Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/1975 E. 2021/2493 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
YAZIM TARİHİ : 27/12/2021
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas – … Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yıllardır süren ticari ilişki olup, davalı ile yapılan anlaşma gereği hazır beton ürünlerinin teslim edildiğini, bunlara ilişkin faturaların ve sevk irsaliyelerinin mevcut olduğunu, davalının müvekkiline toplam 407.223,44 TL olan borcunu ödememesi nedeniyle aleyhine takip başlatıldığını ancak, davalının haksız itirazı ile takibi durdurduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, ödeme emri ve dava dilekçesi ekinde alacağın mesnedi olarak gösterilen faturaların suretlerinin eklenmediğini, bu hali ile hangi faturalı alacak ve borcun olduğunun açık ve net olmadığını, işlemiş ve işleyecek faizin de yasal olmadığını savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, takibe konu faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, bu faturalardan dolayı herhangi bir ödeme bulunmadığı ve davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 407.223,44 TL alacaklı olduğu kanaatine varıldığından davacının davasının asıl alacak üzerinden kabulüne, ancak takipten önce davalı taraf usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmemiş olduğundan davacı vekilinin faize ilişkin talebinin reddine ve kabul edilen asıl alacak üzerinden %20 oranında hükmedilen icra inkar tazminatının da davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemenin takipten önce davalı tarafın usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmemiş olduğu gerekçesi ile faize ilişkin taleplerinin reddine karar vermesinin hukuka ve kanun hükümlerine aykırı olduğunu, davalı taraf ile müvekkili arasında devam eden ticari ilişki gereği düzenlenen ve davalı tarafça itiraz edilmeyerek içeriği kabul edilen faturaların her birinin altında son ödeme tarihi şeklinde vade tarihlerinin bulunduğunu, taraflar arasında süre gelen cari hesap ilişkisinde de faturalardaki vade tarihlerinin kabul edildiğini, TBK’nın 117. maddesi gereğince her bir faturanın altında ifa tarihi belli ve taraflarca kabul edilmiş bulunduğundan ve faturalar davalı taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğundan müvekkilinin ayrıca davalıyı temerrüde düşürme gerekliliğinin bulunmadığını, müvekkili tarafından faturaların belirli bulunan son ödeme tarihlerinden itibaren faiziyle birlikte icra takibine girişildiğini, bu nedenle faturalardan kaynaklanan temerrüt faizi taleplerinin kanuna uygun olduğunu ileri sürerek, kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Uyuşmazlık, işlemiş faize ilişkin taleplerin ret edilmesinin yerinde olup olmadığı, TTK’nın 1530. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
6098 sayılı TBK’nın 117. maddesinde ” Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır. ”
TTK’nın “Ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ile mal ve hizmet tedarikinde geç ödemenin sonuçları” başlıklı 1530. maddesinde ise ”(1)Aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde, ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ve şartlar batıldır. Ancak, sözleşme uyarınca yerine getirilmesi gereken edimler için kanunun veya yetkili makamların koymuş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır; sınırı aşan edimler hata ile yerine getirilmiş olmasa bile, geri alınır. Bu sınırlarda, Türk Borçlar Kanununun 27 nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi uygulanmaz.
(2) Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.
(3) Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır.

(4) Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır: a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda. b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda. c) Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal veya hizmetin tesliminden önce almışsa, mal veya hizmetin teslim tarihini takip eden otuz günlük sürenin sonunda. d) Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul veya gözden geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde, borçlu, faturayı veya eş değer ödeme talebini, kabul veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya bu tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz günlük sürenin sonunda; şu kadar ki, kabul veya gözden geçirme için sözleşmede öngörülen süre, mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz günü aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır bir haksızlık oluşturuyorsa, kabul veya gözden geçirme süresi mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz gün olarak kabul edilir.
(5) Sözleşmede öngörülen ödeme süresi, faturanın veya eş değer ödeme talebinin veya mal veya hizmetin alındığı veya mal veya hizmetin gözden geçirme ve kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren en fazla altmış gün olabilir. Şu kadar ki, alacaklı aleyhine ağır bir haksız durum yaratmamak koşuluyla ve açıkça anlaşmak suretiyle taraflar daha uzun bir süre öngörebilirler. Ancak alacaklının küçük yahut orta ölçekli işletme (KOBİ) veya tarımsal ya da hayvansal üretici olduğu veya borçlunun büyük ölçekli işletme sıfatını taşıdığı hâllerde, ödeme süresi, altmış günü aşamaz.
(6) Gecikme faizi ödenmeyeceğini veya ağır derecede haksız sayılabilecek kadar az faiz ödeneceğini, alacaklının geç ödeme dolayısıyla uğrayacağı zarardan borçlunun sorumlu olmayacağını veya sınırlı bir şekilde sorumlu tutulabileceğini öngören sözleşme hükümleri geçerizdir. Geçersizlik durumunda yedinci fıkra uygulanır.
(7) Bu madde hükümleri uyarınca alacaklıya yapılan geç ödemelere ilişkin temerrüt faiz oranının sözleşmede öngörülmediği veya ilgili hükümlerin geçersiz olduğu hâllerde uygulanacak faiz oranını ve alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek asgari giderim tutarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası her yıl ocak ayında ilan eder. Faiz oranı, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olmalıdır.
(8) Mal veya hizmet bedelinin taksitle ödenmesinin öngörüldüğü durumlarda, bu maddenin ödeme sürelerini düzenleyen hükümleri birinci taksit bakımından uygulanır. Her bir taksit tutarının ödenmeyen kısmı yedinci fıkrada öngörülen oranda gecikme faizine tabidir. Alacaklının küçük veya orta ölçekli işletme veya tarımsal veya hayvansal üretici olup borçlunun büyük ölçekli işletme olduğu hâllerde taksitle ödemeyi öngören sözleşme hükümleri geçersizdir.” hükmü düzenlenmiştir.
Anılan madde gerekçesinde de, “Bu Maddenin ikinci ilâ ile yedinci fıkraları Avrupa Parlamentosu ile Konseyin 19 Haziran 2000 tarihli ve 2000/35/EC sayılı, geç ödemelerle mücadele yönergesini değiştiren ve 2011 yılında AB Gazetesinde yayımlanacak olan yönergesinin esasları çerçevesinde kaleme alınmıştır. Yönergenin kamu kurumlarının ödemeleriyle AB çerçevesinde şeffaflık sağlayan mekanizmaları hakkındaki hükümleri ve konumuzla doğrudan ilgili bulunmayan düzenlemeleri değişik metne yansıtılmamıştır.
Hüküm üreticileri, KOBİ’leri ve fatura ya da eşdeğer ödeme talepleri karşılığı hizmet veren ticari işletmeler ile kişileri, şartları dayatma konumları güçlü ticari işletmeler, özellikle market, süper market, hiper market gibi alışveriş merkezleri karşısında korumaktadır. Pazarlık güçleri ile konumları aynı olmayan kişi ve işletmeler arasında sözleşme özgürlüğü ilkesinin geçerli olmayacağı modern hukukun kabul ettiği bir diğer ilkedir. Tüketicinin, sigortalının, işçinin, küçük paysahibi ile yatırımcının ve rekabetin korunması alanlarında ikinci ilke geçerlidir. Üretici firmalar ile KOBİ’ler de söz konusu ilkenin kapsamındadır. Çoğunlukla finansal açıdan pek de güçlü olmayan üretici, KOBİ ve benzeri işletmelerin teslim ettikleri malların ve hizmetlerin bedellerini zamanında alarak ekonomik yapılarını güçlendirmelerine yardımcı olmak, pazar ekonomisine hakim yeni bir yaklaşımdır. AT yönergesi ve değişikliği bu yaklaşımın somut örneğidir.
Yönergenin giriş kısmında da belirtildiği gibi birçok büyük ve güçlü ticari işletme geç ödemeyi bir finansman aracı olarak kullanmaktadır. Ancak bu araç marketlere, süper marketlere, hiper marketlere ve benzeri güçlü ticari işletmelere mal ve hizmet verenleri çok güç durumda bırakmakta, finansal durumlarını sarsmakta, hatta iflasa da sürüklemektedir. Hüküm bu kötü uygulamanın önüne geçmek için öngörülmüştür.” şeklinde ifade edilmektedir.
Yukarıda belirtilen kanun maddesine ait gerekçede de açıklandığı üzere, TTK’nın 1530. maddesi, mal tedarik sözleşmeleri kapsamında küçük ve orta ölçekli tedarikçiyi, büyük şirketlere karşı korumak amacıyla getirilmiş bir hüküm olup, tacirler arası satım sözleşmelerinde uygulanması söz konusu değildir. Zira, Yargıtay 19. HD’nin 18.9.2018 tarih, 2017/3266 E-2018/4228 K. sayılı ilamı da bu doğrultudadır.
Somut olayda, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Her ne kadar davacı tarafça, faturada son ödeme tarihinin belirtildiği, faturaların davalı defterine kaydedildiği, bu nedenle temerrüt ihtarına gerek olmadığı iddia edilmiş ise de, faturaya itiraz edilmemesinin, fatura içeriğindeki miktar ve bedel yönünden etkili olacağı, davacı tarafça tek taraflı olarak faturada son ödeme tarihinin belirtilmiş olmasının davalıyı temerrüde düşürmeyeceği, sözleşme de bulunmadığından faturaya dayalı işbu alacak yönünden temerrüt ihtarı gerektiği kanaatine varılmakla davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf istemi de yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla, dosya kapsamı, mevcut delil durumu, ileri sürülen istinaf sebepleri nazara alındığında, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı kanaatine varıldığından davacı vekilinin istinaf istemlerinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı vekilinin istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/12/2021 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır