Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2022/1413 E. 2022/1677 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… Hukuk Dairesi

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17.03.2022
NUMARASI : … Esas -… Karar

DAVACI : … -… –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … -… – …

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 02.06.2022
İSTİNAF KARARI YAZIM
TARİHİ : 17.06.2022

Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi ile Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ayrı ayrı görevsizlik kararı vermesi nedeniyle yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesi sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında düzenlenen sözleşme gereğince davalının edinimlerini yerine getirmediğini, müvekkili tarafından sözleşme hükümleri gereğince davalıya verilen 65.000,00 TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve çekin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi … Esas … Karar sayılı kararı ile; davanın TTK.nun 4. maddesi kapsamında kaldığı, bu tür davalara bakma görevinin aynı kanunun 5/2. maddesi gereğince Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı kararı ile; taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesine dair olduğu, yapılacak yargılamada taraflar arasındaki sözleşme gereğinin yerine getirilip getirilmediğine yönelik uyuşmazlıkların giderilmesi gerektiği, tarafların tacir olduğuna dair herhangi bir delilin dosya kapsamında olmadığı, dolayısıyla görülecek davanın Asliye Hukuk Mahkemeleri görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 09.03.2016 tarih 2014/13-1023 E. 2016/294 K. Sayılı ilamında da belirtildiği gibi ;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1 maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerektiği, taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemeyeceği, ticari davaların, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olarak üç gruba ayrıldığı,
a-Mutlak ticari davaların, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olduğu, mutlak ticari davaların TTK’ nın 4/1. Maddesinde bentler halinde sayıldığı, bunların yanında kooperatifler kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davaların da bulunduğu, bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartların aranmadığı, TTK’ nun 4/1 bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesinin yeterli olduğu, bu davaların kanun gereği ticari dava sayılan davalar olduğu,
b-Nispi ticari davaların, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olduğu, TTK 4/1 maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafıda tacir olan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı, bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için hem iki tarafın ticari işletmesi ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gerektiği, bu şartların birlikte bulunmadıkça uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari sayılması davanın ticari dava olması için yeterli olmadığı, ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’ nun 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyeceği, TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davaların haricinde ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlediği, hal böyle olunca işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmeyeceği,
c-Yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalar
Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgisi olması TTK’ da yeterli görülmüştür.
Ticaret mahkemelerinin görevini düzenleyen TTK’nın 5/1: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” demiştir. Bir davanın, ticari dava olup olmadığı TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup, öğretide benimsenen görüşe göre de ticari davalar kendi aralarında mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar için tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken, nispi ticari davalarda dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığı kriter olarak kabul edilmiştir.
Ticari işletme, TTK’nın 11/1.maddesindeki tanıma göre; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Esnaf işletmesi ile ticari işletme arasındaki sınırın ise Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak kararname ile belirleneceği hükme bağlanmıştır. Görüleceği üzere ticari işletmenin unsurları; esnaf işletmesi için öngörülen sınırın üzerinde bir gelir sağlamayı hedef tutan faaliyet, devamlılık ve bağımsızlık olarak düzenlenmiştir. Buradaki faaliyet iktisadi faaliyet olup, amacı gelir elde etmektir. Kanunda ticari işletme için herhangi bir miktarda gelir değil, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşar düzeyde gelir sağlama amacı aranmıştır. (Ankara BAM 22HD17/3263E-2019/927K)
Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da odaya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınırın tespiti bakımından;
TTK 15. maddesinde: “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” denmektedir.
5362 numaralı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3/a maddesinde esnaf ve sanatkâr: “… basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler” olarak tarif edilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu madde 176:” Tüccarlar, defter tutma bakımından iki sınıfa ayrılır:
I inci sınıf tüccarlar, bilanço esasına göre;
II nci sınıf tüccarlar, işletme hesabı esasına göre; defter tutarlar.”
buna göre hem tacirler hem esnaflar işletme hesabına göre defter tutabildiğinden, işletme hesabına göre defter tutan kişinin tacir olup olmadığının tespiti bakımından;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu; Birinci Sınıf Tüccarlar: başlıklı madde 177 (Değişik 30/12/1980-2365/26 md.):
“Aşağıda yazılı tüccarlar, I inci sınıfa dahildirler:(1)
1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 7.200.000.000 (190.000 TL) lirayı veya satışlarının tutarı 8.640.000.000 (260.000 TL) lirayı aşanlar;
2. Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 3.600.000.000 (100.000 TL) lirayı aşanlar;
3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı, işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 7.200.000.000 (190.000 TL) lirayı aşanlar;” (29/12/2017 tarihli ve 30285 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maliye Bakanlığının (Gelir İdaresi Başkanlığı) 490 Sıra No.’lu Tebliği ile 1/1/2018 tarihinden geçerli olmak üzere tespit edilen miktarlar metne parantez içinde siyah punto ile işlenmiştir.)
Aynı yönde: Bakanlar Kurulunun 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2007/12362 sayılı Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin Kararı madde 1/a:“…213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları …”hükmünde belirlenen sınırların aşılıp aşılmadının tespit edilmesi, aşan kişilerin tacir olarak kabul edilmesi gerekecektir.
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında düzenlenen sözleşme gereğince davalının edinimlerini yerine getirmediğini, müvekkili tarafından sözleşme hükümleri gereğince davalıya verilen 65.000,00 TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve çekin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Konya …Asliye Hukuk mahkemesinin …. E-K sayılı kararıyla; Davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 776 ve devamı maddelerinde düzenlenen bonodan/çekten kaynaklandığından mutlak ticari dava olduğu,TTK’nın 5. maddesi gereğince Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli bulunduğu, buna göre davanın TTK.nun 4. maddesi kapsamında kaldığı, bu tür davalara bakma görevinin aynı kanunun 5/2. maddesi gereğince Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiği, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup usûl hükümlerinin uygulanacağı ifade edilerek mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş ve bu görevsizlik kararı istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.

Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin … E-K sayılı kararıyla; Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesine dair olduğu, yapılacak yargılamada taraflar arasındaki sözleşme gereğinin yerine getirilip getirilmediğine yönelik uyuşmazlıkların giderilmesi gerektiği, tarafların tacir olduğuna dair herhangi bir delilin dosya kapsamında olmadığı, dolayısıyla görülecek davanın Asliye Hukuk Mahkemeleri görev alanına girdiği ifade edilerek karşı görevsizlik karır verilmiş olup bu karşı görevsizlik kararı da istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.

Olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü ve davaya bakacak yargı mercinin belirlenmesi için gönderilen dava dosyası incelendiğinde;

Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesine istinaden davacı tarafından keşide edilen çeklerden dolayı borçlu bulunulmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır.
Dosya içinde bulunan belgeler incelendiğinde tarafların tacir olmadıkları ve uyuşmazlığın herhangi bir ticari işletmeyle ilgili bulunmadığı anlaşılmakla, taraflar arasındaki uyuşmazlık “ticari dava” niteliğinde bulunmadığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Bu itibarla Konya .. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yargı yeri olarak belirlenmesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
6100 sayılı HMK’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Konya … Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
Dosyanın Konya … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere merci tayini talebinde bulunan Konya … Asliye Ticaret Mahkemesine iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince KESİN olarak 02.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan


Üye


Üye


Katip

¸”Bu evrak 5070 sayılı kanun hükümlerine uygun olarak ELEKTRONİK İMZA ile imzalanmıştır.”