Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/671 E. 2023/1008 K. 22.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 22/05/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/11/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1 – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2 – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 22/05/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 23/05/2023
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 08.03.2018 günü saat 17:27 sıralarında sürücü …, idaresindeki … plaka sayılı traktör ile … Mahallesinden gelip dönel kavşağa çıktığında, sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı kamyonetin çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında, … plaka sayılı kamyonette yolcu olarak bulunan müvekkil … ağır şekilde yaralanmış ve çalışma gücü azalarak sürekli sakat kaldığını, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak üzere müvekkilin; geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı, sürekli sakatlığı nedeni ile uğradığı maddi zararı, tedavi ve iyileşme süresinde bakıcı giderinden doğan maddi zararı, SGK’nın sorumluluğu kapsamında olmayan kaçınılmaz tedavi giderlerinden doğan maddi zararı olmak üzere şimdilik 20,006 maddi tazminatın, kaza tarihinde geçerli poliçe teminat limitleri ile sınırlı olarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 99/1 maddesi gereğince 8 iş gününün bitimini takip eden gün olan temerrüdün oluştuğu 12.01.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkile verilmesine, Sarfına mecbur kalınacak yargılama giderleri ve ilam vekâlet ücretinin, davalılara müştekeren ve müteselsilen yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesi ile ; Dava dilekçesinde bahsi geçen 08/03/2018 tarihli kazaya karıştığı belirtilen, … plakalı araç, müvekkil şirkete 02/07/2017-2018 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … numaralı Poliçesi ile sigortalı olduğunu, söz konusu poliçede teminat limiti kişi başına 330.000-TL’dir. poliçe limitlerini belirtmemiz davayı kabul anlamına gelmediğini, müvekkil sigortacı şirket, üçüncü kişilerin uğramış olduğu bedeni zararlardan, sigorta poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve işletenin veya işletenin eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranında maddi tazminat ile sorumlu tutulabileceğini, davacı, maluliyetine rağmen maluliyet halinden etkilenmiyorsa, kazanç kaybına uğramadan hayatını sürdürebiliyorsa, maluliyet tazminatına hükmedilmemeli ya da somut durum tazminat hesabında dikkate alınmasının gerektiğini, maluliyet sebebi ile ortaya çıkan zararlar uzman bilirkişilerce ayrı ayrı hesap edilmesinin gerektiğini, Hesaplamada Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Genel Şartları gereği TRH 2010 tablosuna göre teknik faiz oranı %1,8 olmak üzere hesaplama yapılmasını talep ettiklerini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Dosya kusur oranlarının tespiti için Adli Tıp Kurumu … Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığına tevdii edilmiş ve düzenlenen 17.09.2019 tarihli raporda neticeten; Dava dışı sürücü …’nın % 75 (yüzdeyetmişbeş) oranında kusurlu olduğu, dava dışı sürücü …’ın % 25 (yüzdeyirmibeş) oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Ayrıntılı, gerekçeli, denetlenebilir kusur raporu mahkememizce yargılamaya esas alınmıştır.
Davalı her ne kadar müterafik kusur bulunduğuna ilişkin savunmalarda bulunmuş ise de; 18/10/2022 tarihli tensip zaptında ihtarlı kesin süre tanınmasına rağmen müterafik kusur hususuna ilişkin soyut beyandan başka herhangi bir delil sunulmadığından ve kaza tespit tutanağında davacının emniyet kemerinin takılı olup olmadığı hususunun “belirsiz” olarak işaretlenmesi ve incelenen ceza dosyasında davacı emniyet kemerinin takılı olmadığına dair kesin kanaat oluşturulacak herhangi bir delilin bulunmaması hususları nazara alınarak davalının müterafik kusur savunmalarına itibar edilmemiştir.
Mahkememiz … Esas … Karar sayılı ilamı Konya Bölge Adliye Mahkemesinin … Hukuk Dairesinin 06/10/2022 tarih … Esas … Karar sayılı ilamı ile kaldırılmıştır.
Dosyanın maluliyet tespiti için … Üniversitesi … Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp … Başkanlığına gönderilmiş ve düzenlenen … tarihli raporda davacının Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması……Yönetmeliğine göre % 9 oranında kalıcı sakatlık (sürekli iş göremezlik) maluliyetinin bulunduğu, 4 aya kadar geçici iş göremezlik süresinin uzayabileceği bu sürede 4 ay başkasının bakımına muhtaç olduğu, 2.000,00 TL kaçınılmaz tedavi giderinin bulunduğu tespit edilmiştir. Konya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin yerleşik kararları nazara alınarak dosya yeniden … Üniversitesi … Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp … Başkanlığına tevdi edilmiş ve düzenlenen 21/01/2021 tarihli maluliyet raporunda; davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü….. Yönetmeliğine göre % 34 oranında kalıcı sakatlık (sürekli iş göremezlik) maluliyetinin bulunduğu, 4 aya kadar geçici iş göremezlik süresinin uzayabileceği bu sürenin 2 ayında başkasının bakımına muhtaç olduğu, 2.000,00 TL kaçınılmaz tedavi giderinin bulunduğu tespit edilmiştir. Konya BAM … Hukuk Dairesinin kaldırma kararı nazara alınarak Çalışma Gücü …. Yönetmeliğine göre düzenlenen ayrıntılı, gerekçeli, denetlenebilir maluliyet raporu mahkememizce yargılamaya esas alınmıştır.
Konya BAM … Hukuk Dairesinin kaldırma kararına uygun şekilde dosya tazminat hesabı için aktüerya bilirkişisine tevdii edilerek 31/10/2022 tarihli aktüerya ek raporunda, kusur raporu da nazara alınarak neticeten; davacı …’in 08.03.2018 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle uğradığı; – Geçici iş göremezlik maddi zararı 5.803,64 TL, – Sürekli iş göremezlik maddi zararı 302.564,44 TL, – Bakıcı gideri maddi zararı 4.059,00 TL, -Tedavi gideri maddi zararı 2.000,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Ayrıntılı, gerekçeli, denetlenebilir, kaldırma kararına uygun aktüerya raporu yargılamaya esas alınmıştır.
Davacı vekili tarafından 02/03/2020 tarihli bedel artırım dilekçesi sunulmuş, ancak asgari ücret tarifesindeki değişiklik nedeniyle yeniden düzenlettirilen 16/02/2022 tarihli aktüerya raporuna göre davacı vekili bu kez 09/03/2022 tarihli dilekçesiyle bedel arttırım talebinde bulunmuştur. Ayrıntıları Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/19844 Esas 2019/8286 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; “… belirsiz alacak davasında davacı, alacağın tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK’nın 107. Maddesine göre bir kez alacağını artırabilir. Ayrıca davasını HMK’nın 176 ve devamı maddelerine göre bir kez de davayı ıslah edebilir…” şekildeki yerleşik içtihatlar nazara alınarak daha evvel bir kez ıslah talebinde bulunan davacı vekilinin yapılan usuli işlemler nedeniyle bir kez de bedel arttırım talebinde bulunmasında usuli olarak herhangi bir sakınca bulunmadığı takdir ve kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya muhtevası birlikte değerlendirildiğinde; Davalı sigorta firmasınca poliçelendirilen … plakalı aracın davacıya çarpması neticesinde davacının % 34 oranında malül kaldığı, iyileşme süresinin 4 ayı bulacağı, 2 ay süreyle başkasının yardımına muhtaç olduğu, 2.000,00 TL tedavi masrafının olacağı; meydana gelen kazada davacının %25 oranda kusurlu olduğu ve kusur oranlaması yapıldığında, davacının talep miktarı da nazara alınarak; davacının, geçici iş göremezlik için 5.803,64 TL, sürekli iş göremezlik için 242.587,81 TL, iyileşme süresinde bakıcı gideri olarak 4.059,00 TL, kaçınılmaz tedavi gideri olarak 2.000,00 TL olmak üzere Toplam 254.450,45 TL maddi zararının olduğu kabul edilmiş ve 190.837,84 TL’nin davalı … Sigorta şirketinden 12/01/2019 temerrüt tarihinden itibaren (poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte, 63.612,61 TL’nin davalı … A.Ş.’den 12/01/2019 temerrüt tarihinden itibaren (poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte ayrı ayrı tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacının arabuluculuk vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 16. Maddesinin akdi avukatlık ücretini konu aldığı ve müvekkilin avukatına ödeyeceği asgari ücreti belirlediği anlaşılmakla ve bu maddede yer alan arabuluculuk vekalet ücretlerinin HMK 323. Madde kapsamında yargılama gideri olduğuna dair bir hüküm bulunmaması sebebiyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davanın kabulü ile; taleple bağlı kalınarak; davacının sürekli iş göremezliği nedeniyle uğradığı maddi zararı için 242.587,81 TL, geçici iş göremezlik sürecindeki uğradığı maddi zararı için 5.803,64 TL, iyileşme süresinde bakıcı giderinden doğan maddi zararı için 4.059,00 TL, kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 2.000,00 TL toplam 254.450,45 TL tazminata ilişkin olarak; davalı … Sigorta A.Ş.’den 190.837,84 TL’nin 12/01/2019 temerrüt tarihinden itibaren (poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalı … A.Ş.’den 63.612,61 TL’nin 12/01/2019 temerrüt tarihinden itibaren (poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte ayrı ayrı tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … AŞ vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete usulüne uygun başvuru yapılmadığını, bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, yargılama esnasında alınan bilirkişi raporları arasında çelişkilerin mevcut olduğunu, bu çelişkilerin giderilmeden hüküm kurulduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda PMF yaşam tablosu ve progresif rant sistemine göre hesaplama yapıldığını ancak TRH yaşam tablosu ve %1,8 teknik faizin uygulanması gerektiğini, kaza tarihi itibariyle hatalı yönetmeliğin dikkate alındığını, “Erişkinler için Engelilik Değerlendirmesi Hakkındaki Yönetmelik” hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini, kararda hükmedilen tedavi masraflarının davacı tarafın ispatlayamadığını, faturalandırılmamış tedavi giderleri yönünden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, geçici iş göremezlik, bakıcı ve tedavi giderlerinin tazminat taleplerinden SGK’nın sorumlu olduğunu, yargılama gideri ve vekalet ücretinden müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; eldeki dosyanın iki ayrı dava olduğunun dikkate alınarak ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken bu gereğe uyulmadığını, sulh için gerekli sürenin verilmemesinin de hatalı olduğunu, maddi tazminat miktarları açısından muhtemel kaldırma veya temyiz bozma kararı verilmesi ihtimaline binaen davalılar yararına maddi tazminat miktarları yönünden kazanılmış hak oluşmaması için de maddi tazminat miktarları yönünden istinaf taleplerinin bulunduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İDM CE DAİREMİZCE VERİLEN KALDIRMA KARARI DOĞRULTUSUNDA İŞLEM YAPILMASINA
BU BAĞLAMDA
Kamu düzeni ve davalı vekilinin iddiaları yönünden yapılan incelemede;
AYM’nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları, idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GEREKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE Aynı kaza ile ilgili olmak üzere İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların ve bu genel şartlarla belirlenen Özürlülük ölçütü yönetmeliği ile Engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Bu halde Söz konusu belirlemenin Adli Tıp/Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlar tarafından (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak) uzmanlık alanlarına göre, HMK’nun 275 inci maddesi gereğince oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan çalışma gücü ve maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
O halde mahkemece, yukarıda verilen hukuksal bilgiler dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu …İhtisas Kurulu’ndan veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarından davacının maluliyeti olup olmadığı, yaralanmasının niteliği, iş güçten kalma süresinin tespiti bakımından Aym’ ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından Her ne kadar somut olayda kaza tarihi 01/09/2013 tarihinden sonra ise ve Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre rapor alınması gerekmektedir
Keza AYM ‘ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak 01/06/2015 tarihli genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM verilen iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre inceleme ve araştırma yapılarak, PMF 1931 ve Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenen ek raporlara göre karar verilmesi doğrudur. İtiraz yersizdir.
Davalı sigorta vekilinin kabul edilen Bakıcı gideri,kaçınılmaz tedavi gideri ve Geçici iş göremezliğin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve … Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçelerinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre 6704 SAYILI KANUNUN 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNİN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ’’ İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR.
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Sigorta şirketine davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı ve temerrüde düşürülmediği istinafı;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup
Somut olayda 6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı araç nedeniyle meydana gelen trafik kazasında dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine belgeler ile birlikte başvurdukları, sigorta şirketin tazminat talebini değerlendireceğini bildirilerek yasal süre içerisinde talebin karşılanmayarak sonuçsuz bırakıldığının sabit bulunduğu, bilahare eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı sigortanın istediği belgeler maluliyet tazminat talebi için Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekinde belirtilen belgelerden ise de dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmasına dair adı geçen yasanın 97. maddesinde bu belgelere yer verilmediği gibi davacının başvuru dilekçesinde eklenmesi gereken diğer tüm belgeleri ekleyerek başvuru yaptığı,davalı sigortanın cevabi ile dava tarihi arasında geçen süre de gözetildiğinde davalı sigortanın davacıya verdiği cevabın talebi karşılamadığı dolayısıyla davacının dava açmadan önce yasada öngörülen sigortaya başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı,bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği de açıktır. İstinaf itirazları yerinde değildir.
Davacı VEKİLİNİN davalıların kusuru oranında sorumlu oldukları istinafı
Müteselsil sorumluluk, Kanundan doğan müteselsil borçluluğun bir türü olup aynı zararın oluşumunda rolü olan birden fazla kimsenin tazminatın tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu ve zarar görenin dilediği sorumludan tazminatın tamamını veya bir kısmını talep edebileceği sorumluluk türüdür.
Zarar gören, zararın tamamını veya bir kısmını dilediği sorumlu veya sorumlulardan talep edebilir.
Bu husus HGK’nın 24.6.1983 tarih 1981/9-533 Esas 1983/724 Karar sayılı kararı ile “Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK.’nun 61.maddesi ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen maddesi uyarınca ve aynı Yasanın 163.maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
Ancak, aynı Yasanın 141.maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır. Zarara uğrayan (alacaklı), bu hakkını kullanmadıkça, yani müteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re’sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Çünkü Hakim istek ile bağlı olup, istek dışı karar veremez. HMK 26.maddesi buna engeldir” şeklinde kabul edilmiştir.
Birden fazla kimseyi müteselsil sorumlu tutmak isteyen zarar gören, bu kimselere karşı dava açarken bu niyetini göstermesi, dava dilekçesinden müteselsil sorumlu tutmak istediği kişiyi göstermesi gerekir. Hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olup teselsülden yararlanma hakkı zarar görene ait olduğundan zarar gören bu hakkı kullanmadıkça mahkeme onun yararına teselsül kuralını kendiliğinden uygulayamaz
Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır.
Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan doğabilir.
Müteselsil sorumluluk zarar görene karşı zarardan sorumlu olanların sorumluluğunun kapsamı ve niteliği yönünden kendine has ilkeler getirmiştir. Normal şartlarda bir zarar birden fazla kişinin fiili ve sorumluluğu ile doğuyorsa o kişilerin sorumluluğu kendi fiillerine yada kusurlarına isabet eden zarar miktarından sorumlu olmalarıdır. Ancak haksız fiilden zarar görenin zararını en kısa, en kolay yoldan tazminini sağlamak amacı ile müteselsillik ile kendine has sorumluluk ilkeleri benimsenmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır.
Davacı taraf 24/11/2022 tarihli duruşmadaki beyanında “Teselsül taleplerimizden vazgeçiyoruz, hükmedilecek tazminattan %75 … Sigorta’nın, %25’de … Sigorta sorumlu tutulmasını talep ediyoruz, fazlaya ilişkin haklarımız saklı tutularak davamızın kabulüne karar verilsin” beyanı karşısında kusura göre karar verilmesi gerektiği halde müteselsilen tahsil kararı verilmesi yanlış olup davacının itirazı yerindedir.
Davalı sigortanın faturasız tedavi giderinin içeriğine itirazı
TBK 50 maddesi gereğince zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Sağlık kuruluşunda yapılan sağlık hizmeti harcamaları rahatlıkla fatura ve benzeri belgeler ile ispatlanabilir. Ancak bazı giderler var ki her zaman belge temin edilmesi mümkün değildir. Bu gibi durumlardaTBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 11, Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlanması yeterli olup ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulunup getirilmesi şart değildir. Hiç bir belge sunulmasa bile ,hakim ,görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK .26/04/1995 ,1995/11-122 E 1995/430 K)
Davaya konu olayda davacının yaralanması nedeniyle, bu tedavi sürecinde yapılan tüm giderlerin belgeye bağlanması mümkün olmadığı gibi, hayatın olağan akışına göre de davacı taraftan bu yönde bir belgelemenin beklenmesi hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. Tedavi sürecinde yapılması muhtemel yol ve ulaşım giderleri, belgeye bağlanamamış tıbbi malzeme, ilaç vs. giderleri olması kaçınılmazdır.
davacının yaralanması nedeniyle, bu tedavi sürecinde yapılan tüm giderlerin belgeye bağlanması mümkün olmayan 2.000 TL giderin ilavesinin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla itiraz yersizdir.
HMK’nin 355. maddesinde, “ İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” 353. maddesinde, “ (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; … b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)…, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilenler dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek davacı vekilinin itirazların kabulü ile davalı sigorta vekilinin tüm itirazlarının REDDİ İLE incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı … Sigorta AŞ vekilinin istinaf itirazlarının REDDİ ile,
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASI VE DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
1-)Davacının sürekli iş göremezliği nedeniyle uğradığı maddi zararı için (242.587,81TL x %75 kusur oranı) 181.940,86TL geçici iş göremezlik sürecindeki uğradığı maddi zararı için (5.803,64TL x %75 kusur oranı) 4.352,73TL, iyileşme süresinde bakıcı giderinden doğan maddi zararı için (4.059,00TL x %75 kusur oranı) 3.044,25TL, kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için (2.000,00TL x %75 kusur oranı) 1.500,00TL toplam 190.837,84TL maddi tazminatın, 12/01/2019 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … Sigorta Şirketi’nden tahsili ile davacıya verilmesine,
2-)Davacının sürekli iş göremezliği nedeniyle uğradığı maddi zararı için (242.587,81TL x %25 kusur oranı) 60.646,95TL geçici iş göremezlik sürecindeki uğradığı maddi zararı için (5.803,64TL x %75 kusur oranı) 1.450,91TL, iyileşme süresinde bakıcı giderinden doğan maddi zararı için (4.059,00TL x %75 kusur oranı) 1.014,75TL, kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için (2.000,00TL x %75 kusur oranı) 500,00TL toplam 63.612,61TL maddi tazminatın, 12/01/2019 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … Sigota A.Ş.’den tahsili ile davacıya verilmesine,
3-)Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına,
4-)Alınması gereken 17.381,51TL karar ve ilam harcına karşılık peşin alınan 44,40TL, 875,05TL ıslah harcının mahsubu ile eksik olan ‭‭16.462,06TL karar ve ilam harcının, (16.462,06TL x %75 kusur) 12.346,54TL olan kısmının … Sigorta Şirketi’nden, (16.462,06TL x %25 kusur) 4.115,52TL olan kısmının … Sigorta A.Ş.’den alınarak hazineye gelir kaydına,
5-)Davacı tarafından yatırılan 44,40TL başvurma harcı, 6,40TL vekalet harcı, ‭875,05TL ıslah harcı, 44,40TL peşin harcı olmak üzere toplam ‭970,25TL’nin, (970,25TL x %75 kusur) 727,69TL olan kısmının … Sigorta Şirketi’nden, (970,25TL x %25 kusur) 242,56TL olan kısmının … Sigorta A.Ş.’den alınarak hazineye gelir kaydına,
6-)Davacı tarafından yapılan yargılama gideri 1.350,00TL bilirkişi ücreti, 314,50TL … Adli Tıp Kurumu rapor ücreti ile posta tebligat gideri ‭‭597,31TL, … Adli Tıp fatura bedeli 2.205,00TL toplamı olan 4.466,81TL’nin (4.466,81TL x 75 kusur) 3.350,11TL olan kısmının … Sigorta Şirketi’nden, (4.466,81TL x %25 kusur) 1.116,70TL olan kısmının … Sigorta A.Ş.’den alınarak hazineye gelir kaydına,
7-)Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 29.625,68TL vekalet ücretinin davalı … Sigorta Şirketi’nden, 10.178,02TL vekalet ücretinin davalı … A.Ş.’den alınarak davacıya ödenmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
9-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 13. Bendine göre; arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre hazineden ödenen toplam 1.320,00TL arabuluculuk ücretinin, (1.320,00TL x 75 kusur) 990,00TL olan kısmının … Şirketi’nden, (1.320,00TL x %25 kusur) 330,00TL olan kısmının … A.Ş.’den alınarak Hazineye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına)
10-Davacının arabuluculuk vekalet ücretinin tahsiline yönelik talebinin REDDİNE,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
11-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
12-Davalı … AŞ.den alınması gereken 4.345,35 TL harçtan peşin alınan 1.087,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.258,35 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
13-Davacı tarafça yapılan 492,00 TL istinaf başvuru gideri ile 54,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 546,00 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,
13-Davalı … Sigorta AŞ tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
14-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
15-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 23/05/2023

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… …. … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.