Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/1441 E. 2019/1171 K. 26.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACILAR : 1 -… – (T.C. Kimlik No: …)
2 -… – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Sanayi ve Ticaret A.Ş. – …

ASLİ MÜDAHİL : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …
KAYYIM : … – (T.C. Kimlik No: …)

DAVA : Anonim Şirketin Feshi ve Tasfiyesi
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : …
YAZIM TARİHİ : …
Davacılar tarafından, davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan anonim şirketin feshi ve tasfiyesi talebine ilişkin davada … tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davacıların istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin müvekkillerinin babası tarafından 2007 yılında kurulduğunu ve daha sonra şirket hisselerinin %33 olarak üç oğluna satış yaptığını, müvekkillerinin her birinin babalarından aldıkları … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin %33 hissesinin sahibi olduklarını, şirketin diğer %33 hissesinin diğer ortak …’a, %1 hissenin ise her üç ortağın annesine ait olduğunu, şirket genel kuruluna şirket yönetim kurulu olarak …, … ve …’ın seçildiklerini, yine aynı genel kurul toplantısında yönetim kurulu görev dağılımı yapıldığını, …’ın Yönetim Kurulu Başkanı, …’ın yönetim kurulu başkan yardımcısı ve …’ın da yönetim kurulu murahhas üyesi olarak görevlendirildiklerini, şirket yönetimi kurulu başkanı olan…’ın, ailesinin en büyük erkek evladı, müvekkillerinin abisi olması nedeni ile müvekkili üzerinde maddi ve manevi baskı uygulamak suretiyle şirketi elde etmek istediğini, bu amaçla şirket yönetim kurulunun bugüne kadar toplanamadığı gibi 2013 yılından bugüne kadar genel kurul toplantısı yapmadığını, şirketin tüm gelir ve giderlerini 2013 yılında aldığı imza sirküleri ile devam ettirdiğini, şirket yönetim kurulu başkanı …’ın, abileri olması ve baskıcı bir tutum içerisine girmesi nedeni ile ortaklığın devamının müvekkilleri açısından hukuki yarar bulunmadığından, şirketin feshi ile ortaklık akçesinin ödenmesine, dava sonuna kadar müvekkillerinin menfaatinin korunması için şirketi idare etmek üzere kayyım atanmasına, şirketin aktif ve pasiflerinin tespitinden sonra müvekkilleri açısından, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini karar tarihindeki değer üzerinden ayrılma akçesinin şimdilik her biri için 10.000,00 TL’nin müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekilince 09/10/2018 tarihinde toplam 80.826,23 TL çıkma payı üzerinden nispi tamamlama harcı ödenmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın hukuki ve kanuni mesnetten uzak, asılsız bir dava olup reddinin gerektiğini, davacılar tarafından dava dilekçesinde dava dışı …’ın ailenin en büyük oğlu olması ve davacıların abisi olması nedeniyle, davacılar üzerinde maddi ve manevi baskı uygulamak suretiyle şirketi elde etmeye çalışması yönündeki iddia ve suçlamaların hiçbirisinin aslının bulunmadığını, aksine şirketin bir aile şirketi olması nedeniyle var gücü ile babalarından devralmış oldukları bu şirketi daha iyi bir yerlere getirmek için var gücü ile çalıştığını, çabaladığını, hatta çoğunlukla kendi kardeşleri olan davacıların yeterli gayret ve çaba göstermemeleri nedeniyle kendi eşini de işyerine getirerek çalıştırdığını ve almış olduğu siparişleri yetiştirmeye çalıştığını, buna rağmen davacıların gerekli desteği göstermediklerini, davacı kardeşlerin bu şekilde asılsız iddia ve isnatlarla bu davayı açmalarının açıkça kötü niyetli olduklarını gösterdiğini, davacı tarafın iddia ettiği gibi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 531. maddesinde şirketin feshi için haklı bir sebep oluşmamasına rağmen, bir an için oluştuğunu düşünülse ve mahkemece davanın kabulü yönünde hüküm kurulacak olursa dahi kanun metninde “… Mahkeme fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklinde hüküm yer aldığını, Yerleşmiş Yargıtay kararlarına göre de, esas olanın şirketlerin devamı olduğundan mümkün olduğunca şirketin feshi yerine diğer çözümlerin uygulanması gerektiğini, mahkemenin de bu kanun maddesi ışığı altında fesih yerine diğer seçeneklerin uygulanması yönünde karar vermesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davanın kabulü ile; davacıların Konya Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarası ile kayıtlı … ortaklığından çıkmalarına izin verilmesine, dava dışı diğer ortak … tarafından mahkememiz kasasına depo edilen davacı …’ın hisse oranına isabet eden 45.413,10 TL, davacı …’ın hisse oranına isabet eden 45.413,10 TL çıkma bedelinin karar kesinleştiğinde davacılara ödenmesine, ” şeklinde karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişilerce şirkete ait iş yerinde bulunan ve şirketin bizzat faaliyet konusu ile ilgili olan bir kısım makine ve ekipmanların kiralık olduğu gerekçesi ile değer tespiti yapılmadığını, her iki makinenin de, dava tarihinden ve dava dışı …’ın davalı şirkete ait aynı yere kurduğu şirkete kiralama olarak gösterdiği makinelerin olduğunu, davalı şirkete ait olduğu yönünde tanıkların olduğunun beyan edildiğini, yerel mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, bilirkişi raporları ile şirketin resmi muhasebesinin gerçeği yansıtmadığını, ikinci bir muhasebesinin olduğunu, birçok malzeme ve ekipmanın şirket kayıtlarında görünmediğini, bu nedenle çelişkinin giderilmesi yönündeki tanık dinletme taleplerinin reddedilmesinin savunma haklarını kısıtladığını, dava dışı … tarafından dosyaya sunulan 130.000 TL’lik 200 ton kapasiteli makine ve 90.000 TL bedelli 160 ton kapasiteli makinenin kiralık olduğuna dair kira sözleşmesinin tarafı olan makinenin maliki olduğu firmalara “kira sözleşmesine konu makinelerin kendilerine ait olup olmadığı, yine bu makinelerin bedellerinin iş karşılığı olarak kendilerine ödenip ödenmediği” hususunda taraflarınca yemin teklif ettirildiği, yerel mahkemenin reddettiği, kira sözleşmelerinin gerçeği yansıtmadığını, taraflarınca kira sözleşmesinin aslının dosyaya sunulmasının talep edildiğini, yerel mahkemece bu talebin dikkate alınmadığını, kira sözleşmelerinin aslının davalı ve dava dışı … tarafından dosyaya sunulmadığını, aslı sunulmayan belge üzerinden yerel mahkemece hüküm kurulduğunu, yemin teklifinin yemin için mevcut bulunması gereken şartlar oluşmasına rağmen reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporu ve ek raporu arasında 148.700,00 TL’lik fahiş fark bulunduğunu, bu duruma itirazların göz önüne alınmadığını, şirketin değeri hesap edilmediğini, marka değerinin hesaba katılmadığını, şirketin değerinin olduğundan daha düşük hesap edildiğini, hisse payların da bu oranda düştüğünü beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılarak şirket paylarının tespiti ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK’nın 531. Maddesi gereğince anonim şirketin haklı nedenlerle feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Şirket ortaklarından … 22/01/2018 tarihli dilekçe ile asli müdahillik talebinde bulunarak, anonim şirketin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL ortaklık payının ve diğer haklarının ödenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince 19/08/2018 tarihli duruşma … nolu ara karar ile asli müdahele talebinin reddine karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 531. Maddesi uyarınca haklı sebeplerin varlığı halinde şirket sermayesinin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahiplerinin şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceği, mahkemece, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, pay bedellerinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmesi suretiyle davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebileceği öngörülmüştür. Şirketler hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanılması esas olup; düzenleme uyarınca, ekonomik değer taşıyan şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer çözüm yollarının hakimce değerlendirilmesi zorunlu kılınmıştır.
İlk derece mahkemesince anonim şirketin feshi yerine davacı pay sahiplerine pay bedellerinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmesi suretiyle davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına karar verilmiş, taraflardan sadece davacılar tarafından şirket paylarının gerçek anlamda tespiti yönüyle istinaf talebinde bulunulmuştur.
Davacılar tarafından dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmamıştır. Yemini, kendisine ispat yükü düşen taraf teklif edebilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen tarafın, yemin teklif etmesinin hiçbir hukuki sonucu yoktur. Öte yandan tarafın bir delili kullanabilmesi için o delile usulüne uygun şekilde dayanmış olması gerekir. Bu külfet, iddia ve savunma sebeplerinin yargılamanın belirli bir aşamasına kadar ileri sürülmesini, bundan sonra ileri sürülen iddia ve savunma sebeplerinin mahkemece dikkate alınamayacağını ifade eden “teksif ilkesi” ile de ilişkilidir (Tanrıver, S.: Medenî Usûl Hukuku, C.I, Ankara 2016, s.362 vd.; Pekcanıtez. H./Atalay. O./Özekes, M.: Medenî Usûl Hukuku, 13.b., Ankara 2012, s.305 vd.). 6100 sayılı HMK’nın “somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” kenar başlıklı 194. maddesinde dayandıkları vakıaların, ispata elverişli şekilde somutlaştırması gerekliliği taraflara yüklenmiştir. Somutlaştırma yükü ile taraflardan, dayandıkları delilleri göstermeleri beklendiği gibi hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini de açıkça göstermeleri beklenmektedir. Taraflar vakıa ve delil ilişkisini kurmak zorunda değildirler fakat bundan kaçınmaları dava ile elde etmeyi umdukları hukuki korumadan mahrum kalmaları sonucunu doğurur. Bu yasal düzenlemeler ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda yasa koyucunun taraflara hangi delilin, hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtme, yani somutlaşma külfeti getirdiğini, bu düzenlemeye göre de açıkça yemin deliline dayanılmadığı taktirde, tarafın yemin teklif etme hakkının bulunmadığı sonucuna ulaşmak gerekmektedir (YİBHK’nun 03.03.2017 tarih ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı kararı). Dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığından yasal süreler geçtikten sonra davacı tarafın karşı tarafa yemin teklif etme hakkı bulunmamaktadır.
Davacıların davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin ortakları olduklarını, diğer ortak olan abileri …’ın kendileri üzerinde maddi ve manevi baskı kurarak şirketi elde etmek istediğini, 2013 yılından bugüne kadar genel kurul toplantısı yapmadığını, kar payı dağıtmadığını belirterek çıkma paylarını talep ettikleri, 6102 sayılı TTK’da somut uyuşmazlıkta olduğu şekilde kural olarak anonim şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesine ilişkin bir düzenlenme bulunmadığı gibi limited şirketlere ilişkin TTK’nın 638/2 ve 641/1. maddelerinin anonim şirketler bakımından uygulanma imkanı da bulunmadığı, ancak 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” hükmünün yer aldığı, bu maddeye göre haklı sebeplerin bulunması ve şirketin feshine karar verilmesinin talep edilmesi halinde mahkemenin fesih yerine davacı pay sahiplerine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilebileceği düzenlendiği, ilk derece mahkemesince alınan 19/05/2018 tarihli bilirkişi raporuna göre, davaya konu şirketin mal varlığının ticari defter kayıtları esas alınarak günün rayiç değerlerine göre davacı pay sahiplerinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin toplam varlık tespiti (özvarlığa göre) 77.219,18 TL’nin %33’ü olan 25.482,33 TL olduğu, taraflarca davaya konu şirkete ait olduğu kabul edilen 59.020,17 TL bedelli makinenin öz varlığa dahil edilmesi sonucu şirket varlığının 136.239,35 TL olduğu, bu tespite göre ise davacıların paylarının gerçek değerinin 136.239,35 TL’nin %33’ü olan 44.958,98 TL olduğu, ilk derece mahkemesince davacılar lehine 45.413,10 TL olarak karar tarihine en yakın gerçek değerinin belirlendiği, HMK 200 ve devamı maddeleri uyarınca senetle ispat kuralı gereğince davanın mahiyeti itibariyle tanık dinlenmesinin mümkün olmadığı kanaatiyle davacılar tarafından ileri sürülen istinaf sebeplerinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun gerekçeli, denetimine elverişli ve somut olayın özelliklerine uygun olması, taraflarca ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla; davacıların istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacıların istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Davacılar tarafından istinaf başvurusu sırasında yatırılan 1.404,00 TL karar harcından alınması gereken 88,80 TL maktu harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 1.315,20 TL harcın talep halinde davacılara iadesine,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince kararın dairemiz tarafından tebliğe çıkarılmasına,
7-Dava dosyasının temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine … tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır (Muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ:
Davacıların davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin ortakları olduklarını, diğer ortak olan abileri …’ın kendileri üzerinde maddi ve manevi baskı kurarak şirketi elde etmek istediğini, 2013 yılından bugüne kadar genel kurul toplantısı yapmadığını, kar payı dağıtmadığını belirterek çıkma paylarını talep ettikleri, 6102 sayılı TTK’da somut uyuşmazlıkta olduğu şekilde kural olarak anonim şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesine ilişkin bir düzenlenme bulunmadığı gibi limited şirketlere ilişkin TTK’nın 638/2 ve 641/1. maddelerinin anonim şirketler bakımından uygulanma imkanı da bulunmadığı, ancak 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” hükmünün yer aldığı, bu maddeye göre haklı sebeplerin bulunması ve şirketin feshine karar verilmesinin talep edilmesi halinde mahkemenin fesih yerine davacı pay sahiplerine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilebileceği düzenlendiğinden, mahkemenin haklı sebebin varlığını gözeterek neticeten çıkma payının belirlenmesine ilişkin görüşünde açıklanan hukuki nitelik itibariyle sonucu bakımından bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak davacıların gerçekte şirkete ait olan makinelerin şirketin diğer ortağı olan abileri …’ın aynı yere kurduğu şirkete kiralamış gibi gösterdiğini belirterek muvazaalı olarak yapılan bu işlemin tespiti ile çıkma payının buna göre tespit edilmesini talep ettikleri, mahkemece bu konuda herhangi bir inceleme yapılmadığı anlaşıldığından (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 23/10/2014 tarih 2013/14932 Esas 2014/16278 Karar sayılı ilamı), davacıların istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, davacıların muvazaalı olarak iddia ettiği işleme ilişkin gerekli incelemelerin yapılarak çıkma payının buna göre belirlenmesi hususunda karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiğinden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

Üye … e-imzalıdır