Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : …
KARAR NO : …
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : …Esas – … Karar
DAVACI : … –
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ :…
G. KARAR YAZIM TARİHİ : …
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP, DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında davalının yüklendiği … ihalesi kapsamında vagon parçalarının imal edilmesine yönelik eser sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmeye göre iş bedelinin peşin olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davacı şirketin üstlendiği edim kapsamında imal ettiği parçaları davalı şirkete teslim ettiğini ancak davalı şirketin sözleşmeye aykırı olarak iş bedellerini peşin olarak ödemediğini ve uzun vadeli çekler vermek suretiyle davacıyı mağdur ettiğini, davacının bu ödemeleri ihtirazı kayıt ile kabul ettiğini ve geç ödemeden dolayı davalı şirkete düzenlediği vade farkına ilişkin faturayı ihtar ederek alacağın tahsilini talep ettiğini, ayrıca davacı şirketi imal edip davalı şirkete teslim vagon parçalarının bir kısmının iş bedelini ödemediğini, ödenmeyen iş bedelinin 48.080,00 TL olduğunu, davalı şirket aleyhine vade farkı ve ödenmeyen iş bedeli için Konya …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında yapılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davalınıni tirazın iptaline ve alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra takibinin yetkisiz icra dairesinde yapıldığını, takip yapmaya yetkili icra dairesinin İzmir icra Daireleri olduğunu, davacının sözleşme kapsamında davalıya sattığı ürünlerin bedelinin davacıya ödendiğini, davalı edimlerini yerine getirmesine rağmen davacının sözleşmeye kararlaştırılan teslim süresine uymadığını ve ayıplı ürün teslim ettiğini, geç teslim ve ayıplı ürün teslimi nedeniyle davacı şirketin ek maliyetlere katlanma zorunda kaldığını, davalının sözleşme dolayısıyla %0 2 oranında gecikme cezasının tahsili için davacıya gönderdiği faturanın davalı tarafça kabul edilmediğini, davacının davalıdan hiç bir alacağının olmadığını, tam tersine davalının davacıdan alacaklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “Taraflar arasında 08.02.2018 tarihli Satınalma (Sipariş Formu) başlıklı yazılı sözleşme olduğu tartışmasızdır. Her iki şirketin ticari defterlerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde taraflar arasında alım satıma yönelik açık hesap şeklinde kayıtların bulunduğu, davacının fatura düzenleyerek davalıya mal sattığını davalının da çeşitli şekillerde ödeme yaparak açık hesaba işleyerek ticari ilişkilerinin olduğu tartışmasızdır.
Davacı Konya …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında; Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak 09.11.2018 Tarih Seri … Sıra … Numaralı 57.489,60 TL tutarındaki irsaliyeli fatura, 07.12.2018 Tarih Seri … Sıra … Numaralı 37.170.00 TL. tutarındaki irsaliyeli fatura, 20.12.2018 Tarih Seri … Sıra … Numaralı 39.919,40 TL.tutarındaki irsaliyeli fatura ve 02.01.2019 Tarih Seri … Sıra … Numaralı 28.320,00 TL. tutarındaki açık faturayı dayanak göstererek takip başlatmıştır.
Her ne kadar takibe konu fatura bedelleri toplamı 162.899,00 TL olsa da davacı icra takibinde 76.401,17 TL yönünden takip başlatmıştır. Bu nedenle davacının aslında takibe konu ettiği fatura alacaklarından bir kısmını davalıdan tahsil ettiği ve kendi ticari defterlerinde bakiye veren miktar yönünden takipte bulunduğu anlaşılmaktadır. Zira davacı ticari defterlerinde yapılan incelemede de kendi defterlerine göre davalıdan alacak miktarı olarak 74.300,80 TL hesap edildiği görülmüştür.
Yine davalının ticari defterlerinde yapılan incelemede takibe konu 09.11.2018 Tarih Seri … Sıra … Numaralı 57.489,60 TL tutarındaki irsaliyeli fatura, 07.12.2018 Tarih Seri … Sıra … Numaralı 37.170.00 TL. tutarındaki irsaliyeli fatura. 20.12.2018 Tarih Seri … Sıra … Numaralı 39.919,40 TL.tutarındaki irsaliyeli faturaların ticari defterlerine işlediği ve davalı tarafın ticari defter kayıtlarında, icra takip tarihi olan 22.01.2019 tarihi itibariyle davacı tarafın davalı taraftan 21.087,31 TL. tutarında alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
HMK 222. madde 3. fıkrası “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmünü içermektedir.
Bu nedenle davalının icra takibine itirazında ve cevap dilekçesinde ileri sürmediği sözleşmede belirtilen fiyatlardan daha yüksek bedelde fatura tanzim edildiği iddiası inceleme dışında bırakılmıştır. Zira davalı taraf davacı tarafından tanzim edilen faturaları itirazsız kendi defterlerine kayıtlarına işlemiş ve faturalar karşılığında da ödemeler gerçekleştirmiştir.
Davacının icra takibine konu ettiği ve davalı ticari defterlerinde kayıtlı bulunmayan taraflar arasında ihtilaflı olan 02.01.2019 Tarih Seri … Sıra … Numaralı 28.320,00 TL. tutarındaki Vade Farkı açıklamalı fatura yönünden ise bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve bu hususta bilirkişinin denetime ve hüküm kurmaya elverişli beyan ve hesaplamaları nazara alınarak; “davalının yapmış olduğu ödemelerin birden fazla fatura ile bağlantılı olması ve daha önceki işlemelere ait iade vb işlemlerin taraflar arasındaki cari işlemleri etkilemesi nedeni ile taraflar arasındaki tüm işlemler tabloda dikkate alınmış fakat vade farkı hesaplaması davacının iddiaları ve takibe konu olan 02.01.2019 tarihli fatura dikkate alınarak, 20.09.2018/… tarih nolu 01.10.2018/… tarih nolu 19.10.2019/… tarhİ nolu ve 05.11.2018/… tarih ve nolu faturalar ile yapılan ödemelerin dikkate alınarak yapıldığı, hesaplama, yapılan ödemelerin hangi faturalara istinaden yapıldığına ilişkin her hangi bir bilginin ödeme belgeleri ve çeklerde bilgi bulunmadığından, yapılan ödemelerin ilk muaccel olan faturanın İlk olarak ödendiğinden hareketle, avans faizi dikkate alınarak hesaplandığı, diğer taraftan iade işlemleri nedeni ile ödenecek fatura bedelinin değişmesi ve ödeme yapıldıktan sonra iade yapılmasının da vade farkı hesaplanacak tutarı etkilediğini, yapılan hesaplama sonucunda davacının davalıdan isteyebileceği vade farkının 7.353,74TL olduğu ve bu tatara %18 KDV eklenmesi durumunda bu tutarın (7.353,74TL % 18 KDV) 8.677,41 TL olacağı” görüşü mahkememizce benimsenmiştir.
İcra inkar Tazminatı talebi yönünden; İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nun 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkememizce hükmedilen asıl alacak miktarı özellikle vade farkı faturasının yerinde olup olmadığı ve miktarının ne olacağı ancak bilirkişi incelemesi ve hesaplaması ile ortaya çıkarıldığından likid bir alacak bulunmadığından davacının icra inkar tazminatına yönelik talebi reddedilmiştir.
Yine davalının kötüniyet tazminatı talebi şartları da oluşmadığından davalının bu yöndeki talebinin de reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Sonuç olarak; Alınan bilirkişi raporlarına göre, davalı borçlunun Konya … . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasındaki itirazın kısmen iptali ile, takibin 45.980,80 TL fatura alacağı ve 8.677,41 TL vade farkı fatura alacağı olmak üzere toplam 54.658,21 TL asıl alacak ve asıl alacak için takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %9 yasal faizi üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne 45.980,80 TL fatura alacağı ve 8.677,41 TL vade farkı fatura alacağı olmak üzere toplam 54.658,21 TL asıl alacak ve asıl alacak için takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %9 yasal faizi üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının icra inkar tazminatı, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişkinin dayanağının 08.02.2018 tarihli sözleşme olup, bilirkişilerin bu sözleşmeyi yok sayarak, sadece fatura bedellerine göre hesaplama yapmasının doğru olmadığını, oysa sözleşmede alınacak mal adedinin ve fiyatının belli olmasına rağmen davacının susta yatağının birim fiyatı için 40 TL yerine 50 TL, 02.07.2018 tarihli faturada da 65 TL üzerinden fatura kestiğini, 355 TL olarak kararlaştırılan susta taşıyıcısı için 420 TL birim fiyatlı fatura düzenlediğini, bu hatalı faturaların davalı defterlerine işlendiğini, bunlarla ilgili olarak davalının iade faturası düzenlediğini, iade faturasının takip tarihinden sonra kesilmesinin sözleşmedeki rakamların hesaplanmasına engel olmadığını, sözleşmeye göre davacının alacağının KDV dahil 596.065,20 TL olduğunu ancak davacının KDV dahil 718,125,58 TL üzerinden fatura kestiğini, buna rağmen davacıya 697.038,27 TL ödediklerini, fazladan 122.060,38 TL ödemelerinin olduğunu, davalı şirketin, davacının sözleşme şartlarına uymaması ve geç teslimi nedeni ile kamu kurumuna ödemek zorunda kaldığı 17.596,37 TL nefaset farkı bedeli ile davacının ayıplı olarak teslim ettiği ürün dolayısıyla kamu kurumunca tespit edilen ve kamu kurumuna ödenmek zorunda kalınan 7.292,12 TL ayıplı iş bedelinin tamirine ilişkin tamir ücretinin de TBK 112, 118 ve125. maddesi gereği tazmin edilmeli ve cari hesaptan düşülmesi gerektiğini,
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen dikkate alınarak yapılan inceleme neticesinde;
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli ve vade farkı alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında 08.02.2018 tarihinde yapılan sözleşme uyarınca davacı yüklenici, davacı iş sahibi için vagon parçaları üreterek davalıya teslim etmiştir. Bu hususta taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Davacı, sözleşme kapsamında davacıdan 48.080 TL ücret alacağı bulunduğundan ve ayrıca peşin ödenmesi gereken bedeller için vadeli çek verilmesinden dolayı 28.320,00 TL vade farkı alacağının olduğundan bahisle toplam 76.401,17 TL asıl alacak ve 563,91 TL işlemiş faizi alacağı için ilamsız icra takibi başlatılmıştır.
Tarafların ticari defterleri incelenmiş ve sözleşmeye konu iş için düzenlenen toplam 718.125,58 TL bedelli 12 adet faturanın her iki tarafından ticari defterlerinde kayıtlı olduğu görülmüştür. Takip tarihi itibarıyla davacının, kendi ticari defterlerine göre 45.980,80 TL, davalının ticari defterlerine göre 21.087,31 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Taraf defterleri arasındaki bu farkın davalının takipten önce fatura keserek defterlerine davacının borcu olarak kaydettiği 21.12.2018 tarihli 7.297,12 TL bedelli davalının mahsup savunmasında belirttiği davacının teslim ettiği üründeki ayıp nedeniyle ödediği işçiliğe ilişkin fatura ile yine mahsup savunmasında belirttiği dava dışı … ‘a ödediğini iddia ettiği nefaset bedeline ilişkin 17.596,37 TL bedelli faturalar olduğu görülmüştür. Ancak davacı bu faturaları kabul etmemiş ve defterlerine de kaydetmemiştir.
Davacı istinaf itirazında ayıp nedeniyle kesilen 7.297,12 TL bedelli fatura ile dava dışı kuruma ödediği nefaset farkına ilişkin 17.596,37 TL bedelli faturanın defterlerindeki gibi borcundan düşülmesini istemiş ise de; Yargıtay Kapatılan 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere; eser sözleşmesi imzalandıktan sonra yapılan işlerin yüklenici tarafından yapıldığı karine olarak kabul edilir. Bu karinenin aksinin ispatı iş sahibine aittir. İş sahibi tarafından öncesinde tespit ettirilmiş bir eksiklik bulunmadıkça mevcut imalatın yüklenici tarafından yapıldığı ve bu kapsamda giderilmiş olan eksikliklerin yüklenici tarafından tamamlandığı kabul edilir. İş sahibinin 3. kişilerden alınan fatura veya belgelerle işin kendisini tarafından yapıldığının ispatı mümkün değildir. Nitekim bu tür belgeler her zaman düzenlenebileceği gibi başka işler için de yapılmış olabilirler. Bu bakımdan dava konusu işlerin bir kısmının ayıplı olduğu ve ayıbın giderilmesi için üçüncü bir kişiye işin tamamlattırıldığı iddiası ispatlanamadığından davalının 7.297,12 TL bedelli fatura yönünden mahsup taleplerine itibar edilmemiştir. Ayrıca davalı şirketin asıl iş sahibi dava dışı kuruma ödediğini bildirdiği alacak kalemlerinin davacı yükleniciye rücu edileceğine yönelik taraflar arasındaki sözleşmede herhangi bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalı yüklenici ile davacı taşeron arasında yapılan sözleşmede dava dışı iş sahibinin yükleniciye uyguladığı gecikme cezalarının taşerona yansıtılacağına dair bir düzenlemeye yer verilmediği takdirde gecikme nedeniyle yüklenicinin ödemek zorunda kaldığı tazminatlar taşerondan talep edilemez (Emsal Yargıtay Kapatılan 15. HD’nin 06/12/2018 tarih, 2018/2430 esas ve 2018/4916 karar sayılı ilam). Bu nedenle davalı şirketin nefaset farkına ilişkin 17.596,37 TL bedelli fatura yönünden mahsup taleplerine itibar edilmemiştir.
Davacı ayrıca, davalı tarafın sözleşmede belirlenen birim fiyatlarına göre toplamda sözleşme konusu iş için KDV dahil 596.065,20 TL alacaklı olmasına rağmen, sözleşmede kararlaştırılan birim fiyatlarının üstünde belirlediği birim fiyatlarından faturalar düzenleyerek fazladan KDV dahil 718.125,58 TL alacak talebinde bulunduğunu belirterek, fazla talep edilen 19.045,20 TL ve 62.717,00 TL alacak için takip tarihinden sonra keserek defterlerine kaydettiği 24.01.2019 tarihli iade faturalarının da alacaktan düşmesini istemiş ise de; davacının kesmiş olduğu toplam 718.125,58 TL bedelli 12 adet faturayı ticari defterlerine kaydetmiş ve bu faturalar içinde sözleşmedeki miktardan fazla olarak 697.038,27 TL ödeme yapmıştır. Türk Ticaret Kanunun 21/2. maddesi uyarınca artık davalının faturadaki birim fiyatları benimsediği, yani taraflar arasındaki sözleşmedeki birim fiyatların taraflarca değiştirilerek faturadaki birim fiyatlar üzerinden tarafların mutabık oldukları kabul edilecektir. Davacının, artık davalının kestiği faturaların hemen akabinde değil de takipten sonra kesmiş olduğu bu faturalar dolayısıyla mahsup talebinde bulunması mümkün olmadığından, bu faturaların alacaktan düşülmesine ilişkin talebi de yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla davacının davalıdan 45.980,80 TL bakiye iş bedeli olduğu sabittir.
Ayrıca davacı sözleşmede fatura kesim tarihinden itibaren 30. gün içinde ödenecek bedeller için davalının ileri ileri tarihli çek vermesinden dolayı vade farkı istemiş olup; sözleşmede vadenin ay ve yıl olarak kesin belirlenmediği, belirtilen sözleşme hükmünün alacağın muaccel olacağı tarihe ilişkin olduğu ve davacının çekleri ihtirazı kayıt koymaksızın ödeme yerine geçmek üzere aldığı ve sözleşmede bu yönde bir hüküm ve daha sonra taraflar arasında vade farkı ödeneceğine ilişkin bir anlaşma olmadığı dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin vade farkı alacağı yönünden kısmen kabul karar vermesi doğru olmamış ise de; davalının bu alacağa yönelik olarak istinaf itirazında bulunmaması nedeniyle davalının da artık bu alacak kalemini kabul ettiği anlaşılmıştır.
Açıklanan sebeplerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas – … Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 3.733,70 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 933,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.800,40 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına
Artan gider avansının ilk derece mahkemesince re’sen taraflara iadesine,
Karar tebliğ, avans iadesi ve harç tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
…
Başkan
…
¸e-imzalıdır.
…
Üye
…
¸e-imzalıdır.
…
Üye
…
¸e-imzalıdır.
…
Katip
…
¸e-imzalıdır.