Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/90 E. 2021/207 K. 10.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ ]
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/10/2020
NUMARASI : Esas – Karar

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. … –
(İstinaf yoluna başvuran)
Av. …

DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –

DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 10/02/2021
G. KARAR YAZIM TARİHİ : 22/02/2021
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı şirket ile davalı şirket arasında Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasından görülen tazminat davasında; müvekkilinin davalı şirketin kusuru nedeniyle uğradığı zararın 296.054.64-TL olduğunun sübuta erdiğini, ancak mezkur davaya konu talebimiz 10.000-TL olduğundan talebimizle bağlı kalınarak hüküm tesis edildiğini, müvekkilinin ek alacağı (uğranılan zarar miktarı) için iş bu davayı açmak zaruretinin hasıl olduğunu, dava konusu olan müvekkili şirketin alacağının .. Asliye Ticaret Mahkemesinin mezkur dava dosyasından verilen ve kesinleşen bilirkişi raporu ile sübuta erdiğini, davaya dayanak yapılan Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasını halen temyiz aşamasında olduğunu belirterek; müvekkilin 286.054,64 TL tutarındaki ek alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte oavalıdan (ek zararının tazmini) tahsiline, yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın Konya .. Asliye Ticaret Mahkemelinin … Esas sayılı davasına dayanılarak açıldığını, dava konusunun sebebinin ve taraflarının aynı olduğu, davanın talep sonucunun zamanaşımına uğraması nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, iş bu dava için anılan dosyada hesap bilirkişi raporundaki tadilat bedelinin tespitine ilişkin birim fiyatlar rayiçlerin çok üstünde olduğunu, bilirkişi tarafından ortaya konulan miktar neredeyse yapının yeniden yapılma bedeline ulaşmakta olduğunu, birim fiyatlar temellendirilmeden soyut bir şekilde belirtildiğini, Prof. Dr. … tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun hukuki değerlendirme kısmnda isabetle ifade edildiği gibi, sözleşmeye konu yapının inşası hukuki niteliği itibariyle bir eser sözleşme olduğunu, dava konusu yapı 1997 yılında 818 sayılı Borçlar Kanunu meri iken teslim edildiğinden zamanaşımı yönünden 818 sayılı Borçlar Kanunun 363. maddesi hükmüne tabi olacağını, eser (istinsna) sözleşmesinde zamanaşımını düzenleyen 818 sayılı BK’nun 363. Maddesine göre “yapılan şeyin kusurlu olmasından dolayı iş sahibinin haiz olduğu haklar, müşterinin haklarının tabi olduğu müruru zaman hükmüne tabidir. Fakat gayrimenkul inşaata müteallik kusurlardan dolayı iş sahibinin mütaahhide ve inşaata iştirak eyliyen mimar ve mühendise karşı mütalebesi, tesellüm zamanından itibaren beş senelik müruru zamana tabidir” hükmünün bulunduğunu, dava tarihi itibariyle taşınmaz eserin tesliminden bu yana 20 yıllık bir zaman geçtiğini, oysa davacının talepleri yapının tesliminden itibarin 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, bu yönüyle karşı tarafın talepleri zamanaşımına uğradığından yasal süresi içinde zamanaşımı definde bulunduklarını, diğer taraftan, sözleşmeden kaynaklanan talepler için beş yıllık zamanaşımı öngörülmüşken sözleşmenin ifa edilmesinden 20 yıl sonra ayıplı ifada bulunulduğunu ileri sürmek dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını, yapıda meydana geldiği ileri sürülen bozulmalar yapının normal kullanımına ve zamana dayalı deformasyonlar olduğunu, zaman içinde kullanıma dayalı meydana gelen bozulmalardan aradan çok uzun yıllar geçmesine rağmen müvekkilini sorumlu tutmanın hukuk ve hakkaniyetle bağdaşmadığını, bir başka ifade ile zamanaşımı süresini neredeyse dört kat aşan sürede meydana gelen bozulmadan müvekkilini sorumlu tutmanın hukuk güvenliği ilkesiyle bağdaşmadığını belirterek; haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “…Tarafları dava dosyamızın tarafları olan Mahkememizin … Esas, … Karar sayılı dosyasında eser sözleşmesinden kaynaklı tazminat davasının yapılan yargılamasında, taraflar arasındaki 16/06/1997 tarihli sözleşme ile davacı tarafa ait Konya …Organize Sanayi Bölgesindeki arsa üzerine betonarme prefabrik kargas inşaatı yapılması hususunda anlaşma yapıldığı, davacı tarafça sözleşmeye konu eserin gizli ayıplı olduğu, ayıp sebebiyle uğradığı maddi zararın tespiti ile tazmininin istendiği, davalı tarafça iddiaların kabul edilmediği, taraf iddia ve cevaplarının araştırılması yönüyle sözleşmeye konu taşınmazda keşif yapılarak resen seçilen bilirkişi heyetinden rapor düzenlenmesi istendiği, bilirkişiler olaya ilişkin kök ve ek rapor düzenledikleri, sözleşmeye konu imalatın olağan kullanım sürerine göre ayıp sebebiyle davacının uğradığı zarar miktarının 296.054,64 TL olabileceğinin belirtildiği, sözleşme tarihi itibariyle geçerli bulunan 6762 sayılı TTK 25-818 sayılı BK 363.maddesi uyarınca eser sözleşmesine dayalı taleplerin 5 yıllık zamanaşımına tabi olmakla birlikte 6100 sayılı HMK 141/2 madde ve bendi uyarınca davalı tarafça süresinde cevap dilekçesinin sunulmaması ve zamanaşımı itirazının ileri sürülmemesi sebebiyle davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığına ilişkin davalı def’isine değer verilmeyerek eser sözleşmesine konu imalatın ayıplı olması sebebiyle davacının uğradığı maddi zararlar yönüyle talep ile bağlı kalınarak 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesine dair karar verildiği, hükmün onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Davacı taraf aynı olaya ilişkin davalı şirketin kusuru nedeniyle uğradığı zararın 296.054.64-TL olduğunun sübuta erdiği, ancak evvelce ikame edilen mezkur davaya konu taleplerinin 10.000-TL olduğundan taleplerine bağlı kalınarak hüküm tesis edildiğinden müvekkilinin raporla sabit olan bakiye 286.054,64 TL ek alacağı için iş bu davayı ikame ettiği, davalı taraf ise dava tarihi itibariyle eserin tesliminden bu yana 20 yıllık bir zaman geçtiğini, oysa davacının talepleri yapının tesliminden itibarin 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, bu yönüyle taleplerin zamanaşımına uğradığını, diğer taraftan, sözleşmeden kaynaklanan talepler için beş yıllık zamanaşımı öngörülmüşken sözleşmenin ifa edilmesinden 20 yıl sonra ayıplı ifada bulunulduğunu ileri sürmek dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 818 sayılı mülgâ BK’nın 359-363 maddeleri arasında düzenlenmiştir. 818 sayılı mülgâ BK’nın 360. maddesi ayıbı işin kusurlu olması veya sözleşmeye aykırı bulunması olarak tanımlamıştır. Ayıp, imâl edilen bir eserde veya malda, sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin beklediği amaca ve dürüstlük kurallarına göre bulunması gereken vasıfların bulunmaması, bulunmaması gereken vasıfların ise bulunmasıdır. Şayet, imâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 360. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanılması için iş sahibi tarafından ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada bu husus def’i olarak ileri sürülebilir. BK 360. maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir. Diğer taraftan ayıbın varlığını ihbar şekil koşuluna bağlı olmayıp tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir.
Eser sözleşmesinin eksik veya ayıplı ifa edilip edilmediği, eksik iş ve ayıplardan dolayı talep haklarının ne olduğu ve hangi koşullarla istenebileceği yönünden, sözü edilen eksik ve kusurların eksik iş, açık ayıp ve gizli ayıp olup olmadığının saptanması gerekir. Eksik iş, sözleşme ve eklerine göre yapılması gerektiği halde yapılmayan (noksan bırakılan) işleri ifade eder. Eksik işlerin bedeli, teslim tarihine bu işlerin ikmâl edilebileceği sürenin ilavesiyle bulunan tarihteki rayiç bedellerle talep edilebilir. Eksik işler bedelinin istenebilmesi için teslim sırasında ihtirazi kayıt konulmasına ya da ihtar çekilmesine gerek bulunmamaktadır. Eksik işler yönünden BK’nın 359 ve 362. maddesindeki hükümler uygulanmaz. Açık ayıp, eserde dikkatli bir inceleme sonunda görülebilen ve anlaşılabilen bozuklukları, gizli ayıp ise dikkatli bir inceleme ile ortaya çıkmayan ve sonradan kullanılmakla ortaya çıkan ayıpları ifade eder. Yüklenicinin açık ayıplar nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için teslimden itibaren makul sürede (işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir zaman süreci içinde) eserin muayenesini yaptırıp varsa ayıplarını ihbar etmesi gerekir (BK.md.359). Aksi halde yüklenici ihtirazî kayıtsız eseri kabul etmiş sayılacağından ayıba bağlı hakları yitirir (BK.md.362). Sonradan ortaya çıkan gizli ayıpların da ayıba vakıf olunur olunmaz derhal bildirilmesi gerekir. Aksi halde iş sahibi eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır ve ayıba bağlı hakları düşer (BK.md.362). Sözleşmede garanti (teminat) süresi kararlaştırılmışsa ayıp ihbarı bu süre içinde de yapılabilir. Süresinde ayıp ihbarı yapılmışsa, açık ayıplı imalâtın bedeli eserin teslim edildiği ve ayıp ihbarının yapıldığı,
gizli ayıplı imalâtın bedeli de gizli ayıbın ortaya çıktığının anlaşıldığı tarihteki rayiçlerle istenebilir. Şayet sözleşmede özel düzenlemeler varsa öncelikle sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir. Öte yandan ayıplı işlere ilişkin ihbar mükellefiyeti getiren kanun koyucu eksik işler yönünden iş sahibine böyle bir yükümlülük yüklememiştir. Bir başka deyişle, eksik işlerde ihbara gerek olmaksızın zamanaşımı süresi içerisinde eksik işler bedeli her zaman talep edilebilir. Dava konusu taraflar arasında düzenlenen 16/06/1997 tarihli sözleşmenin tarihi itibariyle geçerli bulunan BK’nın 126/4 maddesi uyarınca eser sözleşmesine dayalı taleplerin 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, BK’nın 128, TBK 149. maddesine göre zamanaşımı süresi alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacaktır. BK 132, TBK 153, BK 133, TBK 154, BK 135, TBK 156, BK 136, TBK 157. maddelerinde zamanaşımının durması, kesilmesi sebepleri ile yeni sürenin başlaması ve süresi ile alacaklının fiili ile zamanaşımını kesen haller düzenlenmiştir. Kısmı davanın sadece dava edilen bölüm yönünden zamanaşımını keseceği, saklı tutulan fazlaya ilişkin haklar yönünden zamanaşımını kesici etkisi olmadığı, Zamanaşımı süresi alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacağı; Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu alacağın varlığı ve miktarının bilirkişi raporu ile belirlenmiş olduğu iddia edilmiş ise de; .
sözleşmenin düzenlenmesinden bu yana 23 yıllık bir zamanın geçtiği, davalının bilirkişi raporu ile belirlenen ayıp yönü ile ağır kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından gizli ayıp nedeni ile uğranılan zarar nedeni ile açılan davacının davasının zamanaşımı nedeniyle reddine dair karar verilmesine dair gerekçe ile;
Davacının davasının zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, …” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekilinin tehiri icra talepli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz eser sözleşmesinde, bekletici mesele yapılan kesinleşmiş dosyadaki bilirkişi heyet raporu ile sabit olduğu üzere; davalı şirketin çok açık bir şekilde mevzuata, inşaat uygulamalarına ve sözleşmeye aykırı bir şekilde “ayıplı bir teslimatı” tespit altına alındığını, hatta mezkur ayıbın “gizli ayıp” olduğunun açıkça ifade edildiğini, dolayısıyla davalı şirketin teslim konusu eserde çok açık bir şekilde gizli ayıba konu “hile”sinin varlığı kesinleşen bilirkişi raporu ile ortaya konulduğunu, taşınmaz eser sözleşmelerinde gizli ayıbın varlığı halinde; başka bir ifade ile “ağır kusurun varlığı” halinde eser teslim tarihinden itibaren dava zamanaşımının BK 278.madde hükmünce 20 yıllık müruruzamana tabi tutulduğunun açık olduğunu, somut davaya konu eserin teslim tarihi, 1998 yılı olduğunu, ana davalarının derdestiyet tarihi, 2015 yılı olduğunu, dolayısıyla salt bu açıdan meselenin tetkikinde dahi zaman aşımı define itibar edilmemesinin gerektiğini, ağır kusurun yüklenicinin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi, bilhassa ayıplı malzeme kullanılmış olması veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması hallerinde gerçekleşmiş olacağı içtihatlarla tayin edildiğini, somut davada, davalı yüklenicinin ağır kusuru, çok açık bir şekilde kesinleşen bilirkişi raporu ile tespit alına alındığını, ayrıca 1997 yılında inşa edilen ve 2001 yalında yapı kullanma izni alınan dava konusu eserde “1999 marmara depremi gibi bir doğal afet olan kar yağışı nedeniyle” oluşan zararın talep edilmesi süresi olarak zararın ortaya çıktığı ve dava edilebilir nitelik kazandığı tarih olan Konya .. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.iş – … K.sayılı dosyasından gerçekleştirilen tespit ilamı sonrası verilen rapor tarihinin esas alınmasının gerektiğinin açık olduğunu, bilimsel olarak 50 yıllık ömrü olması gereken sanayi yapısının davalı şirketçe 50 yıllık süre ile garanti verilirken herhangi bir doğal afetin olmayacağı değil, tam aksine doğal afetlerin meydana gelebileceği gözetilerek oluşacak hasara karşı mukavemat garanti edildiğini, dolayısıyla bir yandan eser için minimum 50 yıllık mukavemet öngörülürken, bir yandan 5 yıllık zamanaşımına sığınmak, MK 2.madde hükmündeki temel kaide olan dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını, davalı şirket, açıkça kötü niyetli bir yaklaşım sergilendiğini, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzenin korumayacağı hususu izahat veraseti olduğunu, zararın müvekkili, tarafın öğrenilme tarihi, zararın ortaya çıktığı tarih olan 2015 yılı olduğundan, 1998 yılının eser yapım tarihi olduğu nazara alındığında, çok açık bir şekilde 20 yıllık müruruzaman içerisinde davanın derdest edilmiş bulunduğu hususunun sabit olduğunu, mahkeme kararının ücreti vekalet yönünden Konya .. İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasından icra takibine konu edilmiş olması nedeniyle istinaf incelemesi neticeleninceye dek mezkur icranın tehirine dair karar verilmesini, mahkeme kararının kaldırılarak davalarının kabulü ile muhakeme masrafları ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline dair karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin istinaf talebine cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dairemizce, davacı vekilinin tehiri icra talebi kabul edilerek Konya … İcra Dairesinin … esas sayılı icra takibi yönünden icranın tehirine karar verilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıp nedeniyle zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı tarafça eldeki davadan önce Konya ..Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esasına kaydedilen … Tarihli dava dilekçesiyle taraflar arasındaki eser sözleşmesi dolayısıyla 1998 Yılı içinde tamamlanan eserin 2014 yılı Aralık ayı içerisinde prefabrik çatısının çöktüğü belirtilerek fazlaya dair haklar saklı tutularak 10.000,00-TL değer üzerinden zararın tazmini talep edilmiş mahkemece yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporlarında davanın zamanaşımına uğradığı tespiti yapılmış, ayrıca alınan bilirkişi raporuyla eserin gizli ayıplı olduğu ve davacının uğradığı zarar miktarının 296.054,64-TL olduğu belirtilmiştir. Mahkemece talebin zamanaşımına uğradığı gerekçede belirtilip davalının süresi içinde zamanaşımı defi ileri sürmediği gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne dair 15/07/2017 Tarihli karar verilmiş, karara yapılan istinaf isteminin esastan reddine dair karar da son olarak Yargıtay 15.H.D’sinin 2019/2872 E. 2020/3 K. 07/01/2020 Tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
Davacı tarafça ilk dava tarihinden sonra 24/07/2017 Tarihli dava dilekçesiyle eldeki davada; yukarıda bahsi geçen ilk dava da alınan bilirkişi raporundaki 296.054,64-TL’lik zarar miktarına göre, kabul edilen kısımdan sonra kalan 286.054,64-TL’nin tahsili talep olunmuş, davalı tarafça süresi içinde zamanaşımı defi ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince de davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça da verilen bu karara karşı istinaf isteminde bulunulmuştur.
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile kamu düzeninden sayılan hallerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde, incelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, taraflar arasındaki sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 126/4 maddesinde yüklenicinin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmediği veya ayıplı iş meydana getirmiş olduğu işler haricinde kalan eser sözleşmesinden kaynaklanmış davaların 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olup, kasıt veya ağır kusur halinde de aynı Kanun’un 125. madde hükmü uyarınca 10 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğu, 6101 Sayılı Kanunun 5.maddesi gereğince de, asıl ve ek dava tarihi itibariyle alacağın zamanaşımına uğradığının, süresi içinde de bu definin ileri sürülmüş olduğunun anlaşılmasına göre ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, istinaf edenin tarafı ve 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeninden sayılan hallerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/10/2020 tarihli, … Esas – .. Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1.maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından (maktu) peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Arta kalan gider avansı olması halinde ilk derece mahkemesince karar kesinleştiğinde talep halinde sahibine iadesine,
5-İstinaf kararının Dairemizce taraflara tebliğ edilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/02/2021


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

Alınması gereken harç: 4,90-TL davacıdan

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında Elektronik İmza ile imzalanmıştır.¸