Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/1414 E. 2021/481 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …/…
KARAR NO : …/…

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2020
NUMARASI : …/… Esas …/… Karar

DAVACI : … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ :Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. … -…
Av. … – …
DAVA : Şirket Ortağı Olmadığının Tespiti ve Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 08/04/2021
YAZIM TARİHİ : 10/04/2021
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin ../… Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olmadığının tespiti ve alacak davasında 22/01/2020 tarihinde tesis edilen karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yurt dışında çalışarak biriktirdiği paralarını, hem ülkesinde değerlendirilmesi hem de istediği zaman geri alabileceği maksadıyla, davalı şirkete bir belge karşılığında yatırdığını, ancak defalarca istemesine rağmen, müvekkilinin davalılardan halen parasını geri alamadığını, davalıların dolandırmak kastı ile açıkça kanunlara aykırı hareket etmek suretiyle, gerçek olmadığını bile bile müvekkilini ve daha binlerce kişiyi kandırarak bir takım belgeler kaşılığı, şirket kayıtlarına geçirdiğini, davalıların tüm bu faaliyetlerinin hukuka aykırı olduğunu ve dolandırma kastı ile hareket ettiklerini, bu nedenle de şirketleri paravan olarak kullanmak suretiyle kanunu dolanarak işlem yaptıklarını, TBMM meclis tutanaklarında, hem de SPK raporlarında ayrıntılı açıklandığını, bu nedenlerle müvekkili ile davalılar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine ve fazlaya dair hakları sakla kalmak kaydı ile 1.000 Euro’nun ödendiği tarih itibariyle işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının mümkün olmadığını, iddia ettiği ödeme tarihinin ve bedelinin dava dilekçesinde açıklanmadığını, ayrıca HMK 84 maddesi gereği teminat gösterilmesi zorunlu olduğunu, davacının dayanak gösterdiği belgenin davalıyı ilzam etmediğini, davacının iş bu davada bankacılık mevzuatı hükümlerinin uygulanması gerektiği yönündeki beyanlarının yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin bankacılık, SPK, TTK ve BK hükümlerini ihlal ettiğine dair iddialarının doğru olmadığını, davacıdan hile veya haksız fiiline dayalı para alındığına ilişkin iddialarının doğru olmadığını, bir an doğru olduğu kabul edilse bile, davacı tarafça BK’nın 28 ve devamı maddelerinde belirtilen yasal bir yıllık hakdüşürücü süre içerisinde dava açmadığını, bu nedenle haksız fiiller için BK’nın 60, sebepsiz zenginleşme için aynı yasanın 66, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan talepler için aynı yasanın 125. maddesinde belirtilen sürelerin geçmesi sebebiyle alacağın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesi içeriğinde davacının yedinde hisse senetlerinin bulunduğunun belirtildiği nazara alındığında da davacının şirket ortağı olduğunu, TTK 329 ve 405. maddeleri gereğince davacının dava açma hakkının bulunmadığını, bu nedenle davacının dürüst davranmadığını, açılan davanın esastan da reddi gerektiğini savunduğu görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 07/12/2019 gün ve 30971 s. Resmi Gazete’de yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 7194 s. Kanun’un 41. maddesi ile “25/03/1987 tarihli ve 3332 s. Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 3182 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanunun da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a” eklenen Geçici 4/2. maddesi gereğince, davacının davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının, zamanaşımı itirazlarının hakkın kötüye kullanılması sayılmasına ilişkin paragrafının karardan çıkartılarak 7194 sayılı yasanın 41. maddesinin açık hükmü nedeniyle davanın esasına girilerek zamanaşımı ve hak düşürücü süreye ilişkin itirazlarının inceleme konusu yapılmasının mümkün olmaması nedeniyle zamanaşımı defi ve hak düşürücü itirazlar konusunda karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm tesis edilmesinin taleplerinin kabul görmemesi halinde BK 125 Son gereğince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini istinaf ettikleri görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya konu … İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Ticaret A.Ş’nin ünvanının … Sanayi Ticaret ve Yatırım Holding A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … Holding A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … Holding A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Somut olayda, davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini, istenmesine rağmen, parasının iade edilmediğini, verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse, şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini, davacının şirket pay sahibi olarak kayıtlara geçirildiğini, anonim şirket olan davalının, 6762 sayılı TK’nın 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince, kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını, aksinin kabulü durumunda ise davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici Madde 4 (Ek:5/12/2019-7194/41 md.) “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmünü getirmiştir.
Davalı şirketin, yasal düzenlemede belirtilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun, 23/10/2012 tarihli toplantısında, ortaklık paylarını halka arz etmeksizin 2. ulusal pazarda 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler gereğince; taraflar arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde, 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu, davalı tarafın zamanaşımı def’i ile hak düşürücü süreye ilişkin istinaf taleplerinin incelenmesinin sonuca etkili olmayacağı, ilk derece mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, anlatılan yasal düzenlemeler gereğince, davacının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği görüş ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Davalı şirket tarafından alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL karar ve ilam harcının davalı şirketten tahsili ile hazineye irad kaydına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince tebliğ işlemlerinin dairemizce yapılmasına,
7- Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 08/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Ç.