Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/1826 E. 2020/1187 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE …TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/05/2019
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : … – (T.C. Kimlik No:…)
VEKİLİ : Av. … – ….

DAVALI : …
İSTİNAF EDEN
DAHİLİ DAVALI : … – (T.C Kimlik No: … )
Muş … Noterliği, ….
DAVA : Şirketin İhyası

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 10/09/2020
YAZIM TARİHİ : 25/09/2020
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile açılan şirketin ihyası davasında 15/05/2019 tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı dahili davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı … İnşaat Oto Petrol A.Ş. aleyhine açmış olduğu tasarrufun iptali davasının Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında görülmekte olduğunu, görülmekte olan davanın 29/11/2018 tarihli duruşmasında verilen ara karar gereğince tasfiye edildiği anlaşılan dava dışı şirketin, tüzel kişiliğinin ihyası için dava açmak üzere taraflarına süre verildiğini, taraflarınca açılan davada taraf teşkili bakımından … İnşaat Oto Petrol A.Ş.’nin ihyasına ve ticaret siciline tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müdürlük kayıtlarında … sicil numaralı “… İnşaat Nakliyat Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş.” nin kayıtlı olduğunu, sözü geçen şirketin TTK 529 ve devamı maddelerine istinaden ve tasfiye sonucu genel kurul kararı ile 04/08/2017 tarihli tescille sicilden terkin edildiğini, sözü geçen şirketin TTK geçici 7. madde hükümlerine göre terkin edilmediğini, bu nedenle ek tasfiye olarak açılması gereken işbu davada müdürlükleri ile birlikte son tasfiye memurunun da yasal hasım olarak gösterilmesi gerektiğini, şirketin ek tasfiyesine karar verilmesi halinde şirkete TTK 547/2 maddesi uyarınca tasfiye memuru tayin edilmesini, yasal hasım olmaları sebebiyle aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmemesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” davacı tarafından Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası davalılarından olan dava dışı … İnşaat Nakliyat Petrol Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ nin ihyasında davacının hukuki menfaati..” bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile; Konya Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı … İnşaat Nakliyat Petrol Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin sicilden terkin kaydının silinmesine ve TTK’nun 547. maddesi gereğince ihyasına, TTK 547/2. maddesi gereğince ek tasfiye işlemlerini tamamlamak üzere şirketin son tasfiye memuru … T.C. Kimlik numaralı …’ın yeniden tasfiye memuru olarak atanmasına, resen tescil ve ilanına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Dahili davalı istinaf dilekçesinde özetle; dahili dava dilekçesinin 09/05/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, cevap süresi geçmeden 22/05/2019 tarihinde Muş Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla cevaplarını verdiğini, ilk derece mahkemesince cevap süresi beklenmeden karar verildiğini, kişisel olarak dava ile hiçbir ilgisinin olmadığından husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı şirket ortağı tacirin tasfiye genel kuruluna katılmadığını, ticaret sicil gazetesinde ilan edilen tasfiye kararına itiraz da bulunmadığını, tasfiyenin üzerinden 1,5 yıl geçtikten sonra açılan davanın zamanaşımına uğradığını, şirket tasfiyesinin usulüne uygun yürütüldüğünü, 05/10/2016 tarihi itibariyle Samsun ili Salıpazarı ilçesine noter olarak atandığını, 14/03/2019 tarihi itibariyle de Muş .. Noterliğine başladığını, 1512 sayılı Noterlik Kanunu 50.maddesi uyarınca noterlik ile tasfiye memurluğu bağdaşmadığı için yeni tasfiye memurunun atanması yerine kendisinin tasfiye memuru olarak atanmasının yerinde olmadığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; şirketin ihyası istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’nun “ek tasfiye” başlıklı 547. maddesinde: “Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir” hükmü yer almaktadır.
Davacı tarafından Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı tasarrufun iptali davasının 27/04/2011 tarihinde açıldığı, davaya konu şirketin sicil kaydının 6102 sayılı TTK 529 ve devamı maddelerine istinaden ve tasfiye sonucu genel kurul kararı ile 04/08/2017 tarihli tescille ticaret sicilinden terkin edildiği, tasfiye memurunun dahili davalı … olduğu anlaşılmıştır.
Şirketin tüzel kişiliği, ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için de, tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi, aynı zamanda Borçlar Hukukuna ilişkin bir hukuki işlem olup, bu karar ve işlemin hataya dayanması karşısında gerçek anlamda bir tasfiye işleminden söz edilemez. Hataya veya kasta dayalı, şeklen gerçekleşmiş bir tasfiyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce, gerekse bundan zarar görenlerce istenebilmesi Borçlar Hukuku’nun temel kurallarından biridir. Bu tür davalarda somut olayda olduğu gibi husumet, tasfiye işlerini eksik bırakarak, tasfiyeyi sona erdiren en son görevdeki tasfiye kurulu üyeleri ile, terkin işlemini yapan yasal hasım Ticaret Sicil Memurluğu’na yöneltilmelidir.
İlk derece mahkemesince 13/03/2019 tarihli duruşma 3 nolu ara kararı ile ihyası istenen şirketin tasfiye memurunun davaya dahili için davacı tarafa iki haftalık süre verildiği, dahili dava dilekçesinin tasfiye memuruna 10/05/2019 tarihinde tebliğ edildiği, tasfiye memurunca süresinde 22/05/2019 tarihinde cevap dilekçesi verildiği, ilk derece mahkemesince dahili davalı cevap süresi beklenmeden 15/05/2019 tarihinde dava hakkında karar verildiği görülmüştür.
Taraf teşkiline ilişkin bu husus dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin olmakla davanın her aşamasında mahkemece resen dikkat edilmesi gereken bir olgudur. Taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa)’nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur.
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan; dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aksi hâlde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Kuru,B. : Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt II, s. 1876 vd).
Usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmadan bir davada karar verilemeyeceğine ilişkin kural, hukuki dinlenilme hakkının bir unsuru olarak düzenlenmiştir. İddia ve savunma hakkı olarak da ifade edilir. Ancak taraf olsun, olmasın herkesin mahkeme önünde hukuki dinlenilme hakkı vardır. Hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkının medeni usul hukukundaki görünümüdür. Usulü nitelikte genel bir haktır. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkının bir unsurudur (Pekcanıtez, H.: “Hukuki Dinlenilme Hakkı”, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir 2000, p. 753-791, s. 753-754).
Hukuki dinlenilme hakkı, çoğunlukla “iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır.
Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı” dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum “silahların eşitliği ilkesi” olarak da ifade edilmektedir. AİHS’nin 6. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHM’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır.
Üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de, kararların gerekçesinde yapılması gerekir .
Hukukî dinlenilme hakkı yargılamanın süjesi olan herkese aittir. Dava sonunda hukukî durumu etkilenecek olan kişilere, yargılamadaki durumlarına uygun şekilde bu hak tanınacaktır. Tanık ve bilirkişilerin kendileri ile ilgili bir sonuç doğması hâlleri dışında, hukukî dinlenilme hakkı bulunmamaktadır. Davada taraflar, çekişmesiz yargı işlerinde ilgililer bu hakka sahip oldukları gibi, ferî müdahilin de kendi hakkıyla bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkı bulunmaktadır.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi; bozma sonrası yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır.
Taraf teşkilinin sağlanmaması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması, hukuki dinlenilme hakkına aykırılık oluşturur . Hakkın ihlalinin niteliğine göre, yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilebilir.( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.11.2018 tarihli 2018/3-899 E., 2018/1726 K.; 20.06.2019 tarihli 2017/3-456 E., 2019/741 K. ve 02/06/2020 tarihli 2017/(18)8-2154 E., 2020/323 K., Kararları)
İlk derece mahkemesince ihyaya konu şirketin tasfiye memurunun davaya dahiline karar verilmesine rağmen tasfiye memurunun cevap süresi beklenmeden veya süresinde verdiği cevap dilekçesi ile davaya ilişkin itiraz ve delillerin değerlendirilmeden (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/353 E., 2020/1921 K., 24/02/2020 tarihli kararı) davanın esası hakkında karar verilmesi karşısında; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olmasında hukuka uygunluk bulunmadığından HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Dahili davalının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya Asliye.. Ticaret Mahkemesinin 15/05/2019 tarih … Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan dahili davalı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan dahili davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3 maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/09/2020 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

E.Y