Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/1574 E. 2022/940 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/03/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – T.C Kimlik No: …
VEKİLİ : Av. … –

DAVALI :
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 31/05/2022
YAZIM TARİHİ : 01/06/2022
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …sayılı dosyası ile açılan alacak davasında 11/03/2020 tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından, yüksek faiz elde edeceği ve istendiğinde yatırdığı paranın kendisine geri iade edileceği vaadiyle davalı şirkete 7.654 DM. yatırıldığını, davalı şirketin davacıya herhangi bir hisse vermediğini, vaadini yerine getirmediğini ve herhangi bir kâr payı da vermediğini, davacının iradesini fesada uğrattıklarını, bu nedenle davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi de kurulmadığını beyan ederek, davacının davalı şirkete yatırdığı paralardan dolayı şimdilik 20.000 TL’nin davalıya verildiği tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı da dahil olmak üzere hiç bir üçüncü şahsa şirket olarak hisse senedi satışı yapılmadığını, davacının iddiasına göre elinde davalı şirkete ait hisse senedi de bulunmadığını, davacının dosyaya ibraz ettiği hisse senedi bulunmadığı gibi, müvekkili şirkete para ödediğini gösteren hukuken geçerli herhangi bir belge de ibraz etmediğini, davacının davalı şirketin ortağı olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, davacının şirket kayıtlarında para ödemesinin gözükmediğini, müvekkili şirket yetkililerinin iddianın aksine hiç kimseye hiçbir vaatte bulunmadığını, davacı taleplerinin hukuka aykırı olduğu gibi zaman aşımına uğradığını savunduğu görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; “….mahkemece, bilirkişi raporunda açıkça, şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna veya şirkete para ödediğine ilişkin bir kayda rastlanılmadığı belirlendiğine göre, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisinin mevcut olmadığı, bu durumda davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durulması ve haksız fiil, hile ve aldatma olgusunun tespiti yapılırken, davalı şirketin yöneticileri hakkındaki ceza dosyaları, bu dosyalardaki rapor ve tanık beyanları ve özellikle SPK raporlarında yer alan davalı şirket tarafından para toplanan kişilere ilişkin listelerde davacı adının olup olmadığının belirlenerek oluşacak sonuç çerçevesinde davalıların hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, davacının para verdiğini iddia ettiği …’nın davalı şirketin kayıtlı çalışanı olmadığı, ödenen paranın şirket kayıtlarında görünmediği ve davacının dayandığı tahsilat makbuzu ile Hesap Ekstresi belgesinin davalı … bağlamadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.”
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişi heyetinin 04/12/2019 tarihli raporunda da açıklandığı üzere, davalı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmadığı, davacının sunduğu 10/05/1998 tarih ve … sıra nolu tahsilat makbuzunda tahsil eden olarak ismi ve imzası bulunan …’in davalı şirketin yurt içi ve yurt dışı temsilcileri arasında yer almadığı, davacının yatırdığı paraların davalı şirket kayıtlarında bulunmadığı, davacının ortak olarak da davalı şirkette kaydının olmadığı, davacının sunduğu tahsilat makbuzunun kaydının da bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafından dava dilekçesi ekinde, davalı şirket yönetim kurulu tarafından kendisine gönderildiği iddia edilen 18/03/2002 tarihli mektup fotokopisi delil olarak sunulmuş ise de, söz konusu fotokopi belgeyi kimin imzaladığı belli olmadığından davacı lehine delil olarak kabul edilmemiştir. Davacının açıkça yemin deliline dayanmadığı da anlaşıldığından davalı tarafa yemin teklif edip etmeyeceği sorulmamış, davacının ispatlanamayan davasının reddine….” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin dosyaya sunmuş oldukları somut yazılı delil ve belgeleri hükme esas almadığını, dosyaya ibraz edilen mektup fotokopisinin imzanın kime ait olduğu belli olmadığından davacı lehine delil kabul edilmemiş ise de belgenin aslının taraflarında olduğunu, sundukları sureti aslı gibidir şeklinden onaylayarak mahkemeye sunduklarını, belgenin davalı şirket yönetim kurulu adını imzalandığını, söz konusu belge üzerinde imza incelemesi istemediğini, o tarihteki davalı şirketin yönetim kurul üyelerinin imza sirkülerinin celp edilip belge aslı ile karşılaştırılıp bu yönde bir rapor aldırılmadan delil kabul edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, tahsilat makbuzundaki …’in şirketin yurt işi ve yurt dışındaki temsilcileri arasında yer almadığı, yatırılan paranın kayıtlara geçmediği şeklindeki gerekçenin isabetli olmadığını, yatırılan paranın kayıtlara geçmediğini, ücret karşılığı şirketin üçüncü kişilere tahsilat yaptırdığını, davalı şirket ve benzer şirketlere bu hususta bir çok dava açıldığını belirterek istinaf talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Alacak istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.

Davacı, davalı şirkete ortak olmak amacıyla 7.654 DM ödediğini, ancak aralarında gerçek bir ortaklık ilişkisi kurulmadığını, kendisine davalı şirkete ait bir hisse senedi verilmediğini, her hangi bir kar payı da verilmediğini, iradesinin fesada uğratıldığını beyan ederek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 20.000,00 TL’nin ödenmesini talep ettiği,
Dosyaya sureti sunulan, … logolu 10/05/1998 tarih, 001520 sıra nolu teslim eden davacı …, tahsil eden …. imzalı Tahsil Makbuzu başlıklı belgenin açıklama kısmında 5 adet 2.tertip 5lik 1 ad., birim deeğeri 500, paranın cinsi toplam değeri başlığı altında ise 2.500 DM’nin tahsil edildiğinin yazılı olduğu, görülmüştür.
Mali Müşavir …. tarafından sunulan 05/04/2019 havale tarihli raporda, özetle; davalı şirket defterlerinin açılış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, kayıtların muhasebe usul ve yöntemlerine uygun olarak yapıldığı fakat kapanış kayıtlarının yaptırılmadığı, defterlerde yapılan incelemede davacı adına her hangi bir tahsilat kaydı olmadığı ve şirket ortakları arasında adının bulunmadığı, … .’nin kurucu ortakları ve sermaye arttırımlarında pay sahibi olan kişiler arasında davacının isminin yer almadığı, bu sebeple davacının davalı şirketten primli olarak pay iktisap etmesinin mümkün olmadığı, ifade edilerek, dosyaya sunulan tahsilat makbuzunun özetlendiği, davanın kabul edilmesi halinde ödenecek miktarları hesaplar nitelikte rapor sunduğu görülmüştür.
Benzer nitelikte uyuşmazlığa ilişkin dosyaya emsal olarak sunulan Y 11. HD’nin …. E.-… K. Sayılı ilamında “Bu itibarla mahkemece, bilirkişi raporunda açıkça, şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna veya şirkete para ödediğine ilişkin bir kayda rastlanılmadığı belirlendiğine göre, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisinin mevcut olmadığı, bu durumda davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durulması ve haksız fiil, hile ve aldatma olgusunun tespiti yapılırken, davalı şirketin yöneticileri hakkındaki ceza dosyaları, bu dosyalardaki rapor ve tanık beyanları ve özellikle SPK raporlarında yer alan davalı şirket tarafından para toplanan kişilere ilişkin listelerde davacı adının olup olmadığının belirlenerek oluşacak sonuç çerçevesinde davalıların hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, davacının para verdiğini iddia ettiği …’nın davalı şirketin kayıtlı çalışanı olmadığı, ödenen paranın şirket kayıtlarında görünmediği ve davacının dayandığı tahsilat makbuzu ile Hesap Ekstresi belgesinin davalı … bağlamadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmamıştır” ifade edildiği üzere, ilk derece mahkemesince gerekli inceleme ve araştırmanın yapılarak, Prof Dr. …, Yar. Doç. Dr…. ve Serbest Muhasebesi ….’dan alınan bilirkişi raporunda özetle; davacı ve tahsilat makbuzunda adı bulunan …. adına herhangi bir tahsilat kaydı olmadığı, ….’in ismi davalı şirketin SPK raporlarında belirtilen yurt içi veya yurt dışı temsilciler listesinde bulunmadığı, Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesi … E. Sayılı dosyasında bulunan SPK’nın 2001 yılı …. Denetim raporunun ekinde bulunan CD’deki davalı şirkete ait taranmış evraklar içerisinde 10/05/1998 tarihli ve … seri nolu …. Tahsil makbuzunun bulunmadığı, davalı şirketin de belge içeriğini kabul etmediği, davacının iddialarını bahsi geçen senetle ispat edemeyeceği, ispata el verişli başkaca bir belgenin dosyada yer almadığı, davalı şirketin ortaklık durumunu ikinci kayıtlar tutmak suretiyle takip ettiğine dair de bir bilgi ve delile rastlanmadığı, hisse senetlerinin iktisap edilebilmesi için kuruluş ya da sermaye artırımı sırasında doğrudan şirketten iktisap edilmesi gerektiği, davacının kurucu ortak olmadığı, ayrıca sermaye taahhüdünde bulunan ortaklardan da olmadığı, TBMM ve SPK raporlarında davalı şirketin izinsiz halka arz yaptığı, izinsiz aracılık faaliyetinde bulunduğu, mevzuata aykırı şekilde kar payı dağıttığı ve primli pay ihraç ettiği yönünde tespitlere yer verildiği, davalı şirket yöneticileri hakkında açılan ceza davalarının mahkumiyetle sonuçlanmadığı, neticeten davacının davalıya bir miktar para ödediği hususunu muteber delillerle ispat edemediği yönündeki görüşlerini rapor olarak sundukları anlaşılmıştır.
Her ne kadar davacı, davalı şirkete yüksek faiz ve istenildiği zaman geri alınabileceği garantisi ile davalı şirkete bir miktar para verdiğini daha sonra bu parayı alamadığına dair iş bu davayı ikame etmiş ise de yapılan yargılamada davalı şirkete para verdiğini usulünce ispat edemediği, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davacının istinaf taleplerinin HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 31/05/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Y