Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2018/88 E. 2019/34 K. 21.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :
NUMARASI :

DAVACI : …
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ :
YAZIM TARİHİ :
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 09/10/2018 tarihinde tesis edilen davanın konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karara karşı, davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine raportör hakimin görüşleri alındıktan sonra, dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı ………. Gıda Makine İnş.San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden adı geçen borçluya kredi kullandırıldığını, davalının kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzalayarak borcun tamamının sorumluluğunu üstlendiğini, borcun bugüne kadar ödenmediğini, davalıya ihtarname tebliğ edildiğini ancak verilen süre içerisinde yine borcun ödenmediğini, bu sebeple borçlular hakkında icra takibine başlandığını, söz konusu takibin davalının ana para, faiz ve faiz oranı ve diğer fer’ilere ilişkin itirazları üzerine durduğunu, yapılan itirazların tamamen haksız, dayanaksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek davala tarafın icra takibine itirazlarının iptali ile takibin, takip tarihi itibari ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla … TL bedel üzerinden devamına, davalılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kefil olduğu kredi borcunu ödenmiş olmasından dolayı işbu borca itiraz ettiğini, söz konusu borcun daha sonra asıl borçlu şirket tarafından çekildiğini, daha sonra çekilen bu kredi sözleşmelerinin hiçbirinde müvekkilin imzasının yada bilgisinin bulunmadığını, müvekkilinin müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu ilk kredi borcunu süresinde ödediğini ve kredi borcunun kapandığını, davacı yanın ödenmiş krediyi görmezden gelip asıl borçlunun çektiği kredilerden müvekkilini sorumlu tutmanın hukuk ve hakkaniyet ile bağdaşmadığını, davacı yanın kötü niyetli olarak müvekkilini bu borçlardan sorumlu tuttuğunu, müvekkilinin, bu sözleşmeden sonra banka ile hiçbir kredi işlemi ve kefilliliğinin söz konusu olmadığından, iş bu itirazlarının kabulü ile haksız mesnetsiz davanın reddine, müvekkili aleyhine haksız başlatılan ihtiyati haciz sebebi ile uğradığı zararlar sebebi ile davacı yanın %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Konya …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile alacaklı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. tarafından borçlular …, … ve … aleyhine 309.059,23 TL asıl olmak üzere fer’ileri ile birlikte toplam 609.674,89 TL alacaktan kaynaklı ilamsız icra takibi yapıldığını, takip dayanağının Banka Kredi Genel Sözleşmesi, ihtarname ve banka kayıtları olduğu, Örnek 7 ödeme emrinin davalı – borçlu …’a 31/05/2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekili tarafından 31/05/2016 tarihinde borca ve fer’ilerinin tamamına itiraz edildiği, 02/06/2016 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, bankacı bilirkişi … tarafından düzenlenen 05/12/2017 tarihli raporu ve ek raporunda; Taraflar arasında imzalanan Kredi Genel Sözleşmesi’nin 1 – 59 – 62 – 63 – 64 -97.sayfalarında davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak kefalet imzasının görüldüğünün, taraflar arasında imzalanan Kredi Genel Sözleşmesinde asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerle ilgili hükümler bulunduğu, asıl borçlu şirketin borcunun taraflar arasında imzalanan 18/03/2010 tarihli Ticari Kredi Genel Sözleşmesi ile tesis edilen ipoteklere dayalı olarak kullandırılan kredilerden kaynaklandığının bildirildiği, önceki bilirkişi raporu ve ek rapor