Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/727 E. 2020/1552 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE .. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2019
NUMARASI : Esas – Karar
İSTİNAF EDEN
DAVACILAR :

VEKİLİ :

FERİ MÜDAHİLLER :
VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :

VEKİLLERİ :
KAYYIM :
DAVA : İflasın Ertelenmesi

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 24/12/2020
YAZIM TARİHİ : 05/01/2020
Davacılar tarafından Konya Asliye .. Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan iflasın ertelenmesi davasında 27/02/2019 tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacıların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketlerin grup şirketleri olup, ortaklık yapıları ve şirket merkezlerinin aynı olduğunu, aralarında organik bağ bulunduğunu, birbirlerinin kullandıkları kredilere müşterek ve müteselsil kefil olduklarını, davacı 3 şirketin de borca batık olduğunu, alacaklıların ve çalışanların menfaatinin korunması ile davacı şirketlerin iflastan kurtulması için iflasın ertelenmesi kararına ihtiyaç duyduklarını, sundukları iyileştirme projesine göre borca batıklıktan çıkabileceklerini beyan ederek, davacı her 3 şirketin 1 yıl süre ile iflasının ertelenmesine, şirketlere denetim kayyımı atanmasına ve diğer tedbirlere hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacı şirketlerin borca batık olmaktan çıktığı, ticari faaliyetlerini sürdürebildiği ve borçlarını ödeme kabiliyeti kazandığı gerekçesi ile davanın reddine, komiserin (denetim kayyımının) görevinin karar kesinleşinceye kadar devamına, verilen tedbirlerin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya müdahillik talebinde bulunmayan AT bank ile birlikte davacı müvekkillerinin borçlu bulunduğu başka alacaklının bulunmadığını, dava derdestken tüm müdahil bankalar ve AT bank ile bir araya gelindiğini ve dava dosyasına sunulan protokolün imzalandığını, protokol gereği son ödemenin 31/12/2019 tarihi olarak kararlaştırıldığını, iyileşme sürecinde bulunan ve borçlarını kapatmak üzere olan davacı müvekkillerinin iflas erteleme taleplerinin kabulünün gerektiğini, mülga İİK 179/a maddesinde kayyum raporları ile sonuca ulaşabileceği yönünde bir düzenleme mevcutsa da faaliyet alanları birbirinden farklı olan şirketler için durum tespiti için resen oluşturulacak bilirkişi heyetinden bir rapor alınması gerektiğini, hükme esas alınan kayyum raporunun yeterli olmadığını ve kayyum raporu ile yetinilmesinin uygun olmadığını beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılarak iflasın bir yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; İİK’nın 179. maddesi gereğince iflasın ertelenmesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davanın 05/08/2015 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibariyle 2004 sayılı İİK 179.maddesi ile 4949 sayılı kanunla değişik İİK 179/a-b maddelerinin yürürlükte olduğu, 25/7/2016 tarihli 669 nolu KHK’nin 4.maddesi ile “Olağanüstü halin ilanından önceki dönemde yapılan iflasın ertelenmesi talepleriyle ilgili olarak; a) Olağanüstü hal süresince iflasın ertelenmesine karar verilemez. b) Olağanüstü halin ilanından sonra ve devamı süresince herhangi bir tedbir kararı verilemez, verilmişse derhal kaldırılır. c) Olağanüstü halin ilanından önceki dönemde 2004 sayılı Kanunun 179/a maddesi uyarınca verilmiş olan tedbir kararları, mahkemece ivedilikle ele alınarak, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu iddiasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanan veya hakim ortakları ya da yöneticileri hakkında adli soruşturma yürütülen sermaye şirketleri ile kooperatifler lehine verildiği anlaşılan tedbir kararları derhal kaldırılır” şeklinde düzenlendiği, ilk derece mahkemesince Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılan 17/11/2016 tarihli müzekkereye verilen; Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 02/12/2016 tarihli yazı cevabı ile adı geçen şirketler ortak ve yöneticileri hakkında herhangi bir FETÖ/PDY veya herhangi bir terör örgütüne üyelik ya da irtibat, iltisak kaydına rastlanılmadığının bildirildiği görülmüştür.
669 Sayılı KHK kapsamında OHAL’in 21/07/2016 tarihinde ilan edilmesi 19/07/2018 tarihinde kaldırılması sebebiyle Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 02/12/2016 tarihli yazı cevabı uyarınca davacı şirketlerin kararname kapsamında olmaması karşısında dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK 179, 179/a, 179/b.maddeleri kapsamında talebin değerlendirilmesi gerekecektir.
İlk derece mahkemesince 06/08/2015 tarihli tensip ve 10/08/2015 tarihli ara kararı ile; davacı şirketlere İİK 179/a maddesi gereğince kayyım atanmasına, ilan ve tesciline, İİK’nın 206. maddesinin 1.sırasında yazılı alacaklara ilişkin olanları hariç olmak üzere İİK’nun 179/a ve 179/b maddeleri gözönünde bulundurularak 6183 sayılı yasaya ilişkin icra takipleri ve diğer alacaklılar tarafından hangi nedene dayalı olursa olsun yapılmış veya yapılacak olan tüm icra takiplerinin yapılacak takiplere ilişkin olarak ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacizlerinin durdurulmasına ihtiyati tedbiren karar verildiği anlaşılmıştır.
İflasın ertelenmesi, borca batık durumda bulunan şirket tarafından sunulan; somut öngörüler içeren, ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde bu durumdan kurtulması kuvvetle muhtemel bulunan kooperatiflerle sermaye şirketleri için öngörülmüş bir hukuki korunma yoludur (İİK.m.179). İflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir. Somut verilere dayalı, çelişmeyen öngörüler içeren, özellikle sermaye ve/veya kârlılık artışını netleştiren unsurların varlığının, proje için vazgeçilmez hususlar olduğu gözden kaçırılmamalı; iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun bu yolla tespiti cihetine gidilmelidir.
İyileştirme projesi, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olmamalı, TTK’nın 376/2. maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kâr ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermeli, İİK’nın 179, 179/a, 179/b maddelerinde aranan ciddî ve inandırıcı özellikleri haiz olmalıdır (Yarg. 23.HD’nin 2016/331 E. 2017/1976 K. 04/07/2017 tarih, Yarg. 23.HD’nin 2017/608 E. 2017/760 K. 13/03/2017 tarih, Yarg. 23.HD’nin 2016/6977 E. 2019/4283 K. 16/10/2019 tarihli ilamları).
Somut olayda ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında dosyaya sunulan 04/12/2018 ve 05/02/2019 tarihli denetim kayyımı raporlarına göre davacı her 3 şirketin de borca batık olmaktan çıktığı, ticari faaliyetlerini sürdürebildiği ve borçlarını ödeme kabiliyetini kazandığından bahisle davanın reddine karar verildiği, bu raporlar ve karardan sonra dosyaya sunulan 14/05/2019, 01/08/2019, 28/01/2020 tarihli denetim kayyımı raporlarında da davacı şirketlerin borca batık durumda olmadıklarının tespit edildiği (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 21/05/2018 tarih 2016/4701 Esas 2018/3241 Karar ve 21/03/2016 tarih 2015/1740 Esas 2016/1763 Karar sayılı ilamları), bu nedenle ilk derece mahkemesince davacı şirketlerin borca batıklıktan kurtulmaları sebebiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacıların istinaf başvuru taleplerinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacıların istinaf taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2- Davacılardan tarafından ayrı ayrı yatırılan 61,10 TL harçtan her bir davacıdan alınması gereken 54,40 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 6,70’şer TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara ayrı ayrı iadesine,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
6- Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın İ.İ.K’nın 164/2 maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 24/12/2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
(muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ: İlk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf talebinin incelenmesi sonucunda sayın çoğunluğun istinaf talebinin esastan reddine ilişkin görüşüne katılmıyorum.
Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. (Anayasa 138, HSK Madde 4)
Davanın taraflarının hakları geçici veya nihai kararlarla koruma altına alınır.
Bir hakkın geçici olarak korunma altına alınması için o hakkın yaklaşık olarak ispatına yönelik delillerin sunulmasına bağlıdır. (Yargıtay Yüksek 19.HD’nin 18.04.2016 tarih 2016/9486 Esas 2017/3106 Karar, 08.05.2017 tarih 2017/101 Esas 2017/3502 Karar)
Dava konusu hakkın nihai kararla korunması için, hakkın varlığının kesin delillerle ispatlanmış olması gerekmektedir.
Bir davada; tarafların iddia ve savunmalarının ispatına yönelik bildirilen deliller tamamen toplandıktan sonra yargılamayı yapan hakim tarafından usul ve esas yönünden değerlendirme yapılarak, tarafların korunması gereken hakları nihai kararla hüküm altına alınır.
Somut olayda; davacı şirketlerin borç ödemede acze düştükleri, dava tarihinde yürürlükte olan 7101 sayılı yasayla yürürlükten kalkan iflasın ertelenmesi müessesesinden yararlanmak amacıyla mahkemeye başvurdukları, görevli ve yetkili mahkemece talebin mahiyeti gereği tarafların bildirdiği ve resen araştırılması gereken hususların araştırıldığı, delillerin toplandığı ve mevcut delillere göre nihai olarak davacının korunması gereken bir hakkının bulunmadığı sonucuna varılarak iflas erteleme talebenin reddine, tedbirlerin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiştir.
Kanaatimizce toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacının dava konusu ile ilgili korunması gereken bir hakkının bulunmadığı sonucuna varıldığına göre davacının nihai olarak korunması gereken bir hakkı yok ise geçici olarak korunması gereken bir hakkından da bahsedilemez. Bu nedenle; iflas erteleme talebinin reddine, tensiben verilen tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken HMK’nın 297. maddesindeki düzenlemeye uygun düşmeyecek ve birbiri ile çelişen şekilde hüküm tesisi isabetli olmadığından ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına ve HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince mevcut delillere göre yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatindeyim.

Başkan
e-imzalıdır