Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/2440 E. 2023/263 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/03/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … – (T.C Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 03/02/2023
YAZIM TARİHİ : 07/02/2023
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile açılan İtirazın İptali davasında … tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında … tarihli sipariş sözleşmesi imzalandığını, akdedilen sözleşme uyarınca davalının ay bazında toplam 100 ton renkli ve beyaz plastik hurda ile temiz şeffaf hurda satmayı taahhüt ettiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 1. Maddesinde taahhüt edilen satış miktarının gerçekleşmemesi durumunda tarafların cezai şart ödemeyi kabul ettiklerini, sözleşmede belirtilen malların davacı müvekkiline teslim edilmediğini, bu nedenle 18/05/2016-17/06/2016 ve 18/06/2016-18/07/2016 tarihleri arası dönem için davalı tarafça ifa edilmeyen taahhütlerin cezai şartı tahakkuk ettirilerek davalıya Konya … Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, bu bağlamda yapılan sözleşme uyarınca taahhüt sürelerinin iki aylık temerrüdünün de eklenmesi neticesinde davalı yanın müvekkiline olan toplam borcunun 230.000,00 TL olduğunu, ihtarnameye bu miktarın da geçtiğini fakat davalı yanın kötü niyetli davranarak bu miktarı ödemediğini ve malları da teslimden kaçındığını, Konya … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesi de eklenerek Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını ve borçluya gönderilen ödeme emrinin … tarihinde tebliğ edildiğini, davalının da … tarihinde borca itiraz ettiğini ve yetki itirazında bulunduğunu, HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabileceğini, davalının itirazında haksız olduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davaya yetki itirazında bulunduklarını, davacı yanın Konya İcra Müdürlüğü’nde icra takibine geçmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin adresinin …- … olduğunu, yetkili icra dairelerinin … İcra Daireleri, davaya bakmakla yetkili mahkemelerin de Sakarya Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, taraflar arasında imzalanan … tarihli sözleşme gereği müvekkili tarafından edimin yerine getirilmediği ve buna bağlı olarak cezai şartın kötü niyetle ödenmediği iddiasını kabul etmediklerini, müvekkilinin söz konusu edimin yerine getirilmesi için defalarca girişimde bulunulduğunu fakat davacı tarafın sözleşmede belirtilen malları kabule yönelik bir girişiminin olmadığını, bu konuda Arifiye Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile gerekli ikazlarda bulunduklarını fakat davacı tarafın malların kabulüne ilişkin bir girişimde bulunmadığı gibi kötü niyetli olarak icra takibi başlattığını savunarak öncelikle yetki yönünden davanın reddini, bu talep kabul edilmediği takdirde davanın esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; Dosyadan alınan bilirkişi raporunda davacının davalıya gönderdiği borç ihtarnamesinin tebliğ tarihi olan … tarihinden Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosyasında takip tarihi olan … tarih aralığında temerrüt faizi işletilmesi gerektiği kanaatinde olunursa 1 aylık temerrüt tutarı olan 115.000,00 TL ye 01/08/2016-11/08/2016 tarih aralığında hesaplanan temerrüt faizinin 330,82 TL olacağının bildirildiği, davalı satıcının söz konusu cezai şart tutarını ödemesinin ekonomik mahvına neden olup olmayacağının tespitinin ise ancak davalı yanın ticari defterinin incelenmesi sonucu yapılabileceğinin bildirildiği, davalı yanın yapılan ticari defter incelemesinde ise davalının işletmesinin faaliyet alanının hurda alım satım işi olduğu, davacının yapmış olduğu iş kapsamında kar marjının oldukça düşük olduğu, davalının ödemesi gerektiği iddia edilen 230.000 TL cezai şartın yaklaşık 3 yıllık net karı tutarında olduğu, 2015-2016 ve 2017 yılında işletme aktif ve pasiflerinin dengede olduğu, aktiflerin ancak pasiflerini karşılayabilecek düzeyde olduğu, davalının işletmesinin faaliyet çapını aşar nitelikte fazla olduğu ve davalının mahvına neden olabilecek düzeyde olduğunun tespit edildiğinin anlaşıldığı, somut olayda yapılan incelemeler ile ibraz edilen bilirkişi raporlarının irdelenmesi neticesinde davalının işletmesinin faaliyet çapını aşar nitelikte fazla olduğu ve davalının mahvına neden olabilecek düzeyde olduğunun tespiti ile öz kaynaklarını bitirdiği, kapanış verdiği, Yüksek Yargıtay’ın yerleşik kararları da dikkate alındığında, Yargıtay 19. HD’nin 10/12/2019 tarih, 2018/3597 Esas, 2019/5492 Karar sayılı ilamında TTK’nın madde 22 uyarınca tacir sıfatına haiz borçlu cezai şartın fahiş olduğu iddiasıyla indirilmesini isteyemez ise de, Yargıtay içtihatları ile kabul edildiği üzere cezai şartın fahişliği borçlunun ekonomik mahvına sebep olacak nitelikte ise borçlunun talebi halinde bu hususun değerlendirilmesi gerektiği, diğer taraftan davacının, davalı … ‘ye … tarihli bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere borçlu olduğu tespiti ile alacaklı olanın cezai şarta maruz kalmasının hakkaniyete uygun olmayacağı gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla hukukta sözleşmeye bağlılık ilkesi yanında sözleşme serbestisi ilkelerinin kabul edildiğini, bu kurala göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanması ve hükümlerine riayet edilmesi gerektiğini, TBK 182/2. Maddesi gereğince cezai şart miktarının serbestçe belirlenebileceğini, yerel mahkemenin cezai şartın fahişliğinin borçlunun ekonomik mahvına sebep olacak nitelikte olması halinde bu hususun değerlendirilmesi gerektiği yönündeki gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, tacir sıfatına haiz borçlunun cezai şartın indirilmesini isteyemeyeceğini, somut vakıada davalının ifa borcunu yerine getirmemesi nedeniyle davacı müvekkilinin kendi müşterileriyle yaptığı anlaşmaların sekteye uğradığını, başkaca mal tedariki de yapılamadığından bir an için asıl borcun ifa edilmiş olması durumunda davacı müvekkili şirketin elde edeceği yarar düşünüldüğünde taraflarca kararlaştırılan cezai şart miktarı davacı müvekkilin zararını karşılamaya dahi yetmediğini, hakimin her şeyden önce alacaklının menfaatini göz önünde tutarak menfaatlerinin ne dereceye kadar ihlal edildiğini araştırması gerektiğini, davalının kusurunun ağırlığını ve tarafların içinde bulunduğu durumu göz önünde tutması gerektiğini, somut vakıada ise davalı borçlu ifa borcunu yerine getirmeyerek tam kusurlu olduğunu, neticede yasa koyucu açık olup tacir aşırı ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemeyeceğini, yerel mahkemenin tarafların tacir sıfatı nazara alınmaksızın bu gerekçeyle davanın reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosya kapsamında birbirlerini teyit eder nitelikte olan … tarihli bilirkişi raporu içeriği ile … tarihli bilirkişi rapor içerikleri nazara alınarak sübut bulan haklı davalarının kabulü yerine reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, davanın külliyen reddine karar verilmesinin bir başka bozma sebebi olduğunu, dolayısıyla yerel mahkeme vicdani kanaatini sadece davalı yönden değerlendirmekte olup cezai şartta indirim değerlendirmesi dahi yapılmaksızın haklı davalarının tümden reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Türk Borçlar Hukuku kural olarak sözleşme serbestisi ilkesini benimsemiştir. Dava konusu sözleşme tarihinde yürürlükte bulununa 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nın 19. maddesine göre taraflar kanuna, ahlak ve adaba, kamu intizamına, şahsiyet haklarına aykırı olmamak şartıyla aralarında her konuda serbestçe sözleşme yapabilir. (6098 sayılı TBK 26. mad.) Sözleşme serbestisi ilkesi gereği taraflar cezai şartın miktarını tayin etmekte serbest iseler de, 818 sayılı TBK’nın 161/son (6098 sayılı TBK’nın 182/son) maddesi hükmüne göre, hakim fahiş gördüğü cezaları resen tenkis etmekle yükümlüdür.
Türk Ticaret Kanunu’nun 22. Maddesi; Tacir sıfatını haiz borçlu, Türk Borçlar Kanununun 121 inci maddesinin ikinci fıkrasıyla 182 nci maddesinin üçüncü fıkrasında ve 525 inci maddesinde yazılı hâllerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez” hükmünü içermektedir.
