Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2021/82 E. 2021/70 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 4. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. Hukuk Dairesi

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01.10.2020
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : 1 -…
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2-…
DAVALI : 3 -…
DAVALI : 4-…
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Rücuen Tazminat)

İSTİNAF KARAR TARİHİ : 28.01.2021
İSTİNAF KARARI YAZIM
TARİHİ : 29.01.2021

Taraflar arasındaki davada Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi ve Konya … Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … adlı güvenlik işçisinin davacı kurumun güvenlik işlerini üstlenen davalı şirketlerin bünyesinde 05/01/2006 – 19/07/2017 tarihleri arasında çalıştığını ve işyerinin kapatılması nedeniyle yüklenici firmaya iade yapıldığını, dava dışı işçinin çalışmış olduğu dönemlere karşılık toplam 25.585,88 TL kıdem tazminatının davacı kurum tarafından kendisine ödendiğini, dava dışı işçinin davalı şirketler bünyesinde çalıştığını, davalı şirketler ile müvekkili kurum arasında imzalanan sözleşme ve şartnamelerin ilgili maddeleri gereğince davacı kurum tarafından dava dışı işçiye ödenen bedelin davalı şirketler tarafından davacı kuruma ödenmesinin gerektiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve haklarının saklı kalması kaydıyla davacı idare tarafından ödenen 25.585,88 TL’nin ödeme tarihinden itibaren davalı şirketlerden sorumlulukları oranında tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Konya … Asliye Hukuk Mahkemesince; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı idare tarafından dava dışı işçiye ödenen tazminat bedelinden davalı şirketlerin sorumlu olduklarından bahisle sorumluluk oranları doğrultusunda tahsili talebine ilişkin olduğu, davacı kurumun kuruluş kanununda özerk bir KİT olduğu belirtildiğinden, özel hukuk hükümlere tâbi olduğu, işletme niteliği itibariyle tacir sıfatının bulunduğu, davada ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesince; uyuşmazlığın, dava dışı üçüncü şahsa ödenen kıdem tazminatının davalı alt işverenden rücuen tahsiline ilişkin olduğu, davacı … Ofisi Genel Müdürlüğü’nün tacir olmadığı, davanın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta Borçlar Kanunu’nun ve sözleşme hukuku esas alınarak uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre genel mahkemelerde çözümlenmesi gerektiği, dosyadaki uyuşmazlıkta tarafların işçi ve işveren olmadığı gibi uyuşmazlığın kaynağının da iş sözleşmesi olmadığı, davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verilmiştir.
Dava, hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesinde, “Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılır” hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların, “kamu iktisadi kuruluşu” ve “kamu iktisadi teşebbüsü” olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK’nin 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay’ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1- Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2- Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.
233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesine uygun düzenlemeler içermektedir. 233 sayılı KHK’nin 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK’nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (anastatüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra “veya” eki getirilerek “ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz.Ali Bozer “Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı” Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof.Dr.Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)
Ticari işletme, 6102 sayılı TTK’nın 11/1. maddesinde, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
233 sayılı KHK’nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 sayılı KHK’nın 35/3. maddesinde “Bakanlar Kurulu’nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalınan kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalınan kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % …. kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir” hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir. Nitekim Yargıtay 4. HD’nin 26.09.1983 tarih ve 7696 E., 7552 K. sayılı kararında bu teşebbüsler tacir sayılmıştır.
Somut olayda, davacı …’nin 11.12.1984 tarih ve 18602 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanan anastatüsünün ”Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde;
“1-Bu Anastatü ile teşkil olunan …, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü’dür.
2-Teşekkül, K.H.K. ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.
3-Teşekkül Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir.” hükmünün yer aldığı görülmektedir.
233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/1. maddesi uyarınca ise “teşebbüs” olarak adlandırılan Kamu İktisadi Kuruluşları, aynı Kararname’nin 4/2. maddesi uyarınca söz konusu kanun hükmünde kararname ile saklı tutulan haller dışında özel hukuk hükümlerine tabidir. Bir bağlamda, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 16/1.maddesi uyarınca, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar tacir sayılır. (Y. 23. HD, T.16.12.2015, E. 2015/2944, K. 2015/8193; 23. HD. T. 6.6.2016 E. 2015/6339, K. 2016/3432; 23. HD. T. 30.11.2015, E. 2015/914, K. 2015/7710; 23. HD. T. 9.10.2015, E. 2014/9112, K. 2015/6437; 23. HD. T. 8.6.2015, E. 2014/6970, K. 2015/4391; 23. HD. T. 23.5.2014, E. 2014/945, K. 2014/4018 vb.)
O halde, somut olayda, tarafların tacir olduğu/sayılıdığı, davaya konu alacağın her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olduğu, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nin 4/1. madde hükmü uyarınca davanın nispi ticari dava olduğu, bu sebeple taraflar arasındaki uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği anlaşılmakla, Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
6100 sayılı HMK’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
Dosyanın yargı yeri olarak belirlenen ve merci tayini talebinde bulunan Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesine iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-c maddesi gereğince KESİN olarak oybirliği ile 28.01.2021 tarihinde karar verildi.