Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/1228 E. 2021/2226 K. 12.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :…
KARAR NO :…
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2019
NUMARASI : … Esas -… Karar

İSTİNAF EDEN
DAVACILAR:1-… Petrol Maden. İnş. ve Kantar San .Tic. Ltd. Şti.
2-… – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ :Av. … – …

DAVALI :… – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 12/11/2021
YAZIM TARİHİ : 15/11/2021
Davacılar tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 04/04/2019 tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacıların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … İnş. Ltd. Şti’nin davalı yan ile Huzurkent Sitesinin mantolama işi için anlaştıklarını, sözlü anlaşma halinde bonoları teminat karşılığı veren müvekkilinin sonrasında yapılan işin bedelini ödediğini, müvekkilinin her bir ödeme için ibraname aldığını, ancak davalı tarafın senetleri Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine koyduğunu, taraflarınca icra takibine itiraz edildiğini, Konya … İcra Hukuk Mahkemesi’nin teminat karşılığında icra takibini durdurma kararı verdiğini, müvekkili …’ın ise bedelsiz kalan bonolara sonradan eklendiğini, davalı tarafın kötüniyetli olarak müvekkili …’i bonolara sonradan ekleyerek hukuken haksız ve cezai anlamda da suç teşkil edecek şekilde eylem ve irade içerisine girdiğini beyan ederek müvekkillerinin söz konusu senetlerden dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, takibin iptaline, müvekkilleri lehine ayrı ayrı olmak üzere %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin alt taşeron olarak hizmet veren olduğunu, davacının ise üst taşeron, iş veren olduğunu, işveren tarafından teminat senedi verilme olgusunun ticari örf ve adetlere aykırı bulunduğunu, senedin teminat senedi olabilmesi için asıl senet metni üzerine açıkça teminat senedi olduğu hususunun yazılması gerektiğini, davacı yanın iddialarının art niyetli olduğunu, dosya içerisine sunulan icra takibine konu edilen bono suretleri üzerine müvekkilinin bilgisi, rızası ve onayı olmadan bazı eklemler yapıldığını, bu eklemlerin müvekkilinin eli ürünü olmadığını, bu konuda imza ve yazı incelemesi yapılması gerektiğini, davacı yan …’ın borçlu olmadığı hususunun kabul edilemeyeceğini, bonoda çift imza bulunduğunu, imzaların istiklali ilkesi gereği hem şirketin hem de şirket yetkilisinin bağımsız olarak borç altına girdiğini beyan ederek davanın reddine, asıl alacak üzerinden %40 oranında tazminatın davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;”…Senedin keşideci yerini düzenleyen bölümünde şirket ve şirket temsilcisinin (aynı kişinin) elinden çıkmış iki imzasının bulunması halinde ve imzalayanın şirket temsilcisi olması durumunda imzalardan şirket kaşesi üzerine atılanın şirket adına, açığa atılan diğer imzanın da imza sahibinin şahsı adına atılmış olduğunun kabulü zorunludur. Her iki imzanın da kaşe dışında olması halinde de birisinin şirket adına, diğerinin de aval için olduğunun kabulü gerekir. Zira, senetteki borçtan sorumlu olmak için keşidecinin tek imzası yeterli olup; birden fazla imza atılmasına gerek bulunmamaktadır.Bu açıklamalar ışığında sorumluluk doğması için keşidecinin atacağı tek imza yeterli olup, bononun ön yüzündeki ikinci imzanın atılması zorunluluğu olmadığından şirket kaşesi dışına atılan imza aval olarak değerlendirilir (HGK. nun 05/10/2011 tarih ve 2011/12-480 sayılı kararı). Bu bakımdan davacı …’ın senetleri aval veren olarak imzaladığı sonucuna ulaşılmıştır. Somut olayda davacılar senedin, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin teminatı olarak verildiğini, sözleşmeden doğan ödeme yükümlülüğünün de yerine getirilmesi nedeniyle senedin bedelsiz olduğunu iddia etmiştir. Davalı ise bu iddiayı kabul etmemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın yazılı delille kanıtlanması gerekir. Bu iddia ve savunma karşısında davacı taraf açtığı iş bu menfi tespit davasında, dava konusu senedin teminat amacı ile davalıya verildiğini usulüne uygun yazılı delillerle ispat yükü altındadır. Nitekim YARGITAY 19. Hukuk Dairesi 2015/7353 E. 2015/17117 K. Sayılı ilamı ile YARGITAY 19. Hukuk Dairesi 2015/8100 2015/12880 sayılı ilamı da bu yöndedir. Ancak davacı taraf iddiasının ispatına yarayan yazılı bir delil sunmamıştır.Davacılar, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmışlardır. HMK’nın 226.maddesinin c bendine göre; Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalara ilişkin hususlar yemine konu olamaz. Somut olayda, davacıların iddiası senetlerin bedelsiz olduğuna ilişkin olup, bedelsiz senedi kullanma TCK kapsamında suç teşkil etmektedir. Bu bakımdan davacılara yemin teklif etme hakkı hatırlatılmamıştır. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2014/15036 2015/569 sayılı ilamı da bu yöndedir.Tüm bu nedenlerle ispatlanamayan menfi tespit talebinin ve davacıların şartları oluşmayan tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.İİK’nın menfi tespit ve istirdat davaları başlıklı 72. Maddesinin 4. Fıkrasına göre; ”Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” Somut olayda, davacı tarafın talebi üzerine mahkememizce tedbir kararı verildiğinden ve davanın da alacaklı lehine neticelenmesi nedeniyle İİK’NIN 72/4. Maddesi uyarınca davalı lehine tazminata hükmetmek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davacıların davalarının ayrı ayrı reddine, davacıların tazminat taleplerinin reddine, davalının tazminat talebinin kabulü ile 14.000 TL’nin takdiren % 20 si oranında hesaplanan 2.800 TL tazminatın davacılardan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkillerden … Ltd. Şti. ile davalı arasında 15.10.2015 tarihinde Huzurkent sitesi işi için anlaşıldığını, dava konusu bonoların da bu iş için bu sözleşmenin öncesinde bu kapsamda verilmiş bonolar olduğunu, bonolar üzerinde de ne için alındığı ne için verildiğine ilişkin ibare düşüldüğünü, davalının bizzat imzasının alındığını, müvekkillerden …’ın, diğer davacı müvekkili … Ltd. Şti. nin yetkilisi olduğunu, dava dosyalarında mevcut olan bono suretlerinden de görüleceği üzere bedelsiz kalmış olan bonolara müvekkili …in isminin sonradan eklendiğini, bonoların davalı tarafa teslim edildiği vakit, müvekkili …’ın bonolardan borçlu olmadığını, davalı tarafın haksız ve kötü niyetli bir şekilde eylemde bulunduğunu, bu hususta taraflarınca bedelsiz senedi kullanma ve resmi evrakta sahtecilik suçundan suç duyurusunda bulunulduğunu, fakat yürütülen soruşturma kovuşturma neticesi beklenmeden iş bu davalarının reddine karar verilmesinin açık şekilde hak ihlali olduğunu, yerel mahkemenin bu konuya dair bir gerekçeden bahsetmediğini, dosyaya sunulan şirket kayıtları, defter ve belgeleri, ödemelere ilişkin banka dekontları, delillerin mukayese edilmesi halinde; davalı tarafın kötü niyet taşıyan taraf olduğunu, müvekkillerinin teminat olarak verilen senetlerden dolayı herhangi bir borçlarının da bulunmadığını, davanın kabul edilerek her iki müvekkili için de ayrı ayrı davalı taraf aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken tam aksi şekilde eksik incelemeler ile davanın reddine ve davalı lehine tazminata, avukatlık ücretine hükmedilmiş olmasının bozmayı gerektirdiğini bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın kabulü ile, davalı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; kambiyo senetlerinden kaynaklan menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Konya …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde davalı tarafından davacılar aleyhine 04/03/2016 tarihinde 10/10/2015 tanzim, 30/12/2015 vade tarihli 7.000,00 TL bedelli ve 10/10/2015 tanzim,30/01/2016 vade tarihli 7.000,00 TL bedelli 2 adet bonoya dayalı olarak 14.000,00 TL asıl alacak,171,50 TL işlemiş faiz ve 228,18 TL protesto masrafı olmak üzere toplam 14.399,68 TL üzerinden kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlatıldığı, bonoların keşide eden kısmında davacı şirketin kaşesi ve davacı …’ın adı soyadı olduğu, şirket kaşesi dışında çift imza bulunduğu, davalının bonolarda lehtar olduğu görülmüştür.
Davacı şirketin, bu bonoların Huzurkent Sitesinin mantolama işi için davalıya teminat olarak verildiğini, mantolama işi ücretinin davalıya ödendiğini, bu nedenle borçlu olmadığını iddia ettiği, diğer davacı …’ın ise davacı şirketin yetkilisi ve sahibi olduğunu, davacı şirket ile olan ticari ilişkiye kendisinin de dahil olması yönünde davalı ile yapılan bir anlaşma ve irade birlikteliği olmadığını, isminin bonolara sonradan eklenmiş olduğunu iddia ettiği görülmüştür.
Davacılar tarafından davalı ile yapılan sözleşme suretinin ve dava konusu bonolar ve dava konusu edilmeyen bir bono olmak üzere 3 adet bononun suretinin dosyaya sunulduğu, sözleşmede bonolardan bahsedilmediği, bono suretlerinde davalının 3 adet senet aslını aldığına dair yazı ve imzası bulunduğu, bono suretlerinde davalının yazı ve imzasının bulunduğu bölümün dışında başka bir yerde ”Huzurkent Sitesi İşçilik İçin Verilmiştir.” yazısının bulunduğu, ayrıca dava konusu 30/12/2015 vade tarihli bononun metin kısmının dışında ”30/01/2016 vade 7.000 TL bedelli senet dahildir” yazısının bulunduğu, mahkemece ”Huzurkent Sitesi İşçilik İçin Verilmiştir.” ve ”30/01/2016 vade 7.000 TL bedelli senet dahildir” şeklindeki yazıların davalının eli ürünü olup olmadığına ilişkin Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden rapor alındığı, verilen raporda bu yazıların davalının eli ürünü olmadığının bildirildiği görülmüştür.

Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyası dairemizce Uyap üzerinden istenmiş, dosya incelendiğinde davacıların davalı hakkında dava konusu bonolarla ilgili olarak 24/03/2016 tarihinde bedelsiz senedi kullanma ve resmi belgede sahtecilik suçlarından şikayette bulundukları, Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 03/09/2019 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ile; ”Şüpheli ve müşteki arasındaki Hukuk Mahkemelerinde bulunan davalar, Kriminal Raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; müşteki ile şüpheli arasında bono ile ortaya konan bir borç ilişkisinin bulunduğu ve müştekinin senetten kaynaklanan borcu ödediğine ilişkin hukuka uygun olarak yalnızca beyan deliline dayandığı, hukuki bir ilişkinin sonucu olup, aynı zamanda cezai sorumluluğu da gerektiren işlemlerde hukuk mahkemelerinde aranılan ispat şeklinin ceza mahkemelerinde de aranması gerektiği, ceza mahkemelerinden verilen mahkûmiyet hükümlerinin hukuk mahkemelerini de bağlayacağı, bedelsiz senedi kullanma suçunun işlendiğinin tanıkla veya salt olarak beyanla ispatı kabul olunduğu takdirde katılanın ceza ilamına dayanarak borcu ödediğini herhangi bir yazılı delile ihtiyaç olmadan ispat edebileceği, bunun da miktar itibarıyla tanıkla ve beyanla ispat edilemeyecek bir iddianın HMK’na aykırı olarak tanıkla veya beyanla ispatı sonucunu doğuracağı açık olup, müşteknin senedin ödenmesine rağmen kullanıldığı yönündeki iddiasının beyana göre sabit kabul edilmesinin mümkün olmadığının benzer olaylarda Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararlarında belirtildiği senetten kaynaklanan borcun ödendiği hususu Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uyarınca ispatlanamadığı ve elde edilen delillerin müşteki hakkında kamu davası açmaya yeter nitelik ve derecede bulunmadığı ayrıca şüphelinin müştekinin adını sonradan senede eklemiş olmasının hukuken herhangi bir sonuç doğurmayacağı zira müştekinin iki adet imzasının ve kaşesinin kendi elinden çıktığının kesin olarak tespit edildiği” gerekçesiyle bedelsiz senedi kullanma suçundan davalı hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, verilen takipsizlik kararına davacıların itiraz ettiği Konya …Sulh Ceza Hakimliği’nce 19/09/2019 tarihinde verilen kararla takipsizlik kararına yapılan itirazın reddine karar verildiği, böylece takipsizlik kararının 19/09/2019 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Davacıların bonolardaki imzaların şirket yetkilisine ait olmadığına dair bir itirazları bulunmamaktadır.
Takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için TTK’nın 776/1-g maddesi uyarınca “…senedi düzenleyenin imzasını” ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak öngörülmemiştir. TTK’nın 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 677. maddesi gereğince, şirketin münferit temsilcisinin şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imzanın kendisini sorumluluktan kurtaracağı düşünülemez. Yine, TTK’nın 778. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 701 ve 702/1. maddeleri gereğince, keşideci şirket kaşesi üzerindeki imza dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekmez. Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumlu olur.
Özetle şirket temsilcisinin şahsen sorumlu olabilmesi için şirket kaşesi dışında ayrı bir imzasının bulunması yeterlidir. Her iki imzanın da kaşe üzerinde bulunması hâlinde ise yetkili temsilcinin sorumluluğundan bahsedilemez. Bir diğer ifade ile senetteki her iki imza da şirket kaşesi üzerine atılmışsa, burada artık aval olgusundan söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 05.10.2011 tarih, 2011/12-480 esas, 2011/598 karar sayılı kararı).
Somut olayda takibe konu bonoların incelenmesinde, tanzim edenin … Petrol Madencilik İnşaat ve Kantar San. Tic. Ltd. Şti. olduğu, senet metninde bulunan imzaların ise, her ikisinin de şirket kaşesi dışına atıldığı görülmektedir. Bu hâlde, yukarıdaki açıklamalar ışığı altında, şirket kaşesi dışına atılan ikinci bir imzanın, tanzim eden lehine aval veren sıfatı ile atıldığının ve imza sahibinin de aval veren sıfatı ile sorumlu olduğunun kabulü gerekir.

Bu durumda davacı …’ın aval veren olarak sorumluluğu olduğu için bonolara isminin sonradan eklendiği, kendisinin bonolardan dolayı şahsi bir sorumluluğunun olmadığı yönündeki iddiaları yerinde değildir.
Bonoların sözleşme teminatı olarak verildiğini, sözleşme kapsamında davalıya olan borcun da ödendiğini davacıların yazılı delillerle ispat etmeleri gerekmekte olup, davacıların bu yönde yazılı bir delil ibraz edemedikleri, soruşturma dosyasının da takipsizlikle sonuçlandığı, davacıların dava dilekçesinde yemin deliline de dayandıkları, ilk derece mahkemesince yemin konusunun davalıyı ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak nitelikte olması nedeniyle HMK’nın 226.maddesinin c bendi gereğince davacılara yemin teklif etme haklarının hatırlatılmadığı belirtilmiş ise de davacıların bonoların teminat amaçlı verildiğine ve borcun ödendiğine dair yemin teklif etme haklarının bulunduğu ancak davacılar tarafından bu konunun istinaf sebebi yapılmadığı, yargılama esnasında İİK’nın 72/3 maddesi uyarınca davanın sonuna kadar davacı borçlu tarafından icra veznesine yatacak olan paranın davalı alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verildiği ve bu karar uygulandığı için İİK’nın 72/4.maddesi gereğince davalı lehine tazminata hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı, ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu anlaşıldığından davacıların istinaf başvuru taleplerinin HMK’nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacıların istinaf taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL karar ve ilam harcının davacı şirketten tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL karar ve ilam harcının davacı …’dan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
7-Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/11/2021 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip … e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır