Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2023/301 E. 2023/368 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/12/2022
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 22/03/2023
G. KARAR YAZIM TARİHİ : 23/03/2023
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında sağlanan anlaşma gereğince davalı şirketin “…” adlı makinesinin üretiminde kullanılmak üzere 3 takım dirsek imalatı yapıldığı ve dirseklerin … tarih ve … nolu irsaliye ile davalı şirkete teslim edildiğini, davacı şirketin … tarih ve … sayılı 35.076,98 TL tutarlı faturayı keşide ettiğini ve muhatap şirkete gönderdiğini, teslim gerçekleştikten yaklaşık 1 ay sonra tamamen aynı nitelikte olan ve birbirinden teknik özellik ve görsel olarak farkı bulunmayan 3 üründen (3 takım dirsek) bir tanesini davalının kullanmaya devam edip iki ürünün 27.02.2020 tarihinde kesilen irsaliye fatura ile müvekkiline iade edildiğini, davalı şirketin … tarihinde ise … sayılı ve 23.384,75 TL tutarlı iade faturası düzenleyerek taraflarına bu faturayı gönderdiğini, bu işlemin herhangi bir hukuki dayanağı bulunmadığını, davalı tarafın gözden geçirme külfetine katlanmadığını, bu yüzden kabul etmemekle birlikte ayıbın varlığı söz konusu olsa dahi, ayıba karşı tekeffül nimetlerinden faydalanamayacağını, davalı şirketin cari hesapta görüldüğü üzere halen borçlu durumda olduğunu, davalı şirkete 30.04.2020 tarihinde ihtarname gönderildiğini ve şirketin mütemerrit hale geldiğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine de itiraz edildiğini ileri sürerek, davalının Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptalini, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkili mahkemede açılmadığını, icra takibinin de yetkili yerde yapılmadığını, söz konusu ürünlerin ayıplı olduğunu, icra takibinin haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “…dava; İtirazın iptali davası olup, İ.İ.K.’nun 67. maddesi gereğince yasal bir yıllık süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptalinin gerekip gerekmediği ve davacının takipteki kadar davalıdan alacaklı olup olmadığı hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, faturalar, ihtarnameler, yazışmalar, ticari defterler ve tüm belgeler dosya arasına alınmıştır.
Konya … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasının yapılan incelenmesinde; Davacı-alacaklı tarafından tarafından davalı-borçlu aleyhine yapılan ilamsız takip olduğu, borçlunun süresi içerisinde yaptığı itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Yapılan yargılama neticesi dosyada davalının defterleri incelenerek alınan 17/03/2022 tarihli Yeminli Mali Müşavir bilirkişi raporunda özetle; Defter kayıtları uyarınca …’nin alacak bakiyesinin 23.384,65 TL olduğu, ancak bu tutara ilişkin bahse konu malların … uhdesinde olduğunun tespit edildiği ifade edilmiştir.
Davacı ve davalı defterleri incelenerek alınan 16/05/2020 tarihli heyet raporunda ise özetle;
Davacı ve davalı (talimat yoluyla alınan bilirkişi raporu bulunmaktadır) defterlerinde yapılan incelemelerde; 3 Adet Ürün Satışı … Faturası: … tarih ve … nolu fatura ile 3 adet … ürünü satış tutarı KDV dahil 35.076,98 TL, 2 Adet Ürün İadesi … Faturası: … tarih ve … nolu KDV Dahil 23.384,75 TL tutarlı iade faturası, 2 Adet Ürün İadesi … Faturası: … tarihli … nolu KDV dahil 23.384,65 TL tutarlı İade Faturası, kayıtlı bulunduğu, ayrıca her iki tarafta da toplam 11.692,23 TL tahsilat/ödeme kaydı bulunduğu, bu durumda her iki taraf defterlerine göre, davacı kayıtlarına göre 23.384,66 TL, davalı kayıtlarına göre 23.384,65 TL alacaklı bulunduğu, aradaki 1 kuruşluk fark kayıt hatalarından kaynaklandığı, mahkemece davalı defterlerinde talimat yoluyla yapılan incelemeye dayalı olarak alınan ve dosyada yer alan 17.03.2022 tarihli bilirkişi raporunda, davacı tarafından düzenlenen 27.04.2020 tarihli iade faturasının, kayıtlara alınmakla birlikte yersiz faturalaşmamak adına tekrar iade faturası kesilmediğinin beyan edildiğinin belirtildiğini, her iki tarafın beyanlarından dava konusu ürünlerde tamir edilebilir nitelikte ayıbın kabul edildiği ve davalı tarafından bir adet ürünün kendisi tarafından tamir edilerek kullanıldığı, dava konusu ürünlerin davalıya 30.01.2020 tarihinde teslim edildiği, dosyadaki bilgilere göre ilk yazılı ayıp ihbarının mail yoluyla 20.02.2020 tarihinde teslimden 21 gün sonra yapıldığı, ayıp ihbarının süresinde olup olmadığının tespitinin ayıbın niteliğine bağlı olduğu, ayıbın niteliğinin heyetlerinin uzmanlık alanı dışında kalması sebebiyle tespit edilemediğini, dava konusu ürünlerin davacı şirket tarafından iade alındığı, davalının TBK m. 123 ve devamı maddelerine göre temerrüde düşen davacıya uygun bir süre vermesi ve sözleşmeden döndüğüne dair açık bir beyanı olmamasına rağmen, davalının iade fatura kesmesi ve dava konusu ürünleri iade etmesinin sözleşmeden dönme olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceğinin mahkememizin takdirinde olduğu, eğer mahkemece davalının usulüne uygun olarak sözleşmeden döndüğüne karar verilmesi hâlinde, tarafların karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacakları, mahkemece davalının dava konusu tamir amaçlı olarak iade ettiğinin kabul edilmesi hâlinde, dava konusu iki adet ürün halen davacının elinde olduğu, davalının dava konusu malları teslim alması hususunda temerrüde düşürülüp düşürülmediğinin mahkemenin takdirinde olduğu, davalının temerrüde düşürüldüğünün mahkemece kabul edilmesi hâlinde, davacının edimini ifa etmiş sayılabilmesi için tevdi ya da satış hakkını kullanması gerektiği ve bu hakkın kullanılıp kullanılmadığının mahkemenin takdirinde olduğu, davacının dava konusu 2 adet ürünün bedelini isteyebilmesi için öncelikle kendi üzerine düşen edimini ifa etmiş olması gerektiği, davacının edimini ifa etmiş olup olmadığının değerlendirilmesinin mahkemenin takdirinde olduğu rapor edilmiştir.
Taraflar tacir olup 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1-c maddesinde “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmünün yer aldığı, ancak davalının işbu süreler dahilinde ayıp ihbarında bulunmadığı anlaşılmıştır.
Diğer taraftan davaya konu fatura sunulan bilirkişi raporlarına göre davalının ticari defterlerinde kayıtlıdır. Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2016/3888 E., 2017/2954 K. Sayılı ve 12.09.2017 tarihli ilamı ve başkaca ilamlarında da ifade edildiği üzere; Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2). Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen ve ticari defterlere de işlenen faturadaki alacak miktarı kadar iade faturası düzenlenmesi, borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. Aradan uzun zaman geçtikten sonra 17.08.2012 tarihli iade faturası davacı tarafa gönderilmiş ise de, bu işlemin alacağın varlığını ortadan kaldıran bir hukuki sonuç doğurmayacağı, takip konusu miktar nedeniyle davacının alacaklı olduğunun da saptanmış olması nedeniyle bu miktar üzerinden davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.” şeklinde karar verilmiştir. Davalı yan yaklaşık 2 aylık süre sonrasında iade faturası düzenlemiştir ki bu durum az yukarıda ifade edildiği şekilde borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir.
Davalı vekili hak düşürücü sürede davanın açılmadığı itirazında bulunmuş ise de icraya itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmediğinden dolayı bu itiraz varit görülmemiştir.
Yine tebligatın usulsüz olduğu iddia edilmiş olup, mahkeme ön inceleme duruşmasında davalı vekilinin muttali olduğunu bildirdikleri tarih itibariyle cevap dilekçesini vermiş olduğu görülmekle cevap dilekçesinin süresinde olduğunun kabulüne karar verilmiştir.
Öte yandan icra takibi ve davanın yetkisiz mahkemede açıldığı iddiası bakımından ise;
Davalı taraf icra takip dosyasından gönderilen ödeme emrine yaptığı itirazında yetki itirazında da bulunmuştur. İtirazın iptaline bakan mahkemenin öncelikli olarak icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkili olup olmadığını kendiliğinden incelemesi gerekmektedir. Mahkememizce yapılan değerlendirmede icra dairesinin yetkili olduğu kanaatine varılarak yetki itirazı nazara alınmamıştır. Nitekim bilindiği üzere icra takiplerinde yetki hususunda, 2004 sayılı İİK’nın 50. maddesi yollaması ile HMK’nın yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmuştur.
İİK’nın 50. maddesi; “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.” Hükmünü havidir. Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır.Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin de yetkili olup olmadığını belirlemiş olacaktır. Türk Borçlar Kanunu 89/1 maddesi uyarınca para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Sözleşmenin yapıldığı ve ifa edileceği yerdeki mahkeme de yetkilidir. Davacının ikametgahı Konya olup para borcundan dolayı davacının ikametgahı olan Konya’daki icra daireleri ve mahkemeler açılan davada bu yüzden yetkilidirler. Öte yandan taraflar arasındaki akdi ilişki de inkar edilmiş değildir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığından bu husus kendilerine hatırlatılmış, ancak yemin deliline başvurulmamıştır.
Davacı vekili dilekçesinde %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatı talebinde bulunmuştur.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde; Madde 67 – (Değişik: 18/2/1965-538/37 md.)
(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik: 9/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Hükmünü amirdir.
İİK.’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının İcra Hakimliğıne başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek, haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması şart değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bunlardan ayrı olarak alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte ve böylede borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olması yeterlidir.
Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği kanaatine varılmıştır.
Dosya kül halinde değerlendirildiğinde; Davacı vekilince davalı aleyhine açılan işbu davada, davalı borçlu tarafından Konya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali, takibin devamı ve %20 icra inkar tazminatı talep edilmiş olup, mahkememizce toplanan deliller, alınan bilirkişi raporlarına göre, takip tarihi itibarı ile davacının davalıdan 23.384,65 TL alacaklı olduğu…” gerekçesiyle davalının Konya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın 23.384,65 TL üzerinden iptali ile takibin devamına, 23.384,65 TL ye takip tarihinden itibaren yılık %9 ve değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, kabul edilen miktarın %20’si olan 4.676,90 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ayıbın gizli nitelikte olması ve 8 günlük süre içerisindeki incelemede de tespit edilememesi gibi durumlarda TBK m. 223 hükümlerinin uygulanacağının, bilirkişi raporunda da bu husus açıkça ayıp ihbarının süresinde olup olmadığının ayıbın niteliğine bağlı olduğu belirtilmişken, mahkemece ayıbın niteliğine ilişkin bilirkişi raporu aldırılmadan karar verilmiş olmasının açıkça kanuna aykırı olduğunu, dava konusu ürünlerin hala davacının elinde bulunduğunu, kendi edimini yerine getirmeyen davacının, alacaklı olduğunu iddia ettiği meblağı isteyemeyeceğini, mahkemece harç eksikliği sebebiyle davanın usulden reddi ya da davacının 1.000,00 TL üzerinden davasını açtığı kabul edilerek, davanın 1.000,00 TL dava değeri üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini, yine davacı tarafından müvekkili aleyhine başlatılan Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına 13.08.2020 tarihinde itiraz edildiğini, dava tarihine bakıldığında itirazın iptali davalarında zorunlu 1 yıllık yasal sürenin dolduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen dikkate alınarak yapılan inceleme neticesinde;
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir.
İtirazın iptali davasında usulüne uygun olarak başlatılmış ve itirazla durmuş bir takibin varlığı dava şartı olup, 6100 sayılı HMK’nın 115. maddesi uyarınca dava şartının varlığı yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmelidir.
İtirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır.
Yetki itirazının incelemesi neticesi mahkeme yetkili olduğuna karar verirse borçlunun icra dairesine yapmış olduğu yetki itirazının reddine karar verilecektir. Mahkeme yapmış olduğu inceleme neticesi takip yapılan icra dairesinin yetkili olmadığına kanaat getirir ise “Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından davanın reddine” karar verecektir.
Somut olay da; taraflar arasındaki ihtilâf, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, bu türden uyuşmazlıklardan kaynaklanan icra takiplerinin kural olarak İİK’nın 50. maddesi uyarınca HUMK’nın (HMK) hükümleri kıyas yoluyla uygulanacağından davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer icra dairelerinden birinde açılması gerekir. Nitekim, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Nitekim, eser sözleşmelerinden kaynaklı uyuşmazlıklara ilişkin olarak Yargıtay 6. Hukuk Dairesi ve (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin istikrarlı içtihatları da bu yöndedir. (Y. (kapatılan) 15 HD 2019/2884 E ve 2020/2740 K, Y. 6 HD 2021/4070 E ve 2022/3314 K sayılı ilamları)
Taraflar arasındaki sözleşme yukarıda da ifade edildiği üzere eser sözleşmesi niteliğinde olup, ifa yeri belirsizdir. Davalı/borçlunun yerleşim yeri ise Kartal/İstanbul’dur. Hal böyle olunca, davalı/borçlunun yerleşim yerinin bulunduğu yer yerine, Konya İcra Müdürlüğü nezdinde girişilen icra takibinin geçerli bir icra takibi olduğundan söz edilemez. Bu durumda, ilk derece mahkemesince, yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-4. maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-4. maddesi uyarınca Konya… Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/12/2022 tarihli, … Esas – … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Davalı tarafça yatan 399,35 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
İstinaf karar tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle kesin olarak karar verildi. 22/03/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında Elektronik İmza ile imzalanmıştır.¸