Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/1192 E. 2021/2044 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ********** – **********
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : **********
KARAR NO : **********

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : **********
ÜYE : **********
ÜYE : **********
KATİP : **********

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE *. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : **********
NUMARASI : ********** Esas ********** Karar

ASIL DAVADA
İSTİNAF EDEN DAVACI : **********
VEKİLİ : Av. G**********

DAVALI :********** A.Ş.
VEKİLİ : Av. **********
DAVALI/KISITLI : **********
VASİ : **********

BİRLEŞEN KONYA *. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
********** ESAS – ********** KARAR SAYILI DOSYASINDA

İSTİNAF EDEN DAVACI : ***********
VEKİLİ : Av. **********

DAVALI :********** A.Ş.
VEKİLİ : Av. **********
DAVALI/KISITLI : **********
VASİ : **********

ASIL VE BİRLEŞEN
DAVA : Şirket Ortağı Olunmadığının Tespiti ve Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : **********
YAZIM TARİHİ : **********

Davacı tarafından davalılar aleyhine Konya Asliye *. Ticaret Mahkemesi’nin ********** Esas sayılı sayılı dosyası ile bu dosyayla birleşen Konya Asliye *. Ticaret Mahkemesinin ********** Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak davasında ********** tarihinde tesis edilen karara karşı davacı birleşen dosya davacısının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine dava dosyasının dairemize geldiği anlaşılmakla üye hakimin görüşleri alındıktan sonra, dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa para verdiğini, müvekkili davacı tarafa yatırdığı para karşılığı belge verildiğini, bu parasının müvekkili davacı tarafa iadesinin gerektiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu ‘na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK ‘na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin yöneticilerinin vs. cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak vs. suçlarından değişik ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, birçok devlet kuruluşunca davalı tarafın denetlendiğini ve denetlemelere ilişkin birçok rapor düzenlendiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığından bahisle diğer davalı gerçek kişi ********** ‘ın da şirket veya şirketlerin yöneticilerinden olması nedeniyle müvekkili davacı tarafı zarara uğrattıklarından ve müvekkili davacı tarafa karşı sorumlu olduklarından da bahisle müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca davalı tarafa verilen para nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik aynen ödenmesi kayıt ve şartıyla 100 EURO nun faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın hem ********** Holding A.Ş. ‘nin hem de ********** İnşaat A.Ş. ‘nin pay defterinde kayıtlı ortak olduğunu, TTK 417. maddesi gereğince şirket pay defterinde kayıtlı hisse senedi sahibi olması nedeniyle davacı tarafın şirket ortağı sıfatını kazandığını, TTK nun 329 ve 405. maddeleri gereğince şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin mümkün olmadığı gibi şirketin de kendi paylarını temellük etmesinin (edinmesinin) de mümkün olmadığını, davacı tarafın şirket ortağı olduğuna dair elinde halen varsa hamiline hisse senetlerini üçüncü şahıslara devretme hakkının olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her an geri alabileceği garantisi ile para verdiğine ilişkin iddianın gerçek olmadığını, bu iddianın bağlayıcı yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiğini, müvekkili şirket veya şirketlerin davacı taraftan para almadığını, davacı tarafın dayandığı belge veya belgelerdeki imzaların müvekkili şirketle veya şirketlerle hiç bir ilgisinin olmadığını, belge veya belgelerdeki imza veya imzaların müvekkili şirket veya şirketlerin yetkililerine ait olmadığını, belge veya belgelerin içeriğini kabul etmediklerini, bu belge veya belgelerde dahi şirket hisse senedi alındığının yazılı olduğunu, bu belge veya belgelerin delil değerinin olmadığını, davacı tarafın hata veya hileye maruz kaldığı ile ilgili talep ve beyanlarının Borçlar Kanununun 31. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dinlenemeyeceğini, kaldı ki müvekkili şirketin veya şirketlerin davacı tarafa yönelik hata veya hile olgusu içerir bir davranışının olmadığını, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her hangi bir para vermediğini, sunulan delillere göre davacı tarafın şirket paylarını üçüncü kişilerden edindiğini, davacı tarafın iyi niyet kurallarına aykırı davranarak işbu davayı açtığını, davacı tarafın üçüncü kişilerden aldığı şirket hisseleri nedeniyle şirketin kâr ve zararına ortak olduğunu, iyi niyet kurallarına aykırı davranamayacağını, ayrıca Borçlar Kanununun 126. maddesi gereğince şirket ile ortaklar arasındaki davaların 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, varsa davacı tarafın dayandığı belgelerde geçen düzenleme tarihinden veyahut bir an için iddianın doğruluğu halinde bile iddiaya konu paranın verildiği tarihten dava tarihine kadar zaman aşımı süresinin geçtiğini, hatta olayda uygulanması mümkün olmayan sebepsiz zenginleşme ile ilgili Borçlar Kanununun 66. maddesindeki bir yıllık ve on yıllık zaman aşımı sürelerinin de geçtiğini, yine haksız fiiller ile ilgili zaman aşımı süresinin dahi geçtiğini, davacı tarafın iddialarını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, kaldı ki müvekkili şirketten veya şirketlerden döviz olarak para istenemeyeceği gibi faiz de istenemeyeceğini, davacı tarafın tüm iddia ve taleplerinin hak düşürücü süre ve zaman aşımına uğradığından bahisle davanın öncelikle hak düşürücü süre veya zaman aşımı yönlerinden bunlar olmadığında esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Birleşen Konya *. Asliye Ticaret Mahkemesinin ********** Esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ilk dava dilekçesi ile parasal talepleri ile ilgili olarak fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını, parasal taleplerini ıslah yoluyla artırdıklarını ancak Yargıtay tarafından bozma ilamından sonra ıslahın mümkün olmaması nedeni ile bozma yaptığını, ıslaha konu ettikleri miktarı ayrı bir dava ile istemek durumunda kaldıklarından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı tarafın davalı tarafa verdiği paradan kalan 24.749 EURO ‘nun daha aynen faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVAYA CEVAP DİLEKÇESİ: Davalı şirket vekili birleşen davaya karşı verdiği cevap dilekçesi ile özetle; ıslah talepli dava henüz görülmekte iken ve ıslah hakkında kesinleşmiş bir karar da yokken (ıslah varlığını ve etkisini sürdürürken) açılan ve işbu dosyamızla birleştirilen ek davanın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte (derdest) olması nedeniyle usulden reddine bu olmadığında davacı tarafın taleplerinin hak düşürücü süre ve zaman aşımına uğradığını, ilk/kök davada istenen para cinsinin değiştirilemeyeceği ayrıca yabancı paranın kök dava tarihindeki TL karşılığı her ne miktar ise o miktarın da arttırılamayacağından bahisle birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Resmi Gazete ‘nin 07/12/2019 tarih ve 30971 sayılı nüshasında yayınlanan 7194 Sayılı Kanunun 41. maddesi ile 25/03/1987 tarihli ve 3332 Sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna eklenen geçici 4. maddesindeki “(1)31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. (2)Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü gereğince bir karar verilmesine yer olmadığına, mahkemenin işbu ********** esas sayılı kök dosyası ile birleştirilmiş olan mahkemenin ********** esas sayılı dosyasındaki dava hakkında ise hukuki yarar yokluğu ve derdest davanın varlığı ve dava şartı yokluğu nedeniyle birleşen davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı ve birleşen dosya davacısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Ve 375 Sayılı KHK’de Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41.maddesi ile yasal düzenleme yapıldığını ve 07.12.2019 tarih ve 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbir ile 3182 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 3182 sayılı Bankalar Kanunun Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a eklenen “Geçici 4. Madde’nin” iptali için Bölge Mahkemesince Anayasa mahkemesine gidilmesini, Anayasa Mahkemesine gitmeme yönünde ise, söz konusu yasa Cumhuriyet Halk Partisince Anayasa Mahkemesine götürüldüğünden yasa hakkında Anayasa Mahkemesi bir karar verinceye kadar davaların bekletici sorun sayılmasını, Birleşen Konya *. Asliye Ticaret Mahkemesinin ********** E. Sayılı davanın hukuki yarar yokluğu ve dava şartı yokluğu nedeniyle verilen kararının kaldırılmasını, davaların kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava ve birleşen dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya konu ********** İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Ticaret A.Ş’nin ünvanının ********** Sanayi Ticaret ve ********** Holding A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare ********** Holding A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının ********** A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşıldığı,
7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle; 3332 sayılı yasaya “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde Geçici 4. madde eklenmiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu
Madde 16 “(1) (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır. Bu ortaklıklar halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olurlar. (2) Payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıklar, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorundadırlar. Aksi durumda, Kurul, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alır. (3)(Ek: 28/11/2017-7061/109 md.) (Değişik Cümle: 27/12/2018-7159/8 md.)….”
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Madde 152 ; Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır……
Yasal düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle Anayasa Mahkemesine gidilmesine yönelik davacı ve birleşen dosya davacısının iddiası yapılan müzakereler sonucunda ciddi görülmemiştir.
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun 23/10/2012 tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2.ulusal pazarda ********** tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve ********** tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacı ve birleşen dosya davacısının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise; davacı ve birleşen dosya davacısı tarafından davalı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini, davacının şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini Anonim şirket olan davalının 6762 sayılı TK’nın 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; 7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle, 3332 sayılı yasanın geçici 4. maddesinde getirilen düzenlemenin davacı ve birleşen dosya davacısı ile aynı konumda olan kişiler ile bu kanunda belirtilen şirketler arasında bu kanunda belirtilen uyuşmazlıkları gidermeye yönelik özel bir düzenleme olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlık bu kanun kapsamında kaldığında usul ve esas yönünden değerlendirilme yapılmadan bu kanuna göre uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği, taraflar arasında görülmekte olan dava ve birleşen davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişi hakkında sadece davalı şirket yöneticisi olmaları sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduğuna ilişkin iddia gözönünde bulundurulmak suretiyle 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesi gereğince asıl ve birleşen dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken birleşen davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi yerinde olmadığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince asıl dosya ve birleşen dosyada açılan davalar ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı ve birleşen dosya davacısı lehine davalı – birleşen dosya davalısı şirket aleyhine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu ücret-i vekalet taktirine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)Asıl ve birleşen dosya davacısı **********’in istinaf talebinin KABULÜNE, Konya Asliye *. Ticaret Mahkemesi’nin ********** tarih ********** Esas ********** Karar
sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından asıl ve birleşen dava yönünden yatırılan 108,80 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından asıl ve birleşen dava yönünden yatırılan 297,20 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Asıl ve birleşen dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
2-Asıl ve birleşen dosyada peşin ve ıslah harcı olarak yatırılan 7.047,90 TL harçtan alınması gereken 118,60 TL (asıl dava için 59,30 TL, birleşen dava için 59,30 TL olmak üzere) harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 6.929,30 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3- Davacı asıl ve birleşen davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 4.080,00 TL maktu ücreti vekaletin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından asıl ve birleşen dava ile ilgili yapılan 35,90 TL başvuru harcı, 44,40 TL başvuru harcı, 118,60 TL karar harcı, 253,80 TL keşif harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti, 362,60 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 3.815,30 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6- Birleşen davada arabuluculuk görüşmelerinden dolayı Hazine tarafından (suçüstü ödeneğinden) yapılan 1.320,00 TL yargılama giderinin, davalı şirketten alınarak Hazine’ye gelir kaydına, bu amaçla harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
7-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince gider avansını yatıran tarafa iadesine,
C)İlk derece mahkemesince arabuluculuk ücreti ile ilgili harç tahsil müzekkeresi düzenlenmiş ise; müzekkerenin bila infaz iadesinin istenmesine, iade işleminin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
D)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
E)Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine ………tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan ********** Üye ********** Üye ********** Katip **********