Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/931 E. 2021/253 K. 26.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE .. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2019
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI : … (T.C. Kimlik No: …) – …

İSTİNAF EDEN DAVALI : … (T.C. Kimlik No: …) – …
DAVA : Adi Ortaklığın Yönetim Yetkisinin Sınırlandırılması

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİNİ : 26/02/2021
YAZIM TARİHİ : 03/03/2021
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya Asliye .. Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan adi ortaklığın yönetim yetkisinin sınırlandırılması davasında 27/02/2019 tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı ilk derece mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalının kardeşi olduğunu ve… isimli oteli işlettiklerini, buna ilişkin noter sözleşmelerinin bulunduğunu, işletmelerinde üç adet post cihazının olduğunu, bu aletlerden çekilen paraların şirket hesabına yatırıldığını, kardeşinin paraları çekerek kendisine düşen payı vermediğini, paraların nereye harcandığını da bilmediğini, bu nedenle noterlikçe düzenlenen ve adi ortaklık sözleşmesinin altıncı bendinde bulunan yetkisini kaldırılarak iptali ile para çekim işinin her iki şirket ortağının imzası ile çekilmesine şeklinde değiştirilmesine talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP: Davalı ilk derece mahkemesine sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Sözleşmenin altıncı maddesi ile kendisine yetki verildiğini, %50, %50 ortak olduklarını, gerçekte %35’i davacının, %65’i ise kendisinin olduğunu, 2014 yılında kira sözleşmesi yapıldığını, kira sözleşmesi bedeli üzerinden davacının kar payından vazgeçtiğini, davacının haklı sebebi olmadığını, ilgili maddenin iptalini gerektirecek bir durum bulunmadığını belirterek davanın reddini savunduğu görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince “…Davacı davalının adi ortaklığın otel işletmesinden elde edilen gelirden kendisine düşen kar payının ödenmediğini ve davalının hesap vermediğini iddia ederek davalı idarecinin bankadan işletmeye ait paraları tek başına çekme konusundaki yetkisinin sınırlandırılarak kendisi ile birlikte müşterek imza ile paranın çekilebilmesine karar verilmesini istemiştir.
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan mali müşavir bilirkişinin raporuna göre, adi ortaklığın işletmesinden davacı …’un 2016 yılında 60.000 TL. çekmesine rağmen …’un 138.341 TL. çektiği, dinlenen davacı tanığının anlatımından da, davalının davacıya bir kısım kar payı ödemelerini yapmadığı belirlenmiştir.
Her ne kadar dinlenen tanık davacının eşi ise de; eş veya yakın akraba olmak, tanıklığı tek başına güvenilir olmaktan çıkartan bir husus olmayıp, davalı da 6098 s. TBK’nin 630. maddesi gereğince, kar payı ödemelerini düzenli yaptığını ve yukarıda yazılı yasal düzenlemelere istinaden yılda bir kez davacı ortağa hesap verdiğini de ispat edememiştir.
Her ne kadar gerek 6098 s. TBK’nin 629/2. maddesi, gerekse taraflar arasındaki Adi Ortaklık Sözleşmesi’nin 6. maddesi gereğince, yönetim yetkisinin sınırlandırılması veya kaldırılması yetkisi haklı sebeplerin varlığı halinde diğer ortak veya ortaklara verilmiş ise de, bu yetkinin dava açarak kullanılmasında yasal bir engel olmadığı gibi, davacının son duruşmada bu yetkinin kaldırılması için Noterden işlem yaptıramadığını da izah etmesi karşısında, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Davacının istediği sınırlama yönünden, haklı sebeplerin doğduğu sonucuna varılarak, davalı adi ortağa ilişkin temsil ve idare yetkisinin 6098 s. TBK’nin 629/2. maddesi gereğince sınırlandırılmasına karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Davacının davasının KABULÜ ile taraflar arasındaki Konya .. Noterliği’nin 21/12/2015 gün ve … yevmiye nolu işlemi ile tesis edilen Adi Ortaklık Sözleşmesinde yazılı, adi ortaklığa ve adi ortaklığın işletmesine/işletmelerine ait, bankalardaki paraların, sözleşmenin 6. maddesindeki sadece adi ortaklardan … tarafından çekilmesi düzenlemesi kaldırılarak, adi ortaklar … TC Kimlik Nolu … ile … TC Kimlik Nolu … tarafından müşterek imza ile çekilebilmesine, …” şeklinde hüküm verildiği görülmüştür.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı istinaf dilekçesinde özetle; Ekde sunduğu 20/04/2014 tarihli sözleşme ile kardeşine her ay düzenli olarak 6300 TL kira ödemesi yaptığını, belirtilen tarihten sonra otelin tüm işlerinin kendisi tarafından yapıldığını, ödeme ve tamiratların da kendisi tarafından yapıldığını, davacının kira parasını almaktan başka, iş yerine gelmesi ve çalışmasının olmadığını, 2015 yılında bazı muhasebe sorunları nedeniyle aralarında adi ortaklık sözleşmesi yapıldığını, sözleşme gereğince tek başına işlettiğinden, sözleşmenin altıncı maddede ortaklığın tek başına temsil ve ilzam etmeye yetki verildiğini, ödemeler nedeni ile zora düştüğünden kendisinin yardım etmesi gerektiğini aksi taktirde işlerinin bozulabileceğini söylediğini, kardeşinin destek olmadığını, kira parasını 5000 TL ye düşürdüğünü, bunun üzerine işbu davayı açtığını, dosyanın eksik incelenmesi nedeni ile bu durumların göz ardı edildiğini, mahkemenin davacıyla sorununu anlayamadığını, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; haklı sebep iddiasıyla sözleşmeye müdahale isteminden ibarettir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Taraflar arasında 21/12/2015 tarihinde Konya .. Noterliğinin … Yevmiye numaralı sözleşmesiyle aralarında otel işletmeciliği konusunda 20 yıl süreli adi ortaklık kurdukları, eşit miktarda sermaye koyduklarından ve başkaca hüküm bulunmadığından, adi ortaklığa %50, %50 oranında ortak oldukları, ortaklığın 6. maddesinde ortaklığı idareye ve temsil ve nizama sulh ve ibraya ortaklardan dosya davalısı …’un yetkilendirildiği ve bu yetkinin diğer ortak tarafından haklı sebeple kısıtlanabileceği ve geri alabileceğinin belirtildiği görülmüştür.
Tarafların kardeş olduğu, adi ortaklık sözleşmesine istinaden temsil yetkisi bulunmayan davacının, ortaklığı temsile yetkili davalı aleyhine; ortaklık gelirinden kendi payına düşen payın ödenmediği, nereye harcandığını bilmediği iddiasıyla, sözleşmesinin 6. maddesinde yer alan, davalının yetkisinin iptaline ve otel işletmeciliği adına bankada bulunan hesaplardan para çekim işinin her iki şirket ortağının imzasıyla çekilmesi şekilde düzeltilerek karar verilmesini talep ettiği, davalı ise davacının kira bedeli alması karşılığında ortaklığın gelir payını almaktan vazgeçtiğini, adi ortaklık sözleşmesinin 6. maddesinin iptali için haklı sebep olması gerektiğini, davacının haklı sebebinin bulunmadığını, kar payından vazgeçmesi nedeniyle kar payı verilmediğini savunduğu, ilk derece mahkemesince davalının, davacıya kar payı ödememesi nedeniyle davacının haklı olduğu ve iş bu davayı açmakla hukuki yararının bulunduğu gerekçesiyle adi ortaklık sözleşmesinin 6. maddesinde belirtilen sadece adi ortaklardan … tarafından çekilmesi düzenlemesi kaldırılarak her iki ortağın da müşterek imzasıyla çekilmesine karar verdiği, verilen kararın yukarıda özetlendiği şekilde davalı tarafından istinaf edildiği anlaşılmıştır.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ilkesi (Ahde Vefa- Pacta Sunta Servanda) yanında sözleşme serbestisi ilkeleri kabul edilmiştir. Bu kurala göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet edilmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde, edimler arasında mevcut olan denge şartlarının sözleşmenin tümü, birlikte yorumlanarak değerlendirilmelidir. Borçlar Kanunundaki genel kural; tarafların bu sözleşme ile gerçek ve ortak amacın varlığını ortaya koyabilecek şekilde bir düzenleme ve yorum, tüm sözleşmede belirlenen amaç da gözönüne alınarak yapılmalıdır. (YHGK 2017/3-998 Esas, 2017/1459 Karar, 29/11/2017 tarihli kararı)
Dava dosyası üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu bilirkişi O.C tarafından tanzim edilen 06/11/2018 havale tarihli raporun sonuç bölümünün 2. maddesinde; davacının 2014 yılı başı itibariyle 158.000,00 TL ve 2016 yılında 60.000,00 TL’yi ortaklık hesabından çektiği, 3. maddesinde ise davalının aynı şekilde 2014 yılı başı itibariyle 158.000,00 ve 2016 yılında 60.00,00 TL’yi ortaklık hesabından çektiği, ayrıca davalının 2017 yılı sonuna kadar 138.341,00 TL para çektiği belirtildikten sonra 21/12/2015 tarihinden sonra davacının 60.000,00 TL, davalı …’in ise 138.341,00 TL çektiği belirtilerek ayrıca 2014 – 2015 – 2016 – 2017 yıllarında – … Adi Ortaklığı’nın elde ettiği karın dağıtıldığına ilişkin bir kayıt tespit etmediği belirtilmiştir.
Yukarıda yapılan tespit ve açıklamalar doğrultusunda dosyadaki deliller değerlendirildiğinde; her ne kadar ilk derece mahkemesince, yukarıda sonuç kısmın belirtilen bilirkişi raporuna dayanarak davacı …’nın 2016 yılında 60.000,00 TL çekmesine rağmen davalı …’in 138.341,00 TL çektiğinin tanık beyanları ile ispatlandığı gerekçesiyle taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin 6. maddesindeki davalı yetkisine müdahale edilmek suretiyle karar verilmiş ise de; mevcut dosyada davanın 20/09/2016 tarihinde açıldığı, bilirkişi raporunda 2014 – 2015 – 2016 yıllarında adi ortaklardan davacı ve davalının eşit miktarlarda para çektiği, davalının ortaklık hesabından çektiği belirtilen 138.341,00 TL’nin 2017 yılına ait olduğu, bir davada delillerin davanın açıldığı tarih itibariyle değerlendirilmesi gerektiği, buna göre davalının dava tarihi itibariyle ortaklık hesabından eşitlik ilkesine aykırı olarak para çekmediği tüm dosya kapsamı ile ispatlandığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosyadaki mevcut delillerin taktirinde hataya düşülerek davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka uygun olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığından davalının istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353/1.b.2.maddesi gereğince yeniden karar verilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davalının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya Asliye .. Ticaret Mahkemesi’nin 27/02/2019 tarih … Esas – .. Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davalıya iadesine,
2- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3- İstinaf talebinde bulunan davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf yoluna başvuru harcı ve 14,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 135,30 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Davanın REDDİNE;
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 30,10 karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı tarafından yapılan 18,45 TL posta ve tebligat giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde gider avansını yatıran tarafa iadesine
C) Karar tebliğ işleminin HMK’nın 359/3 cümlesi gereğince dairemizce yapılmasına,
D) Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 26/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Ç