Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/791 E. 2020/758 K. 04.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 09/09/2020
NUMARASI : Esas

DAVACI :

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … –

VEKİLİ : Av. …
(İstinaf yoluna başvuran)

DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 04/11/2020
G. KARAR YAZIM TARİHİ : 04/11/2020

İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen ara kararına yönelik davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca dosya incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; öncelikle taraflar arasındaki sözleşmeye konu … ili,… ilçesi, … mevkii, … ada, .. parsel, .. Blok, 4.Kat, 10 nolu taşınmaza öncelikle herhangi bir teminat talep edilmeksizin, mahkeme aksi kanaatte ise uygun teminat karşılığı ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, müvekkili şirket tarafından sözleşmeye ilişkin olarak davalı şirkete yapılan 658.400,00 TL tutarındaki ödemenin, müvekkili şirketin davalı şirkete ödemeleri yaptığı tarihten itibaren hesaplanacak ticari faiziyle birlikte müvekkilinin uğradığı zarar da göz önünde bulundurularak denkleştirici adalet ilkesi uyarınca günümüz alım koşullarına uyarlanarak davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin temerrüte düşmediğini, sözleşmenin 12.2 maddesinde temerrüt için gerekli süreler için mücbir sebep halleri istisna olarak belirtildiğini, 2018 yaz aylarında başlayan küresel ekonomik kriz ve 2019 Aralık ayında başlayan covid-19 pandemisi mücbir sebep olduğu için sözleşmedeki sürelerin işlemesinin mümkün olmadığını, bu nedenle müvekkili şirketin temerrüte düşmediğini, müvekkili şirketin edimini geç ifa ettiği veya hiç ifa etmediği, temerrüde düşüp düşmediğinin yargılamayı gerektirdiğini, bu nedenle davacının feshi, haklı fesih olarak nitelendirilemeyeceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARLARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından verilen 01/07/2020 tarihli ara karar ile “…1-İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN KABULÜ İLE; dava konusu … ili … ilçesi …mahallesi … pafta … ada . parsel .. Blok .. kat .. nolu bağımsız bölümün davalı şirket adına kayıtlı olması halinde 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacı ile tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına,
2-Davacının teminat olarak, talebe konu alacakların % 15 ’i (yüzde on beşi) miktarındaki nakdi teminat tutarını veya muteber bir bankanın kesin ve süresiz nitelikteki teminat mektubunu Mahkememiz kasasına yatırmasına veya ibraz etmesine.
3-Teminat yatırıldığında ilgili … Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına…” karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasından verilen 09/07/2020 tarihli ara karar ile “…1-DAVACI VEKİLİNİN İTİRAZININ KABULÜ İLE; mahkememizce verilen 07/01/2020 tarihindeki teminatlı olarak verilen ihtiyati tedbirin teminatsız olarak devamına ve dava konusu … ili …. ilçesi … Mah. … pafta, …. ada . parsel … blok .. Kat .. nolu bağımsız bölümün davalı şirket adına kayıtlı olması halinde üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla takdiren tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına…” karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından verilen 09/09/2020 tarihli ara karar ile de; “…Davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazlarının reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
*01.07.2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının gerekçesinin somut olay ile örtüşmediğini, ihtiyati tedbir kararı verilmesine dair talebin kabulü için yukarıda belirtilen şartların her ikisinin de birlikte bulunmasının gerektiğini, söz konusu olayda davacının eğer varsa, kesinlikle kabul etmemekle birlikte, dava konusu alacak hakkını almasının imkansız hale gelmediği gibi önemli ölçüde de zorlaşmadığını, çünkü müvekkili şirketin, davacıya ödediği bedeli ve artı olarak ödediği bedelin %20’ sini ödemeyi, arabuluculuk görüşmelerinde kabul ettiğini, ödeme yapmayı kabul etmelerinin nedeninin davacının haklı olmasından değil, müvekkili şirketin sorumlu satıcı olmasından ve piyasada bilinirliğinin ve itibarının sarsılmaması için, hiçbir kişi ve kurumla husumetli kalmak istememesinden kaynaklandığını, müvekkili şirketin ödenmemiş tek bir çekinin dahi bulunmadığını, tüm paydaşlarına (taşeron, malzeme satın aldığı şirketler) gerekli ödemeleri günü gününe yaptığını, tüm inşaatlarının devam ettiğini,
**Müvekkili şirketin söz konusu sözleşmeden kaynaklanan edimi geç ifa ettiği veya temerrüde düşüp düşmediği hususlarının da yargılamayı gerektirdiğinin açık olduğunu, zira söz konusu taşınmazın an itibari ile yapımının devam ettiğini, müvekkili şirketin zor durumda olduğu şeklinde gösterilmeye çalışılmasının hukukun ve hakkaniyetin korumayacağı değerler arasında yer aldığını, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat koşullarının oluşmasının gerektiğini, davanın esasını halledecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği ve ayrıca alacağın yargılamayı gerektirmesi durumunda da ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinin Yargıtay’ın yerleşik uygulaması olduğunu,
***Davacının ekonomik ithamlarla ilgili iddialarını ispatla mükellef olduğunu, müvekkilinin içerisinde yer aldığı …. BİST’te işlem gören bir firma olduğunu, müvekkili ve içerisinde bulunduğu grubun hukuk içerisinde kalarak konkordato dahil tüm argümanları kullanabilecek iken; bu güne kadar böyle bir girişim içerisinde bulunmayarak ödemelerini ve yükümlülüklerini yerine getirmeye devam ettiğini,
****Müvekkilinin ülkemiz ekonomisine ve istihdamına önemli ölçüde katkı sağlayan, halka açık ve hisse senetleri borsada işlem gören grubun ve sektörünün öncü firmalarından birisi olduğunu, müvekkilinin her kademedeki yetkilisi ve idarecisi her daim ulaşılabilir durumda görevlerinin başında bulunduğunu, müvekkilinin mal kaçırma ya da gizlemesinin söz konusu olmadığını, Ülkemizin genelini etkileyen, herkesçe malum döviz endeksli makroekonomik sorunların reel sektöre yönelik sonuçlarını minimize etmek için milli bir dayanışma gerekirken, bu durumun adeta fırsata dönüştürülmeye çalışılarak, vadesi gelmemiş ve yargılamaya konu edilmesi gerekli olan bir alacağın da tahsili hukuken mümkün olmadığını, öyle ki, mevcut ekonomik veriler hukuken mücbir sebep olarak kabul edilecek ağırlıkta olup, bu durum dikkate alınmaksızın sanki herşey normalmiş gibi yapılacak bir takım hukuki işlemlerin muhatabının ekonomik mahvına veya telafisi imkânsız zararlar görmesine sebebiyet vereceği izahtan vareste olduğunu, esasen bu zarar ve şirketlerle ilgili ekonomik ithamlar sadece işlemin direkt muhatabının değil neticeten ülkemizin olacağını, ülke genelinde mevcut inşaatlarda, ekonomik kriz nedeniyle yavaşlama hatta 3 yıl erteleme söz konusu olduğunu, bu durumun su götürmez bir gerçek olup somut olayda var olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma ve inceleme dahi yapılmaksızın sadece davacı iddialarına dayanarak ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu,
*****…. Projesinin devam ettiğini, somut verilere dayanmayan ihtiyati tedbir kararı neticesinde ortaya çıkabilecek telafisi mümkün olmayan durumların göz ardı edildiğini, bu yönü ile salt davacı yararı düşünülerek ihtiyati tedbir kararının verilmesi hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, menfaat dengesi, ölçülülük ilkesi ile bağlantılı ilkelerden biri olduğunu, ölçülülük ilkesi ve menfaat dengesi, aynı şeyler olmamakla birlikte, birbiri ile bağlantılı kavramlar olduğunu, ölçülülük ilkesi, menfaat dengesini göz ardı edemez ve menfaat dengesi kurulurken ölçülülükten yararlanılmasının gerektiğini, müvekkilinin kaçmadığını, tüketiciler ve tedarikçilerin muhatap bulabildiğini, müvekkil şirketin kolaycılığa gereksinim duyup, kullanabileceği kanuna dayalı koruma haklarına dahi başvurmadığını, bu nedenlerle ve re’sen gözetilecek nedenlerden dolayı, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir kararına itirazımızın reddi ara kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, aynı zamanda arsa maliki olan yükleniciden alacağın temliki hükümleri gereğince adi sözleşmeyle taşınmaz satın alınması nedeniyle açılmış alacak; talep ise dava konusu taşınmaz üzerinde HMK’nın 389. ve devamı maddelerinde vaz edilen ihtiyati tedbire itirazın reddinin kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacı şirket tarafından davalı yükleniciye karşı ikame edilen davada davalı yüklenici ile yapılan adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesine konu yerin süresinde teslim edilmediğinden sözleşmenin feshedildiğini belirterek ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkelerine göre tahsili ve dava konusu bağımsız bölüm üzerine HMK’nın 389 ve devamı maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir vaz edilmesi, olmadığı takdirde ihtiyati hacze karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece ihtiyati tedbirin %15 teminat mukabilinde kabulüne karar verilmiş, davacı alacaklı vekili tarafından teminata itiraz edilmiş, mahkemece davalı yüklenicinin çağrılmadığı tedbire itiraz duruşmasında teminatın kaldırılmasına karar verilmiş, davalı yüklenici tarafından ihtiyatı tedbire itiraz edilmesi üzerine ön inceleme duruşmasında davalı vekilinin tedbire itiraz talebi reddedilmiş, davalı yüklenici vekili tarafından yokluklarında verilen teminatın kaldırılması kararı ile tedbire itirazın reddi kararları ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İhtiyati tedbire ilişkin hususlar HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre; HMK’nın 389. maddesi uyarınca; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Ayrıca ihtiyati tedbire itiraz edilmesi halinde; HMK’nın 394. maddesine göre; mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.
Somut olayda alacak istemli davada satın alındığı bildirilen taşınmaz üzerine mahkemece HMK’nın 389. maddesi uyarınca teminat mukabili ihtiyati tedbir konulduğu, davacı tararından teminata itiraz edilmesi üzerine davalı yüklenicinin itirazları beklenmeksizin ve davalı yüklenici çağrılmaksızın tedbire itiraz duruşmasında teminatın kaldırılmasına karar verildiği, sonrasında davalı yüklenicinin itirazları üzerine ön inceleme duruşmasında ayrıca davalının tedbire itirazlarının değerlendirildiği davalının duruşmaya iştirakinin sağlandığı anlaşılmakla mahkemece yapılan ilk duruşmanın kanunun açık hükümlerine aykırı olarak davalı yüklenici çağrılmasızın verilmesi nedeniyle davalının istinaf istemi yerinde olduğundan mahkemenin 17/07/2020 tarihli teminatın kaldırılmasına ilişkin ara kararının kaldırılması gerekmektedir.
Davalı vekilinin itirazlarının değerlendirilmesi üzerine verilen 09/09/2020 tarihli ihtiyati tedbire ilişkin itirazın reddi kararına ilişkin yapılan değerlendirmede; davacının istemi, davalıyla alacağın temliki hükümlerine göre yapılan satım sözleşmesi uyarınca verilen paranın tahsili istemi olup tedbire konu olan bağımsız bölümün dava konusu olmadığı ve HMK’nın 389 ve devamı maddeleri uyarınca ancak dava konusu üzerinde tedbir konulabileceği; bu bağlamda ihtiyati tedbirin şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla ve ayrıca istinafa konu kararın tedbire ve tedbirde teminatın kaldırılması kararlarına itirazın reddine münhasır olup davacının terditli olarak talep ettiği ihtiyati haciz talebi mahkemece her aşamada değerlendirilebileceğinden ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, istinaf edenin tarafı ve 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeninden sayılan hallerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından 07/01/2020 tarihindeki teminatlı olarak verilen ihtiyati tedbirin teminatsız olarak devamına ilişkin verilen 17/07/2020 tarihli ihtiyati tedbir ara kararının ve ihtiyati tedbire itirazının reddine ilişkin verilen 09/09/2020 tarihli ara kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KABULÜNE; Konya ..Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından 07/01/2020 tarihindeki teminatlı olarak verilen ihtiyati tedbirin teminatsız olarak devamına ilişkin verilen 17/07/2020 tarihli ihtiyati tedbir ara kararının ve ihtiyati tedbire itirazının reddine ilişkin verilen 09/09/2020 tarihli ara kararın KALDIRILMASINA, tedbirin kaldırılması işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
2-) Davalı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının (maktu) talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından sahibine iadesine,
3-) Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince nihai kararda dikkate alınmasına,
4-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hususunda karar verilmesine yer olmadığına,
5-) İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğ edilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nın 362/1-f.maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/11/2020


Başkan

¸e-imzalıdır.


Üye

¸e-imzalıdır.


Üye

¸e-imzalıdır.


Katip

¸e-imzalıdır.

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında Elektronik İmza ile imzalanmıştır.¸