinaf taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2- İstinaf başvurusunda bulunan davacıdan alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalıdan alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunanlar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
7- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda … tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır