Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/2012 E. 2021/2237 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2019
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ : Av. … -…
İSTİNAF EDEN DAVALI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 16/11/2021
YAZIM TARİHİ : 16/11/2021
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 23/05/2019 tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davalının Konya …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile keşidecisi … ile … olan 02/01/2014 keşide, 02/01/2016 vade ve 17.000,00 TL bedelli bonaya dayalı olarak, lehtar/ciranta konumunda olan müvekkili … ile bononun keşidecisi olan … ve ………. aleyhine kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlattığını, bonunun keşidecisi olan dava dışı …’in müvekkilinin eski kocası olduğunu, tarafların evli olduğu dönemde …’in müvekkiline bir kağıda imza attırdığını, bu imzanın dava konusu bononun arka yüzünde bulunan imza olup olmadığı hususlarının tereddütlü olduğunu, müvekilinin hiçbir şekilde bir bono ciro etmediğini, müvekkili ile dava dışı ve bonunun keşidecesi …’in, Konya …Aile Mahkemesi’nin…esas, … sayılı kararı ile boşandıklarını ve bu boşanmanın 2017 yılında kesinleştiğini, icra takibinden sonra alacaklı ve vekili tarafından telefonla aranarak ” eski eşi … aleyhine hükmedilen tazminat ve nafaka alacağından feragat etmesi, aksi halde bu takip nedeniyle hacze gelineceği” yönününde tehditlere maruz kaldığını, müvekkilinin ise böyle bir senetten dolayı kimseden alacaklı olmadığını, kimseye borçlu olmadığını, bu nedenle kendisi lehine hükmedilen tazminat ve alacağından vazgeçmeyeceğini beyan ettiğini, davalı ile bono keşidecileri arasında işbirliği mevcut olup, bu bononun hile ile oluşturulduğunu ve müvekkilinin hak etmiş olduğu tazminatlardan vazgeçirmek adına böyle bir bono oluşturularak icra takibine konulduğunu, söz konusu bono protesto edilmediği için hamilin lehtar/ciranta konumunda olan müvekkiline müracaat hakkının bulunmadığını kaldı ki hamilin cirantaya müracaat hakkının vadeden itibaren 1 yılda zamanaşımına uğrayacağını, hamilin 1 yıllık süre dolduktan sonra takip başlatmış olması nedeniyle zamanaşımı itirazında bulunduklarını beyan ederek müvekkilinin 02/01/2014 keşide,02/01/2016 vade tarihli 17.000,00 TL bedelli bonodan kaynaklı borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile borçlulardan … arasındaki eski evlilik konusunun tamamen senet borçlusu ile ciranta arasındaki bir mesele olup, müvekkilin bu konuları bilmesi veya bilse bile senedin konusunun dışında konuya dahil olmasının mümkün olmayıp bu tip dava sebepleri tamamen borçtan kurtulmaya ve boşanmış çiftin birbirlerine olan husumetlerine dayalı iddialar olduğunu, bu konuda müvekkilin hukuken korunacak iyiniyetinin çok açık olduğunu, davacının ofislerine gelip borcu ödeyeceği yönünde beyanlarda bulunduğunu, hatta müvekkili … ile de görüştüğünü, borçlulardan … ile … arasındaki olayların, müvekkilini hukuken ilgilendirmeyen olaylar olduğunu, senedin geçerli ve bonoya dair tüm vasıfları taşır vaziyette müvekkiline verildiğini, davacının ciranta olduğunu, müvekkiline karşı ileri sürülemeyecek defilerin işbu dava ile ileri sürülmeye çalışıldığını beyan ederek davanın reddini, İİK 72/4 ve 5 maddeleri gereği davacının tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “..bahsi geçen icra dosyasıyla davalı …’in, davacı, davacının eski eşi ve … aleyhine takip başlattığı, davacının eski eşi dosyada üçüncü kişi olan …’in borçlu, diğer üçüncü kişi …’nın kefil olarak gösterildiği, arka sayfasında davacının ve davalı …’in cirolarının bulunduğu, alacaklı davalı …’in, ise son hamil olduğu, son hamilin lehtara kambiyo yoluyla takip yapabilmesi için protesto çekmesinin zorunlu olduğu, aksi halde müracaat hakkının kaybolacağını, davalı alacaklının takip yapmadan önce ödememe protestosu çektiğine dair dosyada bilgi ve belge bulunmadığı, ödememe protestosu çekilmediğinden davacı olan lehtar/ cirantaya karşı müracaat hakkının düştüğü, bu nedenle işbu takibe konu senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının anlaşıldığı ve takip yapan davalı alacaklının da kötü niyetli olduğuna dair dosyada bilgi ve belge bulunmadığı anlaşıldığından aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerektiği vicdani sonuç ve kanaate varılmıştır.” gerekçesiyle davacı … vekilinin davalı … aleyhine açtığı menfi tespit davasının kabulüyle davacının dosyaya konu 02/01/2014 keşide, 02/01/2016 vade ve 17.000,00 TL bedelli bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine, dosya içeriğine göre davalının kötü niyeti tespit edilemediğinden kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı yan yapılan icra takibi sonrasında, öğrenciliğini ve memur olma gayesinin olduğunu beyanla tebligatı bizzat gelerek icra müdürlüğünden aldığını, buna rağmen muvazaalı işlemler olduğunu iddia ettiğini, yine kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takibe süresi içerisinde itiraz etmediğini, itiraz süresini geçiren davacının, ödememe protestosu gerekçesine dayanarak menfî tespit davası açtığını, ödememe protestosunun, usule yönelik bir işlem olduğunu, İcra Hukuk Mahkemesinde itiraz yolu ile başvuru yapılarak ileri sürülmesi gereken bir iddia iken bunun yapılmadığını, sonrasında menfi tespit davası açıldığını, senedin lehtarı durumundaki davacının, ödememe protestosu iddiasının da hukuken korunamaz bir iddia olduğunu, davacı borçluya icra takibi ile ödeme emri tebliğ edildiğini, borçlunun süresi içerisinde borca itirazlarını ileri sürmediğini, menfi tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer bir yarar olmadığını, TMK 2. maddesine aykırılığın söz konusu olduğunu, esasa dair borçlu olmadığına dair muvazaaya yönelik iddiaların ispat edilmediğini, sadece ödememe prostestosu çekilmemesi sebebi ile davanın kabulü yönünde karar verilmesi yoluna gidildiğini, yine sözlü yargılamaya davet yapılmadığını, HMK’nın 184 ve devamı maddelerince sözlü yargılama duruşması yapılmaksızın verilen kararın hukuken eksik olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Konya …İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası incelendiğinde davalı tarafından davacı ile dava dışı … ve … aleyhine 10/01/2018 tarihinde 02/01/2014 keşide, 02/01/2016 vade tarihli 17.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak 17.000,00 TL asıl alacak, 5.162,88 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 22.162,88 TL alacak üzerinden kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapıldığı, bonoda keşidecinin dava dışı …, aval verenin dava dışı …, lehtarın davacı olduğu, davacının bonoyu temlik cirosu ile davalıya devrettiği ,davalının bono hamili olduğu, davalının ödememe protestosu çektiğine dair bir belge bulunmadığı görülmüştür.
6102 sayılı TTK m. 730, uyarınca hamil süresi içerisinde ödememe protestosu çekmemiş ise keşideci dışındaki diğer cirantalara karşı kambiyo hukukundan kaynaklanan başvuru hakkını kaybeder. Ancak, kambiyo hukukuna dayalı haklar yitirilmiş olsa bile taraflar arasında temel hukuki ilişki bulunduğu takdirde bu ilişkiye dayanılarak alacak talep edilebilir. Somut olayda, davacı ile davalı arasında başka bir ciranta bulunmadığından, ispat külfeti kendisine düşen davalı temel ilişkinin varlığını kanıtlamak suretiyle alacak talebinde bulunabilir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/6419 Esas- 2017/1010 Karar ve 2016/14210 Esas- 2018/616 Karar sayılı ilamları)
Bu sebeple davalı, davacı ile aralarındaki temel hukuki ilişkiye dayalı olarak alacak talep edebilecekse de davalının ilk derece mahkemesindeki yargılamada davacı ile aralarında temel ilişki olduğu yönünde bir beyanda bulunmadığı ve delil bildirmediği görülmüştür.
Ayrıca dava, basit yargılama usulüne tabi olup, yazılı yargılama usulünden farklı olarak HMK’nın 320 ve 321. maddelerinde sözlü yargılama aşamasına yer verilmemiştir.
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu anlaşıldığından davalının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 1.161,27 TL harçtan peşin alınan 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 995,57 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6-Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/11/2021 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip … e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır