Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/2816 E. 2022/377 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/10/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … –

İSTİNAF EDEN DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. …
DAVA : Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 15/03/2022
YAZIM TARİHİ : 18/03/2022
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 10/10/2019 tarihinde tesis edilen davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça müvekkili aleyhine Konya .. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, müvekkilinin davalı takip alacaklısı görünen bankaya herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin babası ….’ın davalı bankandan 19/10/2015 tarihinde kredi kullandığını, müvekkilinin de bahse konu kredi sözleşmesine müşterek ve müteselsil kefil olarak imza attığını, ayrıca bankaların teamül haline getirdiği 19/10/2015 tanzim tarihli 62.000,00 TL miktarlı vade tarihi boş olan munzam senedin de kredi sözleşmesi ile beraber imzalatıldığını, müvekkilinin babasının kullanmış olduğu kredi sözleşmesinden doğan borçlarını ödeme tarihlerinde davalı bankaya ödediğini, bonoya bağlı hiçbir borcun kalmadığını ve kredi sözleşmesinin kapatıldığını, müvekkilinin babasının davalı bankadan kendisinin yalnız başına kullanmış olduğu son kredi borcunu ödeyemediğini, davalı bankanın müvekkilinin babası …’ın ekonomik sıkıntıda olduğunu, hakkında icra takipleri bulunduğunu bilmesi sebebiyle sadece …’ın imzası bulunan kredi sözleşmesinden genel haciz yoluyla takibe geçmediğini, borcun kaynağı olarak gösterilen senedin müvekkili tarafından ödenmiş kerdi ile imzalatılan senet olduğunu ve açıkladığı nedenlerle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, haksız ve kötüniyetli takip nedeniyle %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;dava konusu takibin bonoya dayalı olduğunu, illetten mücerret olan bonoya ilişkin senede karşı senet ile ispat kuralının geçerli olduğunu, borçlu tarafından takibe/bonoya konu borç ödenmediğinden ve 19/10/2015 tarihli kredinin ödendiğinin iddia edilmiş olmasına rağmen ödemeye ilişkin herhangi bir belge ve evrakın sunulmadığını ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….davacının kredi sözleşmelerinden kaynaklanan ana para borcunun 39.950,00 TL olmasına rağmen takibin 59.000,00 TL asıl alacağın tahsili yönüyle başlatıldığı anlaşılmakla; (59.000,00 – 39.950,00 TL =) 19.050,00 TL asıl alacak yönüyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir. 2004 sayılı İİK’nın 72/4. Maddesine göre; Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez. Somut olayda mahkememizce verilen tedbir kararı bulunmadığından davalının tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. 2004 sayılı İİK’nın 72/4. Maddesine göre; Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. Somut olayda takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun kabulü mümkün olmadığından davacının tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” davanın kısmen kabul kısmen reddi ile Konya .. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takibine konu 59.000,00 TL olarak belirtilen asıl alacağın, 19.050,00 TL’lik kısmı yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının ve davalının tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin kefil sıfatıyla imza attığı ve munzam senet imzaladığı 21.10.2015 tarihli krediden sonra davalı banka dava dışı …’a 6 adet kredi kullandırdığını, bu kredi sözleşmelerinin hiçbir tanesinde müvekkilinin imzası bulunmadığını, müvekkilinin kefil sıfatıyla imzası bulunan kredi sözleşmesi de borcu ödenmek suretiyle kapatıldığını, bu husus banka kayıtlarıyla sabit olduğunu, o halde 21.10.215 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında müvekkilinin imzalamış bulunduğu bononun bedelsiz kaldığının sabit olduğunu, 16.09.2019 tarihli raporda yer alan bu ifadeye taraflarınca dosyaya sunulmuş olan 04.10.2019 tarihli itiraz dilekçesiyle tafsilatlı şekilde itiraz edildiğini, dolayısıyla hukuki ihtilafın takdiri mahkemeye ait olması sebebiyle bilirkişi raporunda yer alan bu ibarenin hükme esas alınabilmesi zaten hukuken mümkün olmadığını, doğmamış bir borç için kefalet de olamayacağını, zira müvekkilinin bonoyu imzaladığı tarih olarak görünen 19.10.2015 tarihinden sonra imzalanan, bononun tanzim tarihinde var olmayan ve taraf dahi olmadığı kredi sözleşmelerindeki borçtan sorumlu tutulması hukuken mümkün olmadığını, kaldı ki müvekkilinin imzalamış bulunduğu 19.10.2015 tanzim, 12.02.2019 vade tarihli bononun dava dışı …. ile davalı banka arasında imzalanacak tüm kredi sözleşmelerindeki borçlar için teminat olarak verildiğine ilişkin davalı banka kayıtlarında hiçbir belge de bulunmadığını, davalı banka bu hususta ilk derece mahkemesi dosyasına hiçbir delil sunmadığını, bu sebeple müvekkilinin dava konusu borçtan sorumlu tutulamayacağı izahtan vareste olduğunu, vakıa bir başka açıdan irdelenecek olursa; 21.10.2015 tarihli kredi sözleşmesi dışındaki kredilerde müvekkilinin imzası bulunmadığı gibi; yüksek mahkeme tarafından kredi sözleşmelerinde kefaletin geçerlilik şartı olarak kabul edilen kredi kefalet limiti de 21.10.2015 tarihli sözleşme dışındaki kredilerde yer almadığını, zira kredi kefalet limitinin üzerinde keşide edilecek bononun da geçersiz olacağının izahtan vareste olduğunu, işbu sebeplerle müvekkilinin imzasının ve onayının dahi bulunmadığı, kredi sözleşmelerinden, geçmişte kullanılan ve kapatılan bir kredi sözleşmesi için verdiği bononun kredi borcu tahsilinde kullanılması açıkça usulsüz olduğunu, davalı banka icra takibini başlatmakta açıkça kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince kısmen kabulüne verilen kararın kaldırılarak tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hukuk mahkemelerinin tarafların beyan ve iddiaları ile bağlı olup bunun aksine karar veremeyeceğini, takip tarihi itibariyle davacı borçlunun müvekkili bankaya 59.221,25 TL borcu olduğu dosya kapsamında aldırılan 16/09/2019 tarihli bilirkişi raporundan da açıkça görülmesine rağmen yerel mahkemenin takip tarihi itibariyle toplam borcu değil asıl alacak/kredi miktarının icraya girilmesi gerektiğini belirterek davanın kısmen kabulüne karar vermiş olması hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, yerel mahkeme yapmış olduğu bu işlemle borçlunun alacaklıya takip miktarınca borcu olduğunu, ancak senet olarak sadece asıl alacak miktarını icraya girebilir şeklinde kararı, kendi içerisinde de esasen çelişkili olduğunu, yapılan incelemeler ve araştırmalar neticesinde dosyada bulunan belgeler davacının kredilere/borçlara müşterek müteselsil kefil olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, bu nedenle davacı tarafın tek iddiası olan çekilen kredilere kefilliğinin olmaması ve borcu ödediği iddiası gerçek dışı çıktığını, kaldı ki bono, çek ve poliçe gibi kambiyo evrakları illetten mücerret olup bu tür değerli evraklara ilişkin ispatların aksi ancak yine senet ile olabileceğini, belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; Konya ..İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası yönünden İİK’nun 72.maddesi gereğince borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Konya ..İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasının incelenmesinde, 19/10/2015 düzenleme, 12/02/2019 vade tarihli 62.000,00 TL bedelli, borçlusu dava dışı …, davacının kefil olarak yer aldığı bonoya dayalı kambiyo senetlerine özgü icra takibi olduğu, davalı bankaca dava dışı …. arasında 19/09/2013 tarihli 100.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi ve 19/10/2015 tarihli (aynı zamanda takip konusu bonoda keşide tarihi) 60.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, davacının her iki kredi sözleşmesinde de müşterek borçlu, müteselsil kesif sıfatıyla imzasının bulunduğu, davacı tarafından bu kredilerdeki imzasına yada kefilliğine yönelik bir itiraz bulunmadığı, 16/09/2019 tarihli bankacı bilirkişi raporunda, 19/10/2015 tarihli 60.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı ….’a 21/10/2015 tarihinde 30.000,00 TL kredi kullandırıldığı, kredinin 08/12/2016 tarihinde ve 24/10/2017 tarihinde 2 taksit halinde ödenerek kapatıldığı, 19/10/2015 tarihli 60.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinin ve 19/09/2013 tarihli 100.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinin dosya arasında olduğu ancak 19/09/2013 tarihli nedeniyle dava dışı borçlunun kullandığı kredi miktarı, varsa ödemeler hakkında raporda inceleme yapılmadığı, alacaklı banka tarafından dava dışı ve davacıya çekilen 02/11/2018 tarihli ihtarname ile davacının dava dışı borçluya kullandırılan kredilerde müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzası bulunması nedeniyle (hangi krediden kaynaklandığı belirtilmemiştir) 40.000,00 TL ana para ve fer’ileri toplamı 51.719,51 TL’nin 24 saat içinde ödenmesi ihtarı içerdiği,
Gerek ihtarnameden gerekse icra takibinden anlaşılmayan ancak banka kayıtları üzerinden inceleme yapan bilirkişi raporunda tespit edilen dava dışı borçlu ile davalı banka arasında imzalanmış “Taksitli Tarım Kredi Sözleşmesi” bulunduğu …. nolu bu kredi kapsamında dava dışı borçluya 06/11/2017 tarihinde 30.000,00 TL tutarlı taksitli kredi kullandırıldığı, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle 29.950,00 TL ana para bakiyesi üzerinden kat edildiği, bu kredide davacının kefaletinin olmadığının sabit olduğu, ayrıca banka kayıtlarına göre dava dışı borçlu tarafından …, …, …, … ve … nolu cari hesap kredisi kapsamında toplam 10.000,00 TL kredi kullanıldığın anlaşıldığı, 06/11/2017 tarihli Taksitli Tarım Kredi Sözleşmesinin ve cari hesap sözleşmesinin dosya arasında olmadığı, bu krediler hakkında bilirkişi incelemesinin banka kayıtları üzerinden yapıldığı, anlaşılmış, belirtilen kredi sözleşmeleri ilgili banka şubesinden getirtilerek inlenmiştir.
Uyuşmazlık esas itibariyle takip konusu bononun illetten mücerret (davalı istinaf nedeni) olduğundan bahisle tek başına alacak nedeni olup olmadığı ile takip konusu bononun 19/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesine teminat olarak verildiği, kredinin ise ödendiği, bu nedenle bononun bedelsiz kaldığı (davacı istinaf nedeni) iddiasının dinlenip dinlenemeyeceği hususlarında toplanmaktadır.
Bononun sözleşmenin teminatı olarak verildiği iddiası kişisel def’i olup, 6102 sayılı TTK’nın 778/a bendinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 687. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kişisel def’iler temel ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Senedin üçüncü kişiye ciro veya teslim yolu ile devredilmesi hâlinde bu def’inin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi mümkün değildir. (Y.HGK 2017/12-357 E.-2021/824 ) Bu nedenle davacı borçlunun takip konusu bononun, 19/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiği, bu kredinin ödendiği, bononun bedelsiz kaldığı iddiasını, temel ilişkinin tarafı olan alacaklı bankaya karşı ileri sürmesi mümkündür.
Dava konusu bononun tanzim tarihi ile 60.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinin tanzim tarihinin aynı tarih -19/10/2015- olması, davacının genel ticari kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalaması, kredi borçlusunun dava dışı … olması, karşısında, senet metninde “teminattır” kelimesi yazılı olmasa dahi dava konusu 62.000TL bedelli senedin teminat senedi olduğu, davalı bankanın ise bu hususun aksini ispat edemediği anlaşılmaktadır.
Önemle vurgulamak gerekir ki, bononun düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 6098 sayılı TBK’nın 598. maddesi gereğince hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, borcundan kurtululacağından, davacının dava konusu bono nedeniyle menfi tespit isteminin yerinde olduğu açıktır. Zira davacının kefil olarak imzasının bulunduğu sözleşmelere ve 19/10/2015 tarihli sözleşme teminatı olarak alınan aynı keşide tarihli bonoya ilişkin borç yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ödeme ile sona ermiş olup; takip konusu kredi sözleşmesinden kaynaklı borç nedeniyle davacının sorumlu tutulması mümkün değildir.
Bununla birlikte, davacının kötüniyet tazminatı istemine yönelik olarak yapılan değerlendirmede, dosya kapsamına göre davalının icra takibinde haksız olduğu kabul edilse dahi ayrıca kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından İ.İ.K. 72/V maddesine göre koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatının reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının yerinde görülmeyen istinaf talebinin esastan reddine ve mahkemece verilen kararın belirtilen sebeple isabetsiz olduğu anlaşılmakla da; davacının istinaf talebinin kısmen kabulüne ile söz konusu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353/1.b.2.maddesi gereğince yeniden karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davalının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
1-Alınması gereken 1.301,30 TL harçtan peşin alınan 325,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 975,97 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
2-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B) Davacının istinaf talebinin kısmen KABULÜ ile; Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2019 tarih … Esas – … Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA,
1-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 1.014,41 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 16,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 137,80 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
C) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
D) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Davanın KABULÜ ile; davacının Konya .. İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı takip dosyasına konu 59.400,71 TL yönünden borçlu olmadığının tespitine,
2- Davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 4.057,66 TL harçtan peşin alınan 1.014,42 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.043,24 karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı davada kendisini vekil sıfatı ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 8.522,09 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.014,42 TL peşin harç, 44,40 TL başvuru harcı, 450,00 TL bilirkişi ücreti, 62,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.571,32 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-HMK’nın 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine,
E) İlk derece mahkemesince 26/12/2019 tarihinde yazılan harç tahsil müzekkeresinin bila ikmal iadesinin ilk derece mahkemesince istenmesine,
F) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
G) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/03/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Y.