Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/254 E. 2019/534 K. 20.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : …

DAVACILAR : 1- … (…)
: 2- … (…)
: 3- … – (…)
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALILAR : 1- …
VEKİLİ : Av. … – …

: 2- … Hizm.A.Ş.
VEKİLİ : Av. … – …

3- Muris … mirasçıları
a) … (…)
b) … (…) (…)
c) … (…)
d) … (…)

DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : …
YAZIM TARİHİ : …
Davacılar tarafından davalılar aleyhine Konya … ASLİYE Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan maddi ve manevi tazminat davasında … tarihinde tesis edilen karara karşı davacılar vekilinin istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine, dava dosyasının Konya Bölge Adliyesi 3. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderildiği, dairece yapılan ön inceleme sonucunda “iş bölümü gereği aidiyet nedeniyle Konya BAM 6. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine” karar verilmesi sonucu dava dosyasının dairemize geldiği anlaşılmakla üye hakimin görüşleri alındıktan sonra; dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müteveffa …’ün davacı …’ ün eşi, diğer davacıların da annesi olduğunu, 13.08.2008 tarihinde menisküs şikayetiyle … Hastanesine tedavi amaçlı başvuru yaptığını, kendisine ameliyat olması gerektiğinin söylendiğini, ameliyatın çok kısa sürede biteceğini ve kısa süre içerisinde de yürümeye başlayacağının söylendiğini, bu nedenle müteveffanın ameliyatı kabul ettiğini, ancak ameliyattan sonra bir gün hastanede yatmasının gerektiğinin söylendiğini ve buna dair açıklama bile yapılmadığını, hastanede kalan müteveffanın ertesi gün baygınlık geçirerek fenalaştığını, bu durumun da doktorlarca önemsenmediğini, ancak bir gece daha kalmasının uygun olduğunun belirtildiğini ve bir gün daha hastanede kaldığını ancak 15.08.2008 tarihinde yeniden fenalaşarak vefat etiğini, …’ün ölümüne doktorun ağır ihmalinin neden olduğunu, hastanın aydınlatılması yükümlülüğünün ihmal edildiğini, müvekkil ve çocuklarının …’ün maddi desteğinden yoksun kaldıklarını, bu sebeplerle davanın semeresiz kalmaması için davalıların dava değeri kadar malvarlıkları üzerine dava neticesi kesinleşene dek ihtiyati haciz yoluyla ihtiyati tedbir konulmasını, … için 28.000 TL manevi tazminat, 6.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı (fazlaya ilişkin haklar saklı olarak), … için 12.000 TL manevi tazminat, 3.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı (fazlaya ilişkin haklar saklı olarak) ile … için de 12.000 TL manevi tazminat ile 3.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının (fazlaya ilişkin haklar saklı olarak) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, müteveffa …’ün 13/08/2018 tarihinde müvekkilinin çalıştığı polikliniğe MR filmleri ile gelerek müracaat ettiğini ve muayenesinin yapıldığını, muayene sonucunda …’ün ameliyat olması gerektiğinin önerildiğini, hastanın daha sonra ameliyat olmayı kabul ettiğini, …’ün ameliyatını o gün olmasının mümkün olup olmadığını sorduğunu, o gün ameliyat olabileceğine karar verilerek ameliyat hazırlıklarına başlandığını, bu tür ameliyatlarda anti embolik tedaviye başlandığını, tahlil ve tetkikler tamamlandıktan sonra anestezi doktoru …’nun onayı alınarak hastanın ameliyata alınarak sorunsuz bir şekilde ameliyatın tamamlandığını, hastanede yatırıldığı için o geceyi hastanın hastanede geçirdiğini, hastanın yürütüldüğünde koridorda dengesini kaybederek kısa süreli bir baygınlık geçirdiğinden hasta istirahate alınarak damar yolundan serum aldırıldığını, aynı gün hastanın yürütülmeye çalıştırılıp hastanın tekrar bayıldığını, hastanın bayılması üzerine anestezi doktoru … ve Dahiliye doktoru …’a haber verildiğini, kısa süre sonra hastanın kendine geldiğini, anestezi ve dahiliye doktorunun hastayı muayene ettiklerini, geceyi hastanede geçirdiklerini, 15/08/2008 tarihi sabah saat 08:00 de hastanın yanına gelindiğinde klozette oturur vaziyette ve solunum sıkıntısı olduğunu görüştüğünden acilen hastanın yatağına alındığını, oksijen desteği verildiğini şuurunu kaybetmesi sebebiyle acil doktoru … , KBB Uzmanı Dr. … ile birlikte kalp masajına başlandığını, anestezi doktoru …’nun da olaya dahil olduğunu, ilaç desteği ile birlikte yaklaşık 40 dakika hastayı canlandırmak için mücadele edilmesine rağmen hastanın hayata döndürülemediğini, müvekkilinin üzerine düşen bütün sorumluluklarını yerine getirdiğini, bu sebeplerle davanın reddini ve sağlık uzmanları bireysel riskler sigortası nedeniyle … Sigorta şirketinin davaya dahil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İnş. ve Özel Sağlık Hiz. A.Ş cevap dilekçesinde özetle; müteveffanın ölümünün pulmoner trobmoemboliye bağlı solunum yetmezliği sonucu meydana geldiğini, bu durumun müteveffaya uygulanan operasyonla ilgisinin olmadığını, hastane kayıtlarından da anlaşılacağı üzere gerekli kontroller için gerekli tetkiklerin yapıldığını, müvekkil şirketinin davacının görmüş olduğu maddi ve manevi zararlar konusunda kusuru bulunmadığını, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; olayla ilgili herhangi bir ilişkisinin olmadığını, ihmalinin ve sorumluluğunun bulunmadığını bu sebeple davanın reddini talep etmiştir.
İhbar olunan … Sigorta A.Ş cevap dilekçesinde özetle; davalı hastanenin müvekkil şirket nezdinde kaza tarihini kapsayan poliçesinin bulunmadığını, müvekkil nezdinde düzenlenen … numaralı poliçenin başlangıcından iptal edildiğini, ihbar olunan olarak davayı takip edeceklerinden aleyhlerine hüküm kurulmamasını talep etmiştir.
Aynı olaya ilişkin davacılar tarafından davalı … hakkında açılan Konya …ATM … esas … karar sayılı dava dosyasının bu dosya ile birleştirilmesina karar verildiği, tahkikat yargılaması sırasında 22/05/2018 tarihli duruşma ara kararı ile dosyaların ayrılmasına karar verildiği, ayrılmasına karar verilen dosyanın Konya …ATM … esasına kaydedildiği, 04/10/2018 tarihinde Tüketici Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, tarafların kararın istinaf etmemesi üzerine kararın 14/01/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince “…davacıların murisleri …’ün menisküs rahatsızlığı nedeniyle davalı özel hastaneye başvurduğunu murislerinin davalı doktor … tarafından ameliyat edildiğini, murislerinin ameliyattan 2 gün sonra hastanede vefat ettiğini belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulundukları, … Hastanesinden seçilen ortopedi uzmanı göğüs hastalıkları uzmanı ve iç hastalıkları uzmanı doktor bilirkişi heyeti raporuna göre adli dosyada mevcut belgelere göre, operasyon kararının yerinde bir karar olduğu, hastaya gerekli tetkiklerin yapıldığı, gerekli önlemlerin alındığı, ameliyat sonrası uygun takibinin yapıldığı, ortaya çıkan baş dönmesi ve tansiyon düşüklüğü şikayetleri nedeniyle dahiliye ve anestezi konsültasyonu istenmesinin yerinde olduğu, ölümüne neden olan masif pulmoner tromboemboli klinik bulgularının bu dönemde belirmediği ve buna rağmen oluşmasının engellenmesi için ilaç kullanıldığı dikkate alındığında ilgili hekimlerin kusurunun bulunmadığı, gerçekleşen ölüm sebebinin (masif pulmoner tromboemboli) nadir görülen bir komplikasyon olduğu, bu hastada klinik olarak belirti ve bulgu vermediği, önlenmesinin mümkün olmadığı, Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği, olay tarihinde geçerli yönetmelik ve kurallara göre, menisküs ameliyatı yapılacak hastanede göğüs hastalıkları uzmanının olmasının gerekmediği, Nükleer Tıp bölümü ve akciğer perfüzyon sintigrafisi tetkiklerinin şart olmadığı, tomografi anjiyo işleminin yapılıyor olmasının gerekli olmadığı bu nedenle davalılarının kusurlarının bulunmadığının tespit edildiği anlaşıldığından” davacıların davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının hukuki dayanaktan yoksun, gerçeklikten uzak ve eksik inceleme ile verildiğini, özel hastane işleticisi başta hastanenin yönetici hekimleri olmak üzere bütün hastane hekimleri ve tıbbi hizmet dışı alanlarda görev yapan hastane personelinin hastaya yönelik gerçekleştirdiği zarar verici kusurlu eylem ve davranışlardan TBK’nın adam çalıştıranın sorumluluğunu düzenleyen 66.maddesi ve yardımcı kişilerin fiillerinden sorumluluğu düzenleyen 116.maddesi hükümleri gereğince sorumlu olduğunu, Ceza yargılaması hakkında beraat kararı verilmiş olması hukuk davasındaki hekimlik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülükleri ortadan kaldırmayacağını, dahiliye