Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/2620 E. 2022/443 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE .. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/04/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 24/03/2022
YAZIM TARİHİ : 28/03/2022
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 25/04/2019 tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle;davalı bankadan 2013 yılı içerisinde sözleşme şartlarını ve ödeme planını okumadan imzayı atarak 30.000,00 TL bedelli zirai kredi çektiğini, sözleşme tarihinden itibaren kredi borcunun 3 yıla bölünerek her yıl 14.700,00 TL ödenmek üzere ödeme planı yapıldığını, bu plana göre borcun tamamının 45.000,00 TL olarak ödendiğini, bankaya herhangi bir borcu olmamasına rağmen aleyhine Konya … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile senede dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, kambiyo senedindeki borcun kendisine ait olmadığını, imzasının da bulunmadığını, anılan senedin takibe konulan alacağı tahsil etmek amacıyla kulanıldığının ortada olduğunu, senedin alacağa teminat olarak alınarak sonradan doldurularak kefil …. ve …’a imzalattırıldığı kanısında olduğunu beyan ederek davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, %20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının açtığı davanın yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının müvekkili bankaya borcu nedeniyle Konya … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, kesinleşen icra takibine karşı borçlunun icra dairesine gelerek dosya borcunu kabul ettiğini ve ödeme taahhüdünde bulunduğunu, ancak borcun zamanında ödenmemesi nedeniyle taahhüdü ihlalden ceza davası açıldığını, dava dilekçesinde adı geçen … ve …’ın kullanılan kredinin kefilleri olduğunu, davacının müvekkili bankaya olan borcunun banka kayıtları incelendiğinde sübut bulacağını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini, davacı aleyhine %40’tan aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Dava; menfi tespit istemine ilişkindir. Davalı alacaklı tarafından …., …. ve davacı … aleyhine Konya … İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası ile 22/12/2015 düzenleme tarihli 13/04/2018 vade tarihli 350.000,00 TL bedelli bonoya istinaden 51.757,18 TL asıl alacak, 140,38 TL işlemiş faiz, 299,00 TL protesto gideri ve 585,20 TL ihtiyati haciz tutarı olmak üzere toplam 52.781,76 TL alacak yönüyle icra takibine başlanıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında 03/10/2012 tarihli 10.000 TL limitli ve 26/12/2013 tarihli 100.000 TL limitli, kefilleri … ile …. olan iki adet genel kredi sözleşmesi imzalandığı anlaşılmıştır. Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin resen seçilen bankacı bilirkişi …. tarafından sunulan 08/04/2019 tarihli rapor ile 14/05/2018 icra takip tarihi itibariyle davacı ile davalı banka arasında kredi ilişkisinden kaynaklanan toplam 65.711,29 TL banka alacağının olduğu hesaplanmıştır. Konya … İcra Dairesi’nin … E. Sayılı takip dosyasının incelenmesinde davacının 25/05/2018 tarihinde takibe konu borcu ödeme taahhüdünde bulunduğu anlaşılmıştır. Davacının ödeme taahhüdünde bulunması takibe konu borcun kabulü niteliğinde olup bu aşamadan sonra davacının menfi tespit talebinde bulunması mümkün değildir. Nitekim Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesinde de davacının menfi tespit isteminin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Anılan nedenlerle davacının menfi tespit talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. İİK’nın 72/5. Maddesine göre; dava (menfi tespit davası) borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. Anılan yasal düzenleme uyarınca, borçlu lehine tazminata hükmedebilmek için davanın borçlu lehine sonuçlanması gerekmekte olup somut olayda tazminat şartlarının gerçekleşmemesi nedeniyle davacının tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. İİK’nın 72/4. Maddesine göre; Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez. Somut olayda davalı taraf tazminat talebinde bulunmuş ise de ; dava içerisinde takibe yönelik her hangi bir tedbir istenilmediği ve tedbir kararı verilmediği anlaşıldığından 2004 s. İİK’nin 72/4. maddesindeki şartları oluşmayan tazminat talebinin de reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davacının davasının reddine, davacının tazminat talebinin reddine, davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin bilirkişinin dosyaya sunmuş olduğu 08.04.2019 tarihli rapora dayanarak aleyhine hüküm kurduğunu, bilirkişinin davalının iddia ve beyanlarını aynen tekrar ettiği gibi icra takibine dayanak gösterilen ve kredinin güvencesi olarak olarak alınan 13.04.2018 vade, 22.12.2015 tanzim tarihli ve 350.000,00 TL bedelindeki borç miktarı ile kredi sözleşmesinde belirtilen borç miktarı arasında oluşan farkın neden kaynaklandığı konusunda inceleme yapmaya gerek duymadan düzenlenen raporun yetersiz eksik ve denetime elverişsiz olduğunu, kambiyo senedinde belirtilen meblağın senedin tanzim tarihinde banka kasasından böyle bir kredi çıkışının olup olmadığının tespiti için bankanın ticari defterlerinin incelenmesi gerekeceğini, bilirkişi raporunda borcun muaccel hale geldiğini, 30.11.2014, 05.12.2016 ve 05.12.2016 tarihlerine ait borçlara gelince 05.12.2016 tarihinde 4.135,00 TL ve aynı gün 28.370,00 TL olmak üzere iki kez ayrı ayrı kredi çektiğine ilişkin iddia ve beyanların ispattan yoksun gerçek dışı olduğu yönündeki itirazlarının yerel mahkeme tarafından herhangi bir inceleme ve araştırma yapmadan hüküm kurulduğunu, anılan tarihte iki defa kredi çekildiği iddiasını kabul etmemekle birlikte 21.12.2017 tarihinde 2.000,00 TL, 08.02.2017 tarihinde 19.000,00 TL, 02.02.2016 tarihinde 7.275,00 TL, 03.12.2018 tarihinde 14.000,00 TL dekontlarla ödenmiş olmak üzere, haciz baskısı ve tehditi altında fazladan ödediği borçlara ilişkin fiş ve faturaların bilirkişi tarafından incelenmediğini, raporun hüküm kurmaya esas alınacak rapor olmadığını yeni bir bilirkişi kurulu tayini ile rapor alınmasına ilişkin itiraz ve iddialarının yerel mahkemece dikkate alınmadığını, kambiyo senedinde lehtar olmadığı halde lehtar ve alacaklı olarak gösterildiğini, 04.11.2013 tarihinde düzenlenen kredi sözleşmesine kefil olan …. ve ….’ın Keşideci-Borçlu olmadıkları halde adı geçenlerin keşideci-borçluymuş gibi gösterildiklerini, anılan senedi ciranta olarak bankaya ciro etmediği halde ciro etmiş gibi gösterildiğini senet arkasındaki ve ciranta olarak ismi altındaki imzanın kendisine ait olmadığına ilişkin iddia ve itirazların yerel mahkemece dikkate alınmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosya kapsamına göre davacının davalı banka tarafından hakkında kambiyo senetlerine mahsus yolla başlatılan Konya …İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespiti talepli olarak iş bu davayı açtığı, davacının 25/05/2018 tarihinde icra müdürlüğüne davalı alacaklı vekili ile giderek herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmeden borcu aynen kabul ettiğini, takibe ve borca bir itirazının olmadığını beyan ederek ödeme taahhüdünde bulunduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13/06/2018 tarih 2017/19-1627 E. …. K. Sayılı kararında açıklandığı üzere ; “…Kural olarak borcun çekince (ihtirazi kayıt) ileri sürülmeksizin ödenmesi ya da ikrar edilmesi, borcun mevcudiyetinin kabulü anlamına gelir ve bundan sonra menfi tespite ilişkin iddia dinlenemez. Henüz icra takibinin kesinleşmediği dönemde, özellikle ihtiyati haczin infazı sırasında borçlunun (haciz ve muhafaza yapılmasını engellemek maksadıyla) borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunması, cebri icra baskısı altında yapıldığı gerekçesiyle gerçek anlamda bir borç ikrarı sayılmamaktadır (HGK’nun 16.03.2016 gün ve 2014/19-272 E., 2016/324 K.). Ancak borçluya takibe itiraz hakları kullandırılmış ve icra takibi kesinleşmişse artık borçlunun ikrarı veya ödeme taahhüdünün cebri icra baskısı altında verildiği kabul edilemez; böyle bir ikrarın irade sakatlığı nedeniyle geçersizliğinden söz edilemez.”
Somut olayda davalının 28/04/2018 tarihinde ödeme emrini tebliğ aldığı ve yaklaşık bir ay sonra icra müdürlüğüne giderek ihtirazi kayıt ileri sürmeden takibe ve borca bir itirazının olmadığını, borcu aynen kabul ettiğini beyan ederek ödeme taahhüdünde bulunduğu ve borcun 1.taksidi olarak 27/08/2018 tarihinde 10.000,00 TL, 2.taksidi olarak da 27/09/2018 tarihinde 58.372,74 TL ödeme yapacağını taahhüt ettiği, 2.taksidin ödeme günü geçtikten sonra bu menfi tespit davasını açtığı, davacı ihtirazi kayıtsız borcu kabul ettiği için artık menfi tespit talebinde bulunamayacağı, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6-Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/03/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır

A.Ç