Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/739 E. 2020/766 K. 04.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/07/2020
NUMARASI : Esas – Karar

DAVACI : … –
VEKİLLERİ : Av. …
(İstinaf yoluna başvuran)
Av. … –

DAVALI : … –

VEKİLLERİ : Av. … –
(İstinaf yoluna başvuran)
Av. … – …

DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 04/11/2020
G. KARAR YAZIM TARİHİ : 05/11/2020
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkil şirketi arasında … Afyonkarahisar-Tınaztepe içme suyu inşaatı yapım işi kapsamında kullanılacak boruların imal edilerek satımı için 02/05/2017 tarihli 802.627,21-TL bedelli protokol akdedildiğini, akdedilen protokole göre ”Bütün Çaplar siyah mavi çizgili üretim ve testli olacaktır.İdarenin fabrikada ve bağımsız akredite laboratuvarlarda yaptıracağı testlerden geçmediği durumda borular kabul edilmeyecektir. Boruların üzerinde şartnamade belirtilen yazılar yazılacaktır” şartlarını taşıması gerektiğinin taahhüt edildiğini, müvekkilinin üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, teminat mektubu ve çekin davalı şirkete verildiğini, davalının üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, üretilen boruların UGATEM ve TSE laboratuvarlarında test edildiğini, ihale şartlarını taşımadığının ve davalı tarafından ikinci defa borular üretildiğinin belirtildiğini, protokol şartlarına uygun boru üretimi yapılamadığından ve testleri geçmediğinden davalı şirketten taahhüt edilen boruların alınamadığını, ihale şartlarını taşıyan ürünler üçüncü şahıs olan …’den 21/07/2017 tarihli teklifname üzerine 864.406,83-TL bedelle satın alınmak zorunda kalındığını, bu sebeplerle davalı tarafından taahhüt edilen ürünlerin üretim ve tesliminin gerçekleşmemesinden davalının sorumluluğu bulunduğundan müvekkilce testler için yaptırılan masraflar, gidiş geliş vs. masrafları ile zararının tazmini için 9.000,00-TL’nin davalıdan ticari faiziyle tahsilini, gecikme cezasına ait gün sayısının belirlenerek 1.559,40-TL gecikme cezasının davalıdan ticari faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesiyle dava değerini 70.580,81-TL’ye çıkarmıştır.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 02/05/2017 tarihinde yapılan sözleşme ile davacı şirketin yüklenicisi olduğu … Tınaztepe-Afyonkarahisar içme suyu yapımı işi kapsamında kullanılacak boruların müvekkil şirketi tarafından imalatının yapılması ve teslimi karşılığında davacı tarafından 300.000-TL bedelli teminat mektubu verilmesinin kararlaştırıldığını, sipariş formu düzenleyen müvekkil şirketin anlaşma gereği sözleşmeye konu boruların üretimini tamamlayarak davacı şirkete bildirildiğini,test ücretlerinin yüklenici firma olan davacıya ait olduğunu, müvekkil şirketin ihale şartnamesinin tarafı olmadığından bahisle davacı tarafın iddia ettiği gibi gecikme nedeniyle kusuru bulunmadığını, müvekkil şirketinin davacı şirkete hiçbir borcu bulunmadığını belirterek haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “…Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri havi bir sözleşmedir. Buna göre yüklenicinin edimi eseri meydana getirmek, iş sahibinin edimi ise kendisine teslim edilen eser için ücret ödemektir. Sözleşmenin bu niteliği nazara alındığında imal edilen eserin bilim ve sanat kaidelerine uygun imal edilmesi ve iş sahibinin beklentilerini karşılaması gerekmektedir. Aksi halde, eserin ayıplı olduğunun kabulü ve yüklenicinin ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre sorumluluğuna gidilmesi gerekecektir. Türk Borçlar Kanununun 475. maddesine göre eser iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde kusurlu veya sözleşme şartlarına uygun imal edilmemiş ise eser ayıplıdır.
Ancak ayıba karşı yüklenicinin sorumlu tutulabilmesi için eserin teslimi ve teslim alınmasının önemli sonuçları bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi iş sahibinin eseri teslim almasından sonra imkan bulur bulmaz eseri muayene ederek kusurlarını yükleniciye bildirmesi gerekmektedir. Aksi halde ayıplı eserden dolayı haklarını kaybeder. Davacının da davalının imal edip teslim ettiği boruları muayene ettirdiği ve standartlara uygun olmadığının belirlendiği görülmüştür. Bir eserin üretimini yüklenen kişinin edimini sözleşmeye uygun biçimde yapıp iş sahibine teslim etmesi zorunlu olup, eser istenilen özellikte yapılmazsa bu durumda yüklenici tarafından söz konusu zararın ödenmesi gerekmektedir. Dolayısı ile TBK 125. Madde gereği davacı tarafın davalıdan menfi zararını talep etme hakkı bulunmaktadır.
Dosya kül halinde değerlendirildiğinde; davacı vekilince davalı aleyhine açılan işbu davada, davacının 61.779,62-TL menfi zararının bulunduğu, yapılan testlerden dolayı 7.675,90-TL ve 1.395,29-TL test masrafı yaptığı ve bu bedelleri talep etmeye hakkının bulunduğu, belgelenemeyen gidiş dönüş masrafı ve gecikme cezası adı altında talep edilen bedellerin ise kabulünün mümkün olmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmasına dair gerekçe ile;
Davacının davasının ıslah dilekçesi de nazara alınmak suretiyle KISMEN KABULÜ İLE;
61.779,62-TL iki ihale arasındaki fark(menfi zarar), 9.071,19-TL test masrafları olmak üzere toplam 70.850,81-TL alacağın temerrüt tarihi olan 08/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE,
Gidiş-dönüş masrafı adı altında talep edilen 4.000,00-TL ile 1.559,40-TL gecikme cezası olmak üzere toplam 5.559,40-TL’ye yönelik talep ile fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE, …” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekilinin tehiri icra talepli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece anılan kısmi red kararının dosya münderecatına aykırı olmakla ispatlanan bu taleplerinin de kabulü için istinaf başvurusunda bulunduklarını, gerek kurum kayıtları gerekse hayatın olağan akışı içerisinde karine olarak kabul edileceği üzere; test yapılması bakımından kurumlara numunelerin götürülüp getirilmesi işleri sırasında masraf ve zaman harcandığı, diğer taraftan gecikmeye neden olunması nedeniyle muhik bir gecikme cezasının verilmesi gerektiğini, ancak mahkeme haklı ve hukuki hiçbir gerekçe olmaksızın müvekkili tarafından yapılan masraf ile talep olunan muhik gecikme cezasının reddine karar verildiğini, müvekkilin hukuken oluşan zararlarının tazminini talep hakkı olduğunu, ve reddedilen bu talepler de hukuken müvekkilinin zararı sayılacağından aslında kabulünün gerekli olduğunu, mahkemenin davaların kısmi reddine dair vermiş olduğu karara ilişkin istinaf taleplerinin kabulüne, davalarının tümden kabulüne, inceleme sonuna değil tehiri icra kararı verilmesine, davalının istinaf taleplerinin reddine, davalı dilekçesinin netice-talep kısmında tehiri icra talebi yazılmadığından bu yöndeki davalı isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin tehiri icra talepli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı firma …nın yüklenicisi konumunda olup … tarafından davacı firmaya ihale edilen iş ile ilgili olarak davacı şirket müvekkili şirkete sipariş verdiğini, siparişe göre davacı firma… ihale Şartnamesine Uygun Boru üretimi yapılabilmesi şartı ile