uzmanı olarak konsültasyona çağrılan bu dosyadan tefrik edilen yerel mahkemenin … esas sayılı dosyasına kaydedilen dosyada davalı … ın da kendi alanı dışında Göğüs Hastalıkları Uzmanını davet ederek gerekli tetkiklerin yapılmasını sağlaması gerekirken ihmali ve kusurlu davranışlar ile tetkiklerin eksik yapılmasını sağlayarak kusur içinde olduğunu, eksik inceleme ve yeterli araştırma yapılmadan tanzim edilen bilirkişi raporuna ilişkin itirazların göz ardı edilerek hatalı bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, özel hastanenin hastaya karşı borçlarını yerine getirmediği ve vekalet sözleşmesi gereğince vekilin hafif kusurundan bile sorumlu tutulacağı hususunda gerekli inceleme yapılmadan hükmün gerekçelendirilmiş olması nedeniyle ayrıca ceza mahkemesi beraat kararı ile bağlı olmadığı hükmü gözetilmeden hukuki dayanaktan yoksun yerel mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne, mümkün görülmemesi halinde kararın kaldırılarak dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davalı özel hastane ve doktorların vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılığı iddiasıyla davacılar murisinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacılar murisi hasta … 13/08/2008 tarihinde menisküs rahatsızlığının tedavisi amacıyla … Hastanesine müracaat ettiği, davalı doktor … tarafından muayene edildikten sonra ameliyat olması önerilmesi, ameliyatın basit olduğu , çok kısa sürede biteceği hatta hemen ameliyata alınıp sonrasında yürüyerek eve gidebileceğinin belirtilmesi üzerine menisküs ameliyatı olduğu, ameliyattan 2 gün sonra 15/08/2008 tarihinde öldüğü, murisleri …’ün ani ölümüne sorumlu doktorun ağır ihmalinin neden olduğu, hastanenin ve mesul müdürünün ameliyatı gerçekleştiren doktor ile birlikte sorumlu olduğunu, özel hastanenin hastaya karşı borçlarını yerine getirmediği ve vekalet sözleşmesi gereğince vekilin hafif kusurundan bile sorumlu olduğundan hastanın aydınlatılması yükümlülüğünün ihmal edildiği iddiasıyla davacı eş ve çocukları için destekten yoksun kalma maddi ve manevi tazminat talep edilmiştir.
Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutularak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yolu seçmek gerekir. Gerçekten de hasta mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, TBK 510.md(Eski BK 394. md) hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır. Diğer yandan, Biyotıp Sözleşmesinin 5. maddesinde “Rıza” konusu düzenlenmiş ve “Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi muvafakatını her zaman serbestçe geri alabilecektir.” düzenlemesiyle rızanın kapsamı belirlenmiştir. Salt yapılacak işleme rıza göstermek yeterli değildir. Ayrıca, komplikasyonların da izah edilmesi gerekmektedir. Ancak bu rızanın da az yukarıda vurgulandığı üzere aydınlatılmış rıza olması gerekir. Nitekim Hekim Etiği Yönetmeliği’nin 26. maddesinde düzenleme yapılmış ve “Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.” düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanededir (bkz. Yargıtay 13.HD’nin 2015/11729 esas 2016/9861 karar sayılı 07/04/2016 tarihli ilamı, Yargıtay 13.HD’nin 2015/15355 esas 2017/2174 karar sayılı 22/02/2017 tarihli ilamı).
Konya …Asliye Ceza Mahkemesinin …. Esas ….. Karar sayılı dosyasının incelenmesinde, dava konusu olay sebebiyle taksirli ölüme sebep olma suçundan sanıklar …, … ve …, …, hakkında kamu davası açıldığı, tahkikat aşamasında alınan Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulunun 05/09/2012 tarihli raporu uyarınca sanıkların eylemlerini tıp kurallarına uygun olduğu, kişiye yapılan dahiliye muayenesinde EKG ve göğüs hastalıkları konsültasyonu muayenesinin normal olmasının emboliyi ekarte etmeyeceği, bu durumda ekodinamik kontrastlı thoraks BT (ve/veya) akciğer perfüzyon sintigrafisi istenmesi gerektiği, bunların istenmemesi nedeniyle dahili uzmanı Dr. … eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığının mütalaa edildiği, 26/02/2013 tarihinde sanıkların beraatine karar verildiği ve kararın 20/10/2014 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin ….. Esas …….Karar sayılı dosyasının incelenmesinde, dava konusu olay sebebiyle taksirli ölüme sebep olma suçundan sanık … hakkında kamu davası açıldığı, tahkikat aşamasında alınan Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 2016/1852-1487 sayılı 01/09/2016 tarihli raporu ile mevcut verilerle kişinin muayene, takip , tedavisine katılan ilgili hekimlerine ve dahiliye uzmanı Dr. …’a atfı kabil kusur bulunmadığının mütalaa edildiği, Ankara BAM ….Ceza Dairesi … esas sayılı ….. karar sayılı tahkikatında alınan Yüksek Sağlık Şurası ….. tarihli …… sayılı kararı uyarınca kişinin ölümünün sol bacak derin ven trombuslerinden kaynaklı mortalitesi yüksek massiv pulmoner tromboemboliye bağlı meydana gelmiş olduğu, kişiye yapılan ameliyat ile ameliyat sonrası takiplerin uygun olduğu, ameliyat sonrası tansiyon düşüklüğüne yönelik gerekli konsültasyon ve tetkiklerin yapıldığı, polmoner tromboemboli oluşmasına engellemek amacıyla ameliyat öncesi ilaç verildiği, ancak ameliyat sonrası erken teşhis ve tedavi edilse bile pulmoner trombolide ölüm oranı yüksek olduğundan hastanın kaybedilebileceği anlaşılmakla kişinin muayene , takip ve tedavisine katılan dahiliye uzmanı Dr. … ve ilgili diğer hekimleri kusur atfedilemeyeceğinin mütalaa edildiği, 26/02/2013 tarihli sanığın beraatine ilişkin istinaf başvurusunun 21/11/2017 tarihli karar ile reddedildiği, ilk derece mahkemesi kararının 21/11/2017 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişiler Ortopedi Uzmanı …, Göğüs Hastalıkları Uzmanı… Ve İç Hastalıkları Uzmanı … tarafından düzenlenen 14/05/2018 tarihli rapor uyarınca; kişinin ölümünün masif pulmoner emboliye bağlı olduğu, mevcut belgelere göre operasyon kararının yerinde bir karar olduğu, hastaya gerekli tetkiklerin yapıldığı, gerekli önlemlerin alındığı, ameliyat sonrası uygun takibin yapıldığı, ortaya çıkan baş dönmesi ve tansiyon düşüklüğü şikayetleri nedeniyle dahiliye ve anestezi konsültasyonu istenmesinin yerinde olduğu, ölümüne neden olan masif pulmoner tromboemboli klinik bulgularının bu dönemde belirmediği, Sağlık Bakanlığının belirlediği, olay tarihinde geçerli yönetmelik ve kurallara göre menisküs ameliyatı yapılacak hastanede göğüs hastalıkları uzmanının olması gerekmediği, Nükleer Tıp bölümü ve akciğer perfüzyon sintigrafisi tetkiklerinin şart olmadığı , tomografi anjiyo işleminin yapılıyor olmasının gerekli olmadığının saptandığı, bu yönüyle hastane/ hastane yönetiminin …’ün ölümünde kusurunun olmadığı belirtilmiştir.
Dava konusu olaya ilişkin ilk derece mahkemesince alınan Ortopedi Uzmanı …, Göğüs Hastalıkları Uzmanı… Ve İç Hastalıkları Uzmanı … tarafından düzenlenen 14/05/2018 tarihli rapor uyarınca kişinin ölümünün masif pulmoner emboliye bağlı olduğu, mevcut belgelere göre operasyon kararının yerinde bir karar olduğu, hastaya gerekli tetkiklerin yapıldığı, gerekli önlemlerin alındığı, ameliyat sonrası uygun takibin yapıldığı, ortaya çıkan baş dönmesi ve tansiyon düşüklüğü şikayetleri nedeniyle dahiliye ve anestezi konsültasyonu istenmesinin yerinde olduğu, ölümüne neden olan masif pulmoner tromboemboli klinik bulgularının bu dönemde belirmediği, Sağlık Bakanlığının belirlediği, olay tarihinde geçerli yönetmelik ve kurallara göre menisküs ameliyatı yapılacak hastanede göğüs hastalıkları uzmanının olması gerekmediği, Nükleer Tıp bölümü ve akciğer perfüzyon sintigrafisi tetkiklerinin şart olmadığı, tomografi anjiyo işleminin yapılıyor olmasının gerekli olmadığının saptandığı, bu yönüyle hastane/ hastane yönetiminin …’ün ölümünde kusurunun olmadığının belirtildiği, hastanın Biyotıp Sözleşmesinin 5.maddesi ve Hekim Etiği Kurallarının 26.maddesi kapsamında 13/08/2008 tarihli aydınlatılmış rızasının alındığı anlaşılmakla;
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun gerekçeli, denetimine elverişli ve somut olayın özelliklerine uygun olması, davacı tarafça ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacıların istinaf kanun yoluna başvuru taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine … tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır