Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : …
KARAR NO : …
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar
DAVACI : … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … & Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklı)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : …
YAZIM TARİHİ : …
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında … tarihinde tesis edilen mahkemenin görevsizliğine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili ilk derece mahkemesine sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin alacağının tahsili için Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla takip başlattıklarını, davalının süresinde yetkiye, borca ve faize itiraz ettiğinden takibin durduğunu, arabulucuya başvurmalarına rağmen sonuç alınamadığını, 6100 sayılı HMK’nın 6 ve 10. Maddeleriyle 698 Sayılı TBK 89/1 maddelerinde belirtildiği üzere para alacağına ilişkin davaların alacaklının yerleşim yerinde açılabileceğini, müvekkili davacının ve davalının yerleşim yerinin Konya olduğunu, yetki itirazının reddi gerektiğini, taraflar arasında yapılan yetki anlaşmasının genel yetkiyi kaldırmadığını, müvekkilinin davalı şirkette bulunan 6.443,81 Euroluk alacağını sözleşmeyle davalıya temlik ettiğini, davalının taksitleri ödememesi nedeniyle taraflarınca icra takibi başlattıklarını, takip tarihi öncesine ilişkin faiz taleplerinin olmadığını, faize ilişkin itirazın da reddi gerektiği iddiasıyla haksız ve kötü niyetli yapılan itirazın reddine takibin devamına, %20 den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili ilk derece mahkemesine sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle: Davacıyla müvekkili arasında alacağın temliki sözleşmesinde yetkili mahkeme olarak İstanbul mahkemelerini yetkili kıldıklarını, müvekkili şirketin temlik sözleşmesinden kaynaklı bir borcunun bulunmadığını belirterek öncelikle yetki yönünden bilahare esas yönünden davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… mahkememizce öncelikle ilk itiraz olan yetki itirazı değerlendirilmiş ve ön inceleme duruşmasında davalının yetki itirazının reddine karar verilmiştir. Şöyleki; HMK’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü öngörülmüştür. Anılan düzenlemede; yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması aranmıştır. Başka bir anlatımla, maddedeki tacirden anlaşılması gereken, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması, gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir. Somut olayda, sözleşmede gösterilen tarafların ikisinin de tacir olduğu yazılı değildir. Ön inceleme duruşmasında davacı vekiline davacının tacir olup olmadığı sorulmuş ve tacir olmadığı cevabı alınmıştır. Bu nedenle her iki tarafın da tacir olmaması nedeniyle taraflar arasındaki yetki sözleşmesinin geçerli olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle genel yetki kurallarına göre davalı şirketin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri olan Konya mahkemeleri yetkili olduğundan icra takibi ve dava yetkili yerde açılmıştır.
Mahkemenin görevli olması, HMK 114/1-c maddeye göre dava şartıdır. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK 1. md.). “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler”(HMK115.md.).
Türk Ticaret Kanununun ticari davalar, çekişmesiz yargı işleri ve delilleri başlıklı 4. Maddesi “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” hükmünü içerir.
Yine Türk Ticaret Kanununun Ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler başlıklı 5. Maddesi “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü içerir.
Ticari davalar kendi aralarında, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak ticari davalarda tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken Kanun o davayı ticari dava olarak tanımladığı için ticari dava sayılır. Mutlak ticari davalar, TTK nın 4/1/a-f bentleri arasında sayıldığı gibi, Kooperatifler Kanunu (md.99), İcra ve İflas Kanunu (md.154), Finansal Kiralama Kanunu (md.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiştir. Buna karşılık tarafları tacir olan ve her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olan davalara ise nispi ticari dava denir. Yani bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de tarafların tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Bu durumda eldeki somut davaya bakıldığında; mahkememizce icra dosyası, dava dosyası, davacı ve davalı vekili dilekçeleri ve beyanları incelendiğinde, uyuşmazlık konusunun icra dosyasına da konu edilen ” Alacağın Temliki, Sulh, İbra Ve Feragat Sözleşmesi ” nden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Alacağın temliki Borçlar Kanunumuzun 162. ve 172. maddeleri arasında düzenlenmiştir. TTK 4. Madde kapsamında mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacının tacir olmaması nedeniyle nispi ticari dava da söz konusu değildir.
Bu hali ile uyuşmazlığının Borçlar Kanununda düzenlenmiş Alacağın Temliki sözleşmesinden kaynaklandığı, tarafların her ikisinin de tacir olmadığı” gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesinin 818 sayılı B.K.Nun 162 ve devamı maddelerinde düzenlendiğini, Tasfiye halinde … A. Ş. İle müvekkili arasında yapılan sözleşmenin eski ve ticaret kanunlarında mutlak ticari dava olarak belirtildiği, alacağın temliki sözleşmesiyle alacağı temlik alan üçüncü kişinin, alacaklı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin koşullarıyla iktisap ettiğini, değişen sadece borç ilişkisinin tarafı olduğunu, bu nedenle görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğu, iddiasıyla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacının davalı şirketten alacağının tahsili için Konya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla faizle birlikte toplam 9.357,93 EUR üzerinden takip başlattığı, takip dayanağı olarak 28/07/2017 tarihinde taraflar arasında düzenlenen temlik ve ibra sözleşmesi olarak gösterildiği, örnek 7 ödeme emrinin davalı borçluya 31/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu şirket vekilinin borca, takibe, faize ve ödeme emrine yetkiye itiraz da bulunduğu, icra müdürlüğünce 02/11/2018 tarihinde vaki itiraz üzerine takibin İİK 66/1 maddesi gereğince durdurulmasına karar verdiği, verilen kararın davacı alacaklıya tebliğ edildiğine dair dosyada bilgi ve belge bulunmadığı, bu nedenle iş bu itirazın iptali davasının ikame edildiği, mahkemece, konu sözleşmenin Borçlar Kanununun 162 ve 172 maddeleri arasında düzenlendiğini, TTK 4. Madde kapsamında mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, davacının da tacir olmaması nedeniyle nisbi ticari dava olma özelliğininde bulunmadığını belirterek, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden usulden reddine karar verdiği, verilen kararın davacı tarafından konu sözleşmenin TTK 4. Maddesi gereğince mutlak ticari dava olduğunu, müvekkili ile Tasfiye Halinde … A.Ş. arasındaki hukuki ilişkinin mutlak ticari ilişki olduğunu, bu nedenle taraflar arasında düzenlenen temlik sözleşmesinin de ticari iş olarak adlandırılması gerektiğini, dolayısıyla Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu belirterek istinaf ettiği görülmüştür.
Dava; taraflar arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, taraflar arasında imzalanan 28/07/2011 tarihli sözleşmenin bağımsız mahiyette olup kendi başına hüküm ifade edeceği, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin TTK 11. maddesinde tanımlanan ticari işletme ile ilgili olmadığı ve davacının aynı yasanın 12. maddesinde tanımlanan tacir sıfatına sahip olmadığı, diğer bir değişle açılan davanın TTK’nın 4. maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan ve ticari işletme ile ilgili nispi ticari davalardan olmadığı ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/11-2630 Esas 2019/328 Karar ve 21/03/2019 tarihli içtihatı) anlaşıldığından ilk derece mahkemesinin açılan davanın usulden reddine karar vermesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, bu nedenle davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına
4- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda … tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.
Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır