Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2020/1042 E. 2021/37 K. 06.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/07/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : … – …

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … – …

VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit ( Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 06/01/2021
G. KARAR YAZIM TARİHİ : 15/01/2021

İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin pancar ekim ve çiftçilik yaptığını, ziraat odası kayıtlarından sabit olduğunu, davalı şirket sahibinden tarlada kullanılmak amacıyla 1 adet motor ile 2 adet fan almak üzere toplamda 9.400 TL üzerinden sözleşilmiş ve bir adet fanın bedeli olan 2.400 TL peşin ödemek kaydı ile anlaştıklarını, parası peşin ödenen fan müvekkiline teslim edildiğini, kalan malların davalı tarafça müvekkiline nakliye yahut kargolayacağı beyan edildiği, davalı taraf müvekkilinin pancarlarının yanmaması için bu malları başka yerden tedarik ettiğini, aradan uzun bir süre geçmiş ve davalı taraf müvekkilimize vaat ettiği malları göndermemesine ve teslim etmemesine rağmen sözleşme başlangıcında anlaşılan bedel olan 9.400 TL’den müvekkilin bir adet gönderdiği fan bedeli olan 2.400 TL’yi düşmesi gerekirken 7.500 TL alacağı olduğunu iddia ederek kambiyo senetlerine mahsus yol ile Konya …. İcra Dairesi’nin … E. Sayılı dosyası ile takip gerçekleştiğini, bu dosyada müvekkilinin hak ve alacakları haczedildiğini, müvekkilinin tek ticari ilişki dalgıç pompa alımından kaynaklı olan 1 adet motor ve iki adet fandan ibaret olduğunu, gönderilmeyen ancak parası talep edilen bedel yönünden ciddi bir hak kaybı bulunduğunu, Konya … İcra Dairesi’nin … E. Sayılı dosyası kapsamında müvekkilinin hak ve alacakları haczedildiğini, müvekkilinin davalı yana dalgıç pompa alışverişinden kaynaklı olarak yönelik borcu olmadığının tespiti ile Konya …. İcra Dairesi’nin … E. Sayılı dosyası kapsamında yer alan senet kapsamındaki borcu olmadığının tespiti ile davalının haksız olması ve kötüniyeti göz önüne alınarak yüzde yirmiden aşağı olmamak kaydı ile kötüniyet tazminatının davalıdan alınması ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yan üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, menfi tespit ve istirdat davaları davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceğini, müvekkil davalının yerleşim yeri Konya olduğunu, icra takibinin yapıldığı yerin Konya olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davanın dayanağının Konya … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile takibe konu bono olduğunu, konunun Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiğini, dava şartı arabuluculuk yerine getirilmediğini, esasa ilişkin itiraz olarak bono üzerindeki imzaya itiraz olmadığını, hukuken geçerli bir evrak olduğunu, menfi tespit davasında takibe konu kambiyo senedini bedelsizliğini ileri süren davacı olan borçlu bu iddiasını yazılı delillerle ispatla mükellef olduğunu, borçlu olmadığına yönelik kanunun aradığı şartlarda yazılı delil sunmadığını, haksız davanın reddine, kötüniyetli davacının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “…Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması ve mahkememizce davacı tarafça arabuluculuk son tutanağını dosyaya sunduğu ancak dosya içerisinde yapılan inceleme sonucunda dava açılış tarihinin 04/03/2019 olduğu, davacı vekilinin 15/05/2019 tarihli beyan dilekçesinin ekinde bulunan arabuluculuk son tutanağı incelemesinde ise arabuluculuk sürecinin başladığı tarihin 24/04/2019 olduğu anlaşılmış olduğundan sonradan tamamlanabilen dava şartı olmadığından “6102 sayılı Türk Ticaret kanunun’na eklenen 5/A maddesi uyarınca 1.1.2019 tarihi itibarıyla Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir” şartı sağlanamadığı anlaşılmakla, davanın HMK’nun 115. Ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilerek vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur….” gerekçesiyle “…Davanın DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE…” karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin 06/10/2020 tarihli ek kararı ile de “…1-Mahkememizin … Esas, … Karar sayılı ilamının “Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT’ye göre hesaplanan 3.400,00TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE, ” olarak hüküm kısmına EKLENMESİNE,
2-Eklenen şerhin kararın bütün nüshalarına YAZILMASINA…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
*Davanın açıldığı tarih itibari ile davanın mahiyetinin tüketici mahkemesi olduğu düşünülerek 27.02.2019 tarihinde … genel mahkemelerine Tüketici Mahkemesi sıfatıyla dava açıldığını, dava açılmadan evvel arabuluculuğa ayrıca başvurulduğunu, arabuluculuk müzakeresinin davalı tarafla 14.05.2019 tarihinde yapıldığını ve davalı taraf ile anlaşılamadığını,
*Bu tutanağın … mahkemelerine tüketici mahkemesi uyuşmazlıkları arabuluculuk zorunlu dava şartına bağlı olmamasına rağmen 17.05.2019 tarihinde sunulduğunu, davalı taraf arabuluculuk müzakeresinde herhangi bir derdestlik itirazında bulunmadığı gibi yapılan müzakerenin içeriğine de itiraz etmediğni, HMK.m.115/3 hükmünün amir olduğunu, davalı tarafın arabuluculuk müzakeresinde herhangi bir itirazı ve derdest dava itirazı olmaması yanında hüküm anına kadar mahkemenin bu hususu fark etmemiş olması yanında bu eksikliğin giderilmesi nedeni ile mahkemenin işin esasına girmesi usulen ve hukuken gerekli oludğunu, ilk derece mahkemesine dosyanın geliş şekli incelendiğinde aradan geçen 1,5 yıllık süre içerisinde bu eksikliğin fark edilmemiş olması, davalı tarafın asli itiraz etmesi gereken mahalin arabuluculuk mahali olup bu duruma itirazın olmaması ve nihai karar verilene kadar geçen sürede (yetkisizlik kararı- yeni dosyanın esas numarası alması- pandemi) mahkemelerin eylemsiz kalması nedeni ile hak kaybını doğuracak nitelikte karar verilmesi yanı sıra bu hususun makul sürede yargılama ve adil yargılama ilkeleri ile de çeliştiğinin ortada olduğunu, HMK.m.115/3 şartlarınının sağlamasına rağmen kanun hükmünün yerine getirilmemesi ve yanlış yorumlanması nedeni ile ilk derece mahkemesinin usul yönünden arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemesi nedeni ile verdiği kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,
*Yargıtay’ın ekli sunulu 19. Hukuk Dairesi’nin 2020/85 E. Ve 2020/454 K. Sayılı ilamı ile de dava şartı arabulucuğa tabi bir uyuşmazlık olduğuna dair kararı hukuka aykırı olduğunu ayrıca ortaya koyduğunu,
Bu nedenlerle ve re’sen nazara alınacak nedenlerle usul ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın yargılama yapmak üzere ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davacı vekili ek istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi tarafından 12.10.2020 tarihli verilen ek kararla hükmün değiştirildiği ve vekalet ücreti takdir edildiğinin göründüğünü, HMK gereğince mahkemelerin hüküm vermekle dosyadan el çektiğinin kabul edildiğini, ilk derece mahkemesi tarafından verilen vekalet ücreti kararı yolsuz ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, itiraza kabil olan ilk kararı istinaf etmeyen davalı yan aleyhine müktesep usuli kazanılmış hak olarak bu husus dile getirilerek ilk derece mahkemesinin kararının hukuka aykırı olan bu kararının ayrıca kaldırmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; tarımsal amaçlı kullanılan malzeme satışından kaynaklanan bono nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “bu kanun her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. 6502 sayılı yasanın 73/1. maddesi tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir. Somut olay değerlendirildiğinde davacının çiftçi olup tarımsal amaçlı olarak kullanılmak üzere davalıdan 1 adet motor ile 2 adet fan satın aldığını bildirdiği, bu haliyle taraflar arasındaki ilişkinin mesleki amaçlı satım olup, davacının yasada tanımlanan şekilde tüketici olmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan davanın, taraflar arasındaki satım sözleşmesi kapsamında davalıya verilen bonodan borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu, taraflar arasındaki temel ilişki taşınmaz satım sözleşmesi olup uyuşmazlığın bonodan değil tarımsal amaçlı kullanılan malzemelere ilişkin satım sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının tacir olmadığı gibi taraflar arasındaki sözleşme de ticari satım sözleşmesi değildir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TTK’nın 5. maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmü yer almaktadır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/3. Maddesine göre de; Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Anılan yasa hükümleri gereği, davaya bakmaya görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Görev kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her safhasında ve re’sen nazara alınmalıdır. Hal böyle olunca, mahkemece Asliye Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, kamu düzeninden sayılan haller ile sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-3. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin kararın kaldırılmasına ve kararın niteliğine göre sair istinaf sebepleri incelenmeksizin davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile 6100 HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/07/2020 tarihli, … Esas -… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-) Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-) İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının (maktu) ilk derece mahkemesince sahibine iadesine,
4-) İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-) HMK’nın 359/3 maddesi uyarınca karar tebliğinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca, kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/01/2021