Buna göre Türk Ticaret Hukukunda cezai şart, miktarı yönünden sadece TBK’nın 20. maddesindeki “ahlâka aykırılık” kavramı ile sınırlanmış bulunmaktadır. TTK’nın 24. maddesi uyarınca tacirin, borçlu olduğu cezai şartın tenkisini istemesi mümkün değildir. Ancak, taraflarca sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart miktarı, borçlu durumda olan tacirin, iktisaden mahvına neden olacak ve onun eskisi gibi ticarî faaliyetini devam ettirmesine imkân tanımayacak derecede ağır ve yüksek ise, ahlâk ve adaba aykırı olarak kabul edilerek, cezai şartın kısmen veya tamamen iptaline karar verilmesi mümkündür. Borçlunun, iktisadî ve ticarî faaliyet ve varlığını tehlikeye girmesine veya yıkılmasına sebebiyet verecek her cezai şart, ahlâk ve adaba aykırıdır. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2020/11565 Esas, 2022/3295 Karar sayılı kararı)

Dava konusu somut olayda taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 1. Maddesi ile sözleşme teslimi kararlaştırılan ürünün satıcı tarafından teslim edilmemesi veya alıcı tarafından teslim alınmaması halinde karşı tarafa ürün bedeli kadar cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığı görülmektedir. Dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre davalı satıcının sözleşmenin imzalandığı tarihten sonraki iki aylık dönemde davacıya herhangi bir ürün teslim etmediği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı, davacı tarafça yapılan fire uygulamasının sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu, bu nedenle ürün teslim edilmediğini savunmakta ise de; sözleşme kapsamında herhangi bir ürün teslimi yapılmamış olduğundan ve bu nedenle davacı tarafça fire uygulaması yapılması da mümkün olmadığından davalı tarafın haksız fire uygulanması nedeniyle ürün teslim etmemekte haklı oldukları yönündeki savunmasının kabulü mümkün değildir. Ayrıca, davalı taraf, sözleşmenin imzalanmasından sonra 2017 yılı içerisinde davacı tarafa mal teslim edildiğini beyan etmekte ise de; davacı tarafından cezai şartın ödenmesi için davalıya gönderilen ihtarname tarihinden sonra yapılan mal teslimleri ifanın çekincesiz olarak kabul edilmesi olarak değerlendirilemeyecek olup, ihtarname tarihinden sonra mal teslim edilmiş olması davacının cezai şart talep etme hakkını ortadan kaldırmaz. Davalı tarafça taraflar arasında kararlaştırılan cezai şartın geçerliliğini etkileyecek başkaca bir husus ileri sürülmemiştir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının davalıdan cezai şart talep etme hakkının bulunduğu kabul edilmelidir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere Yargıtay’ın yerleşik kararları gereğince cezai şartın davalının ekonomik mahvına neden olacak derecede yüksek ise cezai şartın indirilmesi veya tamamen kaldırılması mümkündür. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda taraflar arasında kararlaştırılan cezai şartın davalının üç yıllık net karına denk olduğu, bu nedenle fahiş olduğu belirtilmiştir. Bu durumda cezai şarttan makul ölçüde indirim yapılması gerekmekte olup cezai şartın tamamen iptali yoluna gidilmesi hakkaniyete aykırılık teşkil etmekte olup mahkemece taraflarca kararlaştırılan cezai şarttan uygun bir indirim yapılarak belirlenecek cezai şart alacağı yönünden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf sebeplerinin kabulüne ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği, ancak mahkemece yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince davanın esası hakkında yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda yeniden hüküm kurularak taraflarca kararlaştırılan cezai şarttan, tarafların ekonomik durumları dikkate alınarak takdiren %80 oranında indirim yapılarak 46.000,00 TL cezai şart alacağı yönünden itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği, takdiri indirim nedeniyle reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi gerektiği, cezai şart alacağının ödenmesi gerekip gerekmediği hususu yargılamayı gerektirdiğinden takip konusu alacağın likit olmadığı, bu nedenle davacı vekilinin icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/03/2020 tarih, … Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf yoluna başvuru harcı, 5,50 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 154,10 TL istinaf yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalının Konya … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 46.000,00 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2- Davacı vekilinin icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3- Alınması gereken 3.142,26 TL harçtan peşin alınan 2.788,22 TL harcın mahsubu ile bakiye 354,04 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4- Davacı tarafça yatırılan 2.788,22 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince taktir edilen 9.200,00 TL ücret-i vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6 Davacı tarafça yapılan 31,40 TL başvuru harcı, 2.477,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 2.508,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7 Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
8 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine,
C) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4.maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
D) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/02/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

O.B