müvekkili şirketten boru satın alacağı taahhüdü altına girdiğini, müvekkili şirketin de şartnamede belirtilen özellikte boru üretimi yapabilmek ve davacı firmaya bu boruları satabilmek maksadında olduğunu, ticari bir işletme olan müvekkili şirketin bu anlamda elinden geleni yaptığını ancak sırf bir kısım karbon miktarları nedeni ile ürettiği boruların reddedilmesi nedeni ile iş bu satış sözleşmesinin gerçekleştirilemediği dosya kapsamı ile sabit olduğunu, ihale şartnamesinde ürünlere ait kimyasal test oranları kesin ve net belirlendiğinden müvekkili şirketin bu duruma razı olmaktan ve şirket içi zararlara katlanmaktan başka çaresinin kalmadığını, satış sözleşmesinin belirtilen test sonuçlarına bağlı olarak gerçekleştirileceğinin bilincinde olan davacı şirketin öncesinde müvekkili şirketten hiçbir talebinin olmadığını ve kendisine teminat mektubu da iade edilerek taraflar arasındaki hukuki ilişkinin sonlandırıldığını, davacı taraf ile imzalanan ve dava dilekçesi ekinde sunmuş oldukları tutanak ve belgelerden de anlaşılacağı üzere davacı test ücretlerinin kendisine ait olduğunu da açıkça kabul ettiğini, buna rağmen mahkemece test masraflarının da davacıya ödenmesine karar verilmiş olmasının açıkça dosya kapsamı delillere aykırı olduğunu, ayrıca davacı firmanın bu nedenle ihale şartını yerine getirememesi ya da gecikmesinin de söz konusu olmadığını, bu süreçte ihale ile almış olduğu yükümlülüğüne uygun davranma ve süreci ihale şartnamesine uygun yönetme yükümlülüğünün elbette müvekkili şirkette değil davacı şirkette olduğunu, davacı şirketin ihale şartnamesi gereğince kamuya gecikme cezası ödediğine dair de hiçbir bilgi ve belge dosya kapsamında bulunmamakta olup, böyle bir durumun olması halinde dahi müvekkili şirketin tarafı olmayan bir sözleşmeden kaynaklı gecikme cezası ödeme yükümlülüğü altında olmayacağının tartışmasız olduğunu, davacı taraf kendi imzaladığı sözleşmedeki gecikme cezası hesaplama yöntemini belirterek müvekkili şirketten olmayan gecikme cezası talebinde bulunduğunu, oysa taraflar arasında imzalanmış ve süre öngörülmüş bir sözleşme ya da gecikme cezası belirlenmiş bir sözleşmenin bulunmadığını, yine iş bu itirazlarımız dikkate alınmaksızın Mahkemece gecikme cezası açısından da davacının haksız ve hukukilikten yoksun talebinin kabul edildiğini, bu nedenle de kararın ortadan kaldırılmasının gerektiğini, davacı taraf öncesinde ihale alarak … ait işi devraldığını, sonrasında işin müvekkili şirketten temini yoluna gittiğini ve daha sonrasında da başka bir firmadan boru satın almak sureti ile ihale gereğince edimini yerine getirdiğini, bu süreçte müvekkili şirket şartnamede belirtilen şart ve özelliklere boru üretebilmesi şartı ile ürün satımı taahhüdüne girdiğini, davacı tarafından ürünlerin test sonucu neticesinde reddedilmesi ile de taraflar arasındaki anlaşma sona erip ticari ilişkinin devam ettirilemediğini, davacının ihale gereğince kamuya karşı sorumlu olup zaten almış olduğu hak edişlerle(tespiti gerekmektedir) tüm bu harcama ve satın aldığı boruların bedelini ihale makamından eksiksiz aldığını, davacı tarafın zararının olmadığı … kayıtları ile de sabit olup ispat yükümlülüğünün davacıda olduğunu, ancak haksız ve hukuki mesnetten yoksun, ispatlanamayan davada tüm beyan ve itirazlarının görmezden gelinerek hükme esas alınamayacak bilirkişi raporu ile sonuca gidildiğini, İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sürecinde taraflar arasındaki hukuki ilişkinin değerlendirmesinin yapılmadan zarar hesabı yapılmasının mümkün olamayacağını belirttiklerini, ancak Mahkemece üçlü bilirkişi heyeti oluşturularak dosya bilirkişiye tevdi edildiğini, bilirkişilerden hukukçu bilirkişinin sözleşme ile ilgili hatalı tespit ve değerlendirmelerde bulunduğunu da itirazlarında belirttiklerini, davacı taraf dava dilekçelerinde netice- i talep kısmında alacak kalemlerini “test ücretleri ve gecikme cezası” olarak sınırlandırdığını, ancak davacı taraf müddeabihin arttırılması içerikli ıslah talebinde bilirkişi raporunda oluşturulan başka bir alacak kalemi (işin başka bir firmaya yaptırılmasından kaynaklanan zarar ) miktarınca davanın ıslah edildiğini, öncelikle davacının iş bu ıslah talebine muvafakatlarının bulunmadığını, davacının açıkça zarar kalemlerini belirtmek ve sınırlandırdığı kalemlerle de bağlı olmak ve dava dilekçesinde talep ettiği hangi alacak kalemi için ne miktarda ıslah talebinde bulunduğunu dilekçesinde belirtmek zorunda olduğunu, bu itirazlarında da dikkate alınmadan hüküm tesis edilmiş olup bu nedenle de karar ortadan kaldırılmasının geretiğnii, davacının taleplerinin usule aykırı olduğu kadar, esasen de kabul edilebilir olmadığının aşikar olup, usule, yasaya ve hukuka aykırı şekilde davacının menfi zarar(iki ihale arasındaki fark), test masrafları bedeli, gidiş-dönüş masrafları adı altında talep edilen bedel ve gecikme cezası talebinin kabulünün yerinde bir karar olmadığını, açıklanan nedenlerle mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dairemizce davacı vekilinin tehiri icra talebinin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce davalı vekilinin tehiri icra talebinin reddine karar verilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklı zararın tazminine ilişkindir.
Taraflar arasında 05/05/2017 tarihli sipariş formuna konu boru imalatına ilişkin sözleşmeyle, sözleşmeye konu boruların teslim öncesi testlerden geçemediğinden sözleşmenin ifayla sonuçlanmadığına yönelik uyuşmazlık yoktur.
Davacı; davalının 05/05/2017 sipariş forum tarihli 802,627,21 TL bedelli sözleşmedeki edimi yerine getirmemesi sebebiyle aynı hususta 21/07/2017 tarihli 864406,83 TL teklifnameyle başka bir şirketle daha yüksek bir bedelle sözleşme yaptığını belirterek davalı ile yapılan sözleşme bedeli arasındaki farkı, sözleşmeye ilişkin yapılan test ve diğer masrafları menfi zarar kalemi olarak istemiş, dava dışı idare ile yapmış olduğu sözleşmeden kaynaklı olarak da gecikme tazminatı isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, talep olunan gidiş dönüş masrafları kalemi altındaki 4000,00 TL ile 1559,40 TL gecikme cezasına ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. Davacının talebine konu gecikme cezasının dava dışı idare ile yüklenicisi olan davacı arasındaki sözleşmeden kaynaklı olup davalıya bu hususta husumet yöneltilemeyeceğinden, davacının ihtimal dahilinde olabilecek gecikme cezasının tazminiyle gidiş dönüş masrafları adı altında ispatlanamayan masrafların reddine dair karar somut olaya uygun bulunmakla davacı tarafça yapılan istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
Menfi zarar, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, age., s. 427). Bu husus Borçlar Kanununun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır: burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır.
Menfi zarar kavramına şunların gireceği kabul edilmektedir (Tandoğan, age., s. 427-428): Sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler: Harçlar, posta giderleri, noter ücreti gibi; Sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar; Sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla uğranılan zarar: gönderilen şeyin yolda kaybolması gibi; sözleşmenin geçerliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar; hükümsüz sayılan sözleşmeyle satın alınan şey, örneğin o zaman başkasından 100 liraya alınabilirken şimdi 120 liraya alınabilmesi; başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar; dava masrafları vb gibidir.
Somut olayda; davalının iki üretimde de kusurlu imalatı neticesinde üretilen ürünlerin testlerden geçemediği, sipariş formunda da kararlaştırıldığı üzere ürünlerin bağımsız testlerden geçmesinin iş sahibi yönünden ürünü kabul koşulu olup savunma olarak ileri sürüldüğü şekliyle sözleşmenin kurulmasına ilişkin şart olmadığı, edimini gereği gibi yerine getirmeyen yüklenicinin, iş sahibinin meydana gelmiş olan menfi zararından sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar borularla ilgili test ücretlerinden sunulan mutabakatlarda davacı iş sahibinin sorumlu olduğu ileri sürülmüş ise de, sözleşmenin ifayla sonuçlanması halinde test ücretlerinin davacıya ait olacağı, ifayla sonuçlanmayan sözleşme dolayısıyla test masraflarının sözleşmeye güvenilerek yapılan masraf kalemleri arasında kabul edilmesi gerektiğinden 9071,19 TL test masraflarının davalıdan tazminine yönelik davalının istinaf nedenleri ise yerinde değildir.
Davacı tarafça menfi zarar kalemi olarak istenilen üçüncü kişiyle yapılan sözleşme olan 864,406,83 TL’den, davalı ile yapılan sözleşme bedeli 802,627,21 TL arasındaki fark 61779,62 TL kadar menfi zararının bulunduğu belirtilen bilirkişi raporuna itibar olunarak mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş ise de, ileri sürülen zarara yönelik inceleme ise yetersizdir.
Yukarıda izah edildiği üzere davacının menfi zararından davalının sorumlu olduğu kaçırılan fırsatların da menfi zarar kalemi içinde yer aldığı kabul edilmekle birlikte, davacının tazmini gereken zararı salt başka bir yükleniciyle yaptığı sözleşme bedeline göre değil, objektif verilere göre belirlenmesi ileri sürülen bu zararın bu verilere göre de alınacak bilirkişi raporunda denetlenmesi gerekir.
Davalının yapmadığı işlerin başka şirkete geç yaptırılmış olması nedeniyle varsa zararın artmasına sebebiyet veren davacı kuşkusuz bu gecikmesinden sorumludur (BK. 98 ve 44.md.). O halde mahkemece yapılması gereken iş, ikinci imalatında olumsuz olan test sonuçlarından itibaren dava dışı şirketle yapılan sipariş tarihi itibariyle makul süre olarak kabul edilen bu tarih itibariyle siparişe konu işlerin yeniden aynı şartlarda yaptırılması için piyasa rayicine göre gerekli objektif bedel belirlenerek davalıyla sözleşme yapılmamış olsaydı en yakın hangi fiyatla yapılabileceği (kaçırılan fırsat) taraf, mahkeme ve üste mahkeme denetimine elverişli ek raporla bilirkişiye hesaplattırılmalı, aradaki fark (menfi zarar) hüküm altına alınmalıdır.
Açıklanan nedenlerle, istinaf edenin tarafı ve 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeninden sayılan hallerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf isteminin reddine, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle HMK’nın 353/1-a-6.maddesi uyarınca kararın kaldırmasına ve davanın yeniden görülmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/07/2020 tarihli, … Esas – … Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6.maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Davacı vekili tarafından yatan 54,40-TL (maktu) istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davalı vekili tarafından yatan 1.209,96-TL istinaf karar harcının (nispi) ilk derece mahkemesince sahibine iadesine,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğ edilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle kesin olarak karar verildi. 04/11/2020


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında Elektronik İmza ile imzalanmıştır.¸