Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/1429 E. 2021/497 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …./… – …/…
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …/…
KARAR NO : …/…

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE : …
ÜYE :…
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE …. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2019
NUMARASI : …/… Esas …/… Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI :…
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : … Holding Anonim Şirketi
VEKİLLERİ : Av. …
DAVA : Şirket Ortağı Olmadığının Tespiti ve Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 08/04/2021
YAZIM TARİHİ : 10/04/2021
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye …. Ticaret Mahkemesi’nin ../… Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olmadığının tespiti ve alacak davasında 20/12/2019 tarihinde tesis edilen karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirkete ve iştiraki olan şirketlere değişik zamanlarda yüksek oranlarda kar payı dağıtılacağı, istediği zaman parasını kısmen veya tamamen geri alabileceği yönünde güven telkin edildiği için para verildiğini, müvekkilinin yatırdığı paraları defalarca istemesine rağmen geri alamadığını, davalı şirket yetkililerinin Türk Ticaret Kanunu, Bankacılık Kanunu, Sermaye Piyasası ve sair kanun hükümlerini ihlal ettiklerini, bu konuda şirket yetkilileri hakkında ceza davaları açıldığını, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik davalı tarafa verilen 6.030,00 TL’ nin davalı tarafa verildiği tarihten itibaren işleyecek merkez bankasınca belirlenen efektif satış kuru karşılığı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 20/06/2019 tarihli ıslah dilekçesinde ise bilirkişi kurulu raporunda müvekkilinin davalı şirketten 133.300,53 Euro alacağı olduğunun tespit edildiğini, rapor doğrultusunda alacak taleplerini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 869.754,00 TL artırarak, Euro karşılığı olan 875.784,00 TL’nin 6.030,00 TL’sinin fiili ödeme, bakiye 869.754,00 TL’sinin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek, merkez bankasınca belirlenen efektif satış kuru karşılığı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinin HMK 119. maddesindeki yasal koşulları taşımadığını, HMK 119/2. maddesi gereğince davacıya kesin süre verilmesi, kesin süre içerisinde eksiklik yerine getirilmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, davacının mutad meskeninin Almanya olması sebebiyle HMK 84/1-a maddesi gereğince davacıdan teminat alınması gerektiğini, davacının davalı şirkete her hangi bir bedel ödemediğini, davacının hisse senetlerini davalı ile ilgisi bulunmayan üçüncü kişilerden devren iktisap ettiğini, davalı tarafından SPK ya sunulan listelerin tahsilatları değil, “ortaklar arasında hisse devri esnasında ortakların birbirine yaptıkları ödemeleri” gösterdiğini, bu nedenle davacının davalı şirketten alacak talebinde bulunmasının eski TTK 329 ve 405. maddeleri gereğince mümkün olmadığını, davacının hata ve hile iddialarının BK’ nun 31. maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süresinin geçmiş olması nedeniyle dinlenemeyeceğini, davada haksız fiil hükümlerinin uygulanamayacağını, ayrıca BK’ nun 125. maddesine göre davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, hatta olayda uygulanması mümkün olmayan sebepsiz zenginleşme ile ilgili BK’ nun 66. maddesinde belirtilen on yıllık zaman aşımı sürelerinin de dolduğunu, bu nedenlerle davalı aleyhine ikame edilen davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Resmi Gazete’ de 07/12/2019 tarihinde yürürlüğe giren Dijital Hizmet Vergisi İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’ nun 41. Maddesine eklenen geçici 4. Madde gereğince dava hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; öncelikle davalarının kabulüne mümkün olmaması halinde, 7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle; 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddenin anayasaya aykırı olduğunu, anayasanın 152. maddesi uyarınca bu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurma taleplerinin ilk derece mahkemesince kabul edilmediğini, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesini istinaf ettikleri görülmüştür.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının, zamanaşımı itirazlarının hakkın kötüye kullanılması sayılmasına ilişkin paragrafının karardan çıkartılarak 7194 sayılı yasanın 41. maddesinin açık hükmü nedeniyle davanın esasına girilerek zamanaşımı ve hak düşürücü süreye ilişkin itirazlarının inceleme konusu yapılmasının mümkün olmaması nedeniyle zamanaşımı defi ve hak düşürücü itirazlar konusunda karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm tesis edilmesinin taleplerinin kabul görmemesi halinde BK 125 Son gereğince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini istinaf ettikleri görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya konu … İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Ticaret A.Ş’nin ünvanının … Sanayi Ticaret ve Yatırım Holding A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … Holding A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … Holding A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Somut olayda, davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini, istenmesine rağmen, parasının iade edilmediğini, verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse, şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini, davacının şirket pay sahibi olarak kayıtlara geçirildiğini, anonim şirket olan davalının, 6762 sayılı TK’nın 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince, kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını, aksinin kabulü durumunda ise davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici Madde 4 (Ek:5/12/2019-7194/41 md.) “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmünü getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152. Maddesinde ise “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır………. ” hükmü bulunmaktadır.
Yasal düzenlemenin anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle Anayasa Mahkemesine gidilmesine yönelik davacı iddiası yapılan müzakereler sonucunda ciddi görülmemiştir.
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin, yasal düzenlemede belirtilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun, 23/10/2012 tarihli toplantısında, ortaklık paylarını halka arz etmeksizin 2. ulusal pazarda 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler gereğince; taraflar arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde, 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu, davacı tarafın Anayasaya aykırılık itirazları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152. maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. Maddesine göre, gerek ilk derece mahkemesince ve gerekse dairemizce ciddi görülmediği, davalı tarafın zamanaşımı def’i ile hak düşürücü süreye ilişkin itirazlarının incelenmesinin ise sonuca etkili olmayacağı, ilk derece mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, anlatılan yasal düzenlemeler gereğince, tarafların istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği görüş ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Tarafların istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL karar ve ilam harcının davalı şirketten tahsili ile hazineye irad kaydına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunanlar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince tebliğ işlemlerinin dairemizce yapılmasına,
7- Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 08/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Ç.