Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2019/624 E. 2019/656 K. 25.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 5. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … – Av. …
(İstinaf yoluna başvuran)

DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
(İstinaf yoluna başvuran)

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
G. KARAR YAZIM TARİHİ : …
İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; müvekkilinin hizmetlerin karşılığı olarak davalıdan 15.989,00-TL’lik fatura ve 65.000,00-TL’lik sözleşme ile birlikte 80.989,00-TL asıl alacak ve 18.172,60-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 99.161,60-TL’lik alacağı bulunduğunu, ödenmeyen borçların tahsili için Konya … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının takibe itirazda bulunduğunu, davalı koorepatifin müvekkilince verilen hizmetlere itiraz etmediğini, icra takibinden sonra müvekkiline gönderilen mektupla borcun bir kısmını da ikrar ettiğini, icra takibine itirazın kötüniyetli olduğunu ve açıkladığı nedenlerle davalının icra takibine yaptığı itirazın iptaline, haksız itiraz nedeniyle davalının %40’tan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesiyle özetle; davacının alacağını 18/11/2015 tarihli 65.000,00-TL’lik sözleşmeye ve aynı tarihli 15.989,00-TL’lik faturaya dayandırdığını, sözleşmenin imzalandığı tarihde davacı şirketin ortağının … olduğunu, o tarihte aynı zamanda davalı kooperatifin de yönetim kurulu 2. başkanı olduğunu, hem projeyi veren hem de projeyi üstlenen konumunda bulunduğunu, bu durumun Kooperatifler Kanuna göre suç oluşturduğunu, ayrıca sözleşmenin ödeme planında yazılan ibarelerin sonradan eklendiğini, faturanın ise 65.000,00-TL’lik sözleşme içinde göründüğü halde davacı tarafça ayrı bir alacak gibi gösterilerek icra takibi yapıldığını, müvekkilinin hem sözleşmeden hem de faturadan dolayı herhangi bir borcunun bulunmadığını ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; “…Davacı tarafından davalı ile aralarında kurulduğu iddia edilen hukuki ilişki niteliği itibariyle eser sözleşmesi ilişkisidir. Davalı akdi ilişkiyi inkar ettiğinden bu ilişkinin kurulduğunu ispat yükü kural olarak davacıya aittir. (emsal içtihat için bknz:Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/4626 E. 2018/4330 K. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/3774 E.2018/4129 K.) Ancak davacı dosya kapsamında akdi ilişkinin kurulduğunu ispat edememiştir. Bu nedenle davalının 65.000,00 TL’lik alacağa yönelik itirazının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 18/11/2009 tarih … seri nolu faturadan doğan 15.989,00 TL tutarındaki alacak yönünden yapılan değerlendirmede, bu faturaya konu işin davacı tarafından yapıldığı ancak; fatura bedelinin davalı tarafça ödenmediği hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Burada belirlenmesi gereken davalı kooperatifin fatura bedelini, davacı şirket sahibinin aidat borcuna mahsup etme hakkının bulunup bulunmadığıdır. Davacı tüzel kişiliğe sahip şirket olup, davaya konu işin şirket tüzel kişiliği tarafından üstlenildiği imzalanan sözleşmeden ve faturadan anlaşılmaktadır. Bu nedenle de faturaya konu bedelin davacı şirkete ödenmesi gerekecektir. Fatura bedelinin, tüzel kişilikten bağımsız olan dava dışı şahsın borcuna mahsup edilmesi mümkün değildir ve bunun hukuken korunması da mümkün değildir. Anılan nedenle davanın 15.989,00 TL üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiştir. İİK’nın 67. maddesine göre; Bu davada (itirazın iptali davasında) borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. Davacının icra inkar tazminatı talebinin alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden reddine karar vermek gerekmiştir. Zira davalı borcun ödenmediğini kabul etmiş ancak davacı şirket sahibinin borcuna mahsup edildiğini beyan etmiştir. Davalının tazminat talebinin ise icra takibinin kötü niyetli olarak başaltıldığı hususunun sabit olmaması nedeniyle reddine karar vermek gerektiğine dair gerekçeyle; Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin 15.989,00 TL alacağının tahsili yönüyle aynen devamına, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, Davacı ile davalının tazminat taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin verdiği kararın yasaya, usule ve dosya kapsamına aykırı olduğunu, müvekkili şirketin, davalı kooperatif için mülkiyet sınırlarının tespiti, zeminde beton tesisin işaretlenmesi, tel örgü çekileceği için imar sınırlarının çakılması, açılmış olan iki tane kuyudan yapılacak olan havuza kot ölçümü, peyzaj için tüm binaların ölçülmesi, imar uygulamalarının gerçekleştirilmesi, mera arazisinin hazine adına tescil edilmesi için harita dosyasının hazırlanması, İmar Kanunu’nun 18. maddesinin uygulanması ve diğer birtakım işlerini yaptığını, bunun üzerine 18/11/2009 tarihli … nolu 15.989,00-TL’lik fatura ve 18/11/2009 tarihli, … nolu 65.000,00-TL’lik sözleşme düzenlediğini, söz konusu faturanın borcu ve sözleşme kapsamında yapılan işlerin bedelinin müvekkili şirkete ödenmediğini, müvekkili tarafından verilen bu hizmetin, oda ve kooperatif kayıtlarında mevcut olduğunu, yapılan işlerden dolayı, taraflarca 18/11/2009/… nolu sözleşmenin imzalandığını ve ODA tarafından da onaylandığını, buna göre davalı kooperatifin, geçmiş yıllara yönelik 65.000,00-TL’lik borcunu, 12 ayda ve eşit taksitler halinde müvekkili şirkete ödeyeceğini, ancak söz konusu bedelin müvekkili şirkete ödenmediğini, bu alacağın ödenmemesi üzerine, Konya … İcra Müdürlüğüne … Eesas sayılı icra dosyasından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının bu takibe kötüniyetli ve haksız olarak itiraz ederek takibi durdurduğunu, takibin kaldığı yerden devam etmesi için taraflarınca açılan iş bu itirazın iptali davasında mahkemece”Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin 15.989,00 TL alacağının tahsili yönüyle aynen devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine..” şeklinde hüküm kurulduğunu, mahkemenin bilirkişi raporuna göre hüküm kurduğunu, mera vasıflı arazinin satışının mümkün olmadığını, mera vasıflı arazinin hazine adına tescil edilmesi işleminin nadir yapılan, zor bir iş olduğunu, müvekkilinin teknik ve mühendislik bilgisi ile bu nadir yapılan işlemi başarı ile tamamladığını, mera arazisini hazine adına tescil ettirdiğini, müvekkilince bu işlemin bütün evraklarının hazırlandığını, taşınmaz başına gidilip ölçümler yapıldığını, krokileri çizildiğini, araç ve eleman çalıştırıldığını, danışmanlık yapıldığını ve emek sarf edildiğini, bu nedenle, bilirkişilerce Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının fiyat analizi sayfasından ücretler temin edilerek bu işin bedelinin hesaplanmasının yapılmasının gerektiğini, … Belediye Başkanlığınca 05/05/2006 tarihli yazıları ile … sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesi gereğince İmar Planı dahilinde kalan mücavirimizdeki; … a … b ve … a pafta … Ada, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … nolu parselleri içine alacak 18. maddenin uygulamasının istendiğini, mera arazisinin de 18. madde uygulaması içerisinde yer alacağından imar planı içine giren iki adanın da uygulama içine alındığında uygulama alanının büyümekte olduğunu, 18. madde uygulaması sırasında arsa içinde 64 ev olduğu için meskun mahal sayıldığını ve meskun sahanın imar uygulaması fiyatlarının uygulaması gerektiğini, bu durum daha önce dosya kapsamına sunulan bilirkişi raporuna itiraz beyanlarında da açıklandığını, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası birim fiyatları sayfasında Birim Fiyat Analizleri başlığı altında İmar Uygulama ve Hali Hazır Harita Özet Fiyatları kısmında, meskun sahanın imar uygulama fiyatlarının görüleceğini, geçmiş yılların fiyatlarına buradan ulaşılamaz ise bilirkişinin, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasından geçmiş yıllar fiyatlarını da temin edebileceğini, ayrıca İmar uygulaması hesabının “Meskun Saha İmar Uygulaması Fiyat Hesabı; Mülkiyet Köşesi: 40 adet + İmar Ada Köşesi: 36 adet + Bina Köşe Sayısı: 832 adet olmak üzere toplam Köşe Sayısı: 908 adet; Bina Sayısı: 908:11= 82,55; Uygulama Alanı: 52.853,01 m² Toplam bina sayısı hektar alanına bölünerek hektara düşen bina sayısının bulunacağını; 82,55:5,3= 15,58 Hektara düşen bina sayısı, 2009 yılı fiyatları ile 15 binanın hektar fiyatı 7.734,77-TL olduğunu; 7.734,77×5,3=40.994,28-TL; %25 imar uygulama indirimi; 40.994,28-10.248,57=30.745,71-TL ada bazında meskun saha imar uygulama bedeli..” şeklinde hesaplama yapılması gerektiğini; müvekkilinin alacaklarının, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının 18. madde uygulaması 2009 yılı birim fiyatları baz alınarak yapılacak hesaplamada 18. madde uygulamasının bedelinin aşağıdaki gibi bulunabileceğini; Hektarda bina sayısı uygulama alanında nirengi ve poligon hariç ölçü konusu olan koordinat sayısının 11 e bölümü ile bulunur( 11 köşe bir bina demektir.) 18.madde uygulaması yapılan parselde mülkiyet köşesi 40, İmar Ada Köşesi 36, Bina köşesi 832 olduğu dikkate alındığında toplam köşe sayısı: 40+(36+832)=908, “İmar Kanunu’nun 18. Madde Uygulaması Fiyat Hesabı (EK-1); Bir hektarlık alanda bina sayısı hesabı: 11 köşe bir bina sayıldığını, ölçülen köşe sayısı 908 olduğundan 908:11= 82,55 bina sayısı olacağını, bir hektara düşen bina sayısının mera arazisiyle birlikte yaklaşık 6,82 hektar alındığında, 82,55:6,82= 12,10 bina sayısı 12 olmakta olduğunu, 2009 yılı Birim Fiyat listesinde 12 binanın karşılığının 7.110,16 olarak verildiğini, uygulama alanının 6,82 hektar, hektar ile bu fiyatın çarpımının: 6,82×7110,16= 48.491,29-TL bulunacağını, müvekkili şirketin aplikasyon, tepeye kot taşıma, röleve alma işlemi, imar uygulaması ve İmar Kanunu 18. madde uygulaması hizmetlerinden kaynaklanan alacaklarının sonuç olarak; “İmar Sınırının Aplikasyonu:573,00-TL, Tüm Binaların Röleve Alımı: 2.154,40-TL, Kuyulardan Orman İçindeki Tepeye Kot Taşıma İşi: 670,50-TL, İmar Uygulaması Tutarı: 30.745,71-TL (KDV Hariç), İmar Kanunu’nun 18. Maddesi Uygulaması: 48.491,29-TL (KDV Hariç), Müvekkil Şirketin Tarafından Yapılan Mühendislik Hizmetlerinin KDV Hariç Toplamı: 82.634,90-TL olması gerektiğini, %18 KDV:+ 14.919,10-TL olmak üzere toplam alacak 97.554,14-TL” olarak bulunması gerektiğini, dosya kapsamında mevcut olan bilirkişi raporlarında müvekkili şirketin davalı şirket ile imzaladığı sözleşme kapsamında sağladığı hizmetlerin bedellerinin tespit edildiğini, kararın gerekçesinde “Özetle taraflar arasındaki ihtilaf; … numaralı sözleşmeden önce bir takım işlerin yapımı için taraflar arasında eser sözleşmesi niteliğinde bir akdin kurulup kurulmadığı, kurulmuş ise işin yapılıp yapılmadığı ile iş sahibine teslim edilip edilmediği ve son olarak da bedelin ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır. Davacı tarafından davalı ile aralarında kurulduğu iddia edilen hukuki ilişki niteliği itibariyle eser sözleşmesi ilişkisidir. Davalı akdi ilişkiyi inkar ettiğinden bu ilişkinin kurulduğunu ispat yükü kural olarak davacıya aittir.(emsal içtihat için bknz: Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 2018/4626 E., 2018/4330 K. Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 2018/3774 E., 2018/4129 K.) Ancak davacı dosya kapsamında akdi ilişkinin kurulduğunu ispat edememiştir. Bu nedenle davalının 65.000,00-TL’lik alacağa yönelik itirazlarının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.” denildiğini, müvekkili ile davalı arasında kurulan akdi ilişkinin varlığının taraflarınca ispat edildiğini, söz konusu sözleşmenin taraflarca konuşulduğunu, müzakere edildiğini ve ödeme planının da kararlaştırılıp, sözleşmeye yazıldıktan sonra imza altına alındığını, sözleşmenin bir nüshasının müvekkili şirkette, bir nüshasının davalı kooperatifte, bir nüshasının da Harita Kadastro Mühendisleri Odası Genel Merkezi (Ankara)’nde bulunduğunu, bu nedenle davalının ödeme planı ve diğer yazıların sonradan eklendiği yönündeki iddiaların asılsız olduğunu, yazıların sonradan eklenmesinin zaten mümkün olmadığını, böyle bir durumda sözleşmenin taraflara ve genel müdürlüğe sunulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yine dosya kapsamında mevcut bulunan bilirkişi raporlarında 18/11/2009 tarihli … nolu imar uygulaması sözleşmesinin müvekkili tarafından önceki yıllarda yapılmış olan işlerin mühendislik hizmeti bedeli olarak belirlenen faturası bulunmayan 65.000,00-TL ücret kapsamında yapılan işlerin tespit edilip değerlendirildiğini ve bedel hesaplaması yapıldığını, 03/11/2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda bu hususla ilgili olarak yapılan değerlendirmelerin “Davaya konu olan 18/11/2009 tarihli … nolu imar uygulaması sözleşmesinin (m.8) de davacı tarafından önceki yıllarda yapılmış olan işlerin mühendislik hizmeti bedeli olarak belirlenen faturası bulunmayan 65.000,00-TL ücret kapsamında yapılan işler olarak değerlendirilen; imar sınırının aplikasyonu, tüm binaların röleve alımı, kuyulardan orman içindeki tepeye kot taşıma işi, peyzaj için tüm binaların röleve alımı, imar uygulamasının gerçekleştirilmesi ve İmar Kanunu’nun 18. madde uygulanması işleri mühendislik hizmetleri işi olup 2009 yılı II. Yarıyıl (01.07.2009-31.12.2009) HKMO birim fiyatlarına göre ayrı ayrı hesaplanmıştır. Toplamda bu işlerin mühendislik hizmetleri bedeli KDV hariç 33.837,76-TL ve KDV dahil 39.928,56-TL olarak hesaplanmıştır.” şeklinde olduğunu, aynı raporda “Mera arazisinin hazine adına tescil edilmesi için harita dosyasının hazırlanması işinin ücreti ile ilgili olarak HKMO Mühendislik Hizmetleri Ücret Cetvelinde böyle bir iş kolu bulunmamaktadır. Bu tür işlerin dosyasının hazırlanması uygulamada Hazine (Milli Emlak Müdürlüğü) tarafından yapılması gerekir. Ancak davacı şirket tarafından böyle bir dosya için harita hazırlanmış olsa bile Mühendislik Hizmetleri Ücret Cetvelinde yeri bulunmamaktadır.” denildiğini, bilirkişi heyet raporunda yapılmış olan yukarıda da yazılan hesaplamaya müvekkili şirketin mera arazisinin hazine adına tescil edilmesi için yapılan iş ve işlemlerin dahil edilmediğini, bu işlemlerin hesaplamaya dahil edilmediği halde verilen hizmetlerin bedelinin KDV hariç 33.837,76-TL ve KDV dahil 39.928,56-TL olarak hesaplandığını, bu nedenlerle yasaya, usule ve dosya kapsamına aykırı gördükleri kararın kaldırılarak davanın kabulüne, mümkün olmaması halinde ise dosyanın yeniden incelenmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili katıyla yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece fatura bedelinin davacı şirket ortağının şahsi borcuna mahsup edilmesinin mümkün olmaması nedeni ile davanın kısmen kabulüne hükmedildiğinin belirtildiğini, her ne kadar davacı şirket tüzel kişiliği ayrı olsa dahi tek ortaklı şirket sahibinin rızası dahilinde yapılan bir işlem olduğunun göz ardı edildiğini, davacı tarafın defter ibrazından kaçındığını, davacı şirketin kendi ticari defterlerini delil olarak göstermesine karşın, defter ibrazından kaçındığını, bu nedenle mahkemeye ibraz olunan hiç bir bilirkişi raporunda davacı şirketin ticari defterlerinin incelenemediğini, muhtemelen 18/11/2009 tarih, … nolu 15.989,00-TL tutarlı faturanın davacı şirket cari hesabında alacak olarak görünmediği için defter ibrazından kaçındığını düşündüklerini, davacı şirketin defter ibrazından kaçındığından alacak iddiasını ispat edemediğini, nitekim müvekkili kooperatifin ticari defterlerinin incelenmesinde; dava konusu fatura tutarı olan 15.989,00-TL’nin davacı şirket yetkilisi …’in aidat borcuna mahsup edildiğinin bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, müvekkili kooperatifin defterlerinin de davacı tarafça delil listesinde delil olarak gösterildiğini, davacı tarafça kendi ticari defterlerinin ibraz olunmadığından müvekkilinin ticari defterlerindeki kayıtların yeterli görülmek sureti ile davanın tümü ile reddine karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı şirket yetkilisi …’in 28/06/2004 ile 25/01/2010 tarihleri arasında müvekkili kooperatifin Yönetim Kurulunda görev aldığını, 1163 sayılı Kanunun 59. maddesinin 6. fıkrasında “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif personeli ortaklık işlemleri dışında kendisi veya başkası namına, bizzat veya dolaylı olarak kooperatifle kooperatif konusuna giren bir ticari muamele yapamaz.” denilerek, kooperatiflerin Yönetim Kurulu üyeleri ile personeline kooperatifle ticari muamelede bulunma yasağı getirildiğini, aynı kanunun ek 2. maddesinin bu yasağa aykırı hareket edenlerin üç aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezası cezalandırılacağını hükme bağladığını, dolayısı ile davacı şirket yetkilisinin müvekkili kurum ile bu tarz bir sözleşme imzalamasının suça konu bir eylem olduğunu, konusu suç olan bir eyleme hukuki sonuç bağlanmasının mümkün olmadığını, davacı şirket yetkilisi hakkında şikayet olmadığından kamu davası açılmadığını, ancak bu durumun eylemi suç vasfından çıkarmayacağını, dava konusu sözleşmeyi davacı şirket yetkilisi …’in, müvekkili kooperatifin Yönetim Kurulunda yer aldığı bir dönemde imzaladığını, yani bu dönemde hem müvekkile şirketi, hem de davacı şirketi temsile yetkili olduğunu, bir nevi kendi kendisi ile sözleşme imzaladığını, böyle bir sözleşmeye hukuki sonuç bağlamanın mümkün olmayacağını, bu açıdan da açılan davanın tümü ile reddi gerekirken bunun yapılmamış olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu yönden de mahkemenin hükmünün bozulmasına karar verilmesini, davacı şirketin bu alacaklarının dışında, yaptığını iddia ettiği işler için 65.000,00-TL daha alacağının bulunduğunu iddia etmekte olduğunu, davacı şirketin 18/11/2009 tarihli sözleşmeye sonradan ilaveler yaparak 65.000,00-TL daha alacaklı olduğunu iddia ettiğini, davacının söz konusu talebine dair mahkemece isabetli olarak ret kararı verildiğini, bunun da davacının kötü niyetle müvekkiline karşı icra takibi yaptığının en belirgin göstergesi olduğunu, mahkemece davacının kötü niyeti gözetilerek müvekkili kooperatif lehine tazminata hükmetmesi gerekirken bunun yapılmamış olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ve resen gözetilecek gerekçelerle açık bir şekilde usul ve yasaya aykırı bulunan mahkeme hükmünün bozulması ile davanın tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin davalı tarafın istinaf talebine cevap dilekçesinde özetle; Davalının katılma yoluyla İstinaf talebinin hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu, reddi ile 31/05/2019 tarihli istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle yasaya, usule ve dosya kapsamına aykırı bulunan mahkeme kararının kaldırılmasına, mümkün olmaması halinde ise dosyanın yeniden incelenmek üzere mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Davacı taraf, davalı ile aralarındaki eser sözleşmesi ilişkisinden doğan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edildiği gerekçesiyle itirazın iptalini talep etmiştir. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklandığından uyuşmazlığın çözümünde TBK’nın 470. ve devamı maddelerinin uygulanması gerekmektedir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Taraflar arasındaki 18/11/2009 tarihli Harita ve Planlarının Yapımı ve Mesleki Kontrollük Hizmetleri için Projeci ile İşveren Arasında Sözleşme başlığı taşıyan sözleşme irdelendiğinde; sözleşmenin Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının maktu sözleşmesi olup boşluklarının doldurulmak suretiyle düzenlendiği, sözleşme konusunun imar uygulamasına ilişkin olduğu, proje bedelinin 13.550,00-TL en az ücret olarak belirlendiği, işin süresinin 5 ay olarak öngörüldüğü, sözleşmenin 8. maddesindeki ödeme planı bölümündeki boşluğa “Bu sözleşme bedeli ve önceki yıllarda yapılmış olan mühendislik hizmet bedeli olan 65.000-TL (Altmışbeşbin TL) 12 ay içinde eşit taksitlerle ödenecektir. Ödenmeyen kısmına %3 gecikme zammı uygulanacaktır” yazıldığı, davacı şirket tarafından 18/11/2009 tarihli … nolu 13.550-TL bedelli, KDV ile birlikte 15.989,00-TL toplam bedelli fatura düzenlendiği görülmektedir.
Davacı yüklenici, sözleşmenin ödeme planı kısmında yazılı 65.000-TL ve fatura bedeli olan 15.989,00-TL için alacak talebinde bulunmuş, davalı iş sahibi ise ödeme planı kısmında yazan 65.000-TL’nin imza atıldıktan sonra sözleşmeye dahil edildiğini, yüklenicinin bu şekilde bir iş yapmadığını, sözleşme konusunun imar uygulaması olduğunu ve bundan kaynaklı fatura düzenlendiğini, 18/11/2009 tarihli 15.989,00-TL bedelli fatura borcunun da davacı şirketin sahibi …’in davalı kooperatife olan aidat borcuna mahsup edildiğini savunmuştur.
Davalı iş sahibi 18/11/2009 tarihli sözleşme ile faturadan kaynaklı 15.989,00-TL bedelli alacak ve yapılan işi kabul etmekle birlikte, söz konusu alacağının davacı şirket sahibinin kooperatif aidat borcundan mahsup edildiğini beyan etmiş ise de, davacı LTD şirketinin ayrı bir tüzel kişiliği bulunmakla iş bedelinin ödendiği savunmasına itibar etmek mümkün değildir.
Davalı iş sahibi talep edilen 65.000-TL alacak için yüklenici ile aralarında bir eser sözleşmesi bulunmadığı gibi herhangi bir iş de yapılmadığını savunmuştur. Davacı yüklenici ise bu bedelin davalı iş sahibi yararına yapılan mülkiyet sınırlarının işaretlenmesi, havuz kot ölçüm işi, mera arazisinin hazine adına tescili için harita dosyasının hazırlanması işi, binaların ölçülmesi işi gibi mühendislik hizmetleri olduğunu ileri sürmüş, ancak yapılan işleri ispat edememiş, dahası işlerin yapım zamanına ilişkin somut bir tarih dahi verememiştir. Davalı iş sahibi bu işler için akdi ilişkiyi de inkar ettiğine göre bu konuda anlaşma bulunduğunun ve işlerin yapıldığının ispat yükü davacı yüklenici de bulunmaktadır. Taraflar arasında başka bir iş için maktu şekilde düzenlenen sözleşmenin alt kısmındaki ödeme planı kısmında yazılı ibarenin de işin yapıldığının ve bedele hak kazanıldığının ispatı olamaz. İlk derece mahkemesinin bu kısma yönelik red kararı ile alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına ve ispatlanamadığından kötüniyet tazminatına hükmetmemesi yerindedir.
Açıklanan nedenlerle, istinaf edenin tarafı ve 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; ilk derece mahkemesince toplanan deliller ve bu delillerin taktiri ile karar gerekçesine göre verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarihli, … Esas – … Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacıdan alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcı (maktu) peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 1.092,20-TL istinaf karar harcından peşin alınan 274,00-TL istinaf karar harcının (nispi) mahsubu ile bakiye 818,20-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Arta kalan gider avansının ilk derece mahkemesince karar kesinleştiğinde talep halinde sahibine iadesine,
6-İstinaf kararının Dairemizce taraflara tebliğ edilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. …


Başkan

¸e-imzalıdır.

Üye

¸e-imzalıdır.

Üye

¸e-imzalıdır.

Katip

¸e-imzalıdır.

Alınması gereken harç: 818,20-TL davalıdan

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında Elektronik İmza ile imzalanmıştır.¸