Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/1603 E. 2020/1379 K. 06.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE .. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/03/2020
NUMARASI : Esas -Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 06/11/2020
YAZIM TARİHİ : 12/11/2020
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye .. Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 05/03/2020 tarihinde tesis edilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin doğalgaz ile ısınan fırını işlettiğini, taraflar arasında abonelik sözleşmesi yapıldığını, doğalgaz bağlantısı sayacının bina dışında ve herkese açık alanda bulunduğunu, 3. kişi tarafından sayacın numaratör bölümüne müdahale edildiğini ve kaçak doğalgaz kullanıldığını, bu durumun 05/09/2019 tarihli gaz okuması sırasında tespit edildiğini, davalı şirket temsilcileri tarafından müvekkilinin yokluğunda tutanak düzenlendiğini, sayaç üzerine teknik bilirkişilerce muayene yapılarak 12/10/2019 tarihli düzenlenen raporda sayacın kurşun mührünün sökülerek yerine benzerinin takıldığını, kaçağın oluştuğu tarihe kadar hesaplanan doğalgaz miktarlarının birbirine çok yakın olduğunu, kaçak olayından sonra faturanın 8.412,84 TL tutmasının olağan hayata aykırı olduğunu, 25.238,52 TL olarak hesaplanan kaçak kullanım bedelinin de aşırı ve haksız olduğunu beyan ederek müvekkili aleyhine tahakkuk ettirilen kaçak ve usulsüz doğalgaz kullanım bedelleriyle sayaç hasar bedellerinden oluşan toplam 41.491,93 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya ait ekmek fırınında 05/09/2019 tarihinde yapılan kontrol sonucu …. numaralı tesisatta takılı olan sayacın ölçümüne müdahale etmek suretiyle kaçak doğalgaz kullanıldığının tespit edildiğini ve bu durumun tutanak altına alındığını, sayaç üzerinde bulunan mühürün kesildiğini ve yerine benzer bir mührün takıldığını, mühür değiştirme olayının bir başkası tarafından gerçekleştirilmesi ya da adresteki kişinin bilgisi dışında bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” Davanın 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A (1) maddesi, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18 A/2 maddesi ve 6100 Sayılı HMK’nın 114/2, 115/1-2 maddeleri gereğince arabuluculuk dava şartı yokluğundan usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; somut olayda para alacağı ödenmesi hususunun söz konusu olmadığını, davanın fazla tahakkuk edilen faturadan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olduğunu, bu nedenle arabuluculuk şartının dava şartı olarak görülmesinin mümkün olmadığını beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkındaki 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” düzenlemesi ile, TTK’nın geçici 12. maddesinde; “(1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği (01/01/2019) tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz” düzenlemesi getirilmiştir.
Bunun yanında, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (HUAK) dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 18/A maddesi eklenmiştir. HUAK’ın 18/A-2 maddesinde, “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Yargıtay 3.HD’nin 02/05/2019 tarih 2017/7853 Esas 2019/4067 Karar sayılı ilamı). Menfi tespit davasında öncelikli olarak bir alacağın varlığının tartışıldığı bu nedenle alacaklıya dava açarken arabulucuya başvurma dava şartının tabi tutulması ancak aynı konu ve alacakla ilgili borçlu tarafından açılacak menfi tespit davasının arabuluculuğa başvurma dava şartına tabi tutulmaması hak arama yönünden eşitsizliğe yol açacağından menfi tespit davasında zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğunun kabulü gerektiği, ilk derece mahkemesince davanın usulden reddine ilişkin verilen karar usul ve hukuka uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/11/2020 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

A.G