Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2022/1878 E. 2022/1602 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM …. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2022
NUMARASI : … Esas -… Karar

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …

DAVALI : … – …

VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 01/12/2022
G. KARAR YAZIM TARİHİ : 05/12/2022
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin faturaya dayalı olarak davalıdan alacaklı olduğunu, davalının iş bedelinin 15.000,00 TL’lik kısmını ödeyeceğini söyleyerek müvekkili şirket yetkilisi …’u 22/01/2015 tarihinde … Bankası … şubesine çağırdığını ve saat 11:30’da bankada olmasını istediğini, saat 12:00 sularında bankaya varıldığını ve davalının, müvekkili şirket yetkilisine kredi çekerek 15.000,00 TL (onbeşbinlira) ödeyeceğini, kalanını da bir ay sonra ödeyeceğini bildirdiğini, daha sonra davalının kendi kendi el yazısıyla 15.000,00 TL’nin müvekkili şirket yetkilisine ödenmesi için bankaya talimat verdiğini, saat 12:30’a yaklaştığında banka görevlisi olan ve işlemleri yapan dava dışı …’ın, müvekkili şirket yetkilisine “işlemin yetişmeyeceğini sen daha fazla bekleme imzanı at paranı al git” dediğini ve davacı şirket yetkilisinin boş dekonta imza atarak 15.000,00 TL alarak bankadan ayrıldığını, ancak daha sonra davacı şirket yetkilisinin boşken imza attığı dekontun 186.150,00 TL olarak düzenlendiğini öğrendiğini, sahtecilik nedeniyle Konya C.Başsavcılığına şikayet edildiğini, soruşturma dosyasında banka görevlilerinin müvekkili şirket yetkilisine 186.150,00 TL’nin değil sadece 15.000,00 TL’nin ödendiğini beyan ettiklerini, davalının iş bedeli olarak düzenlenen faturalara süresi içinde itiraz etmemek suretiyle faturaların münderecatını kabul ettiğini, davacının alacağının ödenmemesi üzerine Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında yapılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz etitğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin, davalı aleyhine Konya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyası ile 28.07.2013 tarih 20.886,00 TL bedelli, 28/11/2013 tarih 47.200,00 TL bedelli, 29/12/2013 tarih 71.036.00 TL bedelli, 17/02/2014 tarih 69.571,03 TL bedelli ve 28/04/2014 tarih 36.580.00 TL bedelli toplam beş adet faturadan dolayı toplam 165.773,03 TL alacaklı olduğundan bahisle icra takibi yaptığını, bu faturalardan 28/11/2013 tarih 47.200.00 TL bedelli, 29/12/2013 tarih 71.036.00 TL bedelli ve 17/02/2014 tarih 69.571,03.TL bedelli olmak üzere toplam üç adet ve 187.807,03.TL. bedelli faturaların peşin satış yapılan ve bedeli fatura tanzimi esnasında alınan davacı şirket tarafından düzenlenmiş peşin ödemeli fatura olduğunu, bu nedenle bu faturaların bedelinin ödenmediğinin davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, diğer 28/07/2013 tarih 20.886.00 TL bedelli ve 28/04/2014 tarih 36.580.00 TL bedelli iki adet toplam 57,466.00 TL bedelli faturaların ise banka kanalıyla ve elden davacıya ödendiğini, icra takibine konu edilen beş adet fatura toplamının 245.273,03 TL olduğunu ve fakat 165.773,03 TL asıl alacak talep edildiğini, fatura içerikleri belirtilerek bakiye bir alacaktan bahisle icra takibi yapılmadığını, itirazın iptali davalarında davacı taraf yapmış olduğu icra takibindeki talepleri ile bağlı olduğundan davacının alacaklı olduğu yönünde talepte bulunduğu 165.773,03 TL bedeli aldığı ve davacının müvekkilinden herhangi bir alacağının bulunmadığının açık olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … D.iş sayılı tespit dosyasında banka kamera görüntülerinin incelenmesi sonucu hazırlanan raporda, … Bankası … şubesine 22/01/2015 tarihi saat 12:08’de …’un giriş yaptığı, güvenlik görevlisinin elinde iki deste para olduğu halde …’un önünde oturmakta olduğu masadan tarafa geçerek görüntüden çıktığı ve elinde deste olmadığı halde görüntüden çıkarak gittiği, güvenlik görevlisi tarafından getirilen ve para olduğu değerlendirilen iki destenin 186.150,00 TL olmayacağı, …’un 12:27’de banka şubesinden dışarı çıktığı ve gün içerisinde bir daha şubeye geldiğine dair görüntüye rastlanmadığı, davalının 12:00’da bankaya giriş yaptığı, 12:40’da görüntülerden banka müdürü olduğu anlaşılan erkek şahıs ile banka şubesinden birlikte çıktıkları, bankadaki işlemlerin kim tarafından yapıldığı …’un oturduğu koltuğun bulunduğu masanın kamera tarafından görüntülenmemiş olduğundan dolayı görülememekte olduğunu, görüntülerde masanın bulunduğu taraftan …’ın birkaç kez görüntüye girip çıktığını, paranın kim tarafından sayıldığı ve paranın …’a kimin tarafından teslim edildiğinin mevcut görüntülerde bulunmadığı, davalının bankadan para alıp almadığı, bankaya para yatırıp yatırmadığı hususunda bir görüntünün yer almadığının tespit edildiği anlaşılmıştır. Ayrıntılı, gerekçeli, denetlenebilir rapor mahkememizce yargılamaya esas alınmıştır.
Konya … Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında sanıklar … ve …’un üzerlerine atılı açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu ve nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerine dair yeterli delil elde edilemediğinden ayrı ayrı beraaetlerine karar verilerek kararın kesinleştiği görülmüştür.
Bilirkişi …’in 23/07/2018 tarihli raporunda; davalının 2013-2014-2015 yılları ticari defterlerinden Defteri Kebir ve Envanter defterlerinin döktürülmemesi boş olması nedeniyle davalının ticari defterlerini kendi lehine delil olarak kullanamayacağı, davacının davalıdan icra takip tarihi olan 25/02/2015 tarihi itibariyle 197.273,03 TL alacaklı olduğu, ancak davacının icra takibi ile 165.773,03 TL talep ettiği, 05/11/2018 tarihli raporunda; kök raporundaki kanaatini aynen koruduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar Konya …Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında sanıklar … ve …’un üzerlerine atılı açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu ve nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerine dair yeterli delil elde edilemediğinden ayrı ayrı beraatlerine karar verilerek kararın kesinleştiği anlaşılmış ise de; ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019/(13)3-50 Esas 2022/272 Karar sayılı ilanında açıklandığı üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74. maddesinde;“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” hükmüne havi olup, bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararının, kusur ve derecesinin, zarar tutarının, temyiz gücü ve yükletilme yeterliğinin ve illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Yargılamaya esas alınan banka kamera görüntülerinin dökümünün yapıldığı bilirkişi raporunda, davacı firma yetkilisinin banka şubesinden 22/01/2015 saat 12:08’de giriş yaptığı ve 12:27’de banka şubesinden dışarı çıktığı, gün içerisinde bir daha şubeye geldiğine dair bir görüntüye rastlanılamadığı, davalının ise saat 12:00’de bankaya giriş yaptığı, saat 12:40’da banka müdürü olduğu anlaşılan erkek şahıs ile birlikte banka şubesinden birlikte çıktıklarının tespit edilmesi ve ilgili banka şubesinin 09/06/2022 tarihli cevabi yazısında dava konusu dekont içeriğindeki ödemenin 22/05/2015 saat 15:13’te gerçekleştiğinin bildirilmesi karşısında davacıya yapılan ödemelerin dekont içeriğinde bulunan miktarda olmadığı takdir ve kanaatine varılmıştır.
Mezkur ceza yargılamasına ilişkin anılan kararın gerekçesinde yer alan bilirkişi raporu, sanık savunmaları, tanık beyanlarına dayandırıldığı açıklanan gerekçede de belirtildiği gibi, gerçekte bankada müdahile (…’a) sadece 15.000 TL ödeme yapılarak boş dekonta imza atarak ve kaşe vurarak bankadan ayrıldıktan 3 saat kadar bir süre sonra 186.150,00 TL ödenmiş gibi dekont düzenlendiği, davalı tarafın hesaplarının bu parayı ödemeye müsait olmadığı gibi, olmayan bir paranın …’un hesabına yatırılıp-çekilmiş gibi gösterilmek suretiyle önceden boş dekont üzerine açığa alınan kaşe ve imzaya dayalı olarak ödeme yapılmış gibi dekont düzenlendiği, dekont düzenlenme ve ödeme yapılma esnasında dekontta imzası bulunan kişinin bankada bulunması durumu olmadığı gibi, gerçekte ödenen bir paranın da bulunmadığı, bankada yapılan tüm ödemenin davacının kabulü karşısında 15.000,00 TL’den ibaret olduğu, buna göre banka dekontunun gerçeğe aykırı olduğunun maddi vaka olarak ortaya çıktığı açıkça anlaşılmıştır. Mevcut tespit ile birlikte banka dekontuyla yapılan ödemenin üzerinde yazılan miktar olan 186.150,00 TL değil, 15.000,00 TL olduğunun kabulü zorunludur. Davalı taraf bakiye miktarı önceden davacıya ödediği iddialarında bulunmuş ise de bu iddiasını kanıtlayıcı, doğrulayıcı ve destekleyici nitelikte hiç bir delil sunamamıştır. Davalı tarafın tek delili maddi gerçekliğe açıkça aykırı olarak düzenlendiği ceza yargılamasındaki bilirkişi raporu, banka kayıtları ve hatta sanık savunmalarıyla açıkça ortaya çıkan banka dekontudur. Bu tespitler çerçevesinde davacının Konya …İcra Dairesinin … sayılı icra takip dosyasıyla başlattığı icra takibinin doğru ve gerçeğe uygun olduğu, gerçeğe aykırı düzenlendiği açıkça anlaşılan banka dekontuna itibar edilemeyeceği, bu dekonta dayalı 15.000,00 TL dışında bir ödeme olmadığından bakiye alacak için başlanılan icra takibine davalının yapmış olduğu itiraz haksız olduğundan yapmış olduğu itirazın iptaline, icra takibinin kaldığı yerden devamına, alacak likit olduğundan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle; davanın kabulüne, davalının Konya …İcra müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyasına vaki itirazının iptaline, takibin kaldığı yerden devamına, alacak likit ve muayyen olduğundan hüküm altına alınan miktar üzerinden % 20 oranında hesaplanan 33.154,60 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı şirketin icra takibine konu ettiği 5 adet faturadan 28/11/2013 tarih 47.200,00 TL bedelli, 29/12/2013 tarih ve 71.036,00 TL bedelli ve 17/02/2014 tarih 69.571,03 TL bedelli olmak üzere toplam 187.807,03 TL bedelli faturaların peşin satış yapılan ve bedeli fatura tanzimi esnasında alınan davacı şirket tarafından düzenlenmiş peşin ödemeli-kapalı fatura olduğunu, bu kapalı faturaların davacı tarafından bizzat tanzim edilmiş ve kanuni itiraz süresi olan 8 iş günü içerisinde içerik ve bedelinin alınmadığı yönünde itirazda bulunulmadığını, buna rağmen davacı tarafından mevcut faturalardan dolayı alacaklı olduğundan bahisle icra takibi yapıldığını, bu faturaların bedellerinin alınmadığı yönündeki iddianın davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, eldeki davaya konu edilen beş adet faturanın toplam miktarının 245.273,03 TL olduğunu, davaya konu icra takibinde ise 165.773,03 TL’nin asıl alacak olarak talep edildiğini, böylece takibe konu edilen faturalardan dolayı 79.500,00 TL’nin davalı tarafından davacıya ödendiğini davacının kabul ettiğini, davacının eldeki davada ve davaya konu icra takibinde fatura içerikleri haricinde herhangi bir alacak sebebine dayanmadığını, icra takibine konu faturalar haricinde taraflar arasındaki cari hesaptan kaynaklanan bakiye alacak yönünde bir taleplerinin mevcut olmadığını, bu durumda eldeki itirazın iptali davasında mahkemenin davacı tarafın talepleri ile bağlı kalması gerektiğini, ancak mahkemenin taleple bağlılık ilkesinden ayrılarak, davanın tarafları arasındaki bütün ticari ilişkinin irdelendiğini ve takibe konu faturalar üzerinden değil, taraflar arasındaki alım-satım ilişkisinin başlangıç ve bitiş tarihlerine göre alacak-borç miktarlarının çıkartılmaya çalışıldığını, bunun da doğru olmadığını, dava konusu takibin dayanağı olarak gösterilen; 28/11/2013 tarih … seri nolu 47.200,00 TL bedelli, 29/12/2013 tarih … seri nolu 71.036,00 TL bedelli, 17/02/2014 tarih … seri nolu 69.571,03 TL bedelli olan faturaların kapalı fatura olduğunu, yerleşik yargı kararları ve ticari örf ve adete göre kapalı faturanın ödemeye karine teşkil ettiğini, bu karine sebebiyle ispat yükü yer değiştirmiş olacağından aksini iddia eden davacının bu faturaların ödenmediğini ispat etmesi gerektiğini, faturaların toplam bedelinin HMK’nın 200. maddesinde belirtilen miktarı geçtiğinden yazılı kesin delille ispatlanabileceğini, ancak davacının yargılama esnasında ispat ile ilgili hiçbir delil ibraz etmediğini, davacının delil listesinde delil olarak kendi ticari defterlerine dayandığını ancak 25.02.2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacının ticari defterlerinin gerçeği yansıtmadığının belirtildiğini, davacının ticari defterlerinin HMK’nın 222/4 fıkrası uyarınca lehine delil olarak kullanılamayacağını, davacının şikayeti üzerine davalı hakkında “Nitelikli dolandırıcılık ve açığa atılan imzanın kötüye kullanılması”suçlamasıyla başlatılan soruşturma neticesinde ikame edilen kamu davasında Konya … Ağır Ceza Mahkemesinin … esas … karar sayılı ilamı ile davalının beraatine karar verildiğini ve vaki istinaf üzerine kararın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin 08/03/2018 tarih … esas … karar sayılı ilamı istinaf taleplerinin esastan reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, mahkeme tarafından ittihaz edilen karara esas alınan 24/06/2019 tarihli bilirkişi raporunun 8.sayfa 2.paragrafında; “…ticari defter kayıtlarının dava konusu faturalar hariç olmak üzere diğer bütün işlemlerin birbirini teyit etmediği görülmektedir.” görüşünün bildirildiğini, bu durumda, taraflar arasındaki alım-satım ilişkisinin başlangıç-bitiş tarihleri arası değil, davaya konu faturaların değerlendirilmesi yapılması gerektiğini, aynı rapor içerisindeki beyanlara aykırı olarak alım-satımın başlangıç-bitiş tarihleri esas alınarak hesaplamalar yapıldığını, davaya konu edilen faturalara ilişkin yapılan banka ödemeleri esas alınmadığını, ceza mahkemesinin beraat kararının gerekçesinde “…186.150.TLlik faturalar karşılığı muhasebeleştirme işlemi yapıldığı, banka ödeme dekontuna müdahilin (Davacının) daha önce mutabık kalınan 186.150,00 TL. tutar için firma kaşe, imza ve şirket evraklarının alındığı, müdahilin bunu kabul ederek dekontu imzaladığını, müdahilin boş dekontu imzaladığına ilişkin beyanın hayatın olağan akışına uygun olmadığı…” bildirildiğini, buu kararda davacının alacaklı olduğunu iddia ve dava konusu yaptığı bedelin davacı tarafından davalıdan tahsil edildiği yönünde maddi vakıanın tespitinin yapıldığını, basiretli bir tacirin, bedelini almadığı ve teamüller gereği peşin ödemeli olarak kabul edilen faturalar içeriğine itiraz etmemesinin, bedelini almadığı bir banka dekontu üzerine şirket kaşesini kullanarak imza atmasının ticari teamüllere ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davaya konu alacağın belirli bir alacak olmayıp yargılamayı gerektirir belirsiz bir alacak olduğundan davalı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen dikkate alınarak yapılan inceleme neticesinde;
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye işş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Taraflar arasında eser sözleşmesinin kurulduğu ve işin teslimine ilişkin ihtilaf bulunmayıp iş bedeli olarak tanzim edilen faturaların bedelinin ödenip ödenmediğinin ihtilaf konusu olduğu anlaşılmaktadır. İş bedeli olarak 186.150,00 tutarlı ödemenin doğru olmadığı, geçekte ödemenin 15.000,00 TL olduğu ve fakat davacı yetkilisinin 15.000,00 TL tahsil etiğine yönelik banka dekontuna zaman sıkışıklığı nedeniyle boş olarak imza atıldığı ve sonradan dekontun 186.150,00 TL tahsil edilmiş gibi düzenlendiği iddia edilmiştir.
Davaya konu dekonttaki açığa atılan imzanın kötüye kullanılması iddiasına yönelik olarak ceza soruşturması neticesinde eldeki dosyanın davalısı … ve banka görevlisi … hakkında nitelikli dolandırıcılık ve açığa atılan kötüye kullanılması suçlarının işlendiği iddiasıyla kamu davası ikame edilmiş olup Konya … Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas ve … Karar sayılı dosyasında ” sanıkların savunmalarında 186.150,00 TL.lik fatura karşılığı muhasebeleştirme işlemi yapıldığını, boş dekonta da müdahilin daha önce mutabık kalınan 186.150,00 TL tutar için firma kaşe, imza ve şirket evraklarının alındığını, daha sonra müdahile yardımcı olmak amacıyla alınan talimat gereğince 15.000,00 TL paranın ödendiğini, dekontta yazılı miktarın ise 186.150,00 TL olduğunu ve müdahilin bunu kabul ederek dekontu imzaladığını, muhasebeleştirme işleminin ise daha sonra yapılmaya başlandığını söyledikleri, müdahilin boş dekontu imzaladığına ilişkin beyanının ise hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanıkların savunmalarının aksine delil elde edilemediği” davalının beraatine karar verilmiş olup vaki istinaf üzerinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … CD’nin 08/03/2018 tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamı hüküm kesinleşmiştir.
Öncelikle, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş söyleyişle; ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmasında yarar vardır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını; öngörmesi esasına dayanmaktadır. 818 sayılı BK’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53.maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.maddesi hükmü de paralel bir düzenlemeyi içermektedir.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.1.975 gün ve E:1971/T-406, K:1975/1; HGK’nun 23.1.1985 gün ve E:1983/10-372, K:1985/21; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları).
Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi bir engel oluşturmaz (HGK’nun 16.09.1981 gün E:1979/1-131, K:1981/587 sayılı ilamı; Mustafa Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamı).
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (HGK’nun 11.10.1989 gün ve E:1989/11-373, K:472; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları).
Somut olayda ceza mahkemesi tarafından yapılan yargılamada davacı yüklenici ile davalı iş sahibi arasındaki sözlü eser sözleşmesine ilişkin ödemelerin muhasebeleştirilmesi amacıyla davacı ve davalının ortak bilgisi ve kararı doğrultusunda dava konusu dekonttaki bedelin 186.150,00 TL olarak yazıldığının saptandığı, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararında belirlenen maddi vakıanın hukuk mahkemesi açısından bağlayıcı olacağı, belirlenen bu maddi vakıaya göre taraflar arasındaki sözlü eser sözleşmesi kapsamında elden yapılan ödemelerin muhasebeleştirilmesi amacıyla davacıya banka havalesi ile 186.150,00 TL ödenmiş gibi belge tanzim edilmek suretiyle dava konusu dekontun tanzim edildiği ve davacının da bu hususu bilerek dekontu imzaladığı kabul edilecektir.
Ayrıca; 28.11.2013 tarihli 47.200,00 TL bedelli, 29.12.2013 tarihli 71.036,00 TL bedeli ve 17.02.2014 tarihli 69.571,03 TL bedelli üç adet fatura davacı tarafça kapalı fatura olarak düzenlenmiştir. Kapalı faturalar borcun davalı tarafından ödendiği hususunda karine teşkil eder ve aksinin ispat davacı taraftadır. Toplam tutarı 187.807,03 TL tutarındaki üç adet faturanın kapalı olarak düzenlenmiş olması da, bankadan ödenen para her iki tarafın kabulüne göre de 15.000,00 TL olmasına rağmen geri kalan bedelin elden ödendiği, muhasebeleştirme tekniği açısından davalının da bilgisi dahilinde dekontun düzenlendiği savunmasını ispatlamaktadır. Bu halde bu faturaların aksini ispat edemeyen davacı tarafın dekonta boş olarak imza attığı kabul edilse dahi, dekontun hangi bedel üzerinden doldurulacağı konusunda bilgi sahibi olduğunu göstermekte olup, ceza dosyasının tespiti de bu yönüyle de doğrudur. Bu itibarla davalı tarafın davacıya takipte istenen bakiye miktar kadar borçlu olmadığı ve itirazında haklı olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilini istinaf başvurusunun kabulüne, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/06/2022 tarihli, … Esas – … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,

Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 2.002,12 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.921,42 TL’nin karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
Davalı tarafça yatan 2.830,99 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince talebi halinde kendisine iadesine,
Davacı tarafça yapılan tüm yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
Davalı tarafça ilk derece aşamasında yapılan 1.900,00 TL bilirkişi ücreti, 102,25 TL posta-tebligat masrafı ve istinaf aşamasında yapılan 369,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 2.371,55 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı ilk derece mahkmesinde kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 25.865,95 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince re’sen yatıran tarafa iadesine,
İstinaf kararının Dairemizce taraflara tebliğ edilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/12/2022


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında Elektronik İmza ile imzalanmıştır.¸