Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/2695 E. 2019/1211 K. 31.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

ASIL DAVADA
DAVACI : … Bankası Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … (T.C. Kimlik No: …)
ASIL DAVA : Alacak

BİRLEŞEN KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİNİN
… ESAS … KARAR SAYILI DOSYASINDA

DAVACI : … Bankası Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … (T.C. Kimlik No: …)
BİRLEŞEN DAVA : Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : …
YAZIM TARİHİ : …
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … ve … Esas sayılı dosyaları ile açılan alacak davasında … tarihinde tesis edilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili asıl dosyaya vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın dava konusu 26 adet bonodan dolayı toplam 15.800,00 TL alacaklı olduğunu, davalının bonolara istinaden borcunun dava tarihine kadar ödemediğini beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, toplam 15.800,00 TL bono bedellerinin vade tarihlerinden (TTK.nın m. 778/1-d, 725/1-b) tahsiline kadar 3095 s. Kanunun 2/2. maddesinde belirtilen oranda işleyecek olan temerrüt faizini, toplam bono tutarının % 0,3 oranında komisyonu (TTK.nın m. 778/1-d, 725/1-b) ve protesto masrafı ile birlikte davalı borçludan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosyaya sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın davalı borçludan 26/10/2013 düzenleme 29/02/2016 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı bonodan dolayı alacaklı olduğunu, 01/03/2019 tarihinde arabuluculuk başvurusunda bulunduklarını, uzlaşma sağlanamadığını, davalının borcunu ödemediğini, bu nedenle dava konusu bononun 29/02/2019 vade tarihinden(TTK 778/1-d, 725/1-b) tahsiline kadar 3095 sayılı Kanunun 2/2 maddesinde belirtilen oranda işleyecek olan temerrüt faizi ile birlikte davalı borçludan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, arabuluculuk son tutanağı ile senet tevdi bordrosu senet fotokopilerini dava dilekçesine eklediği görülmüştür.
CEVAP: Davalı duruşmadaki beyanlarında; dava dışı … Ltd. Şti.’nden devre mülk satın aldığını, bunun karşılığında da davaya konu senetlerin düzenlendiğini, ancak devre mülkün teslim edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine … İnşaat yetkilileri ile görüşerek 04/02/2016 tarihli devre mülkü fesih ve ibraz sözleşmesi imzaladığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davaya konu senetlerin nama yazılı, sıralı, eşit bedelli, ara ödemeli olması ve 6502 sayılı yasanın 4/5. Maddesi (Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.) bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davaya konu senetlerin davalı ile dava dışı … LTD. ŞTİ. arasında (mahkememizde görülmekte olan aynı mahiyetteki dosyalara sunulan sözleşmeler de dikkate alındığında) 6502 sayılı kanun kapsamında kalan devremülk satş sözleşmesi yapıldığı ve bu sözleşme kapsamında nama, sıralı ve eşit ödemeli davaya konu senetlerin düzenlendiği anlaşılmıştır. Somut olayda; her ne kadar aralarında hukuki ilişki bulunmayan davacı bankanın elinde davalı tarafından düzenlenmiş senet var ise de senede konu borç dava dışı şirket ile davalının tüketici hukukundan kaynaklanan sözleşmeye dayanmaktadır. Davalı bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olduğundan, eldeki uyuşmazlığın tüketici işleminden kaynaklandığı ve tüketici mahkemelerinin görev alanı içinde bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/561 E. 2017/2628 K., Ankara BAM 3. Hukuk Dairesi 2017/1370 E. 2018/81K., Erzurum BAM 3. Hukuk Dairesi 2017/445 E. 2017/718 K. )
Anılan nedenlerle somut uyuşmazlıkta tüketici mahkemelerinin görevli olması nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
…” gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kambiyo senetlerinden kaynaklanan davalarda, kambiyo senetlerinin hükümlerinin TTK’da düzenlenmesi nedeniyle tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılmakta olduğunu, yerel mahkemenin davalının tüketici konumunda olduğu gerekçesiyle verdiği görevsizlik kararının isabetsiz olduğunu, tüketici işleminden bahsedebilmek için, alıcının tüketici, satıcının ve sağlayıcının ise ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olması gerektiğini, müvekkil bankanın iş bu bonolarla ilgili olarak tüketiciye hizmet sunanın adına veya hesabına hareket eden konumundaki sağlayıcı değil, aksine bonoları tüketici ilişkininin tarafı olan dava dışı … Ltd. Şti. den iyiniyetle devralan 3. Kişi konumunda olduğunu, açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Tüketicinin Korunması Hakkındaki 6502 Sayılı yasanın tanımlar başlıklı 3/k maddesinde tüketici: “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır.
Sözleşme konusu mal veya hizmet edinen kişinin amacı mahkemelerin görevlerini belirleyici olacağından tüketici olup olmadığının tespiti gerekecektir.
Aynı yasanın 3/ı maddesinde sağlayıcı: “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere, ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”
Aynı yasanın 3/i maddesinde satıcı: “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere, ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır.
Satıcı ve sağlayıcının ayırt edici özelliği ise piyasaya arz ettiği mal veya hizmeti işi gereği satan veya sağlayan kişi konumunda olmasıdır.
Aynı yasanın 3/l maddesinde ise tüketici işlemi: “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişiler de dahil olmak üzere, ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır.
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 73/1. Maddesinde Tüketici Mahkemelerinin görev alanı “tüketici işlemleriyle tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” şeklinde ifade edilmiştir. Yasadaki bu tanımlama Tüketici Mahkemelerin de görülen davaların özellikleri hakkında tüm bilgileri içermediği gibi Tüketici Mahkemelerinin görev alanı konusunda da yetersiz kalmaktadır.
Genelde tüketici uyuşmazlığı mal ve hizmet piyasalarında bir tarafın tüketici, diğer tarafın ise satıcı veya sağlayıcının oluşturduğu, tüketici işlemleri veya tüketiciye yönelik uygulamalardan doğan uyuşmazlıklar olarak tanımlanabilir.
Bir tüketici uyuşmazlığından söz edebilmek için bir tarafın tüketici, diğer tarafın satıcı veya sağlayıcı olduğu ve aralarında;
-Sözleşme veya sözleşme öncesi görüşmelerden kaynaklanan sorumluluk
-Hukuki işlem
-Tüketici işlemi veya
-Tüketiciye yönelik uygulama (haksız ticari uygulamalar, hukuka veya 6502 Sayılı yasaya aykırılıklar)
Türünden bir hukuki işlemin bulunması ve uyuşmazlığın bu ilişkiden kaynaklanması gerekmektedir.
Tüketicinin Korunması Hakkındaki yasanın 83/2 maddesinde ise; “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmü getirilmiştir. Bu maddede, yukarıda anlatılan kurallar dahilinde oluşan, fakat hukuki ilişki türü açısında başka kanunlarda düzenlenen (vekalet, eser sözleşmeleri gibi) hükümlerin de uygulanmasında da 6502 sayılı kanunda düzenlenen görev ve yetkiye ilişkin hükümlerin uygulanacağı anlatılmak istenmektedir.
Bu hüküm olmasa da 6502 sayılı yasanın hükümleri yine de uygulanırdı. Çünkü hukuki işlemler bizati tüketici işlemi olarak nitelendirilemez. Tüketici işlemi yapan unsur işlemin taraflarıdır. Zıt amaçla hareket eden iki taraf arasında kurulan sözleşme tüketici işlemi olarak nitelendirilir.
Dava, davacının nama yazılı senetlere istinaden alacak talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Somut olayda; davacının; davalının dava dışı … Limited Şirketine devre mülk satış sözleşmesi gereğince verdiği nama yazılı senetlere istinaden alacak talebinde bulunduğu, nama yazılı senet üzerinde yapılan cironun alacağın temliki sonucunu doğurduğu bu durumda senedi temellük edene karşı keşideci her türlü def’ilerini ileri sürebileceği (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 20/10/2011 tarih 2011/3304 Esas 2011/19632 Karar sayılı ilamı), taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğu ve bu itibarla davaya bakmakla Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 28/02/2017 tarih 2017/561 Esas 2017/2628 Karar sayılı ilamı) kabul edilerek ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı sonuç ve kanaatiyle davacının istinaf kanun yoluna başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
ÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda … tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır