Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/296 E. 2020/296 K. 18.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2019
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … -…
(İstinaf yoluna başvuran) …

DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
(İstinaf yoluna başvuran) …
: Av. … – …

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 18/03/2020
G. KARAR YAZIM TARİHİ : 20/03/2020
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … San. ve Tic. Ltd. Şti’nin davalının müteahhitliğini yaptığı … Belediyesi Kongre Merkezi yani … İnşaatının yapımını üstlenen davalının bu işte yapacağı mermer işlerini yaptığını ve davalıya fatura ettiğini, bunun karşılığında 513.481,38-TL’nin 460.000,00-TL’sini alabildiğini, faturadan kalan 53.431,38-TL’sini alamadığını, bunun üzerine müvekkilinin Konya …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, akabinde borçlunun yapılan icra takibine haksız ve hukuka aykırı bir şekilde borcun zamanaşımına uğradığından ve böyle bir borcun olmadığından bahisle icra takibline itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalı tarafın öne sürülen zamanaşımı itirazının da hukuken bir geçerliliğinin bulunmadığını, zamanaşımının 10 yıl olduğunu, bu nedenlerle sürüncemede kalan alacağın tahsili için yapılan icra takibine haksız sebeplerle itiraz eden davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve İİK. m.67 gereğince icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi amacıyla iş bu davayı ikame zorunluluğunun hasıl olduğunu, açılan davanın kabulü ile itirazında haksız olan davalının dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; davacının alacağının zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında eser sözleşmesinden doğan bir hukuki ilişki bulunduğunu, davacının müvekkiline gönderdiği teklifin konu bölümünde taraflar arasındaki işin … Kongre Merkezi inşaatı Döşeme, Basamak, Süpürgelik imalatı ve montajı olarak yer aldığını, davacının alacağının zamanaşımına uğradığını ve davacının dava dilekçesinde zamanaşımının 10 yıl olduğu yolundaki savunmasının doğru olmadığını, davacının son kestiği faturanın tarihinin ise 20/07/2013 tarihi olduğunu, diğer fatura tarihlerinin daha önce olduğunu, fatura tarihinin aynı zamanda ödeme tarihi olduğunu, bu sebeple davacının eser sözleşmesinden kanaklanan alacağının zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı deflerinin kabul edilmemesi halinde ise davacının işi geç teslim etmemesinden dolayı müvekkilinden bir alacağının bulunmadığını, söz konusu meblagın 5 yıldır talep edilmediğini, bunun sebebinin ise kendis kusuru ile işin geç teslimine sebebiyet vermesinden kaynaklı suçluluk duygusu olduğunu, bu nedenlerle açılan davanın reddi ile yapılan yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de davacı yükletilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “…Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı vekili talebinde Müvekkili … San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin davalının müteahhitliğini yaptığı … Belediyesi Kongre Merkezi yani … İnşaatının yapımını üstlenen davalının bu işte yapacağı mermer işlerini yaptığını ve davalıya fatura ettiğini, bunun karşılığında 513.481,38 TL nin 460.000,00 sini alabildiğini, faturadan kalan 53.431,38 TL sini alamadığını, bunun üzerine müvekkilinin Konya … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, akabinde borçlunun yapılan icra takibine haksız ve hukuka aykırı bir şekilde borcun zamanaşımına uğradığından ve böyle bir borcun olmadığından bahisle icra takibline itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalı tarafın öne sürülen zamanaşımı itirazının da hukuken bir geçerliliğinin bulunmadığını, zamanaşımının 10 yıl olduğunu, bu nedenlerle sürüncemede kalan alacağın tahsili için yapılan icra takibine haksız sebeplerle itiraz eden davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve İİK. M.67 gereğince icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi amacıyla iş bu davayı ikame zorunluluğunun hasıl olduğunu, açılan davanın kabulü ile itirazında haksız olan davalının dava değerinin %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ettiği, davalı yanın yasal süresinde cevap dilekçesini ibraz ettiği görülmüştür, İİK.67. maddesinde; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” şeklinde düzenlendiği, Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine ilamsız icra yolu ile 53.481,38 TL asıl alacak üzerinden icra takibi yapıldığı, takip dayanağının fatura olduğu, ödeme emrinin davalı borçluya tebliğ edildiği, davalının süresi içerisinde borca itirazı üzerine takibin durduğu, davacı tarafın ticari defterlerinde uyuşmazlık konusu alacak ile sınırlı olmak üzere Mali Müşavir bilirkişi … vasıtası ile bilirkişi incelemesi yapıldığı, SMMM tarafından düzenlenerek dosyaya sunulan bilirkişi ek raporunda; 2014 yılı sonunda davacı yanın davalıdan 53.481,38-TL alacağının olduğunun bildirildiği görülmüş ve davalı yan ticari defterinin soyut bir şekilde kapanış yaptığı, davalı vekilinin senetle ödeme yoktur beyanı ile bu durumun sabit olduğu ve alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği anlaşılmış olup, başkaca bir ödeme belgesi de sunulmamış olup, okunaklı ticari defterlerinde ara karara rağmen sunulmadığı görülmüş olup, davaya konu fatura detayında malzemeye ilişkin olduğu analışmakla zamanaşımı define; alacak zamanaşımına uğramadığından itibar edilmemiştir, zira faturaya dayalı alacakta zamanaşımının 10 yıl olması da dikkate alınmakla mahkememizce bilirkişi raporunun ayrıntılı ve denetime açık olması ve Yüksek Yargıtay 19. H.D’nin 16/01/2017 tarih, 2016/11472; 185 sayılı kararı da dikkate alındığında Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yapılan itirazın iptali ile 53.481,38 TL üzerinden takibin devamına, hükmedilen 53.481,38 TL nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve takip öncesi temerrüde düşürülmediğinden takip öncesi faize hükmedilmeyerek oluşan vicdani kanaate göre karar verildiğine dair gerekçeyle;
Davanın KABULÜNE,
1-Konya… İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyasından yapılan İTİRAZIN İPTALİ ile 53.481,38-TL üzerinden TAKİBİN DEVAMINA,
2-Hükmedilen 53.481,38-TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin kararının takip öncesi faiz açısından hatalı olduğunu, yapılan bilirkişi incelemesinden ve dosya kapsamındaki tüm yazılı ve sözlü beyanlardan anlaşılacağı üzere müvekkili tarafından fatura malların davalıya teslim edildiği ve bu malların karşılığının ödenmediğini, ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ile mal ve hizmetin tedarikinde geç ödemenin sonuçları başlıklı TTK’nın 1530. maddesinde;(2) Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer. (3) Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır. (4) Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır: a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda. b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda. c) Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal veya hizmetin tesliminden önce almışsa, mal veya hizmetin teslim tarihini takip eden otuz günlük sürenin sonunda. d) Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul veya gözden geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde, borçlu, faturayı veya eş değer ödeme talebini, kabul veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya bu tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz günlük sürenin sonunda; şu kadar ki, kabul veya gözden geçirme için sözleşmede öngörülen süre, mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz günü aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır bir haksızlık oluşturuyorsa, kabul veya gözden geçirme süresi mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz gün olarak kabul edilir. (5) Sözleşmede öngörülen ödeme süresi, faturanın veya eş değer ödeme talebinin veya mal veya hizmetin alındığı veya mal veya hizmetin gözden geçirme ve kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren en fazla altmış gün olabilir. Şu kadar ki, alacaklı aleyhine ağır bir haksız durum yaratmamak koşuluyla ve açıkça anlaşmak suretiyle taraflar daha uzun bir süre öngörebilirler. Ancak alacaklının küçük yahut orta ölçekli işletme (KOBİ) veya tarımsal ya da hayvansal üretici olduğu veya borçlunun büyük ölçekli işletme sıfatını taşıdığı hâllerde, ödeme süresi, altmış günü aşamaz. (6) Gecikme faizi ödenmeyeceğini veya ağır derecede haksız sayılabilecek kadar az faiz ödeneceğini, alacaklının geç ödeme dolayısıyla uğrayacağı zarardan borçlunun sorumlu olmayacağını veya sınırlı bir şekilde sorumlu tutulabileceğini öngören sözleşme hükümleri geçerizdir. Geçersizlik durumunda yedinci fıkra uygulanır. (7) Bu madde hükümleri uyarınca alacaklıya yapılan geç ödemelere ilişkin temerrüt faiz oranının sözleşmede öngörülmediği veya ilgili hükümlerin geçersiz olduğu hâllerde uygulanacak faiz oranını ve alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek asgari giderim tutarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası her yıl ocak ayında ilan eder. Faiz oranı, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olmalıdır. (8) Mal veya hizmet bedelinin taksitle ödenmesinin öngörüldüğü durumlarda, bu maddenin ödeme sürelerini düzenleyen hükümleri birinci taksit bakımından uygulanır. Her bir taksit tutarının ödenmeyen kısmı yedinci fıkrada öngörülen oranda gecikme faizine tabidir. Alacaklının küçük veya orta ölçekli işletme veya tarımsal veya hayvansal üretici olup borçlunun büyük ölçekli işletme olduğu hâllerde taksitle ödemeyi öngören sözleşme hükümleri geçersizdir.” denildiğini, müvekkili tarafından fatura tarihi itibarıyla takip konusu malların/hizmetlerin tesliminin yapıldığını, ancak her halukarda yapılan işin bir kamu işi olması nedeniyle geçici kabule kadar işlerin zaten bitmiş olmasının esas olduğunu, bu kapsamda gerekli görülmesi halinde geçici kabul tarihinin de ilgili kamu kuruluşuna sorulabileceğini, bu kapsamda ödemeyle ilgili belirli bir tarih dahi belirlenmediği varsayılacak olsa bile TTK.m.1530 kapsamında faturanın kesilmesinden 30 gün sonra ödemenin olmasının gerektiğini, bu kapsamda faize hak kazanılabilmesi için ayrı bir temerrüde düşürme işlemine gerek olmadığını, bu nedenlerle kararın takip öncesi faizine ilişkin verilen hüküm açısından kararın kaldırılmasına ve takiplerinin takip tarihi itibariyle 78.564,15-TL üzerinden devam etmesine ve verilen icra inkar tazminatı ile ücreti vekaletin de bu miktar üzerinden revize edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tehiri icra talepli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin dava konusu maddî vakıayı satış sözleşmesi olarak vasıflandırması ve zamanaşımı süresini 10 yıl olarak vasıflandırmasının hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında eser sözleşmesinin olduğunu, taraflar arasında satış sözleşmesinin bulunmadığını, mahkemenin “davaya konu fatura detayında malzemeye ilişkin olduğu anlaşılmakla zamanaşımı define; alacak zamanaşımına uğramadığından itibar edilmemiştir, zira faturaya dayalı alacakta zamanaşımının 10 yıl olması da dikkate alınmakla…” ve Yüksek Yargıtay 19. H.D’nin 16/01/2017 tarih, 2016/11472; 185 sayılı kararını da gerekçe göstererek zamanaşımı taleplerinin dikkate alınmadığını, ancak gerekçeli kararda belirtilen Yargıtay kararının satış sözleşmesinden kaynaklanan faturaya ilişkin alacaklarda zamanaşımı süresi ile ilgili olup, iş bu dava ile ilgili olmadığını, faturanın düzenlenmesine sebebiyet veren ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklandığını, mahkemenin sırf faturaya dayanarak ve faturanın düzenlenmesine sebebiyet veren hukuki ilişkiyi gözardı ederek zamanaşımı defisine itibar etmemesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının en son kestiği faturanın tarihinin 20.07.2013 tarihi olduğunu, diğer fatura tarihlerinin daha önce olduğunu, fatura tarihinin aynı zamanda ödeme tarihi olduğunu, davacının da, fatura tarihinden itibaren faiz tahakkuk ettirerek, zımnen fatura tarihinin ödeme tarihi olduğunu kabul etmiş sayıldığını, buna göre 5 yıllık zamanaşımı süresinin 20.07.2018 tarihinde dolduğunu, ödeme emrinin ise müvekkiline 11.09.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, bu sebeple davacının eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağının zamanaşımına uğradığını, Yargıtay kararları da bu yönde olduğunu, eser sözleşmesinde zamanaşımı süresi 5 yıl olduğunu, kabul etmemekle birlikte davacının alacağının zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında eser sözleşmesinden (taşeron ve alt taşeron) doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğunu, davacının müvekkiline gönderdiği teklifin konu bölümünde, taraflar arasındaki işin “… Kongre Merkezi inşaatı döşeme, basamak, süpürgelik imalatı ve montajı” şeklinde tamamlandığını, Türk Borçlar Kanunun 147. maddesinde eser sözleşmesinden doğan alacakların 5 yılda zamanaşımına uğramasının kabul edildiğini, 02.08.2013 tarihli Yapım İşleri Hakediş Raporunda, 02.08.2013 tarihine kadar yapılan işlerin belirtildiğini, davacı ile müvekkili arasında yapılan 02.02.2013 tarihli sözleşmede belirtilen “Yapılacak İşin Tanımı” kısmında belirtilen işlerin 02.08.2013 tarihli hakediş raporunda görüldüğünü, eser sözleşmesi gereği davacı tarafın edimini 02.08.2013 tarihine kadar teslim ettiğini, davacının en son kestiği faturanın tarihinin 20.07.2013 olduğunu, davacı tarafın 07.09.2018 tarihinde de takip talebinde bulunduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili amaçlanan davalarda zamanaşımının teslim tarihinden başlayacağının kabul edildiğini, buna göre davacı tarafın edimini 02.08.2013 tarihli hakediş raporunda görüldüğü üzere bu tarihe kadar yaptığını, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak 5 yılda zamanaşımına uğradığından 02.08.2015 tarihinde zamanaşımı süresinin doğduğunu, davacı tarafın 07.09.2018 tarihinde takip talebinde bulunduğunu, ödeme emrinin müvekkiline 11.09.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, bu sebeple davacının eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağının zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı defimiz kabul edilmemesi halinde dahi davacının, işi geç teslim etmesinden dolayı müvekkilinden bir alacağının bulunmadığını, davacının taahhüt ettiği işin, süreli bir iş olduğunu ve süresinde bitmez ise idare tarafından müvekkiline cezai şart tahakkuk ettirileceğini bildiğini, davacının taahhüt ettiği işi geç teslim etmesi sebebiyle müvekkili idareye yaklaşık 700.000,00-TL cezai şart ödemek zorunda kaldığını, davacının söz konusu meblağı 5 yıl talep etmemesinin sebebinin de, kendi kusuru ile işin geç teslimine sebebiyet vermesinden duyduğu suçluluk duygusu olduğunu, davacının işi geç teslim etmesinden dolayı müvekkilinin zararının davacının iddia ettiği alacak miktarından çok daha fazla olduğunu, … Belediyesinden hakediş dosyaları incelendiğinde, davacının işi geç teslim etmesinden dolayı müvekkilinin zararının davacının iddia ettiği alacak miktarından daha fazla olduğu için davacının hiçbir alacağının olmadığını, ödeme tarihi fatura tarihi olsa da, davacının müvekkili temerrüde düşürmediği için takipten önce faiz de talep edemeyeceğini, bilirkişinin müvekkili şirketin kayıtları esas alındığında 2013 yılı itibarı ile davacının hiçbir alacağının kalmadığını tespit ettiğini, bilirkişinin 2013 yılı sonunda davalının davacı yana borcu olmadığı/kalmadığı (55.000,73-TL tutarlı senet kaydı ile hesap katılmış) şeklindeki tespitine göre, davacı müvekkilinden alacaklı olmadığını, davacının defter kayıtlarının da, davacının haklılığını ispatta yeterli olmadığını, bu sebeple de davacının davasının reddinin gerektiğini, bilirkişinin, 8 numaralı paragrafında, “taraflar arasında ihtilâf konusu olan davalı yanın ticarî defterlerinde kayıtlı olan (321 borç senetleri hesabında) 55.000,73 TL tutarlı senedin belgesinin olmadığı (ilgili senet için yazılı belge ve bilginin olmadığı) 321 borç senetleri hesabının belgesiz bir şekilde kapatılmış olduğu” şeklindeki değerlendirmesinin de işbu dava bakımından bir öneminin bulunmadığını, önemli olanın 2013 yılından itibaren müvekkilinin ticarî defterlerinde, davacının alacağının görünmemesi olduğunu, davacının alacağının düşmesinin, ödeme sebebiyle olabileceği gibi, cevap dilekçesinde ileri sürülen müvekkilinin davacıdan cezai şart alacağı olmasına binaen de, söz konusu alacağın kapatılmış olabileceğini, müvekkilinin defter kayıtlarına göre davacının alacaklı olmadığını ve davacının defterlerinin tek başına alacağını ispatta yeterli olmadığını, icra ve inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için yasal koşulların olaşmadığını, itirazın iptali davalarında İİK. 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içinde itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkmasının gerektiğini, burada borçlunun itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşullarının aranmayacağını, Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olmasının da zorunlu olduğunu, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; yani borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olmasının gerektiğini, gerek borç ve gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğunun kabul edilmesinin gerektiğini (Emsal HGK’nın 07.06.2006 tarihli ve 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı), müvekkilinin kendisine karşı yapılan takipteki faturaya istinaden takibe itiraz ettiğini, müvekkilinin kayıtlarında da davacının alacağının kalmadığının tespit edildiğini, dolayısı ile müvekkilinin doğal olarak takibe itiraz ettiğini, dava konusu alacağın mevcut olup olmadığı ile mevcut bir alacağın tespit edilmesi sonucu miktarı yapılan yargılama sonucu belirlenmekle bu durumda likit bir alacak bulunduğundan söz edilemeyeceğinden, icra inkar tazminatına hükmedilmesi için gerekli yasal koşulların oluşmadığını, ayrıca karar kesinleşmesine kadar tehiri icra kararı verilmesini, kararın kaldırılmasına karar verilecekse, müvekkilinin tehiri icra için yatırdığı teminatın müvekkiline iadesine karar verilmesi ve davanın kabulü yönündeki kararın kaldırılarak davanın tamamının reddi yönünde karar verilmesini, masraf ve ücreti vekâletin davacı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
Dairemizce, davalı tarafın tehiri icra talebi 16/03/2020 tarihli ara kararla reddedilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye iş bedelinin tahsili talebine ilişkin olduğundan. uyuşmazlığın çözümünde TBK’nın 470. ve devamı maddelerinin uygulanması gerekmektedir. Davacı alt yüklenici, davalılar ise yüklenicidir.
Davalının yapımını üstlendiği … Belediyesi Kongre Merkezi inşaatının döşeme, basamak, süpürgelik imalatı ve montajı yapım işinin davacı alt yükleniciye verildiği, işin yapılıp teslim edildiği konusunda tartışma bulunmadığı, teslim tarihinin uyuşmazlık konusu olduğu, 02/02/2013 tarihli sözleşmede teslim tarihinin belirtilmediği, ancak davacının son olarak 20/07/2013 tarihinde fatura düzendiği, davalı yüklenicinin yapımını üstlendiği işi dava dışı belediyeye 23/07/2013 tarihinde teslim ettiği, bu tarihte geçici kabul tutanağı düzenlendiği, ayrıca 03/09/2013 tarihinde kesin hakedişin düzenlendiği görülmektedir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında belirtildiği gibi eser sözleşmelerinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili talepli davalarda zamanaşımı süresinin başlangıcının eserin teslim edilip edilmemesine ve sözleşmenin feshedilip edilmemesi haline bağlı olarak değişmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 479. maddesinde eser sözleşmelerinde iş sahibinin edimini oluşturan iş bedelinin muacceliyeti teslim şartına bağlanmıştır. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili talepli davalarda, zamanaşımı süresinin işin yüklenici tarafından iş sahibine sözleşmesine uygun biçimde teslim edildiği tarihten itibaren başladığı kabul edilmektedir.
TBK’nın 147/son maddesine göre ise yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar açısından 5 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Dolayısıyla yüklenici tarafından iş sahibi aleyhine açılan iş bedelinin tahsili istemli davalarda 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Buna karşın yüklenicinin kast veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve özellikle ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalarda 5 yıllık zamanaşımı süresi değil, TBK’nın 146.maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır (Y. 15 HD.2011/6282 E.-2011/7054 K. sayılı ilamı).
Somut olayda, davacı alt yüklenici tarafından işin son kez fatura edildiği 20/07/2013 tarihinde teslim edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, kaldı ki davalı yüklenici tarafından dava dışı belediyeye asıl işin 23/07/2013 tarihinde teslim edilerek geçici kabulünün yapıldığı, yine 03/09/2013 tarihinde kesin hakedişin düzenlendiği, davacı tarafından bakiye iş bedelinin tahsiline yönelik icra takibinin ise 07/09/2018 tarihinde yapıldığı nazara alındığında icra takip tarihi itibariyle TBK’nın 147/son maddesine belirtilen 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunun kabulü zorunludur.
İlk derece mahkemesinin taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunmasına karşın 10 yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanmasına yönelik gerekçesi isabetli olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, istinaf edenin tarafı ve 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulüyle kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca kaldırılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,
B-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/12/2019 tarihli, … Esas – … Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2.maddesi gereğince KALDIRILARAK aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulmasına;
1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40-TL harcın peşin alınan 1.341,68-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 1.287,28-TL harcın talep halinde karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, (ilk derece mahkemesince yazılan 06/02/2020 tarih ve 2020/57 harç nolu harç tahsil müzekkeresinin iptaline),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 7.752,58-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
6-Arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
C-Davacı taraftan alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcı (maktu) peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Ç-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
D-Davalı tarafça yatırılan 913,33-TL istinaf karar harcının (nispi) ilk derece mahkemesince karar kesinleştiğinde talep halinde sahibine iadesine,
E-Davalı tarafça yapılan 16,50-TL tebligat gideri ve yatırılan 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 165,10-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
F-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
G-Arta kalan gider avansı olması halinde ilk derece mahkemesince karar kesinleştiğinde talep halinde sahiplerine iadesine,
Ğ-İstinaf kararının Dairemizce taraflara tebliğ edilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 18/03/2020


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında Elektronik İmza ile imzalanmıştır.¸