içeriği ile davalının itirazları sonucunda bankacı bilirkişi … tarafından düzenlenen 24/07/2018 tarihli raporunda; Kredi sözleşmelerinin karşılıklı taahhütleri içerdiğinden, kefil veya kefillerin tek yanlı olarak bildirdikleri irade beyanı ile kefaletten vazgeçemeyeceği, somut olayda davalı-kefil …’ın kefaletten vazgeçtiğine ve Banka tarafından da açıkça kabul edildiğine dair bir beyan bulunmadığını, dolayısıyla, davalı/kefil …’ın kefil bulunduğu Kredi Sözleşmesinin dayanağı olarak yeniden kredi kullandırılmasının yeni bir kredi ilişkisi olmadığı, başlangıçta imzalanan bir süreç olduğundan, davalı-kefil …’ın kefalet limiti ile sorumluluğunun devam ettiğini, ancak takibe konu kredilerin 24/08/2017 tarihinde tortusuz kapatıldığından dava dışı asıl borçlu ve kefiller yönünden de davanın konusuz kaldığının bildirildiği, dava dışı şirket ile davacı banka arasında 18/03/2010 tarihli “Genel Kredi Sözleşmesi” imzalandığı, davalının anılan sözleşmeye müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla …TL limitle kefil olduğu, dava dışı şirketin akabinde kullandığı kredilerin bağlı sözleşme olduğu, ödenmeyen kredi borçlarından takip tarihi itibariyle davalının kefil sıfatıyla … TL limite kadar sorumluluğunun bulunduğu, davadan sonra 24/08/2017 tarihinde kredi borcunun ödendiği anlaşılmakla; davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, İİK.’nun 67/2 maddesi gereğince takibe konu … TL alacağın takdiren %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Konya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe konu alacağın 26/07/2012 tarihli genel kredi sözleşme imza tarihinden sonra kullanılan krediler olduğunu, İkinci kredinin imza edilmesine kadar olan hiç bir borcun muaccel olmadığını, zira ilk sözleşmeden herhangi bir borç muaccel hale gelmiş olsa idi icra takibine konulacağını, halbuki takibe konu muaccel hale gelen borçların tamamının ikinci krediye binaen kullandırılan krediler olduğunu, müvekkilinin ikinci kullanıldırılan kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığını, bu hususun tarafların kabulünde olduğunu, hal böyle iken müvekkilinin imza etmediği sözleşmeden kaynaklı borçtan sorumlu tutulamayacağını, Yargıtay 19.HD 2016/12483 esas 2017/273 karar sayılı içtihatında mahkemenin imzası bulunmayan sözleşmeden sorumlu tutulamayacağına ilişkin kararın onandığını, dosya borcu asıl borçlu tarafından ödendiği halde ve davanın konusuz kalmasına rağmen müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Uyuşmazlık dava konusu icra takibine konu kredi borcunun davacının müteselsil kefil olduğu 18/03/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca mı, yoksa davacının kefaletinin bulunmadığı 26/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca mı doğduğu, davanın konusuz kalması sebebiyle İİK.67/2 maddesi uyarınca davalının icra inkar tazminatından davacının kötüniyet tazminatından sorumlu olup olmayacağı hususlarındadır.
Dava konusu kredinin hangi sözleşme kapsamında kullandırılmış olduğununun belirlenmesi gerekmektedir. Zira, kredinin davalının kefaletinin bulunduğu genel kredi sözleşmelerine dayanılarak kullandırıldığının saptanması halinde cari hesap şeklinde işleyen genel kredi sözleşmesinde borcun bir şekilde sıfırlanmış olması kefaletin sona ermesini gerektirmediğinden aynı sözleşme çerçevesinde yeniden kredi kullandırılması halinde kefil ya da kefillerin kefalet limiti ve kendi temerrüdlerinin hukuki sonuçları ile sınırlı olma kaydıyla sorumlu olduklarının kabulü gerekecektir. Ancak dava konusu kredinin, davalının kefaletinin bulunmadığı kredi sözleşmesi çerçevesinde kullandırılmış olduğunun saptanması halinde ise davalının sorumluluğundan söz edilemeyecektir.
Davalı banka tarafından 19/11/2014 tarihi itibariyle kredi hesabın kat edildiği, davaya konu takibin 20/05/2015 tarihinde yapıldığı, davanın 12/05/2017 tarihinde açıldığı, Konya …İcra Müdürlüğü … esas sayılı takibine konu alacağın yapılan protokol gereği 05/12/2014 tarihinden başlayarak ödemeler yapıldığı, ancak asıl borçlunun bu protokole uymaması sonucu protokolün iptal edildiği, borcun 714.987,96 TL olarak tahsil edilerek 24/08/2017 tarihinde tortusuz olarak kapatıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince alınan 05/12/2017 tarihli bankacı bilirkişi kök raporunda takibe konu kredinin hangi genel kredi sözleşmesine dayanılarak kullandırıldığının açık olmadığı, 23/03/2018 tarihli ek raporda asıl borçlu şirketin borcunun taraflar arasında imzalanan 18/03/2010 tarihli ticari kredi genel sözleşmesi ile tesis edilen ipoteklere dayalı olarak kullandırılan kredilerden kaynaklandığının belirtildiği, 24/07/2018 tarihli bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ile davalı …’ın müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu, 18/03/2010 tarihli kredi genel sözleşmesi imzalandıktan ve davalı …’a ait gayrimenkul ipoteğinden sonra tablo 3 te belirtilen taksitli ticari kredilerin kullanıldırıldığı, ayrıca BCH rotatif (SMK) kredisi, KMH kredisi, çek bedeli kredisi ve şirket kredi kartının 18/03/2010 tarihli kredi genel sözleşmesi kapsamında kullanıla geldiği, davalı …’ın kefil olarak imzası bulunmayan 26/07/2012 tarihli kredi genel sözleşmesi imzalandıktan sonra tablo 4’te belirtilen ve takibe aktarılan taksitli ticari kredilerin kullanıldırıldığı, ayrıca daha önceden kullanıla gelen BCH rotatif kredisi, KMH kredisi, çek bedeli kredisi ve şirket kredi kartının kullanılmaya devam edildiği, 26/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin 40.maddesinde önceki sözleşmelerle bağlantı ile ilgili hükümlerin açıklandığı, 26/07/2012 tarihli sözleşme ile 18/03/2010 tarihli diğer sözleşmeyle bağlantı olduğundan sözleşmenin ayrı ayrı değerlendirilmemesi gerektiğinin belirtildiği, Konya …İcra Müdürlüğü … esas sayılı takip dosyasında toplam 714.987,96 TL tahsil edilerek takibe konu kredilerin 24/08/2017 tarihinde tortusuz olarak kapatıldığının görüldüğü, somut olayda davalı kefil … ın kefaletten vazgeçtiğini ve banka tarafından açıkca kabul edildiğine dair bir beyan da bulunmadığını, davalı kefilin kefil olduğu kredi sözleşmesinin dayanağı olarak yeniden kredi kullandırılmasının yeni bir kredi ilişkisi olmadığı, davalı kefil …’ın kefalet limitiyle sorumluluğunun devam ettiği, takip kapatıldığından davanın konusuz kaldığı belirtilmiştir.
Davacı tarafça takibe konu alacak yönüyle 18/03/2010 tarihli kredi genel sözleşmesi ile 26/07/2012 tarihli kredi genel sözleşmesine dayanılmıştır. 26/07/2012 tarihli kredi genel sözleşmesinde davalı …’ın kefalet imzası bulunmamaktadır. Davalının imzasını taşıyan kredi genel sözleşmesinden sonra düzenlenen ve kefaleti bulunmayan sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden dolayı davalının kefalet sorumluluğundan söz edilemez. (Yargıtay 19.HD 2014/5081 esas 2015/2214 karar 19/02/2015 tarihli karar, Yargıtay 19.HD 2015/4619 esas 2016/379 karar 20/01/2016 tarihli karar)
Davalının müteselsil kefil olduğu 18/03/2010 tarihli kredi genel sözleşmesi uyarınca davacı banka tarafından kullanıldırılan kredilerin bilirkişi raporları uyarınca tamamının tortusuz olarak kapatıldığından bu sözleşme yönüyle davalının müteselsil kefil olarak sorumlu olduğu kredi borcu bulunmamaktadır. 26/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden sonra kullandırılan kredi hesaplarının 31/10/2014 tarihi itibariyle kat edilerek Beşiktaş …Noterliği 20/11/2014 tarihli … yevmiye nolu ihtarname keşide edilmiştir. İcra takibine konu alacaklara ilişkin hesapların 31/12/2014 tarihi itibariyle kat edildiği, 26/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin 40.maddesindeki önceki sözleşmelerin eki ve ayrılmaz parçası olduğuna ilişkin bağlantı hükmünün bu sözleşmede davalının imzasının /kefaletinin bulunmaması sebebiyle bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu sebeple bankacı bilirkişilerin 26/07/2012 tarihli kredi genel sözleşmesinin 40.maddesi uyarınca bu sözleşme ile diğer sözleşme bağlantılı olduğundan sözleşmelerin ayrı ayrı değerlendirilmemesi gerektiği, davalı kefilin yeniden kredi kullandırılmasının yeni bir kredi ilişkisi olmadığı, davalının başlangıçta imzalanan kefalet limitiyle sorumluluğunun devam ettiği yönündeki değerlendirmede hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Davalının müteselsil kefil olduğu 18/03/2010 tarihli sözleşmeye dayandırılarak kullandırılan kredinin tamamen ödendiği, sonradan kullandırılan kredilerin 26/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesine dayanılarak kullandırıldığı, 26/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalının müteselsil kefil olarak sorumluluğunun bulunmadığı, bu sözleşmeye dayalı kredi işlemlerinin yeni bir kredi işlemi olduğundan davalının yeni kredi ilişkisinden kaynaklanan takip konusu alacak ile ilgili sorumluluğu bulunmamaktadır.
İİK 67/2 maddesi uyarınca borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görünürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre red veya hükmolunan meblağın %20 sinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata mahkum edilir. İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun itirazının haksız olduğunun kabulü ile birlikte alacağın likid (bilinebilir, belirlenebilir) nitelikte olması da gerekmektedir. Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararında belirtildiği ve diğer bazı kararlarda da benimsendiği üzere “Alacağın gerçek miktarı belli ve sabit ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurları bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte ve böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesi mümkün ise başka bir ifade ile, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise” alacak likiddir. (Yarg. HGK. 12.03.2003 Tarih 19-109/152)
İtirazın iptali davasında davalı (borçlu) yararına kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için geçerli bir icra takibinin bulunması, süresi içinde borçlu tarafından ödeme emrine itiraz edilerek takibin durdurulması ve bir yıllık yasal süre içinde itirazın iptali davası açılmış olması, davanın davalı (borçlu) lehine sonuçlanmasıdır. Borçlu yararına kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için itirazın iptali davasının kısmen veya tamamen reddedilmiş olması gerekir. Alacaklının takibinde haksız olması tek başına yeterli olmayıp, ayrıca davacı alacaklının takibinde kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekmektedir.
Davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verildiğinde dava tarihindeki haklılık durumu incelenip değerlendirilmeli ve buna göre koşullarının bulunması halinde İİK.’nun 67/2 maddesinde öngörülen tazminata, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden hangi tarafın sorumlu olacağı belirlenmeli ve hükmedilmelidir. Dava ve takibe konu borç 714.987,96 TL olarak tahsil edilerek 24/08/2017 tarihinde tortusuz olarak kapatılarak dava konusuz kalmıştır.
Dava ve takibe konu borçtan dolayı davalının sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Davaya konu icra takibinde davacı alacaklı haksız olmakla birlikte kötüniyetli olduğu usulen kanıtlanmadığından, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile; HMK 353/1.b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulması gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Konya …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/10/2018 tarih … Esas …Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücreti vekaletle hüküm kurulmasına yer olmadığına,
-İstinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar ve ilam harcı ile davacı bankanın harçtan muaf olması sebebiyle 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde davalıya iadesine,
-İstinaf kanun yoluna başvuran tarafından yapılan 14,00 TL posta yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında KARAR TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
2-İcra İflas Kanununun 67/2 maddesi gereğince davacının icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
3-İcra İflas Kanununun 67/2 maddesi gereğince davalının kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
4-6219 sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanunu’nun Geçici 5.maddesi (Ek: 20/11/2017-KHK-696/11 md. Aynen kabul: 1/2/2018-7079/11 md.) uyarınca sermayesindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar, kredi alacaklarının tahsili amacıyla banka tarafından açılmış veya açılacak dava ve takiplerde banka lehine muafiyet getirilmiş olduğundan Harçlar Kanunu gereğince peşin alınan 5.490,38 TL ve Konya 9.İcra Müdürlüğü’nün 2016/8012 Esas sayılı dosyasından alınan 3.048,37 TL peşin harç toplamı 8.538,75 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya İADESİNE,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T 6-13.maddeleri gereğince tayin ve hesaplanan 33.950,00 TL nispi ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
C) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
D) Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine …. tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imzalıdır
Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır