Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/301 E. 2019/593 K. 28.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

…TC. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ …
…TC.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : ..bank …A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. … & Av. … – …
Av. … – …

DAVALILAR : 1- … (…TC Kimlik No: …)

: 2- … (…TC Kimlik No: …)

: 3- … Otomotiv Sanayi Ticaret Ltd. Şti. …
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : …
YAZIM TARİHİ : …
Davacı tarafından, davalılar aleyhine Konya Asliye …Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında … tarihinde tesis edilen karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı Banka’nın Konya … Şubesi ile dava dışı … Oto. İnş. Gıda San ve Tic. Ltd. Şti. arasında 19/12/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalıların bu sözleşmeyi müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, bu sözleşmeye ilişkin kredi borcunun dava dışı borçlu şirket tarafından ödenmemesi üzerine Banka tarafından hesabın kat edilerek borçlulara ihtarname gönderildiğini, kat ihtarnamesine rağmen de borcun ödenmemesi üzerine borçlular aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçluların takibe itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu ancak, davalıların itirazlarının haksız olduğunu beyan ederek, davalıların Konya … İcra Müdürlüğü’nün … (dosya devri öncesi numarası: … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası) sayılı takibine yaptıkları itirazın iptali ile takibin devamına ve davalıların %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılar usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemişler, duruşmalara da katılmamışlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, “…Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan bankacı bilirkişinin rapor ve ek raporuna göre ; davacı banka ile dava dışı … Ltd Şti. arasında 19/12/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalıların ise bu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, davacı banka tarafından bu sözleşmeye istinaden dava dışı borçlu şirkete 5 ayrı nakdi kredi kullandırıldığı ve ayrıca gayri nakdi kredi kullandırmak suretiyle çek hesabı açılıp çek karnesi verildiği, kredi borcunun süresinde ödenmemesi üzerine banka tarafından 11/04/2017 tarihinde hesabın kat edilerek davalılara kat ihtarnamesi gönderildiği, ihtarnamenin 13/04/2017 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarname ile borcun ödenmesi için 7 günlük süre tanındığı ve davalıların bu sürenin sonunda 21/04/2017 tarihinde temerrüte düştükleri, ihtarnamede nakdi kredilerden dolayı kalan alacak ile çek yaprağı bedellerinden dolayı depo talebinde bulunulduğu, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine banka tarafından dava dışı asıl borçlu … Ltd. Şti. aleyhine Konya … İcra Müdürlüğü’nün … ve … sayılı dosyaları üzerinden 2 ayrı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, davalı kefiller aleyhine de dava konusu Konya … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalıların bu takibe itiraz etmeleri üzerine takibin durduğu belirlenmiştir.
Yine aynı rapor ve ek rapora göre; davalıların müteselsil kefil sıfatıyla dava dışı asıl borçlu … Ltd. Şti’nin nakdi kredi borcundan dolayı davacı bankaya karşı sorumlu oldukları ancak, 5 ayrı nakdi krediden dolayı davacı banka tarafından takip talebinde toplam 841.063,96 TL. asıl alacak, 14.397,72 TL. takip tarihine kadar işlemiş faiz, 719,83 TL. bu faizin BSMV’si olmak üzere toplam 856.181,01 TL. talep edilmiş ise de ; davalıların borçlarının sırasıyla asıl alacak yönünden 839.516,44 TL, işlemiş faiz yönünden 13.110,20 TL. ve faizin BSMV’si yönünden 655,53 TL. olmak üzere toplam 853.284,17 TL. olduğu belirlenmiş, davacı bankanın talebinin nakdi krediler yönünden bilirkişi raporu esas alınarak kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı banka tarafından aynı takip talebinde, gayri nakdi krediye ilişkin olarak davalılardan 41.910 TL.lik çek yaprağı bedelinin depo edilmesi de istenilmiş ise de ; Yargıtay 19. HD.nin 04/04/2018 gün ve 2017/4575 E. 2018/1823 K. sayılı emsal içtihadına göre, “Mahkemece kredi sözleşmesinin tüm sayfaları dosyaya kazandırılmadan ve bu sözleşme hükümlerine göre kefillerin sözleşme gereğince ilave teminat gösterme borcu olan gayri nakdi kredi bedelinin depo edilmesi hususunda bir sorumluluk alıp almadıkları belirlenmeden gayri nakdi kredi bedelinin blokesinden kefillerin de sorumlu tutulması eksik inceleme nedeniyle yerinde görülmemiştir. Öte yandan gayri nakdi kredinin deposu yönünden maktu harç ve maktu vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiği halde nakdi alacakla birlikte nisbi harç ve nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.”
Bilirkişi raporunda da acıklandığı üzere, davalı kefillerin çek yaprağı bedellerinden (gayri nakdi krediden) dolayı sorumlu olduklarına dair açık bir hüküm bulunmadığından, davacı bankanın gayri nakdi krediden doğan 41.910 TL.lik çek yaprağı bedelinin depo edilmesine ilişkin talebinin ise reddine karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay 19. HD.nin 30/05/2018 gün ve 2016/18763 E. 2018/3099 K. sayılı emsal içtihadına göre, “Takibe konu alacak genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Somut olayda alacak likit ve belirlenebilir olduğundan hüküm altına alınan alacak miktarı üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken istemin reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi takibe konu BSMV alacağı ile ilgili olarak da istemine reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.”
Alacağın miktarı hükmedilen nakdi kredi yönünden belirli (ve belirlenebilir) olup, yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihadında da belirtildiği üzere bu haliyle likit olduğundan, Yargıtay 19. HD. nin 16.10.2008 gün ve 2008/ 5336 E. 2008/ 9670 K. emsal içtihadı gereğince davalının sadece asıl alacak üzerinden değil, hükmedilen meblağ üzerinden icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar vermek gerekmiş ve Yargıtay 19. HD. nin 10.02.2005 gün ve 2004/ 8013 E. 2005/ 1022 K. sayılı emsal içtihadına göre de, dava açılmasında harçlandırılmayan icra inkar tazminatı, harç ve davacı yararına vekalet ücreti takdirinde dava değerine dahil edilmemiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulumuştur.
Yargıtay 19. HD.nin 30/05/2018 gün ve 2016/18763 E. 2018/3099 K. sayılı emsal içtihadına göre, “Takibe konu alacak genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Somut olayda alacak likit ve belirlenebilir olduğundan hüküm altına alınan alacak miktarı üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken istemin reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi takibe konu BSMV alacağı ile ilgili olarak da istemine reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.”
Alacağın miktarı hükmedilen nakdi kredi yönünden belirli (ve belirlenebilir) olup, yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihadında da belirtildiği üzere bu haliyle likit olduğundan, Yargıtay 19. HD. nin 16.10.2008 gün ve 2008/ 5336 E. 2008/ 9670 K. emsal içtihadı gereğince davalının sadece asıl alacak üzerinden değil, hükmedilen meblağ üzerinden icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar vermek gerekmiş ve Yargıtay 19. HD. nin 10.02.2005 gün ve 2004/ 8013 E. 2005/ 1022 K. sayılı emsal içtihadına göre de, dava açılmasında harçlandırılmayan icra inkar tazminatı, harç ve davacı yararına vekalet ücreti takdirinde dava değerine dahil edilmemiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulumuştur…” gerekçesi ile karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı kefillerin de aralarında bulunduğu dava dışı borçlu tarafından imzalanan 19/12/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin “rehin, hapis, takas ve mahsup hakkı” başlıklı 3.3.1. Maddesine göre müvekkili bankanın ek taahhüt kredileri dahil risk ve alacakları için rehin ve hapis hakkının bulunduğunu, huzurdaki davanın konusunu teşkil eden olayla birebir aynı bir durumda Yargıtay 11.HD’nin 2014/18300 esas 2015/2934 karar sayılı kararı ile gayri nakdi çek kredi bedelinden kefillerin sorumlu olduğu şeklinde karar verildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda nakdi alacağa ilişkin olarak hesaplamaların yanlış olduğunu, yerel mahkemenin hatalı bilirkişi raporunu esas alarak hüküm kurduğunu, yerel mahkemenin gayri nakdi çek bedeli yönünden verdiği red kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu yönüyle bozulmasına karar verilmesini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı …bank …A.Ş. vekili müvekkili banka ile dava dışı şirket arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, davalıların bu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini ve davalı borçluların temerrüde düşürüldüğünü, ihtarnamede belirtilen süre içinde borcun ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibine davalılarca borca, faize ve sair masraflara haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı bankanın dava dışı şirkete kullandırdığı kredinin geri ödenmediği, alacak tutarının bilirkişi raporunda belirlendiği şekilde toplam 853.282,17TL olduğu,davalıların kredi sözleşmesinden dolayı müteselsil kefil olmaları sebebiyle borcun ödenmesinden sorumlu oldukları bununla birlikte davalı kefillerin çek yaprağı bedellerinden sorumlu olduklarına dair açık bir hüküm bulunmadığından, 41.910,00TL çek depo tutarı yönünden sorumlu olmadıkları gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu genel kredi sözleşmesinde risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinin müteselsil kefilleri de kapsayıp kapsamayacağı hususu uyuşmazlık konusudur.
5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdi kredi” kavramı tanımlanmamıştır. Ancak, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür. Aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğu açıklanmıştır.
Çek depo bedelinden hesap sahibinin sorumluluğunun bulunduğu ancak kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiği yerleşik Yargıtay uygulamasıdır. (Hukuk Genel Kurulu 2018/19-689 2018/1624)
Eldeki kredi sözleşmesinde ise depo talebinin müteselsil kefilleri de kapsayıp kapsamayacağı hususunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Davacının istinaf dilekçesinde belirttiği sözleşmenin 5.20 maddesinde düzenlenen ve çek sorumluluk bedelinin genel kredi sözleşmesinin kapsamına alınması ile 3.1.1 maddesinde düzenlenen çek taahhüt kredileri dahil risk ve alacakları için rehin ve hapis hakkının bulunduğu yine 3.5.2.6 maddesinde düzenlenen sözleşmede yer alan tüm hususlardan kefillerin bankaya karşı sorumlu olacakları hususları müteselsil kefillerin gayri nakdi krediden sorumluluklarını doğuracak şekilde kredi sözleşmesinde yer almış açık hükümler olarak nitelendirilemeyecektir.
Yukarıda açıklanan nedenler ile; ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin aşağıda şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf kanun yoluna başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Peşin harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda … tarihinde oybirliği ile HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır