Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/974 E. 2020/921 K. 16.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :020/921

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 14/07/2020 – 07/08/2020
NUMARASI : 2020/203 Esas

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
(İstinaf yoluna başvuran)

DAVANIN KONUSU : Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 16/12/2020
G. KARAR YAZIM TARİHİ : 30/12/2020
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen ara kararlara yönelik davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında … projesinde yer alan … İli, …. İlçesi, … Mevkii, … Pafta, … ada, . parsel, .. Blok, . Kat, .. Daire Numaralı ve … İli, .. İlçesi, .. Mevkii, … Pafta, … ada, . parsel, .. Blok, . Kat, .. Daire Numaralı taşınmazların müvekkili şirkete satışına ilişkin olarak 02/03/2017 tarihinde … ve … numaralı Gayrimenkul Satış Vaadi Ön Sözleşmeleri imzalandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin 5. maddesi uyarınca dairelerden birinin toplam satış bedeli 836.000,00 TL, diğerinin satış bedelinin ise 829.000,00 TL olarak belirlendiğini, sözleşmenin 4. maddesi uyarınca taşınmazların teslim tarihinin 28/02/2019 olarak belirlendiğini, bu kapsamda müvekkili şirketin her iki sözleşmeden kaynaklanan ödeme yükümlülüklerini öngörülen tarihlerde ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, 02/03/2017 tarihinden başlayarak belirli vadelerler her iki daire için 22/02/2000 tarihine kadar ödemesi gereken 1.270.125,00 TL’nin tamamını ödediğini, ancak davalı şirketin sözleşmelerin 4. maddesi uyarınca 28/02/2019 tarihinde teslim etmeyi taahhüt ettiği dairelerin inşaat faaliyetlerini gerektiği gibi yerine getirmediğini ve sözleşmelerin 9. maddesinde öngörülen 4 aylıksız tazminatsız dönem de dolmuş olmasına rağmen dairelerin teslimini gerçekleştiremediklerini, bu kapsamda müvekkili müvekkili şriket tarafında davalı şirkete ihtarname gönderilmiş olmasına rağmen dairelerin tesliminin gerçekleşmediği gibi herhangi bir bilgilendirme de yapılmadığını, teslim borcunun 6 aydan fazla sürmesi nedeniyle taraflar arasında imzalanan 02/03/2017 tarihli ve … ve … numaralı sözleşmeleri haklı nedenlerle tek yanlı ve bir önel vermeksizin feshettiğini, ilgili konutları devir ve teslim almaktan vazgeçtiğini davalı şirkete ihtar ettiğini, ancak davalı şirketin ihtarname uyarınca talep edilen ödemeleri gerçekleştirmediğini, davalı şirketin uzun zamandır çeşitli zorluklar yaşadığını ve teslim etmeyi taahhüt ettiği daireleri teslim edilememesi ve hatta inşaatın uzun zamandır devam ettirilememesinin bu durumu açıkça ortaya koyduğunu, davalı şirketin uzun zamandır borç yükü altında olduğunun bilindiğini, bu doğrultuda davalı şirketin ödemeden kaçınmak amacıyla mallarını üçüncü kişilere devretmesi veya ifa güçsüzlüğüne düşmesi ihtimalinin bulunduğunu, müvekkilinin zarara uğrama ihtimalinin bulunduğunu, bu nedenlerle sözleşmelere konu … İli, … İlçesi, … Mevkii, … Pafta, … ada, . parsel, .. Blok, . Kat, .. Daire Numaralı ve … İli, … İlçesi, … Mevkii, … Pafta … ada, . parsel, .. Blok, . Kat, .. Daire Numaralı taşınmazlara herhangi bir teminat talep edilmeksizin veya uygun bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir konulmasına, aksi kanaat halinde müvekkili şirketin alacağını karşılayacak şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; dava konusu talepleri ilişkin olarak hak düşürücü süre itirazı ve zamanaşımı def’ inde bulunduklarını, davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkili şirketin tüm yükümlülüklerini günümüz ekonomik şartlarında en azami şekilde ve gününde yerine getirdiğini, davacının ekonomik ithamlarla ilgili iddialarını ispatla mükellef olduğunu, müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, davacının sözleşmeyi feshinin haklı fesih olmadığını, müvekkili şirketin edemini süresi içinde ifa edememesinin kusurundan kaynaklanmadığını, mücbir sebeplerden dolayı edimini yerine getiremediğini, davacının ödeme güçlüğü yaşadığı iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesince verilen 14/07/2020 tarihli ara karar ile; “…2004 s. İİK’nun 258. maddesine göre ise, “İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur.”
Somut olayda; Davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesi sonucu; davanın alacak davası olduğu, tedbir konulması istenilen mal varlıklarının (aynının) da dava konusu olmadığı belirlenmiş ve HMK.nin 389/1. maddesindeki şartların gerçekleşmediği anlaşıldığından davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine;
Davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin değerlendirilmesi sonucu ise, davacı tarafın sunduğu sözleşme ve ödeme belgesi suretleri göz önünde bulundurularak, ilerde telafisi güç muhtemel zararların önlenebilmesi için ve tarafların menfaat dengesi de gözetilerek teminat karşılığında ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar karar verildiğine dair gerekçelerle;
1) Davacı tarafın İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN REDDİNE,
2) 2004 s. İİK.nın 261/1. maddesi gereğince bu ara kararı tarihinden itibaren 10 gün içerisinde ve yine 2004 s. İİK.nın 259/1. maddesi gereğince de dava değerinin % 10’u oranında nakdi teminatın veya kesin ve süresiz teminat mektubunun Mahkememize ibrazı halinde 2004 s. İİK’nın 257. maddesi gereğince İHTİYATİ HACİZ TALEBİNİN KABULÜ ile, davalı …’nin gerek elindeki gerekse üçüncü kişilerdeki taşınır ve taşınmaz malları ile hak ve alacaklarının, sadece 1.270.125,00 TL.’lik alacağa yetecek kadar kısımlarının İHTİYATEN HACZİNE,
3) 10 günlük kesin süre içerisinde teminatın yatırılmaması halinde ihtiyati haciz kararının KENDİLİĞİNDEN KALKMIŞ SAYILMASINA,
4) Teminatın yatırılması ve talep halinde ihtiyati hacze ilişkin ara kararının gereğinin ifası için Konya Nöbetçi İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesine,…” şeklinde karar verilmiştir.
Davalı vekilinin verilen ihtiyati haciz kararına yönelik itirazlı nedeniyle;
İlk Derece Mahkemesince verilen 07/08/2020 tarihli ara karar ile; “…Talebin, davalının 3.kişilerdeki hak ve alacaklarına yönelik ihtiyati haciz verilmesi talebi olduğu, İhtiyati hacze ilişkin düzenlemelerin İİK.257.vd.eden maddelerinde düzenlendiği, İİK.257.maddede, ihtiyati haczin şartlarının, İİK.258.maddede ihtiyati hacizde yetkili mahkemenin, İİK.259.maddede ihtiyati hacizde teminatın, İİK.265.maddede ihtiyati haciz kararına itiraza ilişkin düzenlemelerin yer aldığı, İİK.265.maddesinde;”Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir.Menfaati ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde ihtiyati haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebilir.Mahkeme, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddeder. İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri bağlamaya mecburdur. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Şu kadar ki, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilir. İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının icrasını durdurmaz.” şeklinde düzenleme yapıldığı, mahkememizin 14/07/2020 tarih ve … Es. sayılı dosyasından davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin kabulüne kararı verildiği, İİK.265.maddesi gereğince ihtiyati hacze itirazın ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı yapılabileceği, İİK.257.maddesinde ihtiyati haczin talep edilebilmesi için alacağın muaccel olması ve rehinle temin edilmemiş olmasının şart koşulduğu, yine Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 15/09/2015 tarih ve 2015/8305 Es. 2015/9240 Kar.sayılı ilamında; “…İİK’nın 257. maddesine göre ihtiyati haciz talep edebilmek için alacağın muaccel olması ve rehinle temin edilmemiş olması gerekir…” şeklinde kabul edildiği, davacı tarafın sunduğu sözleşme ve ödeme belgesi suretleri göz önünde bulundurularak, ilerde telafisi güç muhtemel zararların önlenebilmesi için ve tarafların menfaat dengesi de gözetilerek teminat karşılığında mahkememizce verilen ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmakla davalı vekilinin ihtiyati hacze itirazının reddine karar verildiğine dair gerekçeyle;
1-Davalı vekilinin mahkememizin 14/07/2020 tarih ve … Esas sayılı ihtiyati haciz kararına itirazının REDDİNE,…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ihtiyati tedbir taleplerinin 14.07.2020 tarihli karar ile reddedildiğini, açtıkları davada taraflar arasında imzalanmış olan Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmeleri uyarınca yaptıkları 1.270.150,00-TL tutarındaki ödemelerin, satışa konu taşınmazları müvekkili şirkete öngörülen tarihlerde teslim edememesi sebebiyle, denkleştirici adalet tazminatı uyarınca günümüz alım koşullarına uyarlanarak, ticari faizi ile birlikte müvekkili şirket’e ödenmesinin talep edildiğini, davalı şirket tarafından müvekkili şirkete satışı taahhüt edilmiş olan … İli, …. İlçesi … ada, . parsel sayılı taşınmazdaki .. Blok, . Kat, .. Nolu daire ile … İli … İlçesi … ada, . parsel sayılı taşınmazdaki .. Blok, . Kat, .. Nolu daireye ihtiyati tedbir konulmasının talep edildiğini, ancak mahkemece reddedildiğini, davalı şirketin taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca 2019 yılının şubat ayında teslim etmeyi taahhüt ettiği daireleri, bir buçuk yıllık gecikmeye rağmen hala teslim edemediğini ve henüz inşaatın yarısının bile tamamlanamadığını, bu durumun sebebinin davalı şirketin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar olduğunu, davalı şirketin önümüzdeki dönemde daha büyük ekonomik zorluklar yaşamasının kuvvetle muhtemel olduğunu, davalı şirkete karşı birçok dava ve icra takiplerinin olduğunu, davalı şirketin yalnızca müvekkili şirkete değil, birçok farklı kişiye de ileride ödeme yapmak zorunluluğunun doğacağını, bu durumun bir sonucu olarak davalı şirketin alacaklarının tahsilini engellemek amacıyla üzerinde bulunan taşınır ve taşınmaz mallarını üçüncü kişilere devretmesi tehlikesinin bulunduğunu, davalı şirkete karşı başlatılmış olan dava ve icra takipleri sebebiyle davalı şirketin önümüzdeki dönemde daha büyük ekonomik zorluklarla yüzleşeceğini, yapılacak yargılama neticesinde müvekkil şirketin lehine hüküm kurulsa dahi, alacaklarının ihtiyati tedbir ile garanti altına alınmaması halinde, söz konusu kararın icra edilmesinin mümkün olamayacağını, ayrıca verilen kararda davanın alacak davası olduğu ve tedbir konulması istenilen taşınmazların dava konusu olmadığının belirtildiğini, ancak söz konusu taşınmazların taraflar arasındaki uyuşmazlığın temelini teşkil ettiğini, müvekkil şirketin 1.270.150,00-TL tutarındaki ödemeleri taraflar arasındaki sözleşmelere istinaden ve söz konusu taşınmazları satın almak amacıyla yaptığını, üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilen taşınmazların, dava konusu ile ilgilisinin bulunduğunu, bahse konu taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konularak, müvekkil şirketin alacaklarının garanti altına alınmasının gerektiğini, bu nedenle mahkemenin 14.07.2020 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı ile davalı müvekkili şirket arasında 02.03.2017 tarihli Gayrimenkul Satış Ön Sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme kapsamında … adlı projede yer alan … Blok, . kat, .. numaralı bağımsız bölüm ve .. Blok, . kat, .. numaralı bağımsız bölümün davacıya satıldığını, davacının teslim yapılmadığı, müvekkili şirketin mensubu bulunduğu grubun borcunun yüksek miktarda olduğu, inşaatın devam etmediği ve tesliminin mümkün olmadığı, sözleşmenin yasa kapsamında öngörülen şartlara uymadığı gerekçeleriyle ihtiyati haciz talepli dava açtığını, davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanmak yerine, dava açması ve ihtiyati haciz talebinde bulunmasının, hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacı tarafın yasal ve akdi olarak sözleşmeden dönme hakkını kullanarak ödediği bedelin kendisine iade edilmesini isteyebileceği halde, MK’nın 2. maddesindeki iyi niyet kaidelerine aykırı olarak bir ihtiyati haciz kararı talep edebilmek ve dönme hakkı kapsamında kanunun ve sözleşmenin davalı-satıcı müvekkiline tanıdığı süreyi bertaraf ederek hedefine derhal ulaşabilmek amacıyla dava açtığını, Gayrimenkul (Konut) Satış Vaadi Sözleşmesi’nin 11.2. maddesine göre; ‘Sözleşmeden dönülmesi durumunda, alıcıya iade edilmesi gereken tutar ve alıcıyı borç altına sokan her türlü belge, dönme bildiriminin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren en geç 180 gün içinde alıcıya geri verilir’. denildiğini, davacının dönme hakkını kullanmayarak, direkt dava açma yolunu seçerek, sözleşmenin müvekkiline tanıdığı süreyi, ihtiyati haciz talep ederek aşmaya çalıştığını ve dava açma hakkını kötüye kullandığını, somut olayda vadesi gelmiş bir para borcu bulunmadığını, davacının alacağının olup olmadığının yargılamayı gerektirtiğini, ihtiyati haczin şartlarının oluşmadığını, ilk derece mahkemesinin ihtiyati hacze itirazımızın reddi kararının gerekçesinde; ‘davacı tarafın sunduğu sözleşme ve ödeme belgesi suretleri göz önünde bulundurularak, ileride telafisi güç muhtemel zararların önlenebilmesi için ve tarafların menfaat dengesi de gözetilerek teminat karşılığında mahkememizce verilen ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin ihtiyati hacze itirazının reddine karar vermek gerekmiş’, denildiğini, somut olayda davacı tarafından iddia edilen borcun vadesinin gelmediğini, iddia edilen borcun yargılamayı gerektirdiğini, İİK’nun 257 vd. maddelerindeki düzenlemeler gereğince, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için; alacağın rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş olması, vadesi gelmemiş borçlar bakımından ise yalnızca borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması ve borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisinin kaçmaya hazırlanması yahut kaçması ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması şartlarının varlığının tespit edilmesinin gerektiğini, Kanun hükmü uyarınca; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” kanuni düzenleme ile vadesi gelmiş bir para borcunun varlığı halinde ihtiyati haciz imkânının tanındığını, aksi halde vadesi gelmiş bir borç söz konusu değil ise bu durumda Kanunda (257/2 md) sayılan diğer şartların varlığının da tespitinin gerekeceğini, alacaklının alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecbur olduğunu, somut olayda yasada öngörülen/emredilen ihtiyati haciz şartları bulunmadığı gibi, davacının ihtiyati haciz sebepleri hakkında kanaat getirecek deliller de sunamadığını, davacının İİK md. 257’de düzenlenen ‘yaklaşık ispat’ yükümlülüğünü yerine getirmediğini, mahkemeye alacağın varlığına kanaat getirilecek yeterli delil sunulmadığını, somut olayda ihtiyati haciz koşullarının bulunmadığını, ….’nin grup şirketlerinden olan ….’ye karşı açılan itirazın iptali davasında, Konya .. Asl. Tic. Mah. tarafından verilen ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin kararın istinaf incelemesi sonucu Konya BAM .. HD 14.11.2019 tarih, … E. … K. s. kararında özetle; “…İİK’ nın 257/1.maddesinde; ‘Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir’, düzenlemesi muaccel başka bir deyişle; vadesi gelmiş alacaklar yönünden ihtiyati haciz koşulları düzenlenmiş olup, İİK’ nın 258. maddesinin 1.fıkrası uyarınca; ‘Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur’. Bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin şekilde ispat etmesi aranmamakta, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermesi yeterli kabul edilmektedir….İİK’ nın 258.maddesi gereğince alacağın varlığı ve muacceliyetine ilişkin yaklaşık ispata yarar delil ve belgeler sunulmadığından alacağın varlığı ancak yargılama yapılarak toplanacak delillerle ispatlanabileceğinden; ihtiyati haciz talebinin reddine dair karar usul ve yasaya uygundur…” denildiğini, davacının iddia ettiği alacağın, yargılamayı gerektirdiği için vadesinin gelmediğini, muaccel olmadığını, vadesi gelmemiş alacak hakkında ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması ve borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanması yahut kaçması ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması şartlarının varlığının tespit edilmesinin gerektiğini, müvekkili şirketin muayyen yerleşim yerinin bulunduğunu, mallarını gizlemesi, kaçırması veya kendisinin kaçması, kaçmaya hazırlanması, alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunmasının söz konusu olmadığını, somut olayda ihtiyati haczin şartlarının oluşmadığını, madde de sayılan bu durumların olduğu yönünde davacı tarafından delil sunulamadığını, davacının iddialarının hayal ürünü olduğunu, soyut olduğunu, davacının müvekkili şirketin ödemeden kaçınmak amacıyla mallarını üçüncü kişilere devretmesi veya ifa güçsüzlüğüne düşmesi ihtimali bulunduğu şeklindeki iddiaların aksine, müvekkilinin kısa süre içerisinde 71.016.890,00-TL ödeme gerçekleştirdiğini, amaca ulaşmak adına olan yersiz iddiaları kabul etmediklerini, müvekkilinin ödemelerini yapmaya devam ettiğini, İİK md. 257 anlamında ihtiyati haczin şartlarının oluşmadığını, müvekkili şirketin, söz konusu sözleşmeden kaynaklanan edimi geç ifa ettiği veya hiç ifa etmediği, müvekkili şirketin temerrüde düşüp düşmediği hususlarının da yargılamayı gerektirdiğini, söz konusu taşınmazın an itibari ile yapımının devam ettiğini, müvekkili şirketin zor durumda olduğu şeklinde gösterilmeye çalışılmasının hukukun ve hakkaniyetin korumayacağı değerler arasında yer almadığını, davalı müvekkilinin çalışamaz hale getirilmesinin ne davacıya ne de diğer tüketicilere faydasının olmayacağını, şuan itibariyle karşılarında muhatap bulabilecekleri bir kurumun bulunduğunu, ihtiyati hacizlerin devamı halinde bunun söz konusu olmayabileceğini, müvekkili şirketin borçlarını ödediğini ve yükümlülüklerini günümüz ekonomik şartlarında en azami şekilde ve gününde yerine getirdiğini, davacının ekonomik ithamlarla ilgili iddialarını ispatla mükellef olduğunu, Pandemiden önce de Türkiye genelinde binlerce şirketin konkordato ilan ettiğini, müvekkilinin içerinde yer aldığı ….’nin BİST’te işlem gören bir firma olduğunu, müvekkilinin ve içerisinde bulunduğu grubun hukuk içerisinde kalarak konkordato dahil tüm argümanları kullanabilecekken bu güne kadar böyle bir girişim içerisinde bulunmayarak ödemelerini ve yükümlülüklerini yerine getirmeye devam ettiğini, ödenmeyen bir tane çeki bulunmadığını, davaya konu taşınmazın inşaatının devam ettiğini, müvekkilinin ülke ekonomisine ve istihdamına önemli ölçüde katkı sağlayan, halka açık ve hisse senetleri borsada işlem gören grubun ve sektörünün öncü firmalarından biri olduğunu, müvekkilinin her kademedeki yetkilisi ve idarecisinin her daim ulaşılabilir durumda görevlerinin başında bulunduklarını, müvekkilinin mal kaçırma ya da gizlemesinin söz konusu olmadığını, müvekkili davalının ilgili paydaşlarıyla görüştüğünü, ödeme yaptığını, sulh olduklarını, müvekkili şirketin dava açılmadan veya dava açıldıktan sonra yüksek miktarda ödeme yaptığını, ödeme yaptıkları dosyalara ait listeyi sunduklarını, bu durumun davacı tarafından da bilindiğini, hatta kendisine de ödeme yapmayı kabul ettikleri halde dava açtıklarını ve ihtiyati haciz yolunu işleterek haciz tehdidi ile kanun (TKHK) ve sözleşmenin taraflarına tanıdığı süre ve hakları hiçe sayarak, alacağından fazlasına bir an önce kavuşmayı hedeflediklerini, yaptığı ödemeleri, vekalet ücreti dahil olmak üzere ödemeyi kabul etmelerine rağmen, haksız ve fazla kazanç elde etmek için eldeki davayı ikame ettiklerini, ülke genelinde mevcut inşaatlarda, salt ülkenin ekonomik durumu sebebiyle yavaşlama hatta 3 yıl ertelemenin söz konusu olduğunu, somut olayda ihtiyati haczin şartlarının var olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma ve inceleme dahi yapılmaksızın sadece davacının iddialarına dayanarak ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davaya konu edilen sözleşmedeki taşınmazın teslim tarihi her ne kadar 2019 olarak belirlenmişse de sözleşmede kararlaştırılan kira bedelinin istenebileceğini, … Projesinin devam ettiğini, iş bu davaya konu edilen ve taraflar arasından akdedilen sözleşmenin ilgili “Satıcının Temerrüdü” yan başlıklı 12.2. maddesi hükmü uyarınca ise alıcı, satıcı’nın temerrüdünün devam ettiği süre için aylık 500,00-TL kira bedeli talep edebileceğinin öngörüldüğünü, davacınin her iki hükümde (11.2 ve 12.2) öngörülen süreleri beklemediğini, aynı zamanda iyi niyetli olmadığını ise söz konusu sözleşmede kendisini koruma altına alacak kira bedellerini talep etmeksizin doğrudan sözleşmeyi feshederek bizzat gösterdiğini, ihtiyati haciz kararı kanuna aykırı olduğu gibi hukukun temel ilkelerinden olan ölçülülük ilkesi ve menfaat dengesine de aykırı olduğunu, somut verilere dayanmayan ihtiyati haciz kararı neticesinde ortaya çıkabilecek telafisi mümkün olmayan durumların göz ardı edildiğini, salt davacı yararı düşünülerek ihtiyati haciz kararının verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, menfaat dengesinin ölçülülük ilkesi ile bağlantılı ilkelerden biri olduğunu, İhtiyati haciz kararı sebebiyle müvekkili şirketin çalışamaz iş yapamaz hale geleceğini, müvekkilinin tüm tedarikçileri, iş yapan üçüncü şahıslar, tüm paydaşlarının hakkının haleldar edildiğini, bu yönü ile de davacı yanın iyi niyetle hareket etmediğini, müvekkili şirketin bugün itibari ile müvekkili şirket çalışanlarının maaş ödemeleri, kira ödemeleri gibi zorunlu ödemelerin yapıldığı hiçbir banka hesabının kullanılamaz hale geleceğini, bu bakımdan davacı yanın iddia ettiği alacak miktarı belli iken çok daha yüksek rakamlar üzerinde ihtiyati haciz işlemi uygulanmasının yasaya aykırı olduğunu, dava konusu meblağı aşacak şekilde müvekkili şirketin tüm malvarlığı üzerine ve banka hesaplarına haciz uygulandığını ve şirketin adeta faaliyetinden mahrum bırakıldığını, ihtiyati haciz kararı neticesinde ortaya çıkabilecek telafisi mümkün olmayan durumların göz ardı edildiğini, müvekkilinin kaçmadığını, tüketiciler ve tedarikçilerin muhatap bulabildiklerini, müvekkili şirketin kolaycılığa gereksinim duyup, kullanabileceği Kanuna dayalı koruma haklarına (konkordato) dahi başvurmadığını, bunun sebebinin varsa borcu, bunu ödemek konusunda titiz davranması olduğunu, ihtiyati haciz kararlarının ödeme yapma isteğine bile engel olur hale geldiğini, ihtiyati haciz kararı verilmesi ile birlikte, dava konusu meblağı aşacak şekilde müvekkili şirketin tüm malvarlığı üzerinde ve banka hesaplarına tedbir uygulanacağını ve şirketin adeta faaliyetinden mahrum bırakılacağını, bu durumun müvekkili yönünden ağır zararlara yol açacağını, taraflar arasında ön ödemeli konut satışına ilişkin akdi bir ilişkinin varlığı ihtilafsızken davacı tarafın sözleşmenin feshi bildirimi kabul edilerek ödemelerin iade edileceğinin davacıya bildirilmiş olmasının müvekkili şirketin pek çok müşteriye iade ödemeleri yaptığının davacı tarafından bilinmesi, bu durumun özel olarak davacıya görüşmeler sırasında defaten bildirilmesi dikkate alındığında, davacı tarafın davası ve özellikle ihtiyati haciz talebinin iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını, müvekkili şirketi zarar tehdidi altında bırakarak yasal ve akdi süreyi beklemeden, ihtiyati haciz talep etmenin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, bu durumu hukuk düzeninin korumayacağını, İİK’nın ilgili hükümlerine aykırı olarak talep edilen ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemece tek yanlı davacı talepleri doğrultusunda, talebin kabulüne karar verildiğini, İİK 257. maddesinde öngörülen ihtiyati haciz koşullarının ne şekilde oluştuğuna dair kararda bir gerekçenin dahi olmadığını, bu kararla dava konusu meblağı aşacak şekilde müvekkili şirketin tüm malvarlığı üzerine ve banka hesaplarına haciz uygulandığını ve şirketin adeta faaliyetinden mahrum bırakıldığını, bu nedenlerle HMK ve İİK’nın ilgili hükümlerine aykırı olarak verilmiş olan ihtiyati haciz kararının kaldırılmasının gerektiğini, bu sebeplerle yasal şartları bulunmayan, kanuna, hukuka ve taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı nitelik taşıyan ihtiyati hacze itirazın reddi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında … Konutları projesinde yer alan … İli, … İlçesi, … Mevkii, … Pafta, … ada, . parsel, .. Blok, . Kat, .. Daire Numaralı ve … İli, … İlçesi, … Mevkii, … Pafta, … ada, . parsel, .. Blok, . Kat, .. Daire Numaralı taşınmazların müvekkili şirkete satışına ilişkin olarak 02/03/2017 tarihinde … ve … numaralı Gayrimenkul Satış Vaadi Ön Sözleşmeleri imzalandığını, sözleşme kapsamında 1.270.125,00-TL ödeme yapıldığını, ancak davalının süresinde dairelerin teslimini gerçekleştiremediğini ileri sürerek ödemiş oldukları bedelin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca günümüze uyarlanarak tahsili ile ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine, ihiyati haciz talebinin ise %10 teminatla kabulüne karar verilmiştir. İhtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara karar davacı vekili tarafından, ihtiyati haciz kararına itirazın reddi ara kararı ise davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İhtiyati tedbire ilişkin hususlar HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre; HMK’nın 389. maddesi uyarınca; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
İhtiyatî haciz ise, alacaklının para alacağının ödenmesini güvence altına almak için borçlunun mal veya mallarına mahkeme kararıyla konulan geçici haciz işlemidir. Bu nedenle ihtiyati haciz kararı verilebilmesi tam ispata göre kolaylaştırılmış bu ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki yaklaşık ispat aranması, ispat kurallarının dışına çıkılarak her hangi bir emare ile yetinilmesi anlamına gelmez. Bu yüzden ihtiyati haciz talep eden geçerli ispat kuralları çerçevesinde iddiasını yaklaşık da olsa ispat etmelidir. Yaklaşık ispat sağlandıktan sonra, iddianın doğruluğu ağırlıklı olarak kabul edilmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimali de göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle, ihtiyati hazce karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak yeterli ölçüde teminat alınmalıdır.
İİK’nın 257. maddesinde; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.
Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir.
1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa;
Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında maucceliyet kesbeder.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşme, satışı vadedilen taşınmaz üzerindeki ipotek ve ihtiyati hacizler ile dosya kapsamından rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu bulunduğu konusunda bu aşamada yaklaşık ispat sağlandığından, teminata da hükmedildiğinden ihtiyati haciz kararı verilmesinde bir yanlışlık yoktur. Dava alacak davası olduğundan uyuşmazlık konusu olmayan mal varlığı hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün olmadığından tedbir talebinin reddi kararı da yerindedir.
Açıklanan nedenlerle, istinaf edenin tarafı ve 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından verilen 14/07/2020 – 07/08/2020 tarihli ara kararlar usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcı (maktu) peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalıdan alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcı (maktu) peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğ edilmesine,
Dair; 6100 HMK’nın 362/1-f. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle kesin olarak karar verildi. 16/12/2020


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında Elektronik İmza ile imzalanmıştır.¸