Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2019/1011 E. 2021/1628 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …/…
KARAR NO : ../…

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE …. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2019
NUMARASI : …/… Esas – ../…. Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. … & Av. … -…
DAVA : Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 01/07/2021
YAZIM TARİHİ : 02/07/2021
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye… Ticaret Mahkemesi’nin …/…. Esas sayılı dosyası ile açılan alacak davasında 11/02/2019 tarihinde tesis edilen karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından yatırılan paraların istendiği an geri çekilebileceği ve bu paralar karşılığında yüksek faiz verileceği vaatleri ile binlerce kişiden para toplandığını, müvekkilinden de 01/01/2001 tarih … sayılı tahsilat makbuzu karşılığı 162.500,00 DM para tahsil edildiğini, müvekkiline bir kısım hisse senetleri verildiğini, zaman içinde müvekkilinin oyalanarak parasının iade edilmediğini, müvekkilinin yaptığı başvurulara davalı şirketin müvekkilinin şirket ortağı olduğundan bahisle yatırdığı paraları iade edemeyeceklerini bildirdiğini, davalının Bankalar Kanununun 10. maddesine aykırı olarak mevduat topladığını, davalının Sermaye Piyasası Kanunu 30 ve 31. maddelerine aykırı olarak SPK dan her hangi bir izin olmadan ve izin belgeleri olmadan izinsiz aracılık faaliyetinde bulunduğunu, davalının tacir olup basiretli bir iş adamı gibi davranmadığını, davalının şirket hisse senetlerini SPK kaydına aldırmaksızın halka arz ettiklerini, davalının SPK mevzuatına uymayarak küçük yatırımcıları zarara uğrattığını, SPK mevzuatının amacının küçük yatırımcıların zarar görmelerinin engellenmesi olduğunu, SPK tarafından yapılan denetlemelerde şirket hisse senetlerinin izinsiz bir şekilde halka arz edildiğinin ortaya konulduğunu, davalıca şirket sermayesinin tamamı ödenmediği halde hamiline yazılı hisse senetleri çıkarıldığını, şirket yönetim kurulu üyeleri ve çalışanları hakkında yasalara aykırı bu tip faaliyetleri nedeniyle haklarında bir çok ceza soruşturması yapılarak kamu davaları açıldığını ve özellikle yöneticilerin Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine aykırılıktan ve ayrıca TCK’nın 313. maddesinde düzenlenen teşekkül halinde suç işlemek suçlarından cezalandırılmalarının talep edildiği, müvekkilinin davalıya şirket ortağı olmak için değil yüksek faiz ve dilediği an geri almak amacıyla para verdiğini, davalının bu para nedeniyle sebepsiz zenginleştiğinden bahisle şirket hisse senetlerinin satımlarının usulüne uygun şekilde gerçekleşmemesi ve ilgili mevzuata aykırı olması nedeniyle taraflar arasında geçerli bir şirket hisse senedi satımının yapılmadığının (müvekkilinin şirket ortağı olmadığının) tespitine, taraflar arasındaki mevzuata aykırı şekilde kurulan ilişkinin hükümsüzlüğüne ve müvekkilinden tahsil edilen 162.500,00 DM karşılığı olan 83.086,19 EURO’nun ödeme tarihinden itibaren döviz faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve müvekkilinin fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket vekili cevap dilekçesi ile özetle; dava dilekçesindeki tüm açıklama ve isnatların gerçeğe aykırı olduklarını, müvekkili şirketin Konya Ticaret Sicilinin …. sicil numarasında kayıtlı sermaye yapısı ve ortaklık yapısı belirli bir şirket olduğunu, müvekkili şirket yetkilileri tarafından hiç kimseye hiç bir vaatte bulunulmadığını, davacının dosyaya sunduğu tahsilat makbuzunun gerçek olmadığını ve bunu kabul etmediklerini, müvekkili tarafından davacıdan her hangi bir para tahsilatı yapılmadığını, müvekkili şirketin hamiline hisse senetlerini elinde bulunduran kişi veya kişilerin hisse senetleri elinde bulunduğu sürece şirketin ortağı olduğunu, davacı tarafın dosyaya şirket hisse senetleri sunduğunu, davacının bu senetlere göre şirket ortağı olduğunu, elinde şirket hisse senedi bulunan ortakların da TTK 329 ve 405. maddeleri gereğince şirkete sermaye olarak koydukları/verdikleri paraları geri istemelerinin ve şirketin de hisse senetlerini geri almasının mümkün olmadığını, hamiline hisse senetlerinin şirket pay defterine kaydedilmesinin mümkün olmadığı gibi bu tip senetlerin teslim ile el değiştirmesi nedeniyle bunlara hesap ekstresi verilmesinin de mümkün olmadığını, davacının dava dilekçesinde davasına dayanak yaptığı iddiaların davadan sonuç elde etme çabasına yönelik gerçek dışı iddialar olduğunu, müvekkili şirket yetkilileri hakkında her hangi bir kesinleşmiş mahkumiyet kararı olmadığı gibi SPK’nın müvekkili şirkete karşı açtığı davanın retle sonuçlandığından bahisle müvekkili şirket hakkındaki davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Davalı şirketin şirket defter ve belgelerini inceleyen bilirkişilerin gerekçeli, denetlemeye ve hükme el verişli raporlarında da belirttikleri gibi; davalı şirketin yöneticilerinin veya çalışanlarının veya yetkililerinin haklarında ceza mahkemelerince verilmiş her hangi bir mahkumiyet kararının olmaması, mahkumiyet kararı olsa bile o mahkumiyet kararının içeriğinin ve taraflarının ne olduğunun ayrı bir tartışmanın konusu olması, davacının sunduğu belgelerde davalı şirketin veya yetkililerinin imzalarının olmaması, davacının şirkete para verdiğine ilişkin davalı şirketi bağlayan bir belgesinin olmaması, davalı şirketin ticari defter ve belgelerinde davacıdan para tahsil edildiğine ilişkin bir kaydın olmaması, böyle bir kayıt olmayınca ticari defterlerin noter açılış ve kapanış tasdiklerinin olup olmamasının sonuca etkisinin olmaması, böylelikle davalı şirketin ticari defterlerinin kendisi aleyhine delil oluşturacak bir durumunun olmaması, davacının şirket pay sahipleri defterinde de isminin bulunmaması nedenleriyle davacı davalı şirkete dava konusu ettiği 162.500 DM’yi verdiğini ispatlayamadığından ve bir kısım varsayımlardan hareket ederek davacının davalı şirkete para verdiği kabul de edilemeyeceğinden eski HUMK ve yeni HMK gereğince belli bir miktarın üzerindeki talep ve davaların yazılı belge ile ispatlanması gerektiğinden ve davacı hiç yemine de dayanmadığından yazılı belge veya kesin delille ispatlanamadığından ve bilirkişi kurulunun düzenlediği rapor ve ek rapor ve şirket kayıtları ve SPK listeleri karşısında davacının, davalı şirkete herhangi bir para verdiğine veya dayandığı makbuzun ve isminin SPK listelerinde olduğuna ilişkin herhangi bir delil ve belge olmadığından, bilakis davacının dayandığı tahsilat makbuzunu düzenleyen .. …’nın şirket genel kurul toplantılarına davacıya devrettiği hisse senetlerine dayalı olarak katıldığı ve bu haliyle davacının 3. kişiden devren iktisapta bulunduğu ve davalının bu devirden sorumlu olmadığı anlaşıldığından ve davacı para verdiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin müvekkilin hisseleri davalı yana bir ödeme yapmaksızın devren iktisap ettiği yönündeki tespitinin geçersiz olduğunu, mahkemenin önüne gelen benzer nitelikte davalarda vermiş olduğu kararlarda belirttiği üzere; SPK raporlarında taraflar arasında ki ilişkinin bir yatırım ilişkisi olduğu, ticari faaliyet dışında hisse değeri belirlendiği, kar payı ödendiği, tüm bunların şirket tarafından ikincil kayıtlar altında tutulduğunun birçok kez ortaya konduğunu, buna rağmen yargılama esnasında ancak şekli tespitlerle yetinildiği, Yerel Mahkemedeki yargılama esnasında gerek SPK gerekse BDDK raporlarına hiçbir şekilde itibar edilmediği, söz konusu raporlara herhangi bir belge veya kayıt eklenmediği iddiası ile raporların kanaatten ibaret olduğu belirtilmek sureti ile usul ve yasaya tamamen aykırı olarak hüküm kurulduğunu, davalı şirketin ileri sürdüğü yerel mahkemenin ise beyanlara itibar ederek vermiş olduğu hükmün hatalı olduğunu, müvekkilin 3.kişilerden hisse aldığı ve hatta sonra bir kısmını da 3. Kişilere hissesini devrettiği yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını, kaldı ki SPK raporlarında işleyiş tarzının ayrıntılarıyla ortaya konduğu gibi davalı şirket ve benzeri yapılanmaların şirket yetkili olduğu iddiaları ve kurulmuş olan paravan şirketler eliyle para toplama faaliyeti gerçekleştirdiğinin açık olduğunu, bununla birlikte dosyaya mübrez tahsilat makbuzunu dikkate alınmayıp makbuzda imzası bulunan .. …’nın davalı şirket ile ilgisinin bulunup bulunmadığı davalı şirket adına para toplama faaliyetinde bulunup bulunmadığının dahi araştırılmadığını, eksik inceleme neticesinde verilmiş olan hükmün hatalı olduğunu, bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde ortada bir ortaklık ilişkisinin olmadığı taraf arasındaki sözleşmenin kurulduğu anda ortaklık ilişkisinden farklı olarak ticari faaliyet sonucunda kazanılan kar payından başka olarak ve ticari faaliyete, kar veya zarar bağlı olmadan belirli bir yüzde ile kar payı ödemek ve istenildiği her an geri çekilmek taahhüdü ile oluşturulan yatırım sözleşmesi olduğunun ortaya çıkmakta olduğunu, buna rağmen mahkemenin aksi yöndeki kabulüyle verdiği red kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilden de yüksek oranda faiz getirisi verileceği ve yatırılan paranın istenildiği her an geri verileceği garantileri ile şirket temsilcileri tarafından “… Holding A.Ş ye ait Tahsilat makbuzu” ile müvekkilden para tahsil edildiğini, karşılığında kendisine … Holding A.Ş ye ait hisse senetleri teslim edildiğini beyan ederek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre … Holding A.Ş. antetli “Tahsilat Makbuzu” başlıklı 01/01/2001 tarihli belge ile davacıdan 162.500 DM tahsil edilerek bu tahsilat karşılığında davacıya.. nolu 100’lük hisse, .. nolu 20’lik hisse ve .. nolu 5’lik hisse olmak üzere 325 adet hisse verildiği, tahsilat makbuzu üzerinde davalı şirkete ait hiçbir kaşe ve imzanın olmadığı, tahsil eden kısmında …. isimli bir kişinin imzası bulunduğu görülmüştür.
Davacı vekili tarafından dava dilekçesi ekinde yukarıda bahsedilen hamiline yazılı hisse senetlerinin aslının sunulduğunun belirtildiği, dosyada hisse senetlerinin davacı vekili tarafından aslı gibidir yapılmış onaylı suretlerinin bulunduğu, dosyada hisse senetlerinin asıllarının mahkeme kasasına alındığına dair bir kayıt olmadığı görülmüştür.
Mahkemece alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporuna göre davacı tarafından verilen paraya ilişkin davalı ticari defterlerinde herhangi bir kayıt olmadığı, davacı tarafından sunulan hisse senetlerinden 48,49 ve 50 nolu 100’lük hisse senetlerinin davalı şirketin 16/12/2006 tarihinde yapılan olağan genel kurulunda dava dışı … adlı bir kişinin elinde olduğu ve bu kişi adına işlem gördüğü yine davacı tarafından sunulan 130 nolu 5’lik ve 153 nolu 20’lik hisse senetlerinin ise tahsilat makbuzunda imzası bulunan .. .. adına 11/12/2009 tarihinde … Bankası Konya Şubesi’ne tevdi edildiği bu şekilde davacı tarafından sunulan hisse senetlerinden kaynaklanan ortaklık haklarının 3.kişiler tarafından kullanıldığı anlaşılmıştır.
Davacı , tahsilat makbuzu ile ödediği bedel karşılığında davalı şirkete ait 325 adet hamiline yazılı hisse senedini aldığını iddia etmiş, bu iddiasına dayanak olarak da tahsilat makbuzunda numaraları belirtilen hisse senedi asıllarını dosyaya ibraz ettiğini dava dilekçesiyle bildirmiştir. Ancak dosya kapsamından hisse senet asıllarının sunulup sunulmadığı anlaşılamamaktadır. Bu sebeple hisse senet asıllarının davacıda olup olmadığı sorulup senet asıllarının incelenmesi gerekir. Hisse senetlerin hamiline yazılı niteliği gözetildiğinde hisse senedi aslını elinde bulunduran kişi senet üzerinde bu belge nedeniyle kurulan ortaklık ilişkisinin geçersiz olduğunu, ödenen bedelin iadesine ilişkin hak iddia edebilecektir. Bu durumda hisse senedi asıllarının davacı tarafından ibrazının sağlanması, ibraz edilmesi halinde bu durumunun sonuca etkisi üzerinde durularak hüküm kurulması gerekmekte olup, bu sebeple HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının taraflar arasındaki ihtilaf ile ilgili esasa ilişkin delillerin toplanması ve değerlendirilmesi sonucunda karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya Asliye …. Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2019 tarih …/… Esas …/… Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3 maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/07/2021 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip … e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

A.Ç.