Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/63 E. 2019/819 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … (T.C Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … – …

DAVALI : … Holding A.Ş. (Eski Ünvan: … Holding A.Ş.)
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Şirket Ortağı Olunmadığının Tespiti ve Alacak (İstirdat)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : …
YAZIM TARİHİ : …
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … TİCARET Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak davasında … tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin de içinde bulunduğu … Grubu tarafından Almanya başta olmak üzere birçok ülkede “yatırılan paraların istendiği her an geri çekilebileceği ve karşılığında yüksek oranlarda faiz verileceği” garantisi ile para toplanıldığını,davacının yurtdışında çalışarak biriktirmiş olduğu parasını Türkiye’de değerlendirilmesi, ülke ekonomisine katkı sağlanması ve yatırım yapılması amacıyla verdiğini, ayrıca kâr payı dağıtılacağının söylendiğini ve daha sonra verilecek olan hisse senetleriyle şirkete ortak olacağı konusunda ikna edildiğini, hisse senetlerinin iadesiyle istediği her an parasını geri alabileceğinin söylendiğini, faizin haram olduğu kavramından hareketle, müvekkilinin bu beyanlara güvenerek davalıya bir miktar para verdiğini, müvekkili davacı tarafın verdiği parayı geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkilin parasının iade edilmediğini, davalının TTK, Bankacılık Kanunu, SPK ve sair kanun hükümlerini ihlal ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin yöneticilerinin özetlenen eylemleri nedeni ile ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, birçok devlet kuruluşunca davalı tarafın denetlendiğini ve denetlemelere ilişkin birçok rapor düzenlendiğini,davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığını, SPK’dan gelen yazılarında incelenmesi sonucunda ortaklardan hisse karşılığı tahsil edilen tutarlar ile ortaklar arasındaki hisse değişimi nedeniyle tahsil edilmiş gibi gözüken meblağlara ilişkin listeler incelendiğinde davacının davalı şirketlere yaptığı ödemeler ve miktarların belirlenebileceğini belirterek müvekkilinin hukuka uygun surette kurulmuş bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespiti, tespitler sonucunda davacıdan tahsil edilen paranın şimdilik 1.000 Euro’sunun davalı tarafa verildiği tarihten (ödeme tarihinden) itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince devlet bankalarının Euro cinsinden bir yıllık mevduata uygulanan faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 16/10/2018 havale tarihli harcı ikmal edilmiş ıslah dilekçesiyle, dava değerini 30.076,400 Euro olarak yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin HMK’ya aykırı olduğunu, davacının davalı şirkete hangi tarihte ne miktarda para yatırdığını belirtmediğini, davanın belirsiz alacak davası ve tespit davası olarak açılamayacağını, davacının yurtdışında ikamet ettiğini, bu sebeple teminat göstermesi gerektiğini, davacının ödediğini iddia ettiği bedele dayanak yaptığı belgedeki imzanın davalı şirket yetkililerine ait olmadığını, bu belgenin iddianın ispatlanması açısından yeterli olmadığını, davacının elinde hisse senetlerinin aslı mevcut ise bu hisse senetlerini üçüncü kişilerden aldığını, davacının hisse senetleri karşılığında ödemeyi davalı şirkete değil akidine yaptığını, uygulanacak yasa hükmü açısından davacının işlem tarihini açıklaması gerektiğini, davacının işbu davada bankacılık mevzuatı hükümlerinin uygulanması yönündeki beyanlarının kabulünün de yasal olarak mümkün olmadığını ayrıca eski TTK ve Borçlar Kanunu hükümlerinin ihlal edildiği yönündeki iddialarının da gerçeğe uygun düşmediğini, hile iddiasının yasal dayanağının bulunmadığını, haksız fiil hükümlerinin açılan davada uygulanmasının söz konusu olamayacağını, davalı şirketin SPK mevzuatı hükümlerine aykırı davrandığı iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, SPK raporlarının hiçbir yerinde davacının şirket ortaklığını kazanmadığı yönünde bir değerlendirme ve tespitin bulunmadığını, davalı şirketten hisse edinen tüm ortakların ortaklıklarının geçerli ve hukuki olduğunu kabul ederek kurul kaydına aldığını, ayrıca SPK kontrolünde davalı şirketin İMKB’de borsaya kotasyon çalışmalarının tamamlandığını, davacının yedinde halen hisse senetlerinin bulunması taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin göstergesi olduğunu, ortakların şirket aktifinde bulunan malvarlığı üzerinde şirket sermayesindeki payları oranında hak sahibi olduklarını, davacının hile, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, keza şirket ile ortaklar arasındaki davaların beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu sürenin de geçtiğini,davacının taleplerinin hak düşürücü süre nedeni ile reddi gerektiğini, davacının talebinin hukuki dayanağının olmadığını tüm iddiaların yazılı delille kanıtlanması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece; davacı tarafın davalı şirketin ortağı olmadığının tespiti ile ilgili talep kısmının kabulüne, davacı tarafın talebinin alacak kısmı yönünden; davalı tarafın hak düşürücü süre ve zaman aşımı def’inin yerinde olmadığı, davalı şirketin SPK’ya kendisinin sunduğu CD’ler gereğince alınan bilirkişi raporuna göre davacının davalı şirkete 30.076,00 Euro ödeme yaptığı, davacı taraf ıslah dilekçesinde davalı taraftan 30.076,00 Euro’nun tahsilini talep ettiği, davacı tarafın davalı taraftan aldığı herhangi bir para olmadığından davacı tarafın alacağı aynen varlığını koruduğundan, davacı tarafın 6098 sayılı TBK’nın 117. maddesinde belirtilen şekilde dava açmadan önce davalı borçluyu temerrüde düşürdüğüne ilişkin bir belge sunmaması nazara alınarak hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince devlet bankalarının Euro cinsinden bir yıllık mevduata uyguladıkları faiz oranında faiz işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının davacının iddiasını ispat etmesine yönelik kabulünün dosya içeriğine ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafından geri alma taahhüdü verildiğine dair hiç bir somut delil bulunmadığını, aksi düşünülse bile, ortaklık ilişkisinin mi, yoksa geri alma taahhüdünün mü hükümsüz olduğu konusunda ayrım yapılmadığını, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığına ilişkin mahkemenin değerlendirmesinin TTK’nın 329 ve 405 maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, geçersiz hükümsüz bir ilişkide zaman aşımı ve hak düşürücü sürelerin uygulanamayacağı ile zaman aşımı def’isinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğuna ilişkin gerekçenin de yerinde olmadığını, hak dürüşücü süre ve zaman aşımı süresinin geçtiği, hatta kanunda öngörülen 10 yıllık süreninde dolduğunu, haksız fiil kurallarında öngörülen zaman aşımı kurallarının yasaya aykırı bir şekilde ortadan kaldırıldığını, davacının ıslah talebinin de zaman aşımına uğradığını, davalı tarafından SPK’ye sunulan CD ve üst yazı içeriğinin yanlış değerlendirildiğini, davalı lehine olan kayıt ve tespitlerin hiç değerlendirilmediğini, gerekli delillerin toplanmadığını, eksik araştırma ve incelemeyle karar verildiğini, yemin delilini kullanma hakkının engellendiğini, isticvap istemlerinin yasaya aykırı şekilde reddedildiğini, mahkemece davacının yedinde bulunduğu iddia edilen hisse senetlerinin davalıya iadesine karar verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, dava tarihindeki yabancı paranın değeri üzerinden zarar hesabının yapılmasının da hatalı olduğunu belirtilerek bu nedenlerle ve re’sen göz önünde tutulacak sebeplerle ilk derece mahkemesinin kararının duruşmalı istinaf incelemesi sonucu kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve davalı şirkete ödenen paranın tahsili istemine ilişkindir.
Davalı vekilinin hak düşürücü süre ve zamanaşımına yönelik istinaf talebinin incelenmesinde; somut olayda, taraflar arasında uyuşmazlığa uygulanması gereken herhangi bir hak düşürücü sürenin bulunmadığı, davalı tarafın bir yandan davacının davalı şirketin ortağı olduğunu bildirirken diğer yandan yatırılan paranın istendiği an geri alınabileceğine inandırıp bu hususta davacı üzerinde güven telkin ettiği gözetildiğinde davacının açmış olduğu davada hak düşürücü süre ile zamanaşımı süresinin dolduğu def’inin TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kurallarına aykırı olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davalı vekilinin dava dilekçesine ve ıslah dilekçesine karşı yapmış olduğu zamanaşımı def’inin ve hak düşürücü süreye ilişkin itirazların reddine ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay 11. HD’nin 21/09/2017 tarih 2016/5192 Esas 2017/4615 Karar sayılı, aynı Dairenin 02/10/2014 tarih 2013/13293 Esas 2014/15076 Karar sayılı, aynı Dairenin 20/02/2019 tarih 2017/4272 Esas 2019/1398 Karar sayılı emsal içtihatları).
Davalı vekilinin mahkemenin hile ve haksız fiil iddiasını kabul ettiğini, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığına yönelik kabulüne ve SPK’ya sundukları CD ve üst yazı içeriklerine yanlış anlam verildiğine yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 28/09/2017 tarih 2016/5199 esas 2017/4830 karar sayılı ilamında … “Davalı şirketlerin birleşmesi ve kayda alınması amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu’na kendilerinin verdikleri 09/02/2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazıların ekine ortak olunan şirkete verilen sermaye katılım bedelleri ile kişiler arasındaki hisse değişimine ilişkin ödeme ve tahsilatlara dair bir takım listeler eklenmiştir. Her ne kadar davalı şirketler hissedarlar arası hisse devri sırasında devreden hissedarın tahsil ettiği miktarların telefon, mektup ve sair yöntemlerle yapılan araştırma sonucu tespit edildiğini, tahsil edilen paranın şirket kasasına girmediğini savunmuşlarsa da, SPK’ya sunulan söz konusu yazı ekindeki listelerin hiçbir dava dosyasına davalılar tarafından sunulmamış olması, 14/09/2000 tarihli SPK denetim raporunda aynı kişiler ve aynı yöntemlerle yurt dışında para toplandığı, bu toplanan paraların davalılar tarafından kayda alındığı, hava yoluyla paraların Türkiye’ye nakledildiği, organize şekilde hareket edildiği şeklinde tespitlere yer verilmesi, yine 09/05/1999 tarihli tutanakta … Havalimanı Dış Hatlar Geliş kapısında yapılan kontrolde …’a ait çanta içinde TL, DM cinsi yüksek miktarda para ile altın bilezik gibi emtianın tespit edildiği, …’un imzalı ifadesinde, … şirketinin Almanya’daki temsilcisinin hisse senetlerini sattıktan sonra paraları ve altınları Türkiye’deki … şirketine götürmesi amacıyla kendisine teslim ettiğini ifade etmiş olması karşısında davalı şirketlerce ikincil kayıtlar tutulduğunun kabulü gerektiği, yine pek çok dosyaya sunulan davalı … imzalı mektupta ortaklıktan ayrılmak isteyenlerin üç ay önce bildirmeleri halinde paralarını alabileceklerinin belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde, … Grubu bazı şirketlerin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla “Ortaklık Durum Belgesi”, “Hisse Senedi” gibi sair belgeler karşılığında istenildiğinde derhal ve işlemiş kâr payı ile birlikte iade edileceği taahhüdü ile para topladıkları, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, böylelikle davalıların haksız fiilde bulundukları anlaşılmaktadır” şeklinde olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin emsal kararları ve Dairemizin kabulünde olduğu üzere davalı Şirketlerin birleşmesi ve kayda alınmasına yönelik olarak Sermaye Piyasası Kurulu’na verdikleri 09/02/2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazılarda ortak olunan şirketlere yönelik hisse, bu şirketlere bildirilen adres ve kimlik listesi, ortakların almış oldukları hisseleri kimden aldıkları, ortaklara yapılan tediyeler ile ortaklardan yapılan tahsilat dağılımına yönelik listeler sunulduğu, davalı şirketler pay defteri tutarak pay defterinde isim geçen tüm şirket ortaklarını Sermaye Piyasası Kurulu’na bildirdiği, Sermaye Piyasası Kurulu’ndan celp edilen CD’lerin mali müşavir bilirkişi tarafından inceleme sonucu; davacının davalı şirketlere ödemeler yaptığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin benzer dava dosyalarındaki emsal içtihatlara göre Sermaye Piyasası Kurulundan celp edilen CD içeriklerine göre davacıdan tahsilat yapılmış ise yapılan tahsilatların davacıya iadesi gerektiğinin belirtilmesi,davacının davalarını Sermaye Piyasası Kurulundan celp edilen CD içerikleri, pay defteri, ortaklık durum belgesi ile ispatlandığından davanın temelini oluşturan vakıaların SPK’nın 2000 tarihli raporu ile davalı şirketlerce SPK’ya yazılan yazı ve CD içeriklerine göre belirlenmiş olmakla, davalı tarafından SPK sunulan CD nin incelenmesi neticesinde; davacının SPK ek 1/b listesinde … İnşaat Tarım A.Ş.’ye 23/04/1998 tarihinde 28.115 Euro ve 24/01/1999 tarihinde 1.961 Euro toplam 30,076 Euro yatırmış olduğu görüldüğünden ilk derece mahkemesinin davacının iddialarının ve ödemenin ispat edildiğinin kabulüne yönelik kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay 11. Hukuk Daire’sinin 29/04/2019 tarih 2018/985 Esas 2019/3269 Karar, aynı Dairenin 20/12/2018 tarih 2017/369 Esas 2018/8134 Karar, aynı Dairenin 28/09/2017 tarih 2016/5199 Esas 2017/4830 Karar, aynı Dairenin 14/12/2017 tarih 2016/6553 Esas 2017/7297 Karar sayılı içtihatları).
Davalı vekilinin yemin delilini ve isticvap kullanma hakkının engellendiğine yönelik istinaf talebinin incelenmesinde; davacının iddiaları Sermaye Piyasası Kurulundan celp edilen CD içeriği, pay defteri, ortaklık durum belgesi ile ispatlandığından davanın temelini oluşturan vakıaların SPK’nın 2000 tarihli raporu ile davalı şirketlerce SPK’ya yazılan yazı ve CD içeriklerine göre belirlenmiş olmakla davacının bu aşamada isticvap edilmesine de gerek bulunmadığı, ayrıca davalının haksız fiil teşkil eden uygulamaları karşısında yeminin sonuca etkisi olmayacağı anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin iddiaları yerinde değildir.
Davalı vekilinin hisse senetlerinin iadesine karar verilmemesinin hukuka aykırı olduğuna yönelik istinaf talebinin incelenmesinde; (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/04/2019 tarih 2018/985 Esas 2019/3269 Karar, 20/12/2018 tarih 2017/369 Esas 2018/8134 Karar, 02/05/2016 tarih 2015/15419 Esas 2016/4922 Karar sayılı emsal içtihatları) Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal içtihatları da dikkate alındığında davacının elinde olduğu iddia edilen hisse senetlerinin hukuki geçerliliği bulunmadığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin iddiaları yerinde değildir.
Davalı vekilinin yabancı para üzerinden hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğuna yönelik istinaf talebinin incelenmesinde; dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespiti ve toplam 1000,00 Euro’nun davalılardan tahsili talep edilmiş, ıslah dilekçesi ile dava değeri 30.076,400 Euro olarak yükseltilerek harcı ikmal edilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 03/04/2019 tarih 2018/290 Esas 2019/2621 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi, taleple bağlı kalınarak talep yabancı paraya ilişkin olduğundan davalı vekilinin bu yöne ilişkin iddiaları yerinde değildir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun gerekçeli, denetimine elverişli ve somut olayın özelliklerine uygun olması, davalı tarafça ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 10.147,34 TL harçtan peşin alınan 2.537,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.610,34 TL nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine … tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır