Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/200 E. 2020/75 K. 17.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO :…

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2018
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … -…

DAVALILAR : 1- …
VEKİLİ : Av. … -…
KISITLI : 2- … (T.C. Kimlik No: …)
VASİ : … (T.C. Kimlik No: …) – …
DAVA : Şirket Ortağı Olunmadığının Tespiti ve Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 17/01/2020
YAZIM TARİHİ : 23/01/2020
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak davasında 14/11/2018 tarihinde tesis edilen karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde özetle; müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 7.310 Euro miktarında para verdiğini, müvekkili davacı tarafa yatırdığı para karşılığı belge verildiğini, bu parasının müvekkiline iadesinin gerektiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu ‘na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK ‘na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin yöneticilerinin vs. cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak vs. suçlarından değişik ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, birçok devlet kuruluşunca davalı tarafın denetlendiğini ve denetlemelere ilişkin birçok rapor düzenlendiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığından, diğer davalı gerçek kişi … ‘ın da şirket veya şirketlerin yöneticisi olması nedeniyle müvekkili davacı tarafı zarara uğrattıklarından ve müvekkili davacı tarafa karşı sorumlu olduklarından bahisle müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine, müvekkillerine haksız eylem neticesinde alınan 7.310 Euro’nun fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000 Euro’sunun 29/01/1998 ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince hesaplanacak faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, 12/06/2018 ıslah dilekçesi ile müvekkillerinden haksız eylem neticesinde alınan 7.310 Euro’nun 29/01/1998 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince hesaplanacak faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacıdan teminat alınması gerektiğini, dayanak gösterilen belgenin davalıyı ilzam etmediğini, davacının müvekkili şirkete para verdiğini ispatlaması gerektiğini, davacının müvekkilinin bankacılık, SPK, TTK ve BK hükümlerini ihlal ettiğine dair iddialarının doğru olmadığını, davacıdan hile haksız fiiline dayalı para alındığına ilişkin iddianın doğru olmadığını, bir an doğru olduğu kabul edilse bile; davacı tarafça BK’nın 28 ve devamı maddelerinde belirtilen yasal bir yıllık hakdüşürücü dava açma süresi içerisinde dava açmadığını, davacının davalı şirkete para verdiği tarih üzerinden yaklaşık 19 yıl gibi bir sürenin geçtiğini, bu nedenle haksız fiiller için BK’nın 60., sebepsiz zenginleşme için aynı yasanın 66., sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan talepler için aynı yasanın 125. maddesinde belirtilen sürelerin geçmesi sebebiyle alacağın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesi içeriğinde davacının yedinde hisse senetlerinin bulunduğunun belirtildiği nazara alındığında; davacının şirket ortağı olduğunu, TTK 329 ve 405. maddeleri gereğince davacının dava açma hakkının bulunmadığını, bu nedenle davacının dürüst davranmadığını, açılan davanın esastan da reddi gerektiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince davacı tarafın, davalı şirketin ortağı olunmadığının tespiti ile ilgili talep kısmının kabulü ile davacı tarafın davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, davacı tarafın alacak davasının kısmen kabulü ile; 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 99. maddesi gereğince aynen veya fiili ödeme günündeki Merkez Bankasınca belirlenen efektif satış kuru karşılığı üzerinden Türk parası ile ödenmesi kayıt ve şartıyla; 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 4/a maddesi gereğince dava tarihi olan 16/01/2018 tarihinden itibaren (davacının talebi de nazara alınarak) Devlet Bankalarının Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek döviz faizi ile birlikte 4.456 Euro nun davalılar … Holding A.Ş. ve …’ dan müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafça ileri sürülmemiş takas mahsup defii bulunmadan ödeme nitelendirilmesi yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesine davalı tarafça sunulan 24/03/2000 tarihli ortaklık durum belgesi incelendiğinde davacının alacağının eksik tespit edildiğini, ortaklık durum belgesinde yazılı rakamsal değerlerin tediye anlamına gelmediğini, ilk derece mahkemesinin haksız fiil olgusunu kabul edip 6098 sayılı TBK madde 117 hükmünü uygulamamasının çelişkili olduğunu, haklı davalarının ıslah edilmiş haliyle kabulü ile, müvekkilinin davalı şirketler ile ortaklık ilişkisinin olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla müvekkilinden haksız eylem neticesinde alınan 7.310,00 Euro’nun 29/01/1998 tarihinden 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince fiilen tahsil tarihine kadar işleyecek faiziyle davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
Davalı istinaf dilekçesinde özetle ; yerel mahkemece dava tarihindeki yabancı paranın değeri üzerinden zarar hesabı yapılmasının hatalı olduğunu, yerel mahkemenin davacının hile ve/veya kesin hükümsüzlük (haksız fiil) iddiasını ispat ettiğine yönelik kabulünün dosya münderecatına ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığına yönelik kabulünün TTK 329 ve 405.maddelerine aykırı olduğunu, geçersiz, hükümsüz bir ilişkide zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin uygulanamayacağı ve zamanaşımı def’inin dürüstlük kuralına aykırı bulunduğu yönündeki gerekçenin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, mahkemenin hile-haksız fiil iddiasına hukuki üstünlük tanıdığını açıklamasına rağmen davacının taleplerini hak düşürücü süre yönünden reddetmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca ıslah talebinin kabul edilmesinin de usule aykırı bulunduğunu, davacının yedinde bulunduğu iddia edilen hisse senetlerinin davalı şirkete iadesine karar verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı gerçek kişiler hakkında ispatlanamayan davanın hem esastan hemde zamanaşımından reddi gerektiğini, davalı tarafından SPK’ya sunulan CD ve üst yazı içeriklerini de yanlış değerlendirildiğini, yemin delilini kullanma haklarının engellendiği gibi isticvap istemlerinin usul ve yasaya aykırı bir şekilde reddedildiğini, yerel mahkeme tarafından ıslah ile artırılan miktar bakımından ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı bulunduğunu, bu hususun kararın bozulmasını zorunlu kıldığını, açıklanan nedenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile itirazları doğrultusunda inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya konu … İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Ticaret A.Ş’nin ünvanının … Sanayi Ticaret ve Yatırım Holding A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … Holding A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … Holding A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşıldığı,
İlk derece mahkemesince delillerin esastan değerlendirilmesi ve tarafların istinaf kanun yoluna başvurmasından sonra dairemizce henüz istinaf sebepleri esastan incelenmeden; 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle; 3332 sayılı yasaya “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde Geçici 4.Madde eklenmiştir.
Yasal düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına yönelik davacı talebi, yapılan müzakereler sonucunda heyetimizce uygun görülmemiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu
Madde 16 “(1) (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır. Bu ortaklıklar halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olurlar. (2) Payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıklar, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorundadırlar. Aksi durumda, Kurul, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alır. (3)(Ek: 28/11/2017-7061/109 md.) (Değişik Cümle: 27/12/2018-7159/8 md.)….”
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun 23/10/2012 tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2.ulusal pazarda 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise; davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini , davacının şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini Anonim şirket olan davalının 6762 sayılı TK’nın 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; taraflar arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle; tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili bildirdiği deliller esastan değerlendirilmeden, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişiler hakkında sadece davalı şirket yöneticileri olmaları sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduklarına ilişkin iddia gözönünde bulundurulmak suretiyle 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı lehine davalı şirket aleyhine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu ücret-i vekalet taktirine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Yasal düzenleme gereğince istinaf talebinin KABULÜNE; Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2018 tarih … E. … K. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1- İstinaf talebinde bulunan davalılar tarafından yatırılan 357,00 nispi istinaf karar harcının talep halinde davalılara iadesine,
2- İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından yatırılan 44,40 maktu istinaf karar harcının talep halinde davalılara iadesine,
3- İstinaf kanun yoluna başvuru sırasında yapılan yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,

1-Açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
2- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 78,85 TL peşin ve ıslah talebi sırasında yatırılan 575,43 TL olmak üzere toplam 654,28 TL harçtan alınması gereken 54,40 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 599,88 TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
3- Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 54,40 maktu karar harcı, 253,80 TL keşif harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti gideri, 245,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 3.589,60 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı davada kendisini vekil sıfatı ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 3.400,00 TL maktu ücreti vekaletin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine,
6- Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırılan teminatın yatırana iadesine,
C) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
D) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/01/2020 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır