Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2019/1642 E. 2019/1044 K. 20.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 4. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
4. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … – …

DAVACI : … GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

VEKİLİ : Av. …

DAVALILAR : 1- … LİMİTED ŞİRKETİ
: 2- … LİMİTED ŞİRKETİ

: 3-… LTD. ŞTİ

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : 4 -… LİMİTED ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : 5 -… LTD. ŞTİ
DAVALI : 6 -…LİMİTED ŞİRKETİ
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Rücuen Tazminat)

İSTİNAF KONUSU : Yargı Yerinin Belirlenmesi
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARARI YAZIM
TARİHİ : …

Taraflar arasındaki davada Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi ve Konya … Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili kurumun, 233 sayılı KHK uyarınca kurulmuş bir kamu iktisadi teşebbüsü olup bina ve eklentilerinin güvenliğinin sağlanmasının ihale yöntemiyle özel güvenlik şirketlerinden satın alındığını, özel güvenlik hizmetinde, ihale edilen her bir yüklenici firmanın ihale konusu hizmeti yürütmek üzere çalıştıracağı işçileri kendilerinin belirlemekte olduğunu, söz konusu firmalarla yapılan sözleşmeler gereği işe alma ve işten çıkarma yetkileri ile bundan doğacak sorumluluğun bu firmalara ait olduğunu, dava dışı … adlı güvenlik işçisinin, müvekkili kurumun güvenlik işlerini üstlenen davalı şirketlerin bünyesinde 18/09/2006 tarihinde işe girdiğini ve 30/05/2018 tarihinde çalıştığı işyerinin tasfiyesi nedeniyle yüklenici firmaya iadesinin yapıldığını, bunun üzerine …’ün çalışmış olduğu 11 yıl 7 ay 18 günlük hizmetinin karşılığı olarak 232,56 TL damga vergisi de dahil olmak üzere toplam 30.640,40 TL kıdem tazminatı ile 613,70 TL gelir vergisi, 31,06 TL damga vergisi olmak üzere toplam 4.091,36 TL ihbar tazminatı olmak üzere toplam 34.731,76 TL’nin kendisine müvekkili kurum tarafından ödenmiş bulunduğunu, dava dışı …’ün müvekkili idare bünyesinde ihale ile güvenlik hizmetlerinde bulunan davalı şirketler bünyesinde çalışan bir işçi olduğunu, söz konusu şirketler ile müvekkili kurum arasında imzalanan sözleşme ve şartnamelerin ilgili maddeleri, 4875 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 162-168 maddeleri uyarınca müvekkili kurum tarafından …’e ödenen bedelin davalı şirketler tarafından müvekkili kuruma ödenmesi gerektiğini, sözleşmelerin ilgili maddelerinde yüklenicinin çalışma hayatını düzenleyen mevzuatın işverene yüklediği tüm yükümlülükleri yerine getirmesi gerektiğinin belirtilmiş olduğunu, yine sözleşme konusu işlerin yapılması ve çalıştırılan işçiler bakımından firmanın, İş Kanunu ve mevzuatın işverenlere yüklediği yükümlülükleri yerine getirmekten sorumlu olacağının belirtildiğini, müvekkili kurumun ihale yapan bir kamu kuruluşu olmasına ve …’ün müvekkili kurumun değil de davalı şirketlerin işçisi olmasına binaen, müvekkili kurum tarafından ödenen 34.731,76 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketlerden ilgili dönemlere ilişkin sorumlulukları oranında tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Konya … Asliye Hukuk Mahkemesince; tarafların tacir oldukları, dava konusu uyuşmazlığın da tacirler arası hizmet alım sözleşmesinden kaynaklan rücu alacağı istemine ilişkin olup tarafların ticari işletmesi ile ilgili olduğu, davanın nispi ticari dava olup TTK’nin 4. maddesi kapsamında kaldığı, bu tür davalara bakma görevinin aynı kanunun 5/2. maddesi gereğince Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi ise; eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerektiği, davacı asılın işveren olup dava dışı işçiye yapılan ödemenin davalılardan/alt işverenlerden rücuen tahsilini talep ettiği, bu bakımdan taraflar arasındaki ihtilafın ticari dava olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, emsal içtihat ve TTK’nın ilgili hükümleri uyarınca eldeki davanın mutlak ya da nisbi ticari dava olmadığı, 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin, diğeri için de ticari iş sayılmasının davanın niteliğini ticari hale getirmeyeceğini, zira 6102 sayılı TTK’nın, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiş olduğu, hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olmasının davayı ticari dava haline getirmeyeceği, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, görevli mahkemenin Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verilmiştir.
Dava taraflar arasında yapılan hizmet alım sözleşmesi uyarınca davacı tarafından dava dışı işçi …’e ödenen kıdem tazminatı alacağının davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesinde, “Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılır” hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların, “kamu iktisadi kuruluşu” ve “kamu iktisadi teşebbüsü” olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK’nin 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay’ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1-Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2-Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.
233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesine uygun düzenlemeler içermektedir. 233 sayılı KHK’nin 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK’nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (anastatüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra “veya” eki getirilerek “ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz.Ali Bozer “Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı” Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof.Dr.Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)
Ticari işletme, 6102 sayılı TTK’nın 11/1. maddesinde, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
233 sayılı KHK’nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 sayılı KHK’nın 35/3. maddesinde “Bakanlar Kurulu’nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalınan kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalınan kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % …. kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir” hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir. Nitekim Yargıtay 4. HD’nin 26.09.1983 tarih ve 7696 E., 7552 K. sayılı kararında bu teşebbüsler tacir sayılmıştır.
Somut olayda, davalı …’nin 11.12.1984 tarih ve 18602 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanan anastatüsünün ”Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde;
“1-Bu Anastatü ile teşkil olunan …, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü’dür.
2-Teşekkül, K.H.K. ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.
3-Teşekkül Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir.” hükmünün yer aldığı görülmektedir.
233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/1. maddesi uyarınca ise “teşebbüs” olarak adlandırılan Kamu İktisadi Kuruluşları, aynı Kararname’nin 4/2. maddesi uyarınca söz konusu kanun hükmünde kararname ile saklı tutulan haller dışında özel hukuk hükümlerine tabidir. Bir bağlamda, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 16/1.maddesi uyarınca, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar tacir sayılır. (Yargıtay 23. HD, T.16.12.2015, E. 2015/2944, K. 2015/8193; 23. HD. T. 6.6.2016 E. 2015/6339, K. 2016/3432; 23. HD. T. 30.11.2015, E. 2015/914, K. 2015/7710; 23. HD. T. 9.10.2015, E. 2014/9112, K. 2015/6437; 23. HD. T. 8.6.2015, E. 2014/6970, K. 2015/4391; 23. HD. T. 23.5.2014, E. 2014/945, K. 2014/4018 vb.)
O halde, somut olayda, tarafların tacir olduğu/sayıldığı, davaya konu alacağın her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olduğu, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nin 4/1. madde hükmü uyarınca davanın nispi ticari dava olduğu, bu sebeple taraflar arasındaki uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği anlaşılmakla, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
6100 sayılı HMK’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
Dosyanın yargı yeri olarak belirlenen ve merci tayini talebinde bulunan Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-c maddesi gereğince KESİN olarak oybirliği ile 20.12.2019 tarihinde karar verildi.


Başkan

¸

Üye

¸

Üye

¸

Katip

¸

A.F. ¸”Bu evrak 5070 sayılı kanun hükümlerine uygun olarak ELEKTRONİK İMZA ile imzalanmıştır.”