Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/1651 E. 2021/1997 K. 01.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ********** – **********
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : **********
KARAR NO : **********

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : **********
ÜYE : **********
ÜYE : **********
KATİP : **********

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA *. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : **********
NUMARASI : ********** Esas ********** Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : **********
VEKİLLERİ : Av. **********
Av. **********

DAVALILAR : 1- **********
2- ********** Holding Anonim Şirketi
3- **********
VEKİLLERİ : Av. **********
Av. **********

KISITLI : **********
VASİ : **********
DAVA : Şirket Ortağı Olmadığının Tespiti ve Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : **********
YAZIM TARİHİ : **********
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye *. Ticaret Mahkemesi’nin ********** Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olmadığının tespiti ve alacak davasında ********** tarihinde tesis edilen karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa para verdiğini, bu parasının müvekkiline iadesinin gerektiğini, ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen, davalı tarafça paranın iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu ‘na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK ‘na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığını, diğer davalı gerçek kişi ********** ‘ın da şirket veya şirketlerin yöneticisi olması nedeniyle müvekkili davacı tarafı, zarara uğrattıklarından ve müvekkili davacı tarafa karşı, sorumlu olduklarından bahisle müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında, geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik davalı tarafa verilen para nedeniyle 1.000 Euronun fiili ödeme günündeki raiçi üzerinden, verilme tarihinden başlamak üzere, devlet bankalarının 1 yıl vadeli döviz mevduatına ödedikleri en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket, ********** ve ********** vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiğinin aksine taraflar arasında müvekkillerini borç altına sokacak biz sözleşme, haksız fiil yada sebepsiz zenginleşmenin mevcut olmadığını, ortaklık durum belgesinin fotokopiden ibaret olup, davalı şirket yetkililerince imzalanmadığını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin nasıl tanımlanırsa tanımlansın davacının tüm taleplerinin BK ve Ticaret Kanunu hükümlerine aykırı olduğunu, davacının oyalama iddiasının basmakalıp olduğu, makul ve inandırıcı delillerle ispatının gerektiği, 23 yıl boyunca oyalanmış olabileceğinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, belirtilen basın açıklamalarından da anlaşılacağı üzere dava açılmasına engel bir vaatte bulunulmadığını, davacının elindeki hisse senetlerini ********** tarihinde İMKB’ye kote ettirdiğini, buda ortaklık iradesini gösterdiğini, müvekkili şirket yöneticileri aleyhine açılan ceza davalarının bir kısmının zamanaşımına uğradığını, bir kısmında ise beraat ettiklerini, gerek mülga 818 sayılı BK’nın 60 ve gerekse merri 6089 sayılı TBK’nun 82/f.1 maddesi gereğince zamanaşımı talebinde bulunarak davanın reddini talep ettikleri görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 07/12/2019 gün ve 30971 s. Resmi Gazete’de yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 7194 s. Kanun’un 41. maddesi ile “25/03/1987 tarihli ve 3332 s. Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 3182 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanunun da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a” eklenen Geçici 4/2. maddesi gereğince, davacının davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle; 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddenin anayasaya aykırı olduğunu, Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca bu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurma taleplerinin ilk derece mahkemesince gerekçesiz olarak reddedilmesinin kabul edilemez nitelikte olduğunu, ayrıca talepleri olmasına rağmen ihtarname düzenlenmesine ilişkin giderlerinin yargılama giderlerine eklenmediğini ve gerekçeli karada üye **********’ın e-imzasının varmış gibi görünse de uyap üzerinden e-imza sorgusu yapıldığında belirtilen hakimin imzasının bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılması için dosyanın karar veren mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya konu ********** İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Ticaret A.Ş’nin ünvanının ********** Sanayi Ticaret ve Yatırım Holding A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare ********** Holding A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının ********** Holding A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Somut olayda, davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini, istenmesine rağmen, parasının iade edilmediğini, verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse, şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini, davacının şirket pay sahibi olarak kayıtlara geçirildiğini, anonim şirket olan davalının, 6762 sayılı TK’nın 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince, kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını, aksinin kabulü durumunda ise davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici Madde 4 (Ek:5/12/2019-7194/41 md.) “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmünü getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152. Maddesinde ise “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır………. ” hükmü bulunmaktadır.
Yasal düzenlemenin anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle Anayasa Mahkemesine gidilmesine yönelik davacı iddiası yapılan müzakereler sonucunda ciddi görülmemiştir.
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin, yasal düzenlemede belirtilen ********** tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun, 23/10/2012 tarihli toplantısında, ortaklık paylarını halka arz etmeksizin 2. ulusal pazarda ********** tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve ********** tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit ve açıklamalar doğrultusunda yapılan değerlendirme sonucunda; davacının 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna ilişkin iddiasının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152. maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi gereğince gerek ilk derece mahkemesince ve gerekse dairemizce ciddi bulunmaması, görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olması, sistem üzerinde yapılan kontrolde ilk derece mahkemesi kararının imzalı olarak onaylanmasında bir eksiklik bulunmaması, davacının ihtarname masraflarına yönelik iddiasını ispata ilişkin kabul edilebilir geçerli bir delil sunmaması, TMK 50., TTK’nın 7/1 ve 371/5., TBK’nın 166/2. maddelerindeki düzenlemeler ve davacının davalı gerçek kişilerin sorumluluğuna ilişkin iddiaları nazara alındığında; ilk derece mahkemesinin, yasal düzenleme doğrultusunda davacı talebi ile ilgili delilleri takdir ve değerlendirmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatiyle davacının istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
6- Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine ********** tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan **********
e-imzalıdır

Üye **********
e-imzalıdır

Üye **********
e-imzalıdır

Katip **********
e-imzalıdır