Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/1751 E. 2020/872 K. 16.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE .. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/04/2019
NUMARASI : Esas – Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – (T.C. Kimlik No:…)
VEKİLİ : Av. … –

İSTİNAF EDEN
DAVALILAR : 1- … – (T.C. Kimlik No:…)
: 2- …
VEKİLİ : Av. … – …
KISITLI : … – (T.C. Kimlik No:…)
VASİ : … – (T.C. Kimlik No:…)
DAVA : Şirket Ortağı Olunmadığının Tespiti ve Alacak

İSTİNAF KARARININ :
KARAR TARİHİ : 16/07/2020
YAZIM TARİHİ : 29/07/2020
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye .. Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak davasında 15/04/2019 tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine dava dosyasının dairemize geldiği anlaşılmakla üye hakimin görüşleri alındıktan sonra, dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde özetle; davalının yaptığı organizasyon, reklam ve tanıtım neticesinde Avrupa’da yerleşik vatandaşlardan 1996-1999 yılları arasında %20 oranında kar payı vaadiyle istendiğinde iade edilmek üzere para toplandığını, bu kapsamda müvekkilinden para tahsilatı yapıldığını, daha sonrasında davalı … tarafından müvekkiline hisse senedi verildiğini ve senetler karşılığından tahsilat makbuzu müvekkilinin elinden alınarak ortaklık durum belgesi verildiğini, müvekkilinin Türkiye’ye geldiği dönemlerde davalı … ile yaptığı görüşmelerde parasının güvende olduğu, ancak holdingin yeni yatırımlar yaptığı, ekonomik krizler sebebiyle bu yatırımların geri dönüşlerinin zaman alacağı şeklinde bahaneler ürettiğini ve sürekli kendisine güven telkin edilecek şekilde yazılara göndererek müvekkilinin yasal yollara müracaat etmesinin engellendiğini, bu hisse senetlerini SPK mevzuatına aykırı şekilde yetkili kurumdan izinler almaksızın toplanan paraların resmi kayıtlardan uzak tutularak kuryeler aracılığıyla yurt içine sokulduğunu ve resmi kayıtlara yansıtılmayarak sanki holdingin kurucu ortakları tarafından sermaye artırımında taahhüt edilen sermaye bedellerinin ödenmiş gibi gösterildiğini, bir kısım mudiye kar payı adı altında kısmi ödemeler yapıldığını, ancak yapılan bu ödemelerin kar payından değil diğer mudilerden toplanan paralardan elde edilen finansman ile sağlandığını, daha sonrasında ekonomik kriz, yeni yatırımlar vs. gerekçelerle karpaylarının ödenmediğini, davalı şirket aleyhinde yapılan şikayetlerden dolayı dolandırıcılık, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak v.b. suçlardan şirket yöneticileri hakkında kamu davası açıldığını, ayrıca SPK tarafından soruşturmalar yapıldığını, bu nedenlerle müvekkilinin davalı şirket ile ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, müvekkillerinden haksız eylem neticesinde alınan 21.601,00 Euro’nun fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00 Euro’sunun müvekkilinin davalılara ödediği tarihten 3095 Sayılı Kanun’un 4/A maddesi gereğince paranın fiilen tahsil tarihine kadar işleyecek faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş, 24/01/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 19.373,00 Euro artırarak toplamda 19.473,00 Euro’nun davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesine ekli olarak sunulan belgeleri kabul etmediklerini, davalı yönünden belgelerin bağlayıcı olmadığını, TTK nun 329 ve 405. maddeleri gereğince şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin ve şirketin kendi paylarını geri almasının mümkün olmadığını, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her an geri alabileceği garantisi ile para verdiğine ilişkin iddianın gerçek olmadığını, hile iddiasının yasal dayanağı bulunmadığını, iş bu uyuzmazlıkta haksız fiil hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirket veya şirketlerin davacı taraftan para almadığını, müvekkili şirketin bankacılık mevzuatına dayanarak herhangi bir mevduat toplamadığı gibi bunun da mümkün olmadığını, aynı şekilde müvekkilinin SPK, TTK ve BK hükümlerini de ihlal etmediğini, hakdüşürücü süre ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, davacının Türkiye’de mutad meskeni olmadığından teminat yatırılması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “davacı tarafın, davalı şirketin ortağı olunmadığının tespiti ile ilgili talep kısmının kabulü ile davacı tarafın davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, davacı tarafın alacak davasının kabulü ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 99. maddesi gereğince davacının talebi gereğince aynen ödenmesi kayıt ve şartıyla; 3095 sayılı kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin kanunun 4/a maddesi gereğince dava tarihi olan 30/04/2018 tarihinden itibaren devlet bankalarının Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek döviz faizi ile birlikte 19.473,00 Euro/nun davalılar … ve …’den müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesince paranın ödendiği tarihten itibaren faiz talep edemeyeceklerinin karar altına alındığını, İlk Derece Mahkemesinin kararının hukuka aykırı olduğunu, ortada dolandırıcılık mahiyetinde haksız bir eylemin söz konusu olduğunu, ıslah edilen dava değerine göre belirlenen karşı vekalet ücretinin hesabında hata olduğunu, diğer yandan ilk derece mahkemesinin haksız fiil olgusunu kabul edip 6098 sayılı TBK 117. Maddesi hükmünü uygulamamasının çelişkili olduğunu, müvekkillerinden haksız eylem neticesinde alınan 19.473,00 Euro’nun davalıların eylemi haksız fiil teşkil ettiğinden paranın ödenme tarihinden itibaren fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince fiilen tahsil tarihine kadar işleyecek faiziyle tahsiline karar verilmesi ve ıslah tarihi itibariyle dava değeri üzerinden karşı vekalet ücreti verilmesi gerektiğinden istinaf başvurusunun kabulü ile davanın ıslah edilmiş hali ile kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece dava tarihindeki yabancı paranın değeri üzerinden zarar hesabı yapılmasının hatalı olduğunu, davacının hile ve veya kesin hükümsüzlük (haksız fiil) iddiasını ispat ettiğine yönelik kabulü dosya münderecaatına ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığına yönelik talebin kabulünün TTK 329 ve 405 maddelerine aykırı olduğunu, geçersiz, hükümsüz bir ilişkide zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin uygulanmayacağı ve zamanaşımı definin dürüstlük kurallarına aykırı bulunduğu gerekçesiyle reddedilmesinin usul ve yasa aykırı olduğunu, mahkemece hile haksız fiil iddiasına hukuki üstünlük tanındığı belirtilmesine rağmen davacının taleplerinin hak düşürücü süre yönünden reddedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının elinde bulunan hisse senetlerinin iadesine karar verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafından SPK’ya sunulan CD ve üst yazı içeriklerinin de yanlış değerlendirildiğini, bir kısım delillerin toplanmadan eksik inceleme ile karar tesis edildiğini, yerel mahkemenin yemin delilini kullanma haklarını engellediğini ve isticvap isteminin de usul ve yasaya aykırı bir şekilde reddedildiğini, ıslah ile artırılan miktar bakımından ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya konu …’nin ünvanının …. olarak değiştirildiği, bilahare ….’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının …. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşıldığı,
İlk derece mahkemesince delillerin esastan değerlendirilmesi ve tarafların istinaf kanun yoluna başvurmalarından sonra dairemizce henüz istinaf sebepleri esastan incelenmeden; 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle; 3332 sayılı yasaya “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde Geçici 4. madde eklenmiştir.
Yasal düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle Anayasa Mahkemesine gidilmesine yönelik davacı talebi yapılan müzakereler sonucunda uygun görülmemiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu
Madde 16 “(1) (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır. Bu ortaklıklar halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olurlar. (2) Payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıklar, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorundadırlar. Aksi durumda, Kurul, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alır. (3)(Ek: 28/11/2017-7061/109 md.) (Değişik Cümle: 27/12/2018-7159/8 md.)….”
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun 23/10/2012 tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2.ulusal pazarda 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise; davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini , davacının şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini Anonim şirket olan davalının 6762 sayılı TK’nın 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; taraflar arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle; tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili bildirdiği deliller esastan değerlendirilmeden, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişiler hakkında sadece davalı şirket yöneticileri olmaları sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduklarına ilişkin iddia gözönünde bulundurulmak suretiyle 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı lehine davalı şirket aleyhine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu ücret-i vekalet taktirine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Yasal düzenleme gereğince tarafların istinaf talebinin KABULÜNE; Konya Asliye .. Ticaret Mahkemesi’nin 15/04/2019 tarih … Esas – … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1- İstinaf talebinde bulunan davalı tarafından yatırılan 1.632,12 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
2- İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- İstinaf kanun yoluna başvuru sırasında davacı tarafından yatırılan 121,30 TL başvurma harcının davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
4- İstinaf kanun yoluna başvuru sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına,
5- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
2- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 35,90 TL peşin ve ıslah talebi sırasında yatırılan 1.988,47 TL olmak üzere toplam 2.024,37 TL harçtan alınması gereken 54,40 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 1.969,97 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 54,40 maktu karar harcı, 253,80 TL keşif harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti gideri, 308,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 3.652,10 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
4- Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 3.400,00 TL maktu ücreti vekaletin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde gider avansını yatıran tarafa iadesine,
C) İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırılan teminatın yatırana iadesine,
D) İlk derece mahkemesince davalıdan tahsiline karar verilen tamamlama harcı ile ilgili harç tahsil müzekkeresi düzenlenmiş ise; müzekkerenin bila infaz iadesinin istenmesine, iade işleminin İlk derece mahkemesince yapılmasına,
E) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
F) Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 16/07/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

